7 Ağustos 2020
Sayı: KB 2020/Özel-8

Krizin faturasına ve faşist zorbalığa karşı!
Derinleşen kriz ve gerici manevralar
Kadın cinayetlerine karşı eylemli mücadeleyi büyütelim
“İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz!”
Pandemi fırsatçıları servetlerini katladı
Ebru ve Aytaç için eylemler
“Geleceğimiz için birlik olmalıyız!”
Tutsak devrimci Elif Alçınkaya’dan…
Petkim toplu iş sözleşmesi üzerine
“Mücadele etmezsek kıdem tazminatımızı kaybederiz”
Engels: Anısı ve eseri sonsuza dek yaşayacak! - A. Eren
Alman ekonomisinin “motoru” tekliyor
ABD-Çin gerilimi aynasında hegemonya mücadelesi
Siyonist rejim zor durumda!
Beyrut Limanı’nda patlama
Kontrolsüz plastik üretimi gezegeni tehdit ediyor
Zeliha yoldaş bir yıl önce aramızdan ayrıldı
Dinci-gerici iktidarın üniversite parolası “Yaptım, oldu!”
Parasız eğitim haktır!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Parasız eğitim haktır!

 

Beslenme ve barınma kadar temel insani bir ihtiyaçtır eğitim. Fakat kapitalizmde eğitim, hayatın her alanında olduğu gibi yalnızca kar ve çıkar ilişkisi üzerine şekillenmektedir. Uzun yıllardır var olsalar da, son dönemde gittikçe artan özel (vakıf) eğitim kurumları, ticari eğitimi daha fazla hissedilir hale getirdi. Yalnızca özel eğitim kurumlarında değil, sözde parasız olarak verilen devlet kurumlarındaki eğitim de gittikçe pahalılaşmakta. Eğitim kurumları ticarethane, öğrenciler ise müşteri gibi görülmektedir.

Yükseköğretim Kurulu, “Vakıf Yükseköğretim Kurumları 2020” isimli bir rapor yayınladı. Bu raporda özel üniversitelerin mali ve akademik durumları, öğrenci sayıları, AR-GE çalışmaları vb. birçok konuya dair veriler sunuldu. Sunulan rapora göre, özel üniversitelerin reklam ve tanıtıma ortalama 2 milyon 173 bin 178 lira ayırdığı, kütüphanelere ise 4 katı daha az para harcadıkları ortaya çıktı. Ayrıca yine rapora göre öğrenciden talep edilen para ile öğrenciye harcanan para arasında büyük fark var. Örneğin: Avrasya Üniversitesi öğrenci başına 4 bin TL harcama yaparken öğrenciden 20 bin TL para talep ediyor. Üsküdar Üniversitesi ise 8 bin TL öğrenciye harcama yapıyor ama öğrenciden talep edilen para 26 bin TL ve 108 bin TL arasında değişiyor. Öğrenciye en az harcama yapan üniversiteler ise Esenyurt ve Biruni Üniversiteleri. Yine raporda AR-GE çalışmalarına dair ayrılan bütçeler detaylıca verilmiş, bu araştırma-geliştirme çalışmaları için de ayrılan bütçelerin düşük olduğu görülmüştür.

Özel (Vakıf) Üniversiteler, ticari eğitimde gelinen son noktadır. Öğrencinin en yalın hali ile müşteri olarak görüldüğü, üniversitenin-akademinin ayaklar altına alındığı, Rektöre “patron” denildiği yerlerdir özel üniversiteler. Amaç bilim üretmek değil, daha faz kar daha fazla çıkardır. Aslında Türkiye’de hiç özel üniversite yoktur (Resmi olarak). Ancak bu kurumların işletme mantığı özel okullardan farksızdır. Vakıf adı altında kurulan üniversiteler aslında kâr amacı güdemezler. Yani bir öğrenci okuduğu vakıf üniversitesine 100 bin TL para yatırıyorsa, gelir-gider dengesi yapıldıktan sonra eğer gelirler giderleri aşıyorsa aradaki fark tekrar üniversiteye yatırılmak zorundadır. Ancak Türkiye’de vakıf adı altında açılan bu özel kurumlar patronların vergiden muaf olabilmek için açtığı bilimin ve bilginin para ile alınıp-satıldığı bir hale getirildiği ticarethanelerdir. YÖK’ün kendi açıkladığı verilerde de görüleceği üzere öğrenciden fahiş fiyatlar alınırken bu paranın geri dönüşü ne doğrudan öğrenciye ne de üniversiteye oluyor. Milli eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un dahi “Maya Okulları” adı altında özel eğitim kurumu varken, yapılan bu usulsüzlükler tabii ki sermaye devleti açısından bir sorun teşkil etmiyor.

Türkiye’de toplamda 77 özel (vakıf) üniversite var. Bunlardan ilki, neo-liberal politikalar ile “startı” verilen, 1984 yılında Ankara da kurulan Bilkent Üniversitesidir. Sunulan tablolara bakıldığında vakıf üniversitelerinin 2000’li yıllarda, yani AKP döneminde yoğunluklu olarak çoğaldığını görüyoruz. Yıllardır artarak devam eden ticari eğitim uygulamaları artık eğitimin her aşamasını paralı hale getirdi.

Eğitimin ticarileşmesi demek, öğrencilerin gün içerisinde yalnızca 2 saatini okula ayırıp geri kalan en az 7 saatini işe ayırması demektir. Eğitimin ticarileşmesi, milyonlarca öğrencinin okul masraflarını karşılayamadığı için eğitim hayatına son vermesi demektir. Milyonlarca öğrenci, yoksulluk sınırının altında maaş alan ailelerin çocuğudur. Ticarileşen eğitim, eğitim hakkının gaspı demektir. Bu cümleler varsayım cümleleri değil uluslararası araştırma şirketlerinin Türkiye’de yaptığı araştırmalar sonucunca açıklanan raporların gösterdikleridir. Ticari eğitim uygulamaları eğitim hakkının gaspının yanı sıra eğitimde gelinen niteliksizliğin de bir göstergesi olarak karşımızda duruyor. Kendi sundukları raporlar bile göstermektedir ki bu düzen gençliğe geleceksizlikten başka hiçbir şey sunmamaktadır.

M. Nevra

 

 

 

 

 

Eğitim sistemi baraj altında!

 

Pandemi sürecine rağmen 27-28 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilen YKS’nin (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) sonuçları, ÖSYM tarafından açıklandı.

Pandemi koşullarında 2 milyon 296 bin kişinin girdiği YKS’nin sonuç raporu eğitim sisteminin çöküşünün göstergesi oldu. Sınava giren 550 bin kişi barajı geçemedi. ÖSYM’nin açıkladığı rapora göre sınava giren kişiler arasında 48 bin 228 kişi sıfır çekti. Sınavı oluşturan testlerin her birinde ortalama net doğru yanıt sayıları da ancak birkaç soruyla sınırlı kaldı. En fazla net doğru yanıt temel yeterlilik testinde (TYT) Türkçe bölümünde verildi ki bu da 40 soruda ancak 14,2 oldu.

Eğitim sistemi her açıdan çökmüştür!

Bu veriler baz alındığında eğitim sisteminin mevcut vahim tablosu tüm açıklığı ile ortadadır. Eğitim eşit verilmediği, bilimsel ve nitelikli olmadığı için ortaya çıkan tablo tamamıyla sistemin karnesini yansıtmaktadır.

Sistem, eşitsiz koşullarda sınırlı verilen eğitimi sınav ile tartmaya çalışmaktadır. Bu durum ise yüz binlerce öğrencinin elenmesi anlamına gelmektedir.

Sınav sonuçlarından yansıyan bu tabloda sorgulanacak olan öğrenciler değil, eğitim sistemi ve kapitalizmin kendisidir. Pandemi koşullarında toplum sağlığı hiçe sayılarak yapılan sınavın sonuçlarının sorumlusu AKP iktidarıdır. 18 yıl boyunca eğitim alanında yaşananlardan da sorumlu olduğu gibi…

Eğitim sistemi gericilik ile kuşatılmış, hâlâ da ticarileştirilmeye devam edilmektedir. Ezberci eğitim ve eleme yöntemi ile sınav uygulanması zaten yapısal sorunlardır. Sınav sisteminin sürekli değiştirilmesi ile yapboz haline dönüştürülen eğitimin karnesini sınav sonuçları göstermektedir.

Meslek liseleri ve imam hatip liselerinin aldığı eğitimle özel liseler ve diğer okul türlerinde verilen eğitim eşit olmamasına rağmen bu öğrenciler aynı sınava tabi tutulması halihazırda bir sorun alanıdır. Eğitim yılının ikinci döneminde pandemi nedeniyle okullar kapatıldı ve meslek liselerinin mesleki derslerinin yer almadığı EBA TV gibi ara çözüm(süz) yollarla dönem devam etti. Bu süreçte fırsat eşitsizliğinin daha da derinleşmesine ve salgın hastalık riskine rağmen sınavlar yapıldı. YKS’nin tarihi önce ertelendi sonra da turizm sektörünün ihtiyaçları gözetilerek tekrardan sınav tarihi öne çekildi. Bu yaşananlara öğrencilerin tepkisi “oy moy yok” şeklinde sosyal medyaya yansıdı. Bu sürecin sonunda yapılan YKS de eğitim sisteminin ne denli çürümüş olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Gelecek ellerimizde!

Eleme sınavları ile gelecek inşa etme hayalleri satan kapitalizm, üniversite diplomasıyla da gençliği işsiz bırakmaktadır. Milyonlarca gencin geleceği ve aynı şekilde sağlığı hiçe sayılabilirken, mesele sandık hesaplarına gelince düzen partileri ‘Z Kuşağı’ tartışmalarına girerek gençliği kendi yedeklerine alma yarışına giriyorlar.

Bütün bu süreçte seçimler ve sandık vurgularıyla sınırlı kalan ve sosyal medyaya sıkışan tepkiler eğitim sisteminin köklü sorunlara çözüm üretmekten uzak olsa da, gençliğin özgürlük ve gelecek arayışında olduğu ortadadır.

Bizlerin ihtiyacı eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim hakkıdır. Kapitalistlerden ve onların temsilcilerinden nitelikli eğitim ve sağlık hakkı beklenemez.

Gelecek bizim ellerimizdedir. Mücadeleyi yükseltelim, Devrimci Liseliler Birliği saflarında örgütlenelim!

Devrimci Liseliler Birliği