24 Ocak 2020
Sayı: KB 2020/04

Düzen cephesi ve metal TİS’leri
Sürecin seyrini metal işçisinin mücadele kararlılığı belirleyecek!
Ortak grev, kazanana kadar direniş!
İzmir Emek Koordinasyonu ile birleşik mücadeleye
İşçiler için önemini kaybetmeyen mücadele örgütü: Sendikalar
İŞKUR patronlara yardım kuruluşu gibi çalışıyor
Sağlık alanının ticarileşmesi ölüm getiriyor
“Yedek ödenek” saray rejiminin yağma çarkı
“Mega” rant ve soygun projesi: Kanal İstanbul
Esas olan sınıfsal kutuplaşmadır
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sınıf çalışması ve politik müdahalenin sorunları
Hindistan’da yüz milyonların grevi
Almanya: Zengin devlet, yoksul halk!
Kapitalizm yoksulluk ve sefalet üretiyor
Libya’yı yıkanların Berlin Zirvesi
Planlar tutmadı!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Esas olan sınıfsal kutuplaşmadır

 

Gerici-zorba rejimler için olmazsa olmazlardan biri kaba şiddetse, diğeri de toplumu “dikey yarılma” ile parçalamaktır. Dikey parçalanma, geçici de olsa sınıf çelişkilerini geri plana düşürür. Sınıflar arası çatışma zayıflarken, dikta rejimin bekası için yapay çatışmalar topluma dayatılır. Bu yöntemle işçi sınıfıyla emekçilerin bir kesimi, kendilerinin celladı olmasına rağmen dikta rejimi desteklerler.

2002’den beri sermayenin ‘demir yumruğu’ misyonunu üstlenen AKP, aşamalı bir şekilde toplumda dikey yarılma yaratmayı başardı. Hem din istismarını hem ırkçı-şoven propagandayı pervasızca kullanan dinci gerici iktidar, bu sayede 2015’e kadar kitlesel oy desteğini koruyabildi. Sınıfın kazanımlarını hedef alan azgın saldırıları gerçekleştirirken bile işçilerden destek alabilmesi, bu dikey yarılma sayesinde mümkün olmuştur. Saldırdığı sınıfı dinci-şoven propaganda ile kontrol edebilen AKP-saray rejiminin sermayeye sunduğu hizmet, emsallerini fersah fersah geride bırakmıştır.

Kapitalizmin egemen olduğu yerde hiçbir çaba sınıf çelişkilerini ortadan kaldıramaz. Yaratılan dikey yarılmaya rağmen sınıf çatışmaları da devam eder. Nitekim Tekel Direnişi, Greif Direnişi, Metal Fırtınası, yasaklanan grevler gibi çıkışlar çatışmanın devam ettiğinin ispatıdır. Ancak bu kadarı ne dikey yarılmayı önleyebilmiş ne sınıfı etkisi altına alan dinci-şoven cendereyi kırmaya yetmiştir.

Bu “sapkınlık” dönemi geçici olmaya mahkumdu. Tek olmasa da her şeyin temelinde var olan “sınıfsal yarılma”, gecikmeli de olsa belirgin hale gelecekti. Nitekim gelmeye başladı da. İşsizlik-yoksulluk-sefalet artarken, gelir dağılımındaki uçurum derinleşirken, saraylarında sefahat sürenlerin şatafatı sınır tanımazken ne din istismarı ne ırkçı-şovenizm bu gerçeğin üstünü örtebilir. Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın koordinasyonunda gerçekleştirilen araştırma da bu eğilimi doğruluyor.

Araştırmaya katılanların yarıya yakını Türkiye’de en önemli sorunun işsizlik, yoksulluk, gıda fiyatlarındaki artış olduğunu belirtiyor. Sınıfsal içerikli bu sorunlar toplumun önemli bir kesimi için birinci sırada yer alıyor. Toplumdaki kutuplaşma algısının sınıfsal yönde değiştiğini ortaya koyan veriler de var. Zengin-yoksul kutuplaşmasını öne çıkaranların oranı belirgin bir yükseliyor. Örneğin 2017’de yüzde 9,5 olan algı, 2018’de yüzde 13,7’ye, 2019’da ise yüzde 20,5’e çıktı. Bu yükselişin 2020 yılında de devam edeceğinden kuşku duyamamak lazım.

Emekçileri parçalayan ‘laik-dindar’, ‘sağcı-solcu’ gibi saray rejimine hizmet eden ayrımlar gerilerken, ‘zengin-yoksul’ ayrımı belirginleşiyor. Bu eğilim sınıflar mücadelesinin güçlenme dinamiklerine de işaret ediyor. Kuşkusuz ki düşüncelerin eyleme geçmesi işsizliğe, sömürüye, yoksulluğa karşı sınıf temelli mücadelenin gelişmesine de ivme katacaktır.

 

 

 

 

2.153 kişinin serveti 4,6 milyar kişininkinden fazla


Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu başlarken İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam servet sefalet uçurumunu gözler önüne seren bir rapor hazırladı. Oxfam raporunda, dünyanın en zengin 2.153 kişisinin elinde bulunan servetin, 4,6 milyar kişinin toplam servetinden fazla olduğunu belirtti.

Dünyanın en zengini diye ifade edilen Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un toplam serveti 116,4 milyar dolar seviyesinde. İkinci sırada ise 116 milyar dolarlık servetiyle Fransız iş insanı Bernard Arnault var.

Raporda yer alan başka bir ironik benzetmede ise, bundan 5 bin yıl önce inşa edilmiş piramitlerin yapıldığı dönemde günde 10 bin dolar biriktiren bir kişinin toplam servetinin dahi servetinin en zengin beş kişinin servetinden yüzde 80 düşük olacağı ifade edildi.





Sermaye aflarla kollanıyor

 

Vergi gelirlerinin yüzde 80’lik büyük çoğunluğunu işçi ve emekçilerin sırtından elde eden yağmacı Saray rejimi, sermayeye vergi konusunda her türlü desteği sunmaya devam ediyor.

Ek vergilerle bu yıl bütçe açıklarını kapamayı hedefleyen AKP iktidarının yılın sonlarına doğru yürürlüğe koyduğu vergi yasasının sermayedarlar cephesinde de tartışma konusu olması, T. Erdoğan ve AKP’sini bir kez daha harekete geçirdi.

T. Erdoğan’ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, geçtiğimiz günlerde bazı sektörlerde vergi indirimlerini hayata geçirebileceklerini açıkladı. Damat bakanın bu vaadi, vergi yükünü emekçi sınıfların sırtına bindiren AKP iktidarının sermayenin ihtiyaçları için derhal seferber olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

18 yılda sermayeye sınırsız hizmet sunan ve patronlara 8 kez vergi affı çıkaran AKP iktidarı, bu yılın bütçesinde vergi gelirleri tahminini geçen yıla kıyasla arttırmıştı. Geçtiğimiz yılki bütçe planlamasında hedeflediğinden 80 milyar liraya yakın daha az vergi toplayan AKP iktidarının, buna rağmen hedefini yükseltmesi vergi soygununun daha da derinleşeceğine işaret ediyor.

 

 

 

 

Merkez Bankası’nın 40 milyar lirası şimdiden Hazine’ye aktarıldı

 

AKP iktidarı, krizle birlikte devlet bütçesinde açtığı gedikleri kapatmak adına Merkez Bankası’nın (MB) kaynaklarını yağmalamayı sürdürüyor. 2019 yılında rekor seviyeye ulaşan bütçe açığını kapatmak için uygulanan bu adım, yeni yılın ilk ayında devreye sokuldu.

Geçtiğimiz yıl yapılan düzenleme ile MB kârlarının Hazine’ye aktarımı Nisan ayından Ocak ayına alınmış, ardından da yıl ortasında MB ihtiyat akçesine el koyulmasıyla ilgili düzenleme yapılmıştı. Bu adımlarla Hazine’ye aktarılan 80 milyar liraya yakın yağma sayesinde, devletin 2019 bütçesindeki 200 milyar lirayı bulan açık 120 milyar liraya düşürülmüştü.

Merkez Bankası, 2020 yılı yağması için Ankara’da olağanüstü genel kurul gerçekleştirdi ve yeni yılın henüz ilk ayında 40 milyar liraya yakın paranın Hazine’ye avans olarak devrine karar verdi. Bu paranın 35 milyar liraya yakın bölümü MB’nin 2019 dönem kârından, 5 milyar liraya yakını ise önceki yılın kârından ayrılan ihtiyat akçesinden aktarılacak.

MB’nin ana hissedarı olan Hazine, 40 milyar liranın büyük bir bölümünü alacak. Kalan ise diğer hissedarlara dağıtılacak.

Avans olarak ayrılan pay MB’nin dönem kârının yüzde 90’ını oluşturuyor. Geriye kalan tutar da yıl içerisinde aktarılabilecek.