2 Ekim 2020
Sayı: KB 2020/Özel-16

Rejimin saldırılarına karşı birleşik mücadeleye!
Kürt halkıyla eylemli dayanışmanın önemi
Azerbaycan-Ermenistan çatışması ve sosyalist çözüm
İsrail’le “gerilim” bahane, ticaret şahane
YEP’ten yansıyan iflas tablosu
“Yeni sürüm” hak gaspı
İnsanca bir yaşam için mücadeleye!
Eğitim ve sağlık hakkımızdan vazgeçmiyoruz!
Komünist Enternasyonal Kuruluş Kongresi’nde konuşma... - Mustafa Suphi
Milliyetler ve Sömürgeler Meselesi üzerine konuşma - İsmail Hakkı
ABD seçimleri ve burjuva demokrasisinin ikiyüzlülüğü
Kolombiya: Şiddet, katliamlar protestolar ve kazanım
Salgın hastalıkların toplumlarda yarattığı değişimler
Avrupa’da MİT’in kirli operasyonları
Teslim Demir yoldaş hep bizimle…
Wuppertal’da Teslim Demir yoldaş ve Ulucanlar anması
Ulucanlar şehitleri ve Teslim Demir etkinliklerle anıldı
İzmir'de Teslim Demir ve Ulucanlar şehitleri anması
Bahçelievler Katliamı’nın 42. yılı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Eğitim ve sağlık hakkımızdan vazgeçmiyoruz!

 

Devrimci Liseliler Birliği olarak başlattığımız anket çalışması devam ediyor. Yüz yüze ve sosyal medya üzerinden gerçekleştirdiğimiz anket çalışmasını bir süre daha devam ettireceğiz. Ancak, aradan geçen 3 haftalık süre içerinde öğrenci ve velilerle yapılan çalışmanın kısa bir değerlendirmesini kamuoyunu bilgilendirmek adına yapma ihtiyacı duyuyoruz.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın yüz yüze eğitimin başlaması için işaret ettiği 21 Eylül’ün üzerinden günler geçti. İlkokul 1. sınıf öğrencileri, 8. ve 12. sınıflar için –haftanın belirli günleri- okullar açılmış olsa da milyonlarca öğrenci hala yüz yüze eğitim hakkından mahrum. Devlet okullarında yüz yüze eğitimin başlaması için hiçbir adım atılmamış görünüyor. Okullara hala temel hijyen malzemeleri sağlanmamış durumda, temizlik ve sağlık personeli atamaları konusunda da hiçbir gelişme yok. Dezenfektan, temizlik malzemeleri gibi ihtiyaçlar için gerekli para hala velilerden ve öğretmenlerden karşılanmaya çalışılıyor. Devlet okullarında tablo buyken özel eğitim kurumlarında ise “paran kadar eğitim” anlayışı “paran kadar sağlıklı ve güvenli eğitim” anlayışına evrildi. Okulun fiyatı yükseldikçe alınan tedbirler de artıyor. Devlet okulu öğrencileri eğitimdeki kaybı telafi edemezken dershaneler ve özel okullar bir süredir yüz yüze eğitime başlamış bulunuyor.

Devrimci Liseliler Birliği olarak bir süredir çeşitli yerellerde yürüttüğümüz anket faaliyetinin ilk sonuçları da eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin, sermayenin eğitim alanına müdahalelerinin, eğitimin içeriğindeki niteliksizliğin liseliler tarafından daha çıplak bir şekilde gözlendiğini gösteriyor.

Eğitime erişilemiyor!

Türkiye’de 11 Mart’ta ilk Covid-19 vakasının görülmesinin ardından 16 Mart’ta yüz yüze eğitime ara verilmiş, 23 Mart’ta da EBA üzerinden uzaktan eğitim uygulamasına geçilmişti. Ancak EBA’ya erişimin çok sınırlı olduğu daha ilk aylarda yapılan çeşitli araştırmalarla ortaya konmuştu. Eğitim sendikalarının yaptığı açıklamalara göre Türkiye genelinde EBA’ya erişim yüzde 14’lerde kalırken Van ili çarpıcı bir örnek olarak öne çıkmış, ilin kırsal kesimlerinde uzaktan eğitime erişimin yüzde 1’de kaldığı ifade edilmişti. Bir yandan zayıf internet altyapısı nedeniyle birçok kentte online eğitime erişim sağlanamazken, özellikle emekçi ailelerdeki teknik araç-gereç eksikliği de (tablet, bilgisayar vb.) emekçi çocuklarının eğitime erişmesinin önüne geçti. Özellikle birden fazla öğrencinin bulunduğu evlerde, öğrencilerden bir kısmı kardeşinin bağlanabilmesi için kendi eğitim hakkından feragat etti.

Yaptığımız anket sonuçları ve görüşmelere göre; internet sorunu olduğu için TV’den derslere katılan öğrenci oranı %23 civarında, internet olanağı olsa bile teknik altyapıdan kaynaklı dersleri takip edemeyen öğrenci oranı %53, hiçbir şekilde girme olanağı bulamayanların oranı ise % 8.

Liseliler anketlerde teknik zayıflık ve eksiklikleri temel bir sıkıntı olarak ortaya koyarken eğitimin içeriği de bir başka sorun alanı olarak öne çıkıyor. “Olağan zamanlardaki” yüz yüze eğitimin niteliksiz tablosunun uzaktan eğitim ile katlandığını ifade eden liseliler, özellikle TRT üzerinden TV’den verilen derslerin içerik açısından zayıf kaldığının altını çizdiler. EBA üzerinden yaşanan sorunlardan kaynaklı “ulaşılabilir ve nitelikli eğitim” liselilerin bu sürece dair temel taleplerinden biri olarak öne çıktı.

EBA sistemi ile verilen video derslere erişimin ilk hafta dışında neredeyse yok denecek kadar az olduğunu biliyoruz. Bu durumun gerisinde öğrencilerin bir takım teknik olanaklardan yoksun olmasının yanında alışılmadık ve daha önce denenmemiş, teknik altyapısı olmayan bir program olması da yer alıyor.

Yine, yapılan anketlerde geçtiğimiz dönem verilen EBA programı ve bu yılki programa öğrencilerin pek çoğunun sadece vakit geçirmek için katılmış olduğu gerçeği ile karşılaştık. Ev hapsinde olan 18 yaş altı genç ve çocukların vakit geçirmek için ara sıra EBA’ya girdikleri, anlatılanlardan ise bir şey anlamadıkları belirtiliyor. Şimdi ise yine derslerden geri kalmamak ve vakit geçirmek için girdikleri görülüyor.

“Eğitimin yüzüne bakılmadı!”

Pandemi süreci kapitalizmin tüm çelişkilerinin kitleler nezdinde çok daha yoğun açığa çıktığı ve öfke konusuna dönüştüğü bir dönem oldu. Liseliler cephesinde bu durum, daha çok eğitim döneminin turizm ve eğitim sektörü başta olmak üzere çeşitli sermaye dallarının ihtiyaçlarına göre belirlenmesi üzerinden yaşandı. İlk olarak, sınav tarihlerinin turizm sezonuna göre değiştirilmesi liseliler içerisinde öfkenin büyümesine yol açtı. Yeni eğitim-öğretim döneminin yaklaşmasıyla birlikte devlet okullarında alınmayan önlemler liselilerin tepkisini toplayan bir başka nokta oldu. Aylardır AKP’nin milyonlarca öğrencinin eğitim hakkı için hiçbir adım atmadığını ifade eden liseliler “eğitimin yüzüne bile bakılmadı” dedi. Liseliler, bu süreçte devlet okullarında yüz yüze eğitim başlamazken özel okullarda 31 Ağustos gibi daha erken bir tarihte telafi eğitimlerinin başlamasını, kimi özel okullarda gayriresmi bir şekilde yüz yüze eğitime geçilmesini, dershanelerde haftalardır yüz yüze eğitim verilmesini eşitsizliği derinleştiren gelişmeler olarak yorumladılar.

Anket çalışması sırasında “eğitimde fırsat eşitliği” talebi, liselilerin bir başka temel talebi olarak öne çıktı.

Meslek liselilerin sorunları büyüdü!

Anket katılımcılarının ağırlıklı bir kısmını meslek liseliler oluşturuyor. Mesleki eğitimle ilgili ders görmediklerini, hatta bildiklerini unuttuklarını ifade eden öğrenciler eğitimin kapsayıcılığı konusuna katılmıyor.

Meslek liseliler bu süreçte genel eğitim sorunlarının yanı sıra özgün sorunlarla da karşılaştılar. Online derslere erişim problemi, ders içeriklerinin ihtiyacı karşılamaması kesişen noktalarken, staj ve atölye dersleri meslek lisesi öğrencilerinin temel sorunlarındandı. Meslek liseliler eğitimlerinin temel yanı olan atölye eğitimlerini alamayıp stajlarını yapamazken Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bu konuyla ilgili neredeyse tek bir açıklama yapmadı. Stajlar “yapılmış” gibi kabul edildi, atölye dersleri ise “görülmüş” gibi. Bu eksikliklerin nasıl telafi edileceği sorusuna bir yanıt hala verilmiş değil.

Geçmiş dönemin kaybı orta yerde dururken önümüzdeki süreçte de stajların yapılıp yapılmayacağı belirsizliğini koruyor. Birçok meslek liseli staj yeri bulmak konusunda sıkıntı yaşıyor. Eğitimdeki belirsizliğin sürmesi nedeniyle işyerleri stajyer almak konusunda temkinli yaklaşıyor. MEB bu konuda suskunluğunu sürdürürken okul idareleri de öğrencilere açıklama yap(a)mıyor. Staj belirsizliği sürerken, staj giderleri için para istemek konusunda herhangi bir muğlaklık taşınmıyor. Yapılıp yapılmayacağı belli olmayan stajlar için çeşitli paralar isteniyor.

Stajını yapamayan, pratik derslerini göremeyen meslek liseliler, eğitimlerinin önemli bir parçası olan uygulamalı eğitimi tamamlamadan nasıl mezun olacakları konusundaki soruların cevaplanmasını istiyor.

Çözüm örgütlenmede, mücadelede!

Anket sonuçlarına göre, iktidarın eğitimin devam etmesi için teknik hazırlıklar yapmadığını, bu konuda yeteri kadar çaba harcanmadığını düşünenlerin oranı %88.

Bu konuda topluma söz hakkı tanınması gerektiğini düşünen; sürecin bilim insanlarının, sağlıkçıların, eğitim emekçilerinin, veli ve öğrencilerin görüşlerine başvurulmaksızın tamamen sermayenin çıkarları doğrultusunda ve AKP iktidarının iki dudağı arasında yürütülmesini eleştirenlerin oranı ise %79. Öğrenci ve velilerle yapılan çalışmada okulların bilim insanları, eğitimciler, okul çalışanları, öğrenci ve velilerin ortak bir kararla açılması, uygun koşullar sağlanarak yüz yüze eğitime geçilmesi düşüncesi ağırlık taşıyor.

Eğitim hakkı fiilen gasp edildi; milyonlarca öğrenci ya sağlık ya eğitim ikilemine mahkûm edildi. Sadece Türkiye’de değil ABD’den Avrupa’ya kadar birçok yerde eğitim ve sağlık gibi iki temel kamu hizmeti sermayenin çıkarlarının gerisinde tutuldu. 1 milyonu aşkın insanın yaşamına mal olan salgın süreci bir kez daha gösterdi ki kapitalizm toplumun ihtiyaçlarına yanıt üretemeyen, birçok açıdan iflas etmiş bir sistemdir. Bu sistem gençliğe geleceksizlikten başka bir şey verememektedir.

Eğitim hakkımızdan da sağlık hakkımızdan da vazgeçmiyoruz!

Yarınlarımızdan çalan bu sisteme karşı bugünden yan yana gelmek ve örgütlülüğümüzü büyütmek yaşamsal bir zorunluluktur.

Anket deneyimimizden süzüp çıkardığımız aşağıdaki taleplerimiz için Devrimci Liseliler Birliği saflarında birleşelim, örgütlenelim, mücadele edelim:

- Sürecin öznelerinin katılabileceği meclisler oluşturulsun. Meclislere söz, yetki, karar hakkı tanınsın!

- Tüm öğrencilere, velilere, eğitim emekçilerine ve okul personeline düzenli test yapılsın!

- Okulların hijyen malzemesi ihtiyaçları için ödenek ayrılsın ve yeterli sayıda personel atansın; öğrencilerin, eğitim emekçilerinin ve okul personelinin maske-dezenfektan vb. ihtiyaçları giderilsin!

- Tüm bileşenlerin nitelikli beslenme ve ulaşım ihtiyacı karşılansın!

- Eğitimde kayıp zaman telafi edilsin!

- Özel okullar kamulaştırılsın!

- Okulların fiziki altyapı eksiklikleri giderilsin! Okul sayısı artırılsın ve ek öğretmen atamaları yapılsın!

- Her okulda sağlık ekipleri bulundurulsun ve revirler açılsın!

- Meslek liselerinde pratik dersler için hijyen şartlarının ve fiziki mesafenin sağlandığı atölyeler oluşturulsun!

Devrimci Liseliler Birliği

 

 

 

 

 

Geleceğimize dair karar bizim olmalıdır

 

Koronavirüs tehlikesi son iki haftadır giderek artarken, hasta sayısı ve yaşamını yitirenlerin sayısı da yeniden yükselmeye başladı. Hal böyleyken, bilim insanlarının yaptığı tüm uyarılara rağmen hiçbir önlem almayan sermaye iktidarı, “olumlu” tablolar sunarak süreci “iyi yönettiklerine” dair övünmeye devam ediyor. Yeni eğitim-öğretim yılının nasıl olacağına dair tartışmalar öğrencilere ve velilere sorulmadan kapalı kapılar ardında yapılırken, son anda alınan kararlar ise bir dizi belirsizlik içeriyor.

21 Eylül’de okul öncesi, 1. sınıf ve 8. sınıf öğrencileri için yüz yüze eğitime başlandı. Bir yandan hasta sayısındaki artış toplumu endişelendirirken, geri kalan öğrenciler için eğitimin nasıl verileceği hala da tartışma konusu. Gerekli önlemler alınmazken, MEB Bakanı Ziya Selçuk 2. sınıf ve lise öğrencileri için eğitimin yüz yüze verilmesi konusunun önümüzdeki haftalarda netleşeceğini duyurdu.

Okullarda salgına karşı herhangi bir önlem alınmazken eğitimin yüz yüze verilmesi, toplumun sağlığını tehlikeye atmaktan başka bir şey değildir. Eğitim-Sen’in açıkladığı rapora göre, uzaktan telafi eğitimlerinin verildiği ilk günden (31 Ağustos) bugüne virüsün görüldüğü okul sayısı 307’e yükseldi. Diğer yandan, uzaktan verilen eğitimde de sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Birçok öğrencinin teknik ekipman eksikliği (internet, bilgisayar vb.) hala sürerken, bu soruna dair devletin herhangi bir çözümü olmadı. Uzaktan verilen eğitimin ilk gününde EBA’ya erişim sorunu yaşandı. Alt yapı eksikliğine dair de herhangi bir adım atılmazken, MEB Bakanı Ziya Selçuk yaptığı açıklamada EBA’ya ilk gün erişememenin “mutluluk” kaynağı olduğunu, çünkü EBA’ya “inanılmaz” bir talebin olduğunu, özellikle yüz yüze eğitimin başladığı günlerde büyük bir “sıçramanın” yaşandığını ikiyüzlüce ifade etti.

AKP iktidarı, salgın döneminde eğitim alanında yaşanan kaosun asıl sorumlusudur. Bugüne kadar ranta ve talana, emperyalist heves ve çıkarlara, dinci-gerici kurumlara dev bütçeler ayrılırken; eğitime ve sağlığa yeteri kadar bütçe ayrılmadı. Haliyle, salgın döneminde eğitim ve sağlık başta olmak üzere birçok alanda kriz yaşanması kaçınılmaz bir durumdu. Son ana kadar eğitimde atılacak adımlara dair kararsızlığın sürmesi, AKP iktidarının ciddiyetsizliğini ve beceriksizliğini de gözler önüne seriyor.

Eğitime para ayrılmadığı gibi, okulların ihtiyaçları velilerden ve öğretmenlerden toplanan zorunlu paralar ile karşılanıyor. Bir yandan öğretmenlerin maaşları salgın döneminde “yük” olarak görülürken, diğer yandan da kırıntı olarak verilen maaşlar zorunlu olarak okul ihtiyaçları için isteniyor.

Eğitimin yüz yüze verildiği okullarda çocukların salgına yakalanıp yakalanmama sorumluluğu imzalatılan sözleşmelerle velilere ve öğrencilere yüklenirken, eğitimin nasıl verilmesi gerektiği konusu ise onlara sorulmuyor. Salgın tehlikesinin arttığı süreçte eğitimin nasıl verileceğine dair karar öğrencilerin, velilerin, öğretmenlerin ve okulda çalışan emekçilerin olmalıdır.

Toplum sağlığı ve geleceği için, dinci gerici kurumlara, emperyalist savaşlara, ranta ve talana bütçe ayrılmak yerine toplumun ihtiyaçlarına bütçe ayrılmalıdır.

Salgına karşı gerekli önlemler alınmalı, öğrencilerin tüm ihtiyaçları parasız karşılanmalıdır. Bunun için de öğrencisiyle, velisiyle, öğretmeniyle ve eğitim alanında çalışan diğer emekçilerle birlikte ortak mücadelenin örgütlenmesi zorunludur.

P. Sevra