22EKİM 2005 Sayı: 2005/42 (42)

  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı sermayeye düşman!
  Saldırı ve ihanet yine kolkola!
  Sosyal yıkıma karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Kuş gribi ya da Türkiye'nin ikinci Çernobil'i
  DGM'de bu kez bir rektör var!
Özel Öğretim Kurumları Yasa taslağı hazır; Eğitim hakkının gaspına karşı mücadeleye!
TMY tasarısı; Demokratik hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi yükseltelim!
  Ülkeyi pazarlamakla mükellef Başbakