İzmir Eğitim-Sen 3 Nolu Şubenin 1. Olağanüstü Genel Kurulu 17 Nisan günü gerçekleşti. Kurul ne yazık ki bir tüzük ve yasa hükmünün yerine getirilmesinden öteye geçemedi. Geçmişin ayrıntılı değerlendirmesi yapılamadı, geleceğe ilişkin politikalar oluşturulamadı. Eğitim emekçilerinin ekonomik, demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin ihtiyaçları tartışılamadı. Yönetime gelme hesapları, delege gücüne dayalı liste tartışmaları kurula damgasını vurdu.
Kurula katılım düşüktü. Coşkusuz bir atmosferde geçen kurulda delegeler eleştiri ve önerilerini sunmadılar. Yönetime aday olanlardan 2-3 kişi birer konuşma yaptı. Mücadelenin ihtiyaçları, yaşanan sorunları aşmanın yol ve yöntemleri üzerine yapılan tek anlamlı müdahale Sosyalist Kamu Emekçileri adına yapılan konuşma oldu. Sosyalist Kamu Emekçileri kürsüden yapılan konuşma ve dağıttıkları broşürle kurula müdahale ettiler. 1 Mayısta sermayenin saldırılarına ve emperyalizme karşı alanlara çıkma çağrısı yaptılar.
Sonuçta delegelere ezberletilen listedeki adaylar yönetime getirildi. Üzücü olan, sendikanın yerini dahi kurulda öğrenen, hayatında hiçbir eylem ve etkinliğe katılmamış olanların da delege kapma hesapları çerçevesinde sendika yönetiminin değişik kurullarına seçilmesidir. Sermayenin yoğun saldırılarının yaşandığı bir süreçte kurulların gerçek amaçlarından uzak gerçekleşmesi mücadeleye zarar vermektedir.
(...)
İzmir Eğitim-Sen 3 Nolu (Üniversiteler ve Kredi Yurtlar Çalışanları Sendikası) Şubesi bir Olağanüstü Genel Kurul sürecini yaşıyor. Olağan ve Olağanüstü Genel Kurul süreçleri yalnızca biçimsel olarak, bir tüzük ve yasa hükmünün yerine getirilmesi değildir. Kurullar geçmiş dönemin kapsamlı bir muhasebesinin çıkarıldığı ve geleceğe ilişkin mücadele programının oluşturulduğu dönemlerdir, öyle anlaşılmalıdır. Ne var ki, geçmiş deneyimlerimiz bize, genel kurul süreçlerinin böyle işlemediğini göstermiştir. Genel Kurul süreçleri çarpık bir anlayışla, delege gücüyle liste oluşturma çabalarına, sen-ben aritmetiğine dayalı tartışmalara ve ilkesiz ittifaklara sahne olmaktadır. Böyle olduğu için de, genel kurullar, zaaf ve eksikliklerin aşıarak bir yenilenmenin yaşandığı süreçler olmak yerine bürokratik kurumsallaşmanın hızlandığı ve liberal sendikal anlayışların kendilerine güçlü dayanaklar edindikleri süreçler olarak şekillenmektedir.
İttifaklar sorununun her seçim döneminin birincil sorunu haline geldiğini söylemiştik. Ne var ki, ittifaklar sorunu gerçek çözümünü, nasıl bir sendika-nasıl bir sendikal anlayış? sorularına verilecek yanıtlar üzerinde bulabilir. Bu sorular yanıtlanmadan ve alternatif bir mücadele programı oluşturulmadan, parmak hesabına dayanarak oluşturulan liste ve ittifaklar, kamu emekçileri hareketini bir adım ileri götürmeyecektir. Nitekim sendikamızda da olağan üstü kurul öncesi toplantılarda ve tartışmalarda yaşananlar (yönetime aday olan anlayış ve kişilerin eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunları ve bunları aşmanın yöntemleri yerine kimin başkan olacağını tartışması vb.) işaret ettiğimiz gerçeği tekrar gözler önüne sermektedir.
Sosyalist Kamu Emekçileri olarak, delege gücüne dayanarak kendilerini dayatan anlayışların olduğu kadar, sözde bu anlayışın karşısında durduğunu söyleyerek, Mevlana tekkesi gibi herkesten olsun mantığıyla hareket eden anlayışların da karşısındayız. Nihayetinde her iki anlayış da, hareketin ihtiyaçlarına göre değil yönetime gelme mantığıyla hareket etmektedir. Sendikal harekette ilerletici rol oynayabilecek birliktelikler, hareketin ihtiyaçlarını temel alan devrimci bir program ve mücadele perspektifi üzerinden gerçekleştirilebilir. Bu eksende ayrışamayanlar, ayrı listelerde yer alsalar da, aynılaşırlar.
Özelde sendikamız Eğitim-Sende, genelde KESKte bir dönüşüm ihtiyacının olduğu açık. Bugün sendikalarımızın yeniden fiili-meşru mücadele çizgisine oturması hayati bir önem taşımaktadır. Bunu sağlamak herşeyden önce, ilkesiz, programsız, bir senden, üç benden aritmetiğine dayalı ittifaklardan uzak durmayı zorunlu kılmaktadır. Sosyalist Kamu Emekçileri bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmekte, seçim sürecine ilişkin bakışlarını hareketin ihtiyaçları üzerinden belirlemektedirler.
(...)