09 Temmuz 2005
Sayı: 2005/27 (27)


  Kızıl Bayrak'tan
  G-8 Zirvesi ve “hayalet”in önlenemeyen
yükselişi!
  Telekom’da sermaye sözünü söyledi...
Söz sırası işçi ve emekçilerde!
  Kamu TİS’leri sonuçlandı... Sonucu özeleştirme belirledi
  Tayyip Erdoğan ve hükümeti GOP için
seferberliğe hız veriyor
  Eğitim-Sen 2. Olağanüstü Genel Kurulu
  2 Temmuz Sivas katliamı protestolarından
  Sermaye devleti katliamda sınır
tanımıyor...Topyekûn saldırıya karşı
mücadeleyi yükseltelim!
  Gimas grevi ateşlenmeyi bekliyor
  Sınıf hareketinden...
  Kürt hareketinde İmralı süreci ve Türkiye’de Kürt sorunu (Orta sayfa)
  Dönemin aydıncıkları ve “büyük hizmetleri”
  Katliamlar sürüyor...
Hem de alenen, sokak ortasında ve
kameralar karşısında!

  Devlet partisi CHP’den hükümete “sokak” tehdidi

  Live8 G-8’e karşı mı?
Kapitalizm tarih olmadan
açlık ve sefalet tarih olabilir mi?
  G-8 zirvesi toplandı...
Emperyalist güç odakları çözümün değil
sorunların kaynağıdır
  Yeni hedeflerden biri Azerbaycan... CİA-Soros patentli karşı-devrimler
ve ABD uşakları
  Reklam dünyası ve kadın
  17’lere...
Kan kızıldı toprak!
  Bültenler / OSB-İMES
  Bültenler / Çiğli İB
  Kurtköy Canbazbayır emekçileri barikatları kurdular... Yıkım kararına
karşı direniş kararlılığı!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kamu TİS'leri sonuçlandı...

Sonucu özelleştirme belirledi

Hükümetle Türk-İş arasında sürdürülen ve kamuda çalışan 370 bin işçiyi ilgilendiren TİS görüşmeleri nihayet anlaşmayla sonuçlandı. Türk-İş'le hükümet arasındaki görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanmasının hemen ardından THY yönetimi ile Hava-İş arasında yürütülen görüşmelerde de aynı koşullar üzerinden anlaşmaya gidildi. Böylelikle THY'de grev kararından son anda vazgeçilmiş oldu.

Hükümet ve Türk-İş adına yapılan ortak açıklamaya göre, kamuda çalışan işçilerin ücretlerine ilk yıl için yüzde 10 oranında zam yapılacak. İkinci yıl ilk ve ikinci altı ay için ise yüzde 3 oranında zam verilecek. İkinci yılın birinci 6 ayında, enflasyon oranının yüzde 3'ü aşması durumunda, farkın yüzde 80'i; ikinci 6 ayında enflasyon oranının yüzde 3'ü aşması durumunda ise farkın tamamı ücretlere yansıtılacak.

Türk-İş adına görüşmelere katılan Genel Başkan Salih Kılıç, idari konulardaki geçmiş kazanımların korunduğunu, sosyal haklarda da ücretler oranında artırımlara gidildiğini belirtti. Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise yapıcı yaklaşımları nedeniyle Türk-İş yönetimine teşekkür etti.

Aslında ücretler konusu bir süredir kamu TİS'lerinin temel gündemi olmaktan çıkmıştı. Zira ücretlerde ne kadar artış olabileceği önden üç aşağı beş yukarı belliydi. İMF'nin çizdiği bir sınır vardı ve hükümet buna uygun davranıyordu. Türk-İş'in ise bu konuda işi yokuşa sürmek gibi bir niyeti yoktu. Görüşmeler geleneksel olarak karşılıklı göstermelik çıkışlarla bir süre devam ettirildi. Satış sözleşmesinin imzalanması için olay biraz sürüncemeye bırakıldı.

Fakat özelleştirme saldırısının şiddetlenmesi ve özellikle kamuda çalışan işçilerin temel gündemi haline gelmesi sözleşme görüşmelerinin gidişini de etkiledi. Hükümet ve Türk-İş yönetimi tarafından ilk başta pek önemsenmeyen “idari maddeler” bir anda görüşmelerin odağına oturuverdi. Özellikle THY'de grev sürecine girilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Hava-İş'in greve çıkma yönündeki kararlılığı Türk-İş yönetimini ve hükümeti ellerini çabuk tutmaya itti.

Bu nedenle 4 Temmuz günü gerçekleştirilen son görüşmelerde tek gündem maddesi idari maddelerdi. Baştan beri esneklikle ilgili kuralların sözleşmelere sokulmasını dayatan hükümet son görüşmede bu isteğinden bir ölçüde geri adım attı, eski sözleşme hükümlerinin neredeyse tamamı olduğu gibi bırakıldı. Gerçi henüz bu konuda yapılmış ayrıntılı bir açıklama yok. Fakat THY ile Hava-İş arasında imzalanan sözleşmenin metni THY yönetiminin son ana kadar direttiği bazı dayatmalardan geri adım attığını gösteriyor. Bu da hükümetin genel olarak sözleşmelerdeki tutumunun bu yönde olduğunu kanıtlıyor.

Sonuç olarak üzerinde anlaşmaya varılan ücret artışları hükümetin ilk teklifinden çok da farklı değildir. Son yıllarda kamu işçisinin uğradığı ekonomik kayıplar gözardı edilmiş ve göstermelik ücret artışlarıyla yetinilmiştir.

Sözleşmelerin bitirilmesinde esas faktör, özelleştirme saldırısı üzerinden hükümetle kamu işçisi arasında yaşanan kutuplaşmayı besleyecek faktörleri ortadan kaldırma çabasıdır. Sermaye bir de TİS'ler üzerinden işçilerle karşı karşıya gelmeyi zamansız bulduğu için sözleşmelerin bitirilmesi yönünde çaba harcamış ve Türk-İş bürokratlarıyla el çabukluğuyla işi kotarmışlardır.

Gerçi hükümete ve Türk-İş yönetimine güvenmek için ortada bir neden yoktur. Fakat eğer ortada Hava-İş sözleşmesine yansıyanın tersine kamu işçisinin kazanılmış haklarını ortadan kaldıran idari hükümlerin yeraldığı bazı gizli protokoller vb. yoksa, bu TİS'ler, bu TİS süreci işçi sınıfı adına kazanılmış sayılmalıdır. Zira hiç değilse sermayenin çok istediği esneklikle ilgili hükümler bir kez daha sözleşmelere sokulmamış demektir.

Şüphe yok ki eğer tablo gerçekten buysa, ortadaki başarı özelleştirme karşıtı mücadelenin başarısıdır. Özelleştirme karşıtı mücadelenin gelişip serpilmesinden korkan hükümet onun elinde etkili bir silaha dönüşmesini istemediği TİS'lerde bir parça geri adım atmaya razı olmuştur.

Fakat bu nispi başarı, toplamında bir satış sözleşmesiyle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Türk-İş bürokratları bir kez daha kamu işçisinin kayıplarını karşılamaktan uzak, yeni hakların ise sözünün dahi edilmediği bir sözleşmeye imza atmışlardır. Ekonomiyle ilgili hergün yeni pembe tabloların çizildiği, üretimin, ihracatın, verimliliğin sürekli arttığı koşullarda kamu işçileri bir kez daha varolanla yetinmeye mahkum edilmiştir. Bunun adı satış sözleşmesidir.

Herşeye rağmen kamu işçisinin bu süreçten çıkartacağı dersler vardır. Sermayenin tüm yetersizliklerine rağmen böyle bir sözleşmenin altına imza atmasının gerisinde bir kez daha işçilerin mücadelesinin yarattığı basınç vardır. Eğer özelleştirme karşıtı mücadelede son zamanlarda yaşanan canlanma olmasaydı, eğer THY işçisi kararlı bir şekilde greve yürümeseydi, bundan çok kötü bir sözleşmenin imzalanacağı kesindi.

Kamu işçisinin gündeminde bundan böyle özelleştirme karşıtı mücadeleyi daha da yükseltme sorumluluğu var. Geçmiş kazanımları gerçek anlamda güvence altına almanın ve geleceği kazanmanın başka bir yolu yok.

-------------------------------------------------------------------------------------------

Saldırılara sessiz kalmayacağız!

TCK, CİK ve CMK'nın uygulamaya konulmasının ardından sermaye devletinin devrimcilere yönelik saldırıları şiddetlendi. Bursa ve Adana'da 1 Mayıs'ta “yasadışı slogan atma” gerekçesiyle 40'ı aşkın devrimci tutuklandı. Hemen ardından, Mercan Vadisi şehitleri için yapılanlar eylemler sonrası, Samsun ve Adana'da tutuklanmalar yaşandı. 17'lerin katledilmesi ve son olarak Adalet Bakanlığı önünde bir devrimcinin katledilmesi, sermaye devletinin şiddet politikasının en vahşi göstergeleridir.

Saldırılar cezaevlerinde de aynı yoğunlukta şiddetlendi. Tekirdağ, Edirne ve Sincan cezaevlerinde ağır müebbet cezası almış tutsaklar, tek kişilik hücrelere alındı. Gebze M Tipi Cezaevi'nde kadın tutsaklara, subayların arama yapması bahanesiyle sürekli olarak saldırılırken, geçtiğimiz hafta ÖO direnişçisi Fatma Koyupınar'ı hastaneye götürmek için yeni bir saldırı gerçekleşti. Görünen o ki, cezaevlerinden her gün yeni saldırı haberleri alacağımız bir süreç içindeyiz.

Saldırılara karşı sessiz kalmamak için, 28 Haziran 2005 tarihinde TUYAB ve TUAD olarak, Tekirdağ F Tipi Cezaevi önünde bir basın açıklaması yapılması planlandı. Ancak açıklama yapılamadan tutsak yakınlarına saldırıldı ve gözaltına alındılar. Tutsak yakınları saldırıyı protesto etmek isterken, yeni bir saldırıyla karşılaştılar.

Bu saldırıyı protesto etmek amacıyla, 1 Temmuz tarihinde, İstanbul İHD'de bir basın açıklaması yapıldı. TUYAB ve TUAD imzalı basın açıklaması saldırıyı anlatıyordu. Açıklamanın son paragrafı şimdilik tutsak yakınları şahsında cisimleşse de, işçi ve emekçiler şahsında cisimleşmesi başlıca hedefimiz:

“Hapishanelerdeki yakınlarımızla birlikte tecrit terörünün yıkıcı etkilerini biz aileler de yaşamaktayız. Tecrit insanlık dışı bir uygulamadır. İnsan olarak soluk alıp verdiğimiz müddetçe bu teröre karşı duracağız...”

Kızıl Bayrak/İstanbul

------------------------------------------------------------------------------------------

Zindanlarda baskı ve saldırılar...

Gebze Hapishanesi'nde kadın tutsaklar peşpeşe saldırıya uğruyorlar. Önce tutsakların kadın askerler tarafından aranması gündeme geldi. Buna direnen tutsaklar her mahkeme ve hastane gidiş gelişlerinde saldırıya uğradılar. Saldırılar devam ediyor. Bir ölüm orucu direnişçisi hastaneye kaldırılmak istenince duruma karşı direnişe geçen tutsaklar savcının emriyle yine saldırıya uğradılar.

Bütün bu vahşeti protesto etmek üzere TUYAB, Gebze Cezaevi önünde bir basın açıklaması yaptı. Savcıya bu vahşetin sona erdirilmesi talebiyle başvurdular. Savcı tutsak yakınlarını suçlu uygulamasıyla karşıladı, ifadelerini aldı. “Bağımsız hukuk” adamlarının ne işe yaradığı böylece bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu.