İçindekiler:

5 Haziran 2023
Sayı: KB 2023/08

2023 seçimlerinin ardından...
Erdoğan "seçildi", emperyalistler "rahat nefes aldı"
Modern köleliğin temsilcisi...
Seçimlerin ikinci perdesi
Düzenin siyaset sahnesi
Seçimler, reformizm ve hayal kırıklıkları
Edilgenlik kırılmadan, gericiliğin gücü kırılamaz!
İnsanca bir yaşam için seçimimiz mücadele!
Değişimin yolu mücadeledir!
İşçi sınıfı "oy rezervi" değildir
"Sermayenin, örgütlü işçi sınıfından korktuğunu görüyoruz"
İşçi ve emekçi eylemlerinden...
İnisiyatifli ve yaratıcı yerel çalışma
Engels eylemi davalarından ikincisi görüldü
Proletaryanın ayak sesleri
Çin yönetiminden G7 kararlarına tepki
Savaş kundakçılarının G7 zirvesi
NATO'dan "Rusya'ya tehdit" tatbikatı
Esad yeniden Arap Birliği Zirvesi'nde
Lutte Ouvrière festivali başladı!
"Üretken yapay zeka" ve asalak emperyalizm
Burjuva siyaset sahnesinde akan pislik
Çocuklar için mücadeleye!
Sinanlar'ın yaktığı meşalenin izinden ileriye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Esad yeniden Arap Birliği Zirvesi’nde

 

Arap Birliği, bir süre önce yapılan dışişleri bakanları toplantısında “Suriye’ye dönüş” kararını oy birliği ile almıştı. Karara sıcak bakmayan Katar, Kuveyt gibi bazı ülkeler ise toplantıya katılmamıştı.

Bu kararın ardından Suudi Arabistan’da yapılacak 32. zirveye Esad’ın katılıp katılmayacağı konusu farklı tartışmalara vesile olsa da beklendiği üzere Suriye lideri Cidde kentinde yapılan zirveye katıldı. ABD’nin engelleme çabalarına rağmen Esad’ın Cidde’de ağırlanması, Suriye’yi Arap dünyasından izole etme çabalarının fiyaskoyla sonuçlandığının yeni bir kanıtı olmuştur.

Bu arada Esad liderliğindeki Suriye heyetinin kulaklık takmayarak, zirveye hitap eden Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin konuşmasını dinlemeyi reddetmesi dikkat çekti.

***

Cidde’de Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebul Geyt ve Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından karşılanan Esad’ın zirveye katılması, Arap Birliği’nin etkili dört üyesi tarafından memnuniyetle karşılandı. Mısır Cumhurbaşkanı Adülfettah el Sisi, Cezayir Başbakanı Ayman bin Abdel Rahman, Suudi Pens Muhammed bin Selman ve Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said 12 yıl aradan sonra Suriye’nin yeniden Arap Birliği’ne dönmesinin önemine vurgu yapan konuşmalar yaptılar.

31’nci dönme başkanlığı süreci sona eren ve bu görevi Suudi Arabistan’a devreden Cezayir Başbakanı Abdel Rahman, yaptığı konuşmada hem Suriye’nin Birliğe dönüşüne hem Filistin davasının önemine özel vurgularla değindi. Bu arada dönem başkanlığını devralan bin Selman’ın konuşmasında Filistin için “Arapların merkezi davası’ ifadesini kullanması dikkat çekti. Önceki ABD Başkanı Donald Trump’ın organize ettiği ‘İsrail’le normalleşme’ adımları atılırken, Körfez şeyhleri Filistin’in sözünü bile etmiyorlardı. 

***

Zirvenin açılış oturumunda 6 dakikalık bir konuşma yapan Esad özellikle belli konulara dikkat çekti. Neo liberalizmi ve ABD’nin başını çektiği batılı hegemon güçleri hedef alan Esad, çok kutuplu bir dünyanın kurulduğunu ve Arap Birliği’nin bu döneme uygun politikalar geliştirerek etkili bir rol oynaması gerektiğini söyledi. Sorunların sonuçlarıyla uğraşmaktan çok, nedenleri ortadan kaldırmaya öncelik verilmesi gerektiğini savunan Esad, Arap ülkelerinin içişlerine müdahale etmeye değil işbirliğine dayalı politikalar geliştirmesi gerektiğini belirtti. 

Oluşmakta olan çok kutuplu dünyanın kendilerine önemli fırsatlar sunduğunu ve bu fırsatların değerlendirilmesi ifade eden Esad, bölgenin ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğunu da savundu. Filistin halkına saldıran Siyonist İsrail rejiminin suçlarına işaret eden Esad, Saray rejimini kast ederek “İhvancı (Müslüman Kardeşler) ideolojiyle aşılanmış yayılmacı Yeni Osmanlıcılık tehlikesine” de dikkat çekti.

