30 Nisan 2005
Sayı: 2005/17 (17)


  Kızıl Bayrak'tan
   1 Mayıs'ta alanlara!.. İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!
  Halkları köleleştirme saldırısına karşı
mücadeleyi yükseltelim!
  “Tıkırında”ki ekonominin sosyal
gerçekleri
  İç göç MGK'nın gündeminde
  Kütahya'da işçi katliamı! Katliamın sorumlusu sermaye sınıfı ve devleti
  Genelkurmay Başkanı konuştu... ABD çıkarlarını
korumaya devam!
  Özelleştirme saldırısı; Son gelişmeler ve eylemler.
  Vatikan'ın başına bir Nazi seçildi!
  Ermeni soykırımı yeni soykırımlara suç ortaklığı ile gizlenmeye çalışılıyor
  Ülke çapında KESK eylemleri
  Ankara'da SİP-TKP ile BAGEH arasında gerilim
  Güney Kürdistan sorunu üzerine ön düşünceler/H. Fırat
 İstanbul'da BDSP pikniği
1 Mayıs hazırlıklarından

 Ekvador; ABD işbirlikçisi başkan ülkeden kaçtı

 Amerikan adaleti işkenceci aklıyor
 Hatice Yürekli anıldı
Biji 1 Gulan!
Bültenlerden...
Kurtköy; Yıkımlara geçit vermeyeceğiz!
Çok sağcı bir Papa/ Vicente Navarro
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ankara'da SİP-TKP ile BAGEH arasındaki gerilim üzerine…

Herkesi sorumluluğa çağırıyoruz!

Geçtiğimiz hafta içerisinde, haftalık Komünist dergisinde yayınlanan bir deklerasyon metninin ardından BAGEH'li öğrenciler ile SİP-TKP'li öğrenciler arasında “yurtseverlik” kavramının kullanımı üzerinden alevlenen tartışma, Ankara'nın çeşitli üniversitelerinde fiili müdahalelere varan çeşitli gerginliklere yolaçtı. BAGEH'li öğrencilerin Cebeci Kampüsü, DTCF, Hacettepe Merkez ve Beytepe kampüslerinde SİP-TKP afişlerini indirmesi üzerinden yaşanan gerginlik, BAGEH'li öğrencilerin “Yurtsever Cephe imzalı afişleri astırtmayacaklarını” açıklamalarından sonra daha da büyüdü. SİP-TKP'li öğrencilerin “sağduyulu” bir tavırla kendi afişlerini indirme kararı almaları, okulları terketmeleri ve ardından bir süre bu afişleri asmayacaklarını beyan etmelerinin ardından merkezi düzeyde görüşmeler başladı. Bu konuda SİP-TKP ve BAGEH dışındaki siyasetlerin üniversitelerde, hele ki 1 Mayıs öngününde, böyle bir gerilimi tasvip etmediklerini, bu gerilimin önlenmesi açısından ellerinden geleni yapacaklarını açıklamalarının ardından, her iki taraf da gerilimi düşürdüler ve fiili bir çatışma atmosferi büyük oranda ortadan kalktı.

Yaşanan olaylar, sol içi tahammülsüzlüğün boyutlarını gözler önüne sermenin yeni bir vesilesi oldu. Süreç boyunca komünistlerin aldığı tutum, her ne taraftan gelirse gelsin, sol içinde bu tarz bir siyaset yasakçılığına, hele ki siyaset yapmaya dair fiili müdahalelere cepheden bir karşı duruş tutumu idi. Görüşlerini beğenelim beğenmeyelim, bir sol siyasetin afişlerini indirme tutumu, hatta afişlerini astırtmama/yasaklama tutumu, hiçbir biçimde kabul edebileceğimiz bir tutum olamaz. Bize göre bu, politik bir mücadelenin, ideolojik bir tutumun konusudur ve biz, toplum nezdinde alınan tutumların netlikle ifade edilmesinin dışında iki tarafın da böylesine bir siyaset dayatmacılığına hakkı olmadığını düşünüyoruz.

Bu noktada, BAGEH'li öğrencilerin bu tutumunun karşısında olduk ve onları bu çerçevede eleştirdik. Böyle bir tutumu desteklemeyeceğimizi, gerekiyorsa engelleyeceğimizi kesin olarak açıkladık, halen de bu tutumu savunuyoruz. Bu tutumun sol içi gerginlikleri körükleyeceğini, özellikle çeşitli illerde yaşanan provokasyonların ardından ve 1 Mayıs'ın öngününde böyle bir gerilimin sorumsuzca olduğunu ifade ediyoruz.

Tersinden, SİP-TKP'li öğrencilerle görüşmemizde de ifade ettiğimiz bir gerçeklik var: Kuşkusuz ki, komünistler, böylesine bir siyaset yasakçılığına karşı olacaklar, bu gerilimi tırmandırmamak için ellerinden geleni yapacaklar. Ancak, geçtiğimiz yıllarda da çeşitli dönemlerde SİP-TKP'li öğrenciler ile diğer sol siyasetler arası yaşanan gerginlikleri bir kez daha hatırlatmayı önemli görüyoruz. Böylesi gerginliklerde, SİP-TKP'nin aldığı tutumların sol içi gerilimi nasıl körüklediği, sol içi dayanışmayı zedeleyen tutumları, ortak bir tutumun gerektiği anlarda nasıl toplamın dışında kaldıkları herkesin malumudur. Basit bir örnek olarak, geçtiğimiz sene ODTÜ'de, şimdi yakındıkları afiş indirme tutumunun uygulayıcıları da yine kendileri olmuştu. Şüphesiz, ortak tutumların dışında kalmak, sol içi dayanışmayı anlamsız bulmak ve bu birlikteliklere hiçbir biçimde dahil olmamak, tamamen bir siyasal tercih sorunudur. Ancak SİP-TKP'li öğrencilerin kendilerini ilgilendiren durumlarda hemen dayanışma çağrısı yapması ve herkesi kendisini desteklemeye çağırması, bahsi geçen siyasal tercihin tutarlılığını sorgulatır ve gençlik hareketinin yakın dönemi üzerinden SİP-TKP'li öğrencilerin samimiyeti konusunda soru işaretleri yaratır.

BAGEH'in dağıttığı ve afiş formatında okullara astığı “Uyarıyoruz!” başlıklı bildirinin sorumluca bir davranışın ifadesi olmadığını da vurgulamak istiyoruz. Böylesi tutumlar provokasyonlara çanak tutar. BAGEH bu bildiride, “yurtsever” imzasının kullanılması konusunda SİP-TKP'yi tehdit olarak algılanabilecek ifadelerle “uyarıyor”! Yaşanacaklardan sorumlu olmadığını söyleyen BAGEH'e yaşanacaklardan kimi sorumlu tutmamız gerektiğini soruyoruz. Elbette bunun bir yanıtı yok. Zira yaşanacak olanların -en azından uyarısı yapılanların- politik bir anlamı bulunmuyor, buna politik bir anlam yüklenmesi mümkün değildir. Bu olsa olsa solda yaşanan geri bilincin ve gençlik hareketindeki gerilemenin yarattığı iç gerilimlerin bir sonucudur, kesinlikle politik çalışma olarak algılanabilecek bir şey değildir.

Son olarak BAGEH bir basın açıklaması gerçekleştirerek, gerilimi 1-6 Mayıs tarihleri arasında erteleyeceklerini ve bundan sonra eğer SİP-TKP'nin tutumunda bir değişiklik olmazsa “gerekeni” yapacaklarını belirtti. Bu her şeyi ortaya koymaktadır: BAGEH, bu gereksiz çatışmayı körüklemeyi sürdürmek niyetindedir. Bizim tutumuz da şimdiye kadar olduğu gibi açıktır. Bizler herhangi bir sol siyasal grubun çalışmasının engellenmesinin net bir biçimde karşısında yer alacağız.

Birleşik devrimci bir gençlik hareketine kilitlenen, enerjisini bu yönde harcayan genç komünistler, gençlik hareketine karşı sorumlu tutumlarını ilerleyen süreçte de devam ettireceklerdir.

Ekim Gençliği/Ankara

----------------------------------------------------------------------------------------

Beytepe'de politik irade ve kararlılık kazandı!

Uzun bir süredir politik çalışmaların baskı ve soruşturma terörü yoluyla engellendiği, siyasal grupların bile yer yer politik irade ortaya koymadıkları Beytepe'de, 1 Mayıs çalışmalarını sürdüren Hacettepe Öğrencileri 27 Nisan günü coşkulu bir şenlik gerçekleştirdiler. Beytepe'de bir süredir jandarma ve rektörlüğün çok özel bir baskısı vardı. Bu koşullarda politik çalışmaları sürdürme iradesi gösteren ve 1 Mayıs hedefiyle yoğun bir kitle çalışması yürüten Hacettepe Öğrencileri tarafından örgütlenen bu şenlik oldukça anlamlı oldu.

Geçtiğimiz ay içinde Newroz eylemi bahane gösterilerek estirilen üst arama terörünün ardından okulda fiili-meşru bir şenlik örgütlemek kolay bir iş değildi. Nitekim ses düzeni ve diğer gereçler bir gece öncesinden gizlice okula sokuldu, birçok çalışma gizli yürütüldü. Şenlik alanında jandarma subaylarının yüzüne yansıyan da bunun getirdiği şaşkınlık ve rahatsızlık ifadesiydi. Şenliğin sonlarına doğru jandarma subaylarının tacizkar tutumları da bunu gösteriyordu.

Öğlen başlayan şenlik yoğun bir hava muhalefeti ile karşı karşıya kaldı. Bastıran sağanak yağmur katılımı etkiledi ve şenliği sürekli olarak izleyen sadece 60 kişiydi. Ancak insanların sırılsıklam olma pahasına orada durmaları ve konuşmalara, sloganlara katılmaları ve en önemlisi birçok insanın şenlik sonunda bizi tebrik etmesi, coşkuyu katlayarak artırdı. Şenlikte yapılan konuşmalar daha çok, bu iradenin ortaya konulması ve bunun sahiplenilmesi üzerineydi.

Katılımın sınırlı kalmasının bir diğer nedeni ise duyuruların sınırlı biçimde yapılması ve şenliğe gelen tek grubun Mamak İşçi Kültür Evi Müzik Topluluğu olmasıydı. Burada bir kez daha bize o koşullar altında destek veren Mamak İşçi Kültür Evi Müzik Topluluğu'na teşekkür ediyoruz.

Şenlik boyunca alanın yakınında olan birçok örgütlü insanın gelip destek vermekten kaçınması ise bir başka üzücü olan yandır. Bir süredir siyasetler arası sorunların ilkeli bir biçimde çözülerek güçlü bir birlik zemini yaratılması konusunda özel bir ısrar gösterdiğimiz Beytepe'de bu tutum anlaşılır değildir.

Sonuç olarak iki yıldır yapılmayan, rektörlüğün baskılarına ve politik irade sorununa takılan 1 Mayıs şenliğinin yeniden örgütlenmesi ve katılan tüm insanlarda büyük bir coşkuya yolaçması, 1 Mayıs öncesinde bize moral kazandıran bir gelişmeydi. Beytepe'de politik ablukanın ısrar ve çaba ile kırılabileceğini bir kez daha görmüş olduk. Ve şenliğin sonunda kitlenin hep birlikte söylediği 1 Mayıs marşının ardından attığımız sloganın da kendi gerçekliğini ancak böyle bulabileceğini biliyoruz:

“Üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecek!”

Hacettepe Öğrencileri/Ankara

------------------------------------------------------------------------------------------

ODTÜ'de yemekhane sorunlarına karşı boykot ve şenlik

ODTÜ Öğrencileri olarak yemekhane sorunları ile ilgili eylem ve etkinliklerimize devam ediyoruz. 22 Nisan günü rektörlüğe kararlı olduğumuzu göstermek için bir günlük uyarı boykotu yaptık. Boykotttan önce yaptığımız referandumda ODTÜ öğrencisinin boykota % 96.3 oranında destek verdiğini tespit etmiştik. Boykotumuz son derece başarılı geçti.

Saat 11:30 olmadan biz alternatif soframızı kurduk. Boykot esnasında sadece 22 kişinin yemekhaneye gitmiş olması, ulaştığımız kitle desteğinin bir göstergesidir. Boykotun ardından çalışmayı yürüten arkadaşlarla yaptığımız toplantıda rektörlüğün bize 26 Nisan gününe kadar bir cevap vermesini istemeye ve bunu da bir şenlikle beklemeye karar verdik.

Salı gününe kadar okulda hummalı bir telaş hakimdi. Herkes koordineli bir şekilde üzerine aldığı görevi yerine getirmeye çalışıyordu. Kimimiz TMMOB, EMO vb. odalarla görüşüp ses düzeni ayarlamaya çalıştık, kimimiz basına haber vermeye... Salı günü geldiğinde Fizik Bölümü'nün önündeki çim alana ses düzenimizi kurmuş, etkili bir şekilde de duyurularımızı yapmıştık.

Şenliğimizde halk müziği çalan Sarpi Moleni, latin müziği çalan Karavan ve ODTÜ'lü arkadaşlarımız sahne aldılar. Oldukça coşkulu geçen şenliğe 200'ün üzerinde ODTÜ'lü katıldı. Fakat okulun tam ortası olması sebebiyle ODTÜ'de herkes “Ucuz Yemek Şenliği”ni duymuş ve görmüştü. Okulda tam bir şenlik havası estirmeyi başarmıştık. Şenliğimizde yemekhane sürecini, rektörlüğün bize verdiği cevabı anlatan kısa bir konuşmanın ardından, ODTÜ öğrencisini “okulu satmaya ve kiralamaya” istekli rektörlüğe karşı okulunu sahiplenmeye; öğrenciyi müşteri, üniversiteyi ise ticarethane olarak gören kapitalist zihniyete karşı 1 Mayıs'ta alanlara çağıran bir konuşma yaptık. Şenliğin ardından yemekhane camlarına rektörlük eliyle yemekhane ile ilgili iyileştirmeler (akşam ve öğle öğünlerinin ayrı düzenleneceği vb.) yapıldığına dair açıklamalar yapıldı.

ODTÜ Öğrencileri çalışması Bahar Şenlikleri'nden önce kendi şenliğini yapacak güçte olduğunu göstererek çalışmalarını bir adım ileriye taşımıştır. Sırada Ankara'nın diğer üniversitelerinden gelecek üniversite öğrencileri ile birlikte alanlara kitlesel bir şekilde çıkma hedefimizi hayata geçirme sorumluluğu var.

ODTÜ Ekim Gençliği

------------------------------------------------------------------------------------------

YTÜ'de “Eşit parasız eğitim ve özerk demokratik üniversite” şenliğine polis-idare provokasyonu...

Eşit, parasız eğitim ve özerk demokratik üniversite!” talebiyle 1 Mayıs alanında olacağız!

YTÜ yaklaşık 3 haftadır devam eden “Üniversite nedir?” kampanyası çerçevesinde YTÜ Merkez Kampüs'te yaklaşık 1000 YTÜ öğrencisiyle yaptığımız anket sonuçlarını açıklamak için bir şenlik organize ettik. Yaptığımız anketlerin sonucu olarak YTÜ öğrencilerinin ezici bir çoğunluğu “Eşit parasız eğitim ve özerk demokratik üniversite” taleplerini dile getirmişlerdir. Bizler de anketlerin sonuçlarını açıklamak için YTÜ Merkez Kampüs'te bir şenlik organize ettik.

Şenlik çalışmamızın başladığı andan itibaren öncelikle ÖGB, şenliğimizin “yasadışı” olduğunu iddia ederek izin vermeyeceklerini dile getirdi. Şenliğimizi örgütleyeceğimizi söyleyerek hazırlık çalışmalarımıza devam etmemiz üzerine, henüz şenlik başlamadan diğer üniversitelerden sivil polisler ve polis amirleri üniversiteye akın ettiler. ÖGB ile başlayan tehditler polisler tarafından devam ettirildi. Eğer etkinliğe başlarsak etkinliğe müdahale edileceği tekrarlandı. Etkinliğe başlamamız üzerine Tonoz önünde yaklaşık 150 öğrenci toplanarak etkinliği izlemeye başladı.

“İstanbul'un dört bir yanındaki üniversitelerde örgütlenen kampanya sonucunda yaklaşık 4 bin öğrenci nasıl bir eğitim ve üniversite sorusuna ‘eşit, parasız eğitim ve özerk demokratik üniversite' karşılığını vermiştir. Şimdi 4 bin öğrencinin taleplerini buradan, bu şenlik vesilesiyle bir kez daha haykırıyoruz” sözleriyle başlayan etkinlik Grup Destina'nın marşları ile devam etti. Yaklaşık 1 saat devam eden etkinlikte ikinci müzik grubu olan The Caravan Band'ın hazırlıklarına başladığı sırada, üniversitenin girişlerine yüzlerce polis yığınak yaparak öğrencilere gözdağı verilmeye çalışıldı. Grup hazırlıklarını sürdürürken bu sefer YTÜ Genel Sekreteri ile beraber sivil polis ve ÖGB ordusu şenlik alanının ortasına gelerek tehditler savurmaya başladı. Üniversite genel sekreteri “hiç tartışma yapmayın kim var kim yok dağıtın burayı” diyerek şenliğe katılan öğrencileri korkutmaya çalıştı. Bunun üzerine iki arkadaşımız polis ve rektörlüğün tutumunu teşhir eden birer konuşma yaparak taleplerimizin meşruluğunu dile getirdiler. İkinci grubun sağlık sorunları nedeniyle çalmaya devam edemeyeceğini ifade etmesi üzerine etkinliğimiz teşhir konuşmaları yapılarak bitirilmiş oldu.

Anket çalışması süresince binlerce öğrenciye üniversitelerde yaşanılan sorunları anlatmaya çalıştık. Şenlik alanına dönük bu saldırı polis-idare işbirliğinin nasıl bir boyuta vardığını, üniversitelerin bilimsel ve özgür düşünceye ne kadar yabancı alanlar haline getirilmeye çalışıldığı bir kez daha gözler önüne serilmiştir.

Bizler mücadelemize yılmadan devam ediyoruz. En temel taleplerimizin karşısına baskı ve zorbalıkla çıkanlara taleplerimizi kararlılıkla savunmaya devam ederek gereken yanıtı vereceğiz. İstanbul'un dört bir yanındaki üniversitelerinden binlerce öğrencinin yükselttiği “Eşit parasız eğitim ve özerk demokratik üniversite!” talebiyle 1 Mayıs'ta Kadıköy'de olacağız.

Baskılara karşı sesimize ses katmak için tüm YTÜ öğrencilerini 1 Mayıs'ta “Eşit parasız eğitim, özerk demokratik üniversite!” pankartı arkasında olmaya çağırıyoruz.

YTÜ “Üniversite nedir” kampanyası çalışanları

------------------------------------------------------------------------------------------

İstanbul Üniversitesi'nde referandum sonuçlandı...

Öğrenciler “özerk demokratik üniversite” istiyor!

İstanbul Üniversitesi'nde üç haftaya yaydığımız 1 Mayıs kampanyası 28 Nisan günü yapacağımız şenlikle son bulacak. “Üniversite nedir?” sorusu ekseninde derinleştirdiğimiz kampanya boyunca Beyazıt Kampüsü'nde 2000'e yakın referandum ve 300 adet anket yaptık.

Referandumun sonucunda öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun özerk demokratik üniversite talebini sahiplendiği ortaya çıktı. Anket ve referandum sonuçlarını içeren bir yerel bülten çıkardık ve üniversite içerisinde yaygın bir biçimde kullandık. Bültene ek olarak 28 Nisan günü yapacağımız şenlikte referandum sonuçlarını açıklayacağız.

İstanbul'un dört bir yanında yaygın bir biçimde sürdürdüğümüz kampanyamızda 4000'e yakın öğrencinin “özerk demokratik üniversite” istediği ortaya çıkmış oldu. Özellikle bugün üniversitelerin içinde bulunduğu durum gözönüne alınırsa, bu sonucun anlamlı olduğu dikkati çekecektir.

Anket sonuçları özellikle ilgi çekiciydi. Üniversitenin olanaklarının yeterli olup olmadığına dair sorulan soruya öğrencilerin %97'si yetersiz yanıtı vermişti. Çok çeşitli sınıflardan ve bölümlerden yaptığımız öğrencilerin, “Nasıl bir üniversite istiyorsunuz?” sorusuna verdikleri yanıtlarsa oldukça düzeyli ve politikti. “İçinde çevik kuvvetin öğrencileri dövemediği bir üniversite”, “Ticari amacın güdülmediği bir üniversite.”, “Bilimsel, parasız, eşit, özgür, anadilde eğitim hakkının olduğu bir üniversite.”, “YÖK'süz bir üniversite” gibi çok çeşitli yanıtlar aldık.

Anket çalışması da referandum çalışması da fazlasıyla ilgi çekti ve birçok öğrenci arkadaşla, eğitim sistemi ve İstanbul Üniversitesi'nin sorunlarına ilişkin sohbet etmek olanağını yakaladık.

Özellikle “üniversitenin sorunlarına karşı öğrencilerin bir arada hareket etmesi çözücü olabilir mi?” sorusunun ankete katılanların %75 tarafından olumlu yanıtlanması ve gerekçe olarak da “birlikten kuvvet doğar” yanıtının verilmiş olması oldukça umut vericiydi.

Gerçekten de istediğimiz üniversiteye sahip olabilmenin koşulu beraberce mücadele etmek. Bizler anket çalışmasına başlarken inanıyorduk, ancak şimdi daha çok inanıyoruz: Başka bir üniversite mümkün!

Bizler 1 Mayıs'ta İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak “Özerk demokratik üniversite” talebiyle Kadıköy alanında olacağız. Birlik ve beraberliği, mücadeleyi çözüm olarak gören tüm öğrenci arkadaşları alanda yanımızda görmek istiyoruz.

İ.Ü. Beyazıt Kampüsü “Üniversite Nedir? Kampanyası” çalışanları

-----------------------------------------------------------------------------------------

İÜ'de pankartlara saldırı!

İstanbul Üniversitesi'ne hakim olan 1 Mayıs atmosferi rektörlük cephesinden sürekli olarak dağıtılmaya çalışılıyor. Olur olmaz yasaklamalar uygulanıyor ve açık tehditler savruluyor. 26 Nisan günü üniversitenin merkez kampüsünde asılı olan pankartlar indirilmeye çalışıldı. Devrimcilerce pankartların indirilmeyeceği tutumu açıktan deklare edilince, bu kez rektörlük “muhatabınız biz değiliz, çevik polis” diyerek aradan çekildi. Sonrasında birkaç kez sivil polislerle pankart indirilmezse çevik kuvvetin saldıracağı tehditleri yaptılarsa da, sonuçta gün bir saldırı gerçekleşmeden son buldu.

27 Nisan günü aynı gerginlik yeniden yaşandı. Rektörlük bu kez “Kürtçe pankartlar indirilecek” ültimatomunu buyurmuştu. Üniversitedeki baskı koşullarına karşı bir basın açıklaması hazırlığında olan devrimci öğrenciler, basın açıklamasına topluca çıkıldığı taktirde pankartlara saldırı olabileceği düşüncesiyle, hedef konusu olan “Biji yek gulan, biji tekoşina kalkernan” (Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın işçilerin mücadelesi!) yazılı pankartı alarak basın açıklamasını bu pankartla gerçekleştirdi. Basın açıklamasına 100'den fazla öğrenci katıldı.

İ.Ü. Ekim Gençliği

------------------------------------------------------------------------------------------

İzmir üniversiteleri öğrencileri:

Faşizme karşı omuz omuza!

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde gençlik örgütlerinin aldıkları karar doğrultusunda ortak olarak sürdürülen afiş çalışması 25 Nisan Pazartesi günü Tınastepe Kampüsü'nde devam etti. Öğlen saatlerine kadar bu kampüste, daha sonra ise Eğitim Kampüsü'nde ortak afiş çalışması sürdürüldü. Ancak Elektrik Mühendisliği ve Çevre Mühendisliği'nin etrafında yapılan afiş çalışması sırasında “Çevre Topluluğu”ndan olduklarını ve duvarların temizliğinin kendilerinden sorulduğunu iddia eden bir grup öğrenci fiili müdahalede bulununca kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Hakaret ve küfürlerle üzerimize yürüyen gruba gereken yanıt verildi. Eğitim Fakültesi'nde devam etmek üzere yola çıkmıştık ki gerginliğin yaşandığı bölgedeki afişlerin parçalanarak yere atıldığını gördük. Bunun üzerine o tarafa yönelerek afişlerimizi yeniden yapmaya başladık. Tam o sırada faşistlerin “Arkadaşlarımızı dövenler aşağıda Apo posteri asıyor, bayrak yakıyor” provokasyonu ile aşağı inen yaklaşık 40 öğrenci afişlerimize yeniden saldırdı. Gerginlik anında ÖGB'nin ve öğretim üyelerinin aradan çekilmesi, yaşananların polis-sivil faşist-idare işbirliğinin yeni bir örneği olduğunu göstermekteydi.

Karşımızdakilerin büyük bir bölümünün provokasyona gelmiş öğrenciler olması geri çekilmemizi gerektirdi. Gelecek arkadaşlarımızı beklemek için Fen-Edebiyat Fakültesi'ne çekildik. Ege Üniversitesi'nden gelen arkadaşlarımızın içeri alınmadığını öğrenince müdahale ettik ve arkadaşlarımızı içeriye aldık. Sivil polislerin ise tacizini iki torosu taşlayıp okuldan kovarak yanıtladık. Sloganlar ve alkışlarla Elektrik Mühendisliği'nin kantinine gittik ve sökülen afişlerimizi yeniden yaptık. Ardından Çevre Mühendisliği'ne doğru yürüdük ve afişlerimizi yeniden yaptık. Daha sonra ise konuşma yapmak için kantine yöneldiğimizde ÖGB barikat kurmaya çalıştı. Ancak yaşanan olaylara oldukça öfkeli olan antifaşist öğrenciler ÖGB'yi aşarak kantine girdi.

Eğitim Fakültesi'ne geçerek afiş çalışmasını burada da sürdürdük. Diğer yandan ise bu provokosyonları Trabzon'da yaşanan saldırılarla birleştirerek teşhir ettik. Aynı sıralarda bizzat Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü gelerek afiş çalışmasını durdurmamızı ve gitmemizi istedi. Rektörün saldırganlığına yanıtımız alkışlarımız, halaylarımız ve türkülerimiz oldu. Ardından toplu bir şekilde alkışlarla, sloganlarla okuldan ayrıldık.

Yaşanan olaylar iki üniversite öğrencilerinin omuz omuza bir mücadele vermesinin gerekliliğini göstermektedir. 27-28 Nisan günlerinde sırasıyla Dokuz Eylül ve Ege üniversitelerinde yapılacak olan kitlesel eylemlerle 1 Mayıs'a doğru şovenizme ve faşizme karşı iki üniversitenin öğrencilerinin dayanışmasını dosta-düşmana göstereceğiz.

Dokuz Eylül Üniversitesi-Ege Üniversitesi/Ekim Gençliği