13 Ağustos 2005
Sayı: 2005/32 (32)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye düzeni ve devleti Kürt sorunu açmazında
  Sermayenin bölgesel asgari ücret oyunu
   Direnişin kaderi Seydişehir işçisinin elinde
  Erdemir işçileri yağmacıları içeri sokmadı
  "Terörle mücadele" bahanesiyle hak ve özgürlüklere saldırıya devam
Adana'da tutuklama terörü; Baskılar bizi yıldıramaz
Eroğan-aydınlar görüşmesi...
  10 bin emekçi Mamak Kültür ve Sanat Festivali'nde buluştu.
  2. Mamak Kültür ve sanat Festivali başarıyla gerçekleşti... Cüret ettik ve bir kez daha başardık.
  Festivale gelen mesajlardan...
  Güçlü ön hazırlık, başarılı bir festival!
  Sınıf hareketinin ihtiyaçları ve kurultay çalışması (Orta sayfa)
  Tasfiyeciliği örtme ve teorileştirme aracı: Demokratik konfederalizm/2
  İran emperyalist kuşatmaya rest çekti
  Blair hükümeti faşizan yasa hazırlıklarına hız verdi
  ABD'nin gizli hapishanelerinde ortaçağ vahşeti

  Amerikalı savaş karşıtları birleşmeye hazırlanıyor

  Örsan Tekstil'de işçi kıyımı
  Kamuda toplu görüşme süreci başlıyor
  Evleri yıkılan Güzeltepe halkıyla röportaj
  Umutlarımızı bırakıyoruz direnenlere
  Bültenlerden/İMES
  Hiroşima'nın 60. yılı anısına...
  15 Ağustos Atılımı ve güncel görevlerimiz
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

15 Ağustos atılımı ve güncel görevlerimiz

15 Ağustos atılımının üzerinden 21 yıl geçti. 15 Ağustos Atılımı halkımıza kutlu olsun! Eruh ve Şemdinli'de destan yazan başta Agit yoldaş olmak üzere o günün emekçi ve eylemcilerini saygı ve sevgiyle anıyoruz. O gün Kürdistan tarihinde bir dönümdü, milattı. O günden bu yana Kürdistan halkı 15 Ağustos'u hep bayram havasıyla kutladı. Bugün de mutlaka coşku ve sevinçle kutlayacaktır. Tasfiyeciliğin 15 Ağustos'un devrimci niteliğini karartma çabalarına rağmen, Kürdistan emekçileri ve mücadelenin yükünü omuzlayanlar, 21 yıl öncesine gideceklerdir. 12 Eylül faşist rejiminin yarattığı umutsuz ve yılgın ortamın nasıl değiştiğini, Kürtler'in sevinçle yüzlerini dağlara döndüklerini anımsayacaklardır.

O günleri yaşayanlar daha çok şey anımsayacaklardır. Sömürgecilerin nasıl şaşkına uğradıklarını ve telaşlarını gizlemek için telaffuz ettikleri ‘birkaç eşkıya sözünü' gülümseyerek hatırlayacaklardır. O günün duyguları bir kez daha canlanacaktır. Yüreklerde yıkılan korkunun yerini alan gurur ve özgürlük tutkusunu bütün heyecanıyla bir kez daha yaşayacaklardır.
Belleklerde o günlere ait resimler yeniden canlanacaktır. Gözlerinin önünden faşizmin zindanlarında acıdan kararmış yüzlerin sevince kestiği, yaşlıların tütünlerini keyifle tüttürdükleri, gençlerin hayallerini Agit gibi olmanın süslediği, her evde, her sokakta gerilla efsanelerinin konuşulduğu kareler geçecektir.
15 Ağustos, Kürdistan tarihinde büyük bir gündür. Kurtuluş özlemi duyan, kendi kaderini tayin etmek isteyen bir halkın devrimci taleplerini en dolaysız şekilde dile getirdiği gündür.

15 Ağustos, bir çığırdır, süreklileşen eylem ve büyüyen mücadeledir. 15 Ağustos KUKM hedefine bağlanmış, devrimci sosyalist çizgiyi benimsemiş parti öncülüğünde gerçekleştirilen bir direniştir. 15 Ağustos'a yalnızca bir kahramanlık günü olarak bakmak, PKK'nin sosyalist program ve çizgisinden koparmak son derece yanlıştır. Kürdistan tarihinde sayısız kahramanlık ve direniş örneği vardır. 15 Ağustosu diğer direnişlerden ayıran en temel fark, süreklileşen bir mücadele çizgisiyle giderek büyümesi ve bütün bir halkı mücadeleye katmasıdır. Kuşkusuz ki 15 Ağustos atılımını yaratan koşullar, yol açtığı toplumsal ve siyasal sonuçlar ve bugünün önemi üzerine çok söz söylenebilir, söylenmelidir de. O günü belleklerde gerçek anlamıyla kalıcılaştırmak bizim mücadelemizde çok daha önem kazanmaktadır. Bugün asıl görev 15 Ağustos'u devrimci anlamıyla yaşamak ve yaşatmaktır.

Her yıl yapıldığı gibi halkımız bu yıl da yine kutlama ve anma toplantılarına davet edilecek, geceler düzenlenecektir. PKK'yi temsil ettiğini iddia edip o ada ait hiçbir şey bırakmayanlar, 15 Ağustos'a dönük birkaç duygusal sözettikten sonra, sözü her değerin, dağın, taşın yaratıcısına getireceklerdir. Barışa her zaman hazır olduklarını, yasal koşullar hazırlanırsa (af) silahların hemen susacağını belirteceklerdir. Düne ait her değerin üzerinden siyaset yapmaya, bellekleri bulandırmaya devam edeceklerdir'

Öcalan'ın 1999 yılında İmralı'da ortaya koyduğu teslimiyet ve tasfiye duruşuna karşı aldığımız tavrın ardından halkımızın nasıl bir oyun ile karşı karşıya kaldığını soluğumuz yettiğince ifade etmeye çalıştık. Burada son altı yılın gelişmelerini yeniden aktarmak bilineni tekrarlamak olacaktır. Ancak yine de bazı noktalara değinmek son derece önemlidir.

İmralı partisinin kimin çıkarları adına konuştuğunu, yaşanılanlara bakanlar anlamakta güçlük çekmezler. 1999 yılında tam da 15 Ağustos öncesine denk getirilerek 2 Ağustos'ta silahlı mücadeleyi bıraktıklarını açıklayan, 15 Ağustos'un devrimci özüne kara bir örtü çekmek için teslimiyet gruplarını getirten, Kürtler'i yarı deli ve çıldırmış ilan eden Öcalan ve suç ortakları değil midir' Savaşın çıkmaz yol olduğuna karar veren Öcalan, ne değişmiştir ki avukatları arcılığıyla tekrar savaş kararı aldırmıştır' Bu savaşın amacı nedir' KONGRE-GEL'in bağımsız, Türk egemen sınıflarından kopuk bir programı var mıdır' O halde sorun tek başına silahların patlatılması değildir. Silahın hangi amaçla, niçin kullanıldığı önemlidir. Silahlı mücadeleyi devletle pazarlık gücünü arttırma aracı görmek, silahı af karşılığı elde tutmak en yalın deyimle halkımızla, tarihimizle ve değerlerimizle oynamaktır. Kürt halkı bunca acıyı, bunca bedeli mahalle aralarında dillerini gizli saklı konuşmak için yaşamamıştır.

15 Ağustos Türk egemen sınıflarının yargılanması, onların resmi tezlerinin yerle bir edilmesidir. Kürdistan tarihinde bir tek 15 Ağustos vardır. O da devrimcidir. Devrimler çağının kapandığını iddia edenler, 15 Ağustos ile yanyana gelemezler. Türkiye'de alt bir kimlik olarak yaşamak isteyenler, Kürtler'in haklarını savunmak için yeni Mustafa Kemaller'e ihtiyaç olduğunu söyleyenler 15 Ağustos ile yanyana gelemezler.

15 Ağustos PKK çizgisinin doğrulanmasıdır. Halkımız ya bu yoldan giderek gerçek kurtuluşa ulaşacaktır. Ya da ihanet batağında tersine dönmüş Öcalan ve suç ortaklarının ardında sürüklenecektir. En temel güncel görev 15 Ağustos'un devrimci özünü sahiplenmektir.

15 Ağustos çizgisinde yürüyelim! Devrimci mücadele bayrağını yükseltelim!

Yaşasın 15 Ağustos atılımımız!
Yaşasın KUKM!
Kahrolsun sömürgeci faşist devlet!

31 Temmuz 2005
SOSYALİST-ŞOREŞGER
[Sosyalistên Şoreşgerên Kurdistan
Sosyalistê Şoreşgerên Kurdistanî
(Kürdistan Devrimci Sosyalistleri)]

-----------------------------------------------------------------------------

Berlin'de devrimci sanatçılarımızı andık

30 Temmuz günü Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi olarak devrimci yazar ve şairlerimizden Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Orhan Kemal'i andık.

Toplantımızın amacı devrimci yazar ve şairlerimizin hayatını, mücadele dolu yaşamlarını, sanata ve edebiyata bakışlarını, toplumsal sorunlara yönelik düşüncelerini başta üyelerimiz ve dostlarımız olmak üzere genç ve yeni kuşaklara kavratmaktı.
Etkinliğimizi en geniş kitlelere duyurmak için 400 adet el ilanı hazırladık. 150 adet afişi ise Türkiyeli işçi ve emekçilerin yoğun oturduğu üç semtte yaygınca kullandık. Semtteki küçük esnafın camekanlarına afişlerimizi yaptık, toplantıya davet niteliğindeki el ilanlarımızı bıraktık. Kitle ilişkilerimize birebir ulaşarak haber verdik. Diğer devrimci ve ilerici kurumları davet ettik.

Berlin'de kültürel ve sanatsal çalışma yürüten kurum ve kuruluşlar mevcut. Ancak çalışmalarının içeriği genelde dar ve yoz bir kültüre ait. Biz İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi olarak tam da bu noktadan hareket ederek devrimci kültür ve sanat alanında bir tartışma başlatmak istedik. Bu alanda yürüttüğümüz ilk çalışma olmasına rağmen tok bir iddiaya sahiptik. Yapacağımız çalışmada kuşkusuz eksikliklerimizin olacağının farkındaydık.

Anma günü salonumuza ‘Devrimci yazar ve şairlerimizi 2 Haziran 1991 Ahmet Arif, 3 Haziran 1970 Orhan Kemal, 3 Haziran 1963 Nazım Hikmet'i saygıyla anıyoruz' yazısını büyük bir şekilde yazarak, üç büyük sanatçının resimlerini büyüterek astık. Yanısıra Nazım Hikmet'in cezaevinde çizdiği resimleri, Ahmet Arif ve Nazım Hikmet'in şiirlerini, Orhan Kemal'in kitaplarının önsözlerini de büyüterek duvarlara astık. Böylelikle güzel bir görünüm kazanan salonumuzu anmaya yakışır bir şekilde düzenledik.

Programımıza planladığımız saatte başladık. Öncelikle İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi adına konuşan arkadaşımız etkinliğin amacını anlattı. Alternatif kültür ve sanata vurgu yaparak önümüzdeki dönemde İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi olarak yürütmek istediğimiz ‘Uyuşturucu bağımlılığına ve çeteleşmeye karşı' kampanyamızın tanıtımını ve katılım çağrısını yaptı. Anmanın programını sundu. Programın tümünü genç arkadaşlar hazırladı.

Sırasıyla Ahmet Arif, Orhan Kemal ve Nazım Hikmet'in hayatları ve mücadeleleri anlatıldı. Anlatımlar arasında okunan şiirler ve söylenen türkülerle program aha akıcı hale getirildi. Beğeniyle izlenen birinci bölümden sonra kısa bir ara verildi. İkinci bölümde tiyatro dalında Nihat Bozkurt, müzik dalında Mustafa Yeşilyurt yaptıkları konuşmalarda her sınıfın bir kültürü ve sanatı olduğunu, sınıflar üstü bir kültürün ve sanatın olmadığını belirttiler. İşçi sınıfı ve ezilenlerin de kültürel ve sanatsal olarak kendisine ait olan devrimci kültürü ve sanatı kavraması, yoz kültüre ve sanata karşı bir duruş sergilemesi gerektiğini vurguladılar. Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Orhan Kemal gibi ustaların yanısıra Enver Gökçe, Ruhi Su ve diğerleri gibi devrimci yazar ve şairlerden öğrenilecek çok şey olduğu ifade edildi.

Forum bölümünde yürütülen tartışmalar canlı geçti. Cemal Kılınç ve Mustafa Yeşilyurt'un söylediği devrimci türkü ve marşlarla etkinlik sona erdi.

Yaz tatili olmasına rağmen anmaya 60 kişi katıldı.

Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi