24 Ocak 2020
Sayı: KB 2020/04

Düzen cephesi ve metal TİS’leri
Sürecin seyrini metal işçisinin mücadele kararlılığı belirleyecek!
Ortak grev, kazanana kadar direniş!
İzmir Emek Koordinasyonu ile birleşik mücadeleye
İşçiler için önemini kaybetmeyen mücadele örgütü: Sendikalar
İŞKUR patronlara yardım kuruluşu gibi çalışıyor
Sağlık alanının ticarileşmesi ölüm getiriyor
“Yedek ödenek” saray rejiminin yağma çarkı
“Mega” rant ve soygun projesi: Kanal İstanbul
Esas olan sınıfsal kutuplaşmadır
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sınıf çalışması ve politik müdahalenin sorunları
Hindistan’da yüz milyonların grevi
Almanya: Zengin devlet, yoksul halk!
Kapitalizm yoksulluk ve sefalet üretiyor
Libya’yı yıkanların Berlin Zirvesi
Planlar tutmadı!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MESS TİS süreci grev aşamasında!

Sürecin seyrini metal işçisinin mücadele kararlılığı belirleyecek!

 

MESS TİS sürecinde taraflar grev aşamasında bulunuyor. Yasal süreç 5 Şubat’ta sona eriyor. Bu tarihe kadar ya anlaşma sağlanarak sözleşme imzalanacak ya da greve çıkılacak. Sürecin prosedür kısmı ile ilerleyen tablosu, anlaşmazlık zaptının tutulmasının ardından fabrikalarda başlayan ‘eylemli’ süreçlerle devam etmişti. 19 Ocak günü Birleşik Metal ve Türk Metal Sendikası iki farklı kentte miting gerçekleştirdiler. Birleşik Metal anlaşma olmaz ise 5 Şubat’ta greve çıkacağını ilan etmiş bulunuyor. Türk Metal ise grev kararını aldığını açıkladı ancak tarihini sır gibi saklamaya, ‘işi masada çözeceğiz’ vurgularını yapmaya devam ediyor.

Verili tablo rutin bir TİS süreci izlenimi veriyor. MESS her sözleşme dönemi olduğu gibi ekonomik şartları bahane göstererek, rekabet koşullarının zorluğundan bahsederek, istenilen zam oranlarının uçukluğundan dem vurarak, uzlaşmaya açık olduklarını dillendiriyor. Yanı sıra işsizlik, grev yasağı, YHK tehditleri ile süreci bir aşamaya getirmeye çalışıyor. Sendika bürokrasisi cephesi ise keskin söylemler, hak-hukuk vurguları, mücadele kararlılığı görüntüsü ile yol yürümeye çalışıyor. Kısacası hem yasal prosedür işletiliyor hem de yıllardır MESS ve sendika bürokratlarının tarz olarak ortaya koydukları ‘prosedür’ işliyor.

***

Metal işçileri cephesinden yansıyan tabloya göre, ‘prosedürlerin’ o kadar kolay hayata geçirilebileceği bir süreç içinden geçmiyoruz. Kuşkusuz kesin birtakım belirlemeler yapmak oldukça güç. Ekonomik krizin ağırlığıyla beraber çalışma ve yaşam koşullarının çekilemez hale gelmiş olması gerçeği, bir dizi siyasal sorun yumağının bunu beslemesi, sınıf kitlelerinde güçlü bir mücadele dinamiğinin birikmesini koşulluyor. Tablonun giderek daha da ağırlaşacağı ise hemen herkesin ortak görüşü. Bunun karşısında bir çıkış yaratabilecek bilinç ve örgütlülüğün zayıflığı en büyük açmaz durumunda. Fakat, kendiliğinden dinamikler ekseninde kimi kırılma süreçlerinin yaşanma ihtimali hiç de zayıf bir ihtimal olarak durmuyor. İşte bu anlamıyla MESS TİS süreci ve metal işçilerinin göstereceği refleks hem somut TİS süreci açısından hem de genel sınıf mücadelesi açısından kritik bir noktada duruyor. MESS’in ve sendika bürokratlarının rutin ‘prosedürü’ işletmekte zorlanmalarının en büyük nedeni bu ‘öngörülemez’ tablo.

***

Türk Metal’in son iki TİS sürecinde fabrikada göstermelik de olsa eylemler örgütlemesi, hatta süreci miting örgütlemeye kadar vardırmasını bir yanıyla bu basınca bağlamak gerekiyor. Metal Fırtınası’nın tokadını yemiş Türk Metal çetesi, her sürece bu ihtiyatla yaklaşmaya çalışıyor. Kendi çapları yetmediği yerde ise efendilerinin telkinlerine göre hareket ettiklerinden kuşku duymamak gerekiyor. Çelik İş için özel olarak söz söylenebilecek bir durum yok, Türk Metal’in basit bir eklentisi olarak davranıyor. Birleşik Metal ise, süreci kendi içinde ‘geleneksel yöntemleriyle’ örgütlemeye çalışıyor. Göstermelik kurullar, bol mesajlı keskin açıklamalar, yasakları tanımayacağız söylemi vs… Anayasa Mahkemesi’nin grev yasaklarına dair kararını bir parça ellerini rahatlatan bir gelişme olarak değerlendiren Birleşik Metal bürokratlarının ‘sonuna kadar gitme’ açıklamalarında hep bir boşluk bulunuyor. ‘Tribünlere oynamayı’ TİS sürecinin önemli bir bileşeni olarak gören Adnan Serdaroğlu ve ekibi, 5 Şubat’ta ‘anlaşma olmazsa’ greve çıkacaklarını, yasaklanırsa ‘geçmişte olduğu gibi’ tanımayacaklarını ifade ediyorlar. Bu tabloda masa başında pazarlıklarla nasıl bir anlaşma olabilir? Biliyoruz ki, geçmiş süreçlerde aldıkları “yasağı tanımama” tutumu ise boyun eğmenin ve en iyi ihtimalle ‘çatapat’ ile durumu kurtarmanın ötesine geçmedi. Ortada hiç de yasağı tanımama tutumu yoktu.

***

Metal işçileri arasında biriken tepki ve öfkenin doğal sonucu olarak güçlü bir grev eğilimi kendisini gösteriyor. Gerçekleşen iki miting, özellikle Gebze mitingi bu konuda oldukça coşkulu bir grev vurgusu taşıyordu. Birleşik Metal üyesi işçiler attıkları sloganlarla ve kürsüye yönelik çağrılarında grev iradesini ortaya koydular. Bursa’da daha çok Türk Metal’in şov amacı öne çıksa da, Türk Metal üyesi işçilerde grev ve üretime yansıyan etkili eylemler bir ihtiyaç olarak dillendirildi. Türk Metal’in göstermelik fabrika eylemlerine yoğun tepkinin varlığı, daha ileri eylemler istemiyle bütünleşiyor.

Fakat temel açmaz yine sendikal bürokrasiyi aşabilecek bir taban iradesinin, bu iradeyi bütünleyebilecek bilinç ve örgütlülüğün zayıflığı olarak yaşanıyor. Bu ise, gerisin geri sendikal bürokrasinin denetim kanallarına takılmak akıbetini ortaya çıkartabiliyor. Evet, ortada metal işçilerinin grev iradesi var ve giderek güçleniyor. Ancak sendikal bürokrasiyi aşabilecek kanalları olmadığı için bu irade bir sınırı da ifade ediyor. Buna rağmen var olan potansiyel dahi sendika ağalarına adım attırabilecek güçlü bir basınç ortaya çıkartıyor. Bu karşılıklı çatışma durumu nereye evirilecek hep birlikte göreceğiz. Ama ‘en ilerici’ sendika bürokratının dahi mücadele bakışı ve anlayışının bugünün ihtiyaçlarına yanıt üretemeyeceğini, basınç ne kadar güçlü olursa olsun bunun bir sınırının olacağını hep akılda tutmak gerekiyor.

***

Tablo bu iken esas sorun metal işçilerinin ne yapacağıdır. Zira, gelişmelerin seyrini belirleyecek olan gerçek etken tam da metal işlilerinin süreç içerisinde ortaya koyacağı tutum olacaktır. Bu süreçte metal işçilerinin taban iradesinin açığa çıkarılması ve sendikal bürokrasiden bağımsız bir tutumla hareket etmesi için ortaya konacak çaba gelişmelerin seyri açısından en kritik halkayı oluşturuyor. Bu ise ilerici/öncü metal işçileri ve sınıf devrimcilerinin sürece özel olarak eğilmesini gerektiriyor.

Olası grev yasakları, bu yasakların politik mahiyeti ve içinden geçilen sürecin ekonomik-sosyal kriz dinamikleri, sermaye düzenini ve partilerini etkili bir teşhir konusu haline getirebilmenin önemli imkanlarını sunuyor. TİS sürecinde ekonomik talepler öne çıksa da, grev yasakları ve fiili mücadele pratikleri metal işçilerini doğrudan kapitalist sistemin çok yönlü gerçeği ile karşı karşıya getirecektir. Sermaye ile devlet ilişkisi, sendikal yapının bu ilişki içerisindeki yeri ve rolü vb… Ayrıca demokratik hak ve özgürlüklere dönük saldırıların yaratacağı duyarlılıkları da bunlara eklemek gerekiyor.
TİS ve grev sürecini tüm bu geniş çerçevede değerlendirme görevi ise örgütlü sınıf güçlerine ve sınıf devrimcilerine düşüyor.

Fabrika zeminlerinde farklı farklı işleyen süreçleri birleştirmek ve kaynaştırmak sürecin kritik ayaklarından birisini oluşturuyor. Bununla birlikte metal işçilerinin mücadelesine toplumun diğer ezilen-sömürülen kesimlerinin desteğini almak ve sınıf dayanışmasını büyütme çabasının genel toplumsal mücadele atmosferini etkileyeceğini de akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Ve son olarak sendikal bürokrasinin, özellikle Türk Metal ağalarının bu süreci bir an önce bitirmeye, oldu-bittiye getirip satış sözleşmesini imzalamaya çalışacağı bir dizi deneyim ile sabit. Tam da bu nedenle sınıf devrimcileri adına metal işçilerini sürekli uyarmak, söz-yetki ve karar hakkını eline alması çağrılarını yinelemek, somut örgütlenme çalışmalarını gündeme almak ve olası satış karşısında metal işçilerini taleplerine sahip çıkmaya, yasakları ve satış sözleşmesini tanımamaya çağırmak kesintisiz bir çabanın konusu olabilmelidir.