18 Eylül 2020
Sayı: KB 2020/Özel-14

Yayılmacı hevesler ve iflas tablosu
Pandeminin seyri ve baskı ortamı
Saray rejiminin sahte pandemi önlemleri
Kapitalizmde yaşam işçiye adil değil
İşçi eylem ve direnişlerinden…
“Bizim kazanımımız tüm işçilerin kazanımıdır!”
Sinbo’da Covid-19 ve ağır sömürü...
Devrimci sendikal anlayışa saldırmaktan vazgeçin!
İşçi Ahmet öldü, sen neyi bekliyorsun?
Parti Programı’nı sunuş konuşması - Mustafa Suphi
İstanbul’da Komünist ve İşçi Hareketi - Ethem Nejat
Türkiye’de Kadınlık Hareketi hakkında - Naciye Yoldaş
Sömürgeler sorunu hakkında konuşma - Hilmioğlu İsmail Hakkı
BAE-İsrail anlaşması...
İşçi ve emekçi eylemlerinden
Özerk-demokratik üniversite için mücadeleye!
AKP sorumluluğu öğrenci ve velilere yıkma peşinde
Ape Musa Kürt halkının özgürlük mücadelesinde yaşıyor
Ölümünün 35. yılında Ruhi Su’yu saygıyla anıyoruz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ape Musa Kürt halkının
özgürlük mücadelesinde yaşıyor

 

Musa Anter 20 Eylül 1992 tarihinde Diyarbakır’ın Seyrantepe mahallesinde uğradığı silahlı saldırıda JİTEM tarafından kalbi ve başına birer, sol bacağına ise 2 kurşun sıkılarak katledildi. O tarihte sermaye devletinin toplumsal muhalefete, Kürt halkına, devrimci ve ilerici güçlere yönelik kirli saldırılarına bir yenisi daha eklendi.

“Ve kan akardı derelerimizden; Zilan, Munzur, 33 kurşun, Newala Qasaba… Ve ülkenin bütün derelerinde? O iklimde kalırdı acılar. Duymazdı bir Allahın kulu çığlığımızı ve dağlara sevdalanırdık. Karabasan gecelerin sabahlarında direnmek kalırdı Kürde. Yaşamanın bir başka adı direnmektir...” diyen Kürt halkının Ape Musa’sı, bir Kürt aydını olarak sermaye devletinin inkâr ve imha politikasına karşı direnişçi bir çizginin temsilciydi.

Musa Anter, Kürt halkının sesi ve çığlığı olmuş ve bu sayede asimilasyona ve baskıya karşı direnme geleneğinin bugünlere taşınmasına büyük bir katkı sağlamıştır. Katledildiğinde, kökleri Kürt halkının eşitlik ve özgürlük özlemlerinden beslenen 72’yıllık koca bir çınardı. Dersim direnişi ve katliamına tanıklık eden Anter, Kürt’ün var olduğunu söylemenin dahi yasak olduğu karanlık bir dönemde, gözaltılar, tutuklamalar ve işkenceler karşında onurlu bir duruş sergileyerek, Kürt halkının ulusal taleplerini yüksek sesle dillendirebilme cesareti ve ısrarı göstermiştir. 

Bu nedenle Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesinin bugüne ulaşmasında Ape Musa’nın rolü büyüktür. ’90 yıllarda Kürt halkının büyüyen mücadelesini kanla boğmak için sermaye devletinin düğmesine bastığı infaz, köy yakma ve toplu katliamlar günlerinde ilk katledilen Kürt aydınıdır.

Katliamcı politikalara tanıklık eden mücadele yaşamı…

Musa Anter Kürt halkının özgürlük mücadelesi içerisinde ortaya koyduğu birçok direnişin, yaşadığı acıların ve katliamların canlı tanığı ve susmayan kalemi oldu. Bu nedenle katledilerek susturulmak istenen Ape Musa, Kürt halkının toplumsal hafızasında ve bu toprakların direniş geleneğinde sarsılamaz bir yere sahiptir. Onu katlederek Kürt halkını sindirmek, özgürlük ve eşitlik mücadelesini boğmak isteyen sermeye iktidarı direniş geleneğinin yarattığı değeler birikimine çarpmıştır.

***

Ape Musa Mardin’in Nusaybin ilçesinin Eskimağara köyünde doğduğunda takvim yaprakları 1920’yi gösteriyordu. İlkokulu Mardin’de, ortaokul ve liseyi Adana’da, üniversiteyi ise İstanbul Hukuk Fakültesi’nde okudu. Kürtçe “Qimil/Kımıl’’ şiiri nedeniyle 1959 yılında tarihe 49’lar Davası olarak geçen soruşturmada idamla yargılandı. Bugün olduğu gibi o gün de sanatsal-düşünsel üretimler, hatta şiirler bile tehlikeli görülüyor, Nazım Hikmet’in şiirlerinin başına geldiği gibi mücadelenin sesi olan en ufak bir sanatsal üretim dahi hedefe alınıyordu. Anter 27 Mayıs darbesinden sonra aftan yararlanarak serbest kaldı ve Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerinde yazdı. Ancak üzerindeki baskı devam ediyordu, 1963 yılında 23’ler Davası ile tekrar tutuklandı.

Mamak, Sultanahmet, Balmumcu, Seyrantepe ve Nusaybin zindanlarında mücadele yaşamına devam etti. Sermaye devletinin geleneksel Kürt düşmanı politikası kesintisiz bir şekilde sürerken o da dönemin diğer aydınları gibi yazıları nedeniyle düzenin mahkemelerinde yargılanarak zindanlara atıldı. 12 Eylül faşist darbesinde Kürtçülük propagandası yapmaktan tutuklandı. Ve toplamında yaşamının 11,5 yılını direnişçi bir Kürt aydını olarak zindanlarda geçirdi.

Ayrıca, Kürt halkının örgütlenmesi içerisinde yer alarak Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın kurucularındandı. TİP içinde çalışma yürütmüş ve Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü’nün kurucularından oldu.

Ape Musa, Birina Reş / Kara Yara (1959), Qimil / Kımıl (1962), Ferhenga Kurdî-Tirkî /Kürtçe-Türkçe Sözlük (1967), Hatıralarım I (1991), Hatıralarım II (1992), Vakayiname (1992), Fırat Marmara’ya Akar (1996) ve Çinara Min (1999) isimlieserleri ve yarattığı direnişçi aydın kimliği ile Kürt halkı başta olmak üzere bu toprakların direniş hafızasında ve toplumsal mücadelesinde yaşamaya devam ediyor.

M. Devrim

 

 

 

 

 

Tiyatrolara yasak ve tepki

 

Pandemi gerekçe gösterilerek açık alanlarda yapılan konser, gösteri, tiyatro, festival gibi etkinlikler yasaklandı.

Tiyatro Kooperatifi tarafından yapılan yazılı açıklamada ise kısa dönemli çözümlerin var olan problemi daha da derinleştirdiğine vurgu yapılarak şunlar ifade edildi:

“Mart ayında verilen öncelikli ilk tedbir kararıyla salonlarımız temmuz ayına kadar tamamen kapatıldı. Sahne önü ve arkasındaki binlerce çalışan, 6 aydır gelir elde edememekte; ekonomik olarak çok zor zamanlardan geçmektedir. Oluşturulan geçici önlemler de ne yazık ki yetersiz kalmaktadır. Bu karar; belediyeler ve özel sektörle beraber, sahne sanatlarına destek amaçlı üretilen açık hava sahnelerinde yer alma imkânını da ortadan kaldırarak sahne sanatları alanının son umudunu da tüketmiştir. Kuşkusuz ki salgın koşullarında toplumun her bir zerresi çeşitli ölçülerde yara almış ve almaya devam etmektedir. Ancak bu gibi olağanüstü koşullara çözüm üretmesi gereken yegâne yapı, devlet mekanizmasıdır. Gerçek ve planlı risk yönetimi, ancak bu mekanizmayı işler kılmakla uygulanabilir.”

“‘Tiyatro’ etkinliklerinin de salt eğlence olarak görülüp dâhil edilmesi bizleri derinden yaralamıştır” denilen açıklamada, Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere yetkililere çağrı yapıldı.Tiyatro Kooperatifi’nin talepleri şöyle sıralandı:

“Salgın dönemine özel acil bir yardım fonu oluşturularak var olan krizin hafifletilmesi; sahne sanatlarının ayakta kalması için gereken maddi koşulların oluşturulması; var olan sahnelerin ayakta kalabilmesi ve seyirciyle buluşabilmesi için salonlarda standardın oluşturulması”

Tepkiler bakanlığa geri adım attırdı

Tepkiler üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı, tiyatro ve kültür-sanat etkinlikleriyle ilgili yasağı geri aldı. Kararda 23 Haziran 2020 tarihli “Kültür ve Sanat Tesislerinde Kontrollü Normalleşme Süreci Genelgesi”ndeki kurallara uyulmak şartıyla “açık ve kapalı mekanlarda sahnelecek tüm tiyatro gösterimleri ile opera ve bale temsilleri”nin yasak kapsamının dışına alındığı ifade edildi.