02 Nisan 2005
Sayı: 2005/13 (13)


  Kızıl Bayrak'tan
  1 Mayıs’ı kazanmak için etkili, yaygın bir sınıf çalışması!
  Devrimci gruplardan ortak çağrı: “Birleşik, kitlesel, devrimci 1 Mayıs için ileri!”
  Provokasyon sermaye devletinin mayasında var!
  Burjuva şovenizminin karşısına işçi sınıfının enternasyonal kızıl bayrağıyla çıkalım!
  İncirlik bölge halklarına saldırının “merkezi üssü” oluyor
  Özelleştirme saldırısı ve birleşik mücadele
  Sağlıkta özelleştirme saldırısı hızlandı
  Şovenist histeri ve sendikalar

  KESK'e bağlı sendikaların genel kurulları; Bir kez daha ilkesiz ittifaklar

  Burjuva siyaset döngüsü, AKP ve
seçenekler
  Son gelişmeler ışığında ordu-siyaset
ilişkisi
  İstanbul Üniversitesi af aldatmacasını
boşa çıkartacak!
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/8: Emperyalist savaş ve Ortadoğu halkları
  Kırgızistan’daki darbenin ardındaki
ABD eli
 İşgal ordusuna asker toplamak için
şovenist kampanya
ABD emperyalizmi Suriyeli işbirlikçileri hazırlıyor
 İ.Ü.’nde Kızıldere
anması
 İstanbul Liseli Gençlik Platformu’ndan
(İLPG) Kızıldere anmaları
 Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda
Kızıldere anması
Bültenlerden
Newroz kutlamalarının ardından
Avrupa Birliği Sosyal Şartı ve boş beklentiler
GOP-DER açılış şenliği yapıldı
Tuzla Deri-İş Şube Başkanı Hasan
Sonkaya ile konuştuk
2. Eğitim-Sen Genel Merkez Kurultayı’nda tüzük ihlali
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Zindan'dan mektup...

“Mesut'un cezasının ertelenmesinin engellenmesi, hapishanede ölüme terkedilmesidir!”

Kızıl Bayrak'a...

 Size daha önce (2004 Haziran tarihinde) Sincan 1 No'lu F tipi hapishanesinde aynı hücrede birlikte kaldığımız Mesut Deniz'in sağlık durumunu ve buna ilişkin yapılanları (yapılmayanları) yazmaya çalışarak durumunu anlatmaya çalışmıştık. (...) Mesut hakkında size ilk mektubu yazdıktan kısa bir süre sonra ÖO'ya katılan ve rahatsızlıklarından dolayı hapishanede kalmalarının mümkün olmadığı Adli Tıp raporları ile belgelenen direnişçilerden cezası ertelenerek tahliye edilenler, iyileştikleri gerekçesiyle haklarında tutuklama kararları çıkartılarak hapishanelere konmaya başladılar. (...)

Tutuklanan ÖO direnişçilerinin avukatlarının AİHM'e yaptıkları başvurular sonucu haklarında tutuklama kararı verilen direnişçiler ile hala hapishanelerde bulunan direnişçilerin tekrar Adli Tıp Kurumu tarafından muayene edilmesi ve yeni raporların hazırlanması gündeme gelmişti. (...) Bu kapsamda Mesut Deniz de Eylül 2004'te İstanbul Adli Tıp Kurumu'na götürüldü. Burada yaklaşık olarak 3 hafta kaldıktan sonra Sincan'a hapishaneye geri getirildi. Mesut ÖO'ndan kaynaklı ruh sağlığını kaybettiğinden dış dünyayla hiçbir ilişki kurmamaktadır. Bu nedenle kendisinden İstanbul'da yapılanlar hakkında hiçbir bilgi alamadık. ... Hapishane idaresiyle tüm bu tartışmalar sürerken, bir sabah kaldığımız hücreye gelen gardiyanlar “Adli Tıbbın Mesut'u Ankara Numune Hastahanesi'ne sevk ettiğini ve belli bir süre orada yatacağını” söyleyerek, Mesut'u götüreceklerini söylediler. (...)

Mesut 04 Ekim 2004 tarihinden 04 Kasım 2004 tarihine kadar Ankara Numune hastanesinde yattı. ... Ankara Numune Hastanesi'ndeki heyet Mesut hakkında “Sağlık durumunun bu haliyle cezasının infazına engel teşkil etmediği, cezasının infazının devam edilmesinin hükümlünün hayatını tehlikeye sokmayacağı”nı ifade eden bir rapor hazırlamıştır. (...)

Numune Hastanesi'ndeki heyetin Mesut'u nasıl muayene ettiği de değinilmesi gereken önemli bir konudur. Hastahanede Mesut ile aynı mahkum koğuşunda kalan mahkumlardan öğrendiğimize göre doktorlar mahkum koğuşunda bulunan bu insanlarla konuşup “Mesut'un gün içinde ne yaptığını, nasıl davrandığını gözlemlemelerini ve kendilerine aktarmalarını” istemişlerdir. Ve bu mahkumlardan aldıkları “bilimsel bilgiler” doğrultusunda Mesut'un “cezasının ertelenmesine gerek olmadığı” yönünde rapor hazırlamışlardır. Mesut ile birlikte kalan mahkumlardan aldıkları bilgiler ise şunlardır: “… Vaktini hep yatağında yatarak, bulmaca çözerek ve radyo dinleyerek geçiriyordu, odasındaki diğer mahkumlarla görüşmüyordu.”

Radyo dinlemek ve bulmaca çözmek ne zamandan beri psikolojik olarak rahatsız olan, ruh sağlığını kaybetmiş birinin “sağlam” olduğuna dair bilimsel veri olarak kullanılmaya başlanmıştır? Mesut'un ruh sağlığını iyi gösterme çabaları bununla da sınırlı değildir. Heyet Mesut'a saklanmaz nitelikte olan rahatsızlıkları için raporuna şunları yazmıştır; “… babasının da ruhsal tedavi gördüğü gözönünde bulundurulduğunda ‘psikolojik' bir tablo akla gelmektedir. Ancak yapılan muayenede (bahsi geçen muayenenin nasıl yapıldığı ortadadır) bir psikoz tablosuna kanıt olacak bir veriye ve belirtiye rastlanmamıştır”. Bu yazılanlar ile ima edilen, söylenmek istenilenin ne olduğu açıktır: ‘Mesut rol yapıyor ve bu yüzden cezasının ertelenmesine gerek yoktur!'

Tüm bu utangaçça ve ima yoluyla ifade edilenlerin hepsi kocaman bir YALANDIR. Tam 4 yıldır yaşamını yatağında geçiren, ailesiyle, hücrede birlikte kaldığı arkadaşlarıyla sağlıklı bir diyalog kurmayan, kendisini dış dünyaya kapatan ve doğru dürüst konuşmayan bir insan için, rol yaptığını ima etmek tüm ahlaki değerlerden yoksun “MENGELE”lerin yapabileceği bir iştir. Ve bu durum bizim için şaşırtıcı değildir. 2001 yılının yaz aylarında ÖO eylemi nedeniyle sağlıkları bozulan direnişçilerin cezalarının ertelenerek tahliye olmaları gündeme geldikten sonra, malum yerlerden yapılan müdahalerle Ankara Numune hastahanesinde, ÖO direnişçilerine rapor veren heyet bileşeninde yapılan değişiklerle, heyete yukarıda da anlattığımız gibi “MENGELELER” atanmıştır. Nöroloji bölümündeki doktorlar da değiştirilerek, bırakın ÖO eylemi nedeniyle sağlıklarını kaybeden direnişçilerin cezalarının ertelenmesini, normal sevk ile nöroloji bölümüne giden hasta mahkumların tedavileri bile buradaki “MENGELE”ler tarafından bilinçli olarak engellenir hale gelmiştir. (...)

Tüm bu yapılanlara Mesut'un kendi özel durumu da eklenince, durumun tam anlamıyla kan davasına dönüştürüldüğü, kin ve intikam duyguları ile hareket edildiği ortaya çıkacaktır. 2001 yılından bu yana defalarca Adli Tıp'a sevki reddedilmiştir. AİHM'in ısrarı sonucu göstermelik de olsa Adli Tıp'a sevki yapılmış, buradan da Ankara Numune Hastanesi'ne gönderilerek “sağlam” raporu verdirilmiştir. Böylece Mesut'a uygulanan linç girişimi “hukuki ve tıbbi” bir zemine oturtulmuştur.

Burada şunu belirtmekte fayda var. Mesut eski Çankırı Valisi Ayhan Çevik'e düzenlenen bombalı saldırıya katıldığı gerekçesiyle idam cezasına çarptırılmış ve sonra da cezası ağırlaştırılmış müebbete çevrilmiştir. 1 Nisan 2005'te yürürlüğe girecek olan, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların cezalarının tümünü tek kişilik hücrede çekecekleri belirtilmiştir. Dolayısıyla Mesut kimseyle görüştürülmeyecektir. Şimdi bile Mesut'un bakımı ve günlük ihtiyaçları için bütün gün uğraşmak gerekirken, Mesut'u hücreye tek başına koymak onu ölüme terketmekle eş anlamlıdır. (...)

Mesut'un sağlık sorunları nedeniyle cezasının ertelenmesinin engellenmesi Mesut'un hapishanede ölüme terkedilmesidir. Yasalardan çıkarılan ölüm cezasının Mesut şahsında fiilen uygulanması anlamına gelen bu uygulamalar kabul edilemez. Tüm bu yapılanlar insanlık dışıdır, hukuk dışıdır.

Mesut'un yeniden Adli Tıp'a sevkinin yapılması, tüm baskı ve yönlendirmelerden uzak tarafsız bir muayeden geçirilmesi durumunda sağlık durumu tüm gerçekliği ile ortaya çıkacaktır ve şimdiye kadar Mesut üzerinde oynanan oyunlar bozulmuş olacaktır.

Mesut üzerinde oynanan bu oyunun bozulması ve gerçeklerin açığa çıkarılması için bu konuyu kamuoyuna taşıma konusunda elinizden geleni yapacağınızı biliyor ve tüm çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Mustafa Demirdağ

Sincan 1 No'lu F tipi cezaevi

10 Mart ‘05

----------------------------------------------------------------------------------------

Adana'da toplu gazete satışı

Kızıl Bayrak'ımızı Adana'da daha geniş bir kesime ulaştırabilmek, işçi ve emekçilere maledebilmek için merkezi gazete satışlarını sürdürüyoruz. 23 Mart günü Çakmak Caddesi'nde gazete satışı gerçekleştirdik. Saat 16:00'da İnönü Parkı'nda ajitasyon konuşmaları eşliğinde toplu olarak gazete satışımıza başladık. İnsanların ilgisi coşkumuzu artırdı. Bağışta bulunmak isteyenler dahi oldu. Bir süre satışımızı bu bölgede devam ettirdik. Daha sonra ajitasyon konuşmaları eşliğinde, insanlara gazetemizi bire bir tanıtarak Çakmak Caddesi boyunca yürümeye başladık. İnsanların ilgisi anlamlıydı. Satışımızı burada da bir süre devam ettirdikten sonra yine aynı istikamette ajitasyon konuşmaları eşliğinde yürümeye devam ettik. Yaklaşık iki saat süren faaliyetimizde birçok kişiyle diyalog kurma imkanımız oldu. Kızıl Bayrak'ımız Adana işçi sınıfına malolana dek faaliyetlerimiz artarak devam edecek.

Kızıl Bayrak çalışanları/Adana