18 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-14

Yayılmacı hevesler ve iflas tablosu
Pandeminin seyri ve baskı ortamı
Saray rejiminin sahte pandemi önlemleri
Kapitalizmde yaşam işçiye adil değil
İşçi eylem ve direnişlerinden…
“Bizim kazanımımız tüm işçilerin kazanımıdır!”
Sinbo’da Covid-19 ve ağır sömürü...
Devrimci sendikal anlayışa saldırmaktan vazgeçin!
İşçi Ahmet öldü, sen neyi bekliyorsun?
Parti Programı’nı sunuş konuşması - Mustafa Suphi
İstanbul’da Komünist ve İşçi Hareketi - Ethem Nejat
Türkiye’de Kadınlık Hareketi hakkında - Naciye Yoldaş
Sömürgeler sorunu hakkında konuşma - Hilmioğlu İsmail Hakkı
BAE-İsrail anlaşması...
İşçi ve emekçi eylemlerinden
Özerk-demokratik üniversite için mücadeleye!
AKP sorumluluğu öğrenci ve velilere yıkma peşinde
Ape Musa Kürt halkının özgürlük mücadelesinde yaşıyor
Ölümünün 35. yılında Ruhi Su’yu saygıyla anıyoruz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Saray rejiminin sahte
pandemi önlemleri

 

AKP-MHP rejiminin Covid-19 pandemisine karşı ciddi önlem almak gibi bir sorunu hiç olmadı. Halk sağlığına karşı bu lakayt tutum ilk günden bu yana değişmedi. Alınan önlemler ise genelde kapitalistlerin, özelde yandaş kapitalistlerin taleplerine göre belirlendi. AKP şefi T. Erdoğan’la müritleri ise, pandemi döneminde siyasi şovlarına devam ettiler. Ekonomik ve siyasi çıkarları söz konusu olduğunda pandemiyi hiçe saydılar. İlerici güçlerin, sendikaların eylem ya da etkinliklerini pandemi gerekçesiyle yasakladılar. Ancak kendileri hiçbir önlem almadan namaz seremonileri, şatafatlı kalabalık düğünler, toplantılar, VIP Cuma namazları organize ettiler. Siyasi çıkarlarının olduğu yerde pandemi önlemlerine yer yoktu.

Halk sağlığını hiçe sayan bu densizliğin son örneğini İstanbul valiliği sergiledi. Pandeminin kontrolden çıktığı günlerde etkinlikleri yasakladığını ilan eden İstanbul valiliği, AKP’nin düzenleyeceği etkinlik için yasağı erteledi. AKP şefi T. Erdoğan’ın vaaz verdiği etkinliğin yapılması, saray rejiminin toplum sağlığını önemsemediğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. T. Erdoğan’ın sallanan tahtını kurtarmak için iktidar gücünü, hukuku ayaklar altına alarak ve keyfiyetle kullanabileceğini de bir kez daha göstermiş oldu.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de pandemi vakaları artıyor. Resmi rakamların hastalananların ancak onda birine tekabül ettiği ve toplumun kaderine terk edildiği bu dönemde, AKP şefleri, önemli olanın işçilerin-emekçilerin canı pahasına da olsa kapitalist sistemin çarklarını döndürmek olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Bilim insanlarının uyarılarına kulaklarını tıkayan dinci-faşist AKP-MHP rejiminin aldığı “önlemler” çarkların dönmesi için hukuksal zemin hazırlamanın, pandemiyi rant alanlarını ve yandaşlarını palazlandırmak için “fırsat” olarak kullanmanın ötesine geçmedi. Hal böyleyken pandeminin yayılmasından dolayı pişkince işçi ve emekçileri suçluyorlar. Özellikle sağlık emekçilerinin ve işçilerin ölüme terk edildikleri bu dönemde aldıkları her “önlem” toplum sağlığını riske atan icraatlarının üzerini örten bir şal işlevi görüyor. Alınan birkaç önlem ise ya tam olarak uygulanmadı ya da siyasal çıkarlar uğruna heba edildi.

Pandeminin kontrolden çıktığı günlerde İstanbul valiliğinin sarayın emirlerine uyarak sergilediği tutum, rejimin bu konudaki pervasızlığının aleni bir göstergesi oldu. Valilik, önce her türlü konser, festival, gösteri ve etkinliği yasaklayan kararın Pazar gecesi 00.00’da yürürlüğe gireceğini ilan etti. 4 saat sonra yapılan “olağanüstü toplantının” ardından ise yasağın Pazartesi’den itibaren uygulanacağı ilan edildi.

Bu karar, T. Erdoğan’ın İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte vaaz vermesi için alındı. Valiliğin aldığı karar gereği bu etkinliğin yasaklanması gerekirken, yasağı bir gün erteleyerek onlar için AKP şefinin vereceği vaazın halk sağlığından çok daha önemli olduğunu bir kez daha gösterdiler.

Savaş, ekonomik kriz, pandemi, faşist zorbalık kıskacına aldıkları ülkede saray rejiminin kitle desteği erimeye devam ediyor. İnsanları haberleri olmadan AKP’ye üye yaparak kampanya yürüten rejimin efendileri, “İstanbul 100 Bin Üye” adıyla etkinlik yaparak, güya bu süreci durdurmaya çalışıyor. Bir vaaz için halkın sağlığını hiçe sayan bu rejim, “iç ve dış mihraklara karşı mücadele” palavrasıyla tabanındaki erimeyi durdurmak için çırpınıyor. Ama bunu yaparken de battıkça batıyor.

Belirtmek gerekiyor ki, saraydan emir alan İstanbul valiliğinin toplum sağlığını hiçe sayan kararı ilk değil. Ayasofya’da düzenlenen namaz seremonisinde, hiçbir önlem alınmadan 200 bine yakın kişiyi toplamakla övündüler. AKP iktidarının derelerini mahvettiği Giresun’da yaşanan felaketin ardından T. Erdoğan’ın mitinginde binlerce kişi yine hiçbir önlem alınmadan biraya getirildi. 30 Ağustos kutlamalarının yasaklandığı bir dönemde T. Erdoğan’ın oğlu Bilal’ın başkanlığındaki vakfın etkinliği gerçekleştirildi. Bir AKP milletvekilinin oğlunun İstanbul boğazı manzaralı şatafatlı düğününde de hiçbir kural dikkate alınmadan yığınla insanı bir araya getirdiler. Bunlara benzer daha pek çok örnek var.

Pandemi döneminde her türlü imkânı kendi ailesine ve yandaşlarına bahşeden Erdoğan, işçi ve emekçilerin hayatı ve alınteri üzerinde yükselen kapitalist sistemin bekasını korumak için uğraşıyor. Bir yanda sallanan tahtını korumak için ülkeyi uçuruma sürüklüyor, öte yandan toplum sağlığının değil kapitalistlerin kasalarının dolması için çırpınıyor. Böylesine kokuşmuş bir sistemde AKP ve şefi Erdoğan’ın aymazlıkları şaşırtıcı değil. Buna karşın işçi sınıfı ve emekçilerin bu kan emicileri başlarından atmak ve temsil ettikleri kapitalist sistemle birlikte tarihin çöplüğüne göndermek için mücadeleyi büyütmeleri de şaşırtıcı olmayacaktır.

 

 

 

 

 

Fabrikalarda koronavirüs

 

Fabrikalar salgının merkezi olmaya devam ediyor. Çarkları ölümüne döndüren kapitalistler göstermelik önlemler ile krizin ve virüsün faturasını işçilere ödetmeye çalışıyor.

Ford Otosan fabrikasında çalışan işçiler arasında koronavirüs vakaları görülmeye devam ediyor. Fabrika yönetimi iş yerinde sadece üretimin devam etmesi için önlemler alıyor. İşçilerin büyük bir bölümü ise, pandemiye karşı alınan önlemlerin göstermelik olmasına tepkili.

Fabrikada hastalanan işçiler olduğunda, bu bilgi diğer işçilere açıklanmıyor. Sadece hastalananla temaslı olanlar 14 günlük karantinaya gönderiliyor. Temaslılara ise semptom göstermediği için test yapılmıyor. İşçiler, genel müdür Haydar Yenigün’ün fabrika izinliyken söyledikleri ile şimdiki uygulamaların uyuşmadığını dile getiriyorlar. Yenigün üretime başlamadan önce işçilere “üretimde proses aralarında boşluk bıraktık. İç içe çalışılmayacak” diye vaat etmişti ama üretimde şu anda herkes temas halinde çalışıyor.

İşçiler yaşadıkları durumu şöyle ifade ediyorlar: “İnsanlar yemeğe giderken sanki maratona hazırlanıyormuş gibi koştura koştura gidiyor. Çoğu yemekhane uzak diye bisküvi ya da evden getirdiği azıkla öğününü geçiştiriyor. Yemek molası yarım saat ama 20 dakikada yemeğini yiyip çıkmak zorundasın. Lokmalar boğazımıza diziliyor.

Gebze’de Dostel Makina’da ve Tuzla’da Mata Otomotiv’de çıkan son vakalar, işçilerin canının tehlikede olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Dostel Makina’da çalışan işçilere yapılan testler sonucunda pozitif sonuçların çıktığı, hasta işçiler ve temaslı işçilerin karantinaya gönderildiği belirtiliyor. İşçilere kimlerin koronavirüs olduğuna dair açıklama yapılmazken, fabrikada üretim devam ediyor.

Mata Otomotiv fabrikasında ise yalnızca Covid-19 testi pozitif çıkan işçiler karantina altındalar. İşçilerin verdiği bilgiye göre vaka sayısının 7 olduğu söyleniyor. İşçilere konuya dair açıklama yapılmazken, Covid-19 testi pozitif çıkan işçilerle temaslı ya da aynı bölümde çalışan işçilere test yapılmadı. Fabrikada üretim devam ediyor.

Kızıl Bayrak / Kocaeli, Tuzla

 

 

 

 

 

Irkçı saldırılar artıyor

 

Afyon’da Kürt işçilere saldırı

Afyon Dinar’da çalışmaya giden Ercişli inşaat isçilerine yönelik silahlı saldırı gerçekleşti. İnşaattan evlere toz gitmesinden kaynaklı çıktığı iddia edilen tartışma sonrasında Ömer A. isimli kişinin saldırısı sonucu Özkan T. yaşamını yitirirken, yaralı işçiler hastaneler kaldırıldı.

Yaralılardan Emrah Ö. ise Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde

Fırat T.  Sandıklı Devlet Hastanesi’nde, Nurcan A., M.A. ve E.A. ise Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

Erciş’ten ve diğer kentlerden yola çıkarak Afyon’a gitmek isteyen işçilerin akrabalarının bir kısmı Erciş çıkışında diğerleri ise Afyon girişinde polis tarafından durduruldu. Polis sadece cenazenin alınmasını istedi.

Samsun’da 16 yaşında Suriyeli katledildi

Samsun Vezirköprü’de fırın işçisi olarak çalışan 16 yaşındaki Suriyeli Eymenh Hammamı dün (13 Eylül) akşam saatlerinde maruz kaldığı ırkçı saldırı sırasında bıçaklandı ve yaşamını yitirdi.

Kardeşi ile yol kenarında bekledikleri sırada yanlarına yanaşan bir araçtan kendilerine ırkçı küfürler edildiğini dile getiren ağabey İbrahim Hammamı, aynı grubun bir süre sonra tekrar yollarını kestiğini ifade etti.

Hammamı, sonrasında yaşananları şöyle aktardı:

“Arkadaşlarını getirmişler, 20 kişi kadar varlardı. İki kişinin elinde bıçak vardı. ‘Bizler kardeşiz, yapmayın dedik’ ama saldırdılar. Ben o sırada uzaktan geçen bir polis arabası gördüm, motosikletimle peşine düştüm. Polisleri alıp geldiğimde kardeşim kanlar içindeydi. Geç kalmıştık.” 

Kardeşinin birçok bıçak darbesi aldığını belirten Hammami, 9 yıldır Samsun’da yaşadıklarını aynı grup ile defalarca karşılaştıklarını dile getirdi. 

Hammamı, “Bunu yapanlar cezasını alsın, adalet yerini bulsun. Kardeş acısı zordur, o hepinizin kardeşi, öyle düşünün” ifadelerini kullandı.

1 kişi gözaltına alındı

Kardeşinin 4 senedir fırınlarda çalıştığını ifade eden ağabey Hammamı, “Eymenh 50 TL yevmiye alıyordu. Akşama kadar çalışıyor, akşamları da gençlik spor merkezinde kursa gidiyordu. Annem ve babam çok kötü durumda. Yarın cenazeyi otobüsle Vezirköprü’ye götürüp orada toprağa vereceğiz” diye konuştu.

Olayla ilgili şüpheli bir kişi gözaltına alınırken, Hammamı ailesi 20 kişinin tamamından şikayetçi olacağını aktardı.

Eymenh Hammamı için Samsun’da eylem

Samsun Demokrasi Güçleri tarafından ırkçı grup tarafından katledilen Eymenh Hammamı için basın açıklaması gerçekleştirildi. Yapılan basın açıklamasında “Suçlu mülteciler değil, savaşları çıkaranlardır” denildi.

“Irkçı saldırılar son bulsun, yaşasın halkların kardeşliği” ozalitinin açıldığı açıklamada emperyalist savaşların emekçileri göç etmeye zorladığı ifade edildi. Açıklamada emperyalist savaşlarda “ülkelerinde tutunamayan, geçinemeyen yoksul halkların bir kısmının hayatını insan kaçakçılarının ellerine teslim ederken bu tehlikeli yolculuktan sağ çıkanların ülkemize sığındığı ve zor şartlarda yaşadığı” belirtildi.

Son dönemde artan ırkçı saldırıların sadece göçmenlere dönük olmadığı ifade edilen açıklamada Sakarya’da, Afyon’da yaşanan mevsimlik Kürt işçilere dönük ırkçı saldırılara değinildi. Saldırganların cezasız biçimde serbest bırakıldığına vurgu yapılarak açıklama şu ifadelerle sonlandırıldı:

“Gerçek suçlular; savaş mağdurları, geçinmek için zor şartlarda güvencesiz olarak boğaz tokluğuna çalışan emekçiler değil; o savaşları çıkaranlar, onlara destek verenler ve işçilere köle muamelesi yapanlardır.”

 

 

 

 

 

Irkçı saldırıya karşı bildiri

 

Sakarya’da Kürt tarım işçilerine yönelik ırkçı saldırıya karşı Karadenizli aydın, sanatçı ve siyasetçiler ortak bir bildiri çıkardı. Bildiride şu ifadeler yer aldı:

“Ülkemizdeki derin ekonomik eşitsizliğin ve adaletsizliğin bir sonucu olarak her yıl çay ve fındık toplama sezonlarında Karadeniz’e gelen Kürt emekçilerine yönelik bu saldırıların basit bir şiddet olayı olmadığı aşikâr.

Irkçılık boyutuna varan şovenizm, çok üzülerek söylüyoruz ki emekçilerin hak ettikleri ücretlerini ödememe, Kürt gençlerinin boynuna bayrak asma, kulübelerini basarak Kürt işçilere bayrak öptürme, İstiklal Marşı söyletme ve linç etme olarak kendisini gösteriyor.

Mevsimlik Kürt işçilerin gerek kötü çalışma koşulları gerekse de maruz kaldıkları dışlanma, psikolojik ve fiili şiddet, Kürt Sorunu’nda yıllardır sürdürülen güvenlikçi-çatışmacı siyasetle ilişkili.

Kadınlara, göçmenlere ve mültecilere, muhaliflere yönelik yaşanan şiddet olaylarında da gördüğümüz gibi, faillerin cezasız kalması, hatta iktidar çevresince korunması şiddet sarmalının daha da vahim bir hal almasına neden oluyor; derinleştiriyor.

Sakarya’daki son saldırıda Kürt kadınına yumruk atanlar bu cesareti, Türkiye’nin dört bir yanında kadınlara şiddet uygulayan, cinsel saldırıda bulunan erkeklerin iktidarca korunmasından alıyor.”

 

 

TTB faşist partinin hedefinde

 

Tek adam rejiminin aparatı MHP’nin şefi Devlet Bahçeli Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) hedef gösterdi. TTB’nin “Yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz” kampanyasını hedef alan Bahçeli, “TTB’nin kapatılması ve yöneticileriyle ilgili adli işlem yapılması” tehdidini savurdu.

Bahçeli, TTB’nin kampanyasını “Türk Tabipler Birliği Korona kadar tehlikelidir, tehdit saçmaktadır. Üstelik, hükümete yönelik ‘Yönetemiyorsunuz, ölüyor, tükeniyoruz’ eylemi haince bir tertiptir” ifadeleriyle hedef gösterdi.