Konuşmasında önemli sorunlara işaret eden Esad’ın “Arap dünyasını dış müdahalelerden bağımsız bir şekilde yeniden düzenlemek için tarihi bir fırsatla karşı karşıyayız” tespitine Arap Birliği’nin nasıl bir yanıt vereceği belli değil. Bununla birlikte Zirve’de Suriye’nin yeniden inşası ve mültecilerin geri dönüşü konusunda işbirliği vaadinde bulunulması, Suriye ile Arap ülkelerinin ilişkilerinde yeni bir sayfanın açıldığına işaret ediyor.

***

Son haftalarda Filistin’de her gün cinayetler işleyen Siyonist İsrail rejimi, Esad’ın Cidde’ye gitmesinden ve Arap Birliği Zirvesi’nde ağırlanmasından büyük bir rahatsızlık duyduğunu anında yansıttı. İsrail medyasında farklı tartışmalara konu edilen ziyaret, Siyonistlerin bir tür hayal kırıklığı içinde oldukları izlenimi yarattı. Zira onlar, Suudi Arabistan’ın “İsrail’le normalleşme” kervanına katılacağını var sayıyorlardı. Suudi Arabistan’ın İran’la barışma adımını atmasından sonra Esad’ı Cidde’de ağırlaması, Siyonist rejimin bu hayallerini yerle yeksan etmiş görünüyor.

Bölgede yeni dengelerin şekillenme süreci ABD’nin etkisini azaltırken, son dönemde iyice zıvanadan çıkan Siyonist rejimin tedirginliği ise artıyor. Zira bu rejimin ABD’nin ‘özel himayesi’ olmadan aynı şekilde yola devam etmesinin alanı giderek daralıyor…

 

Yeni AB Komisyonu iltica paketi...

AB sığınma talebini engellenmeye çalışıyor

Avrupa Birliği Komisyonu, iltica prosedürlerini AB’nin dış sınırlarında mümkün hale getirecek düzenlemeye gidiyor. Almanya’daki elliden fazla yardım kuruluşu ise, Alman federal hükümetinin Avrupa Birliği’nde insancıl bir mülteci ve iltica politikasını savunmasını istiyor. Pro Asyl ve Misereor’un da yer aldığı ittifak, Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser’ı planlanan AB mülteci paketinin büyük bir kısmına ilişkin son onayını geri çekmeye çağırdı. Söz konusu ittifak, AB Komisyonu’nun planının “hukukun üstünlüğünün temellerini” sarstığını ve federal hükümetin onayının “koalisyon anlaşmasının ana vaatleriyle bariz bir çelişki içinde” olduğunu açıkladı.

AB Komisyonu’nun planı doğrudan AB’nin dış sınırında, muhtemelen geçiş bölgelerinde veya diğer kapalı tesislerde sığınma prosedürlerini gerçekleştirmeyi öngörüyor. Bu, ortalama sığınma tanıma oranı %20’nin altında olan ülkelerden gelen mültecileri kapsıyor. Federal hükümet bu sınırın %15’e düşürülmesini amaçlıyor.

Mülteci örgütleri, AB’nin dış sınırlarında yürürlüğe konulacak prosedürlerden sonra, başvurular incelenirken standartların uygulanamayacağını ve sonuç olarak adil bir sürecin işlemesinin mümkün olamayacağını belirtiyorlar. Bu uygulamalarla AB’nin dış sınırlarındaki insani suiistimallerin artacağından ve mültecilerin korumasız kalacağından endişe ediliyor. Almanya’nın sözde “güvenli üçüncü ülkeler” için standartları düşürme önerisini onaylaması da eleştiriliyor. AB’ye böyle bir devlet aracılığıyla giren hiç kimse, genellikle sığınma hakkı alamamaktadır.

AB Komisyonu ayrıca Dublin sistemine bağlı kalmak istiyor. Dublin III Tüzüğü yapılan uluslararası koruma başvurusunu incelemekten hangi üye devletin sorumlu olduğunu belirlemek için kullanılan kriterleri ve prosedürleri tanımlıyor. Güdülen amaç, üye devletlerin topraklarında yapılan her sığınma başvurusunun maddi hukuk açısından yalnızca bir devlet tarafından incelenmesidir. Böylelikle, Avrupa içindeki ikincil göçün kontrol edilmesi veya sınırlanması hedefleniyor. Tüzük, AB’ye üye tüm devletlerin yanı sıra Norveç, İzlanda, Lihtenştayn ve İsviçre’de geçerli.

Sığınma paketinin Alman federal hükümetince kabul edilmesi temel sığınma hakkının ciddi şekilde kısıtlanması anlamına gelmektedir. Mülteci örgütleri, “Almanya’nın görevi bu paketi reddedip AB’ye gelen insanları dayanışma içinde kabul etmek ve koruma sağlamak olmalıdır” diyorlar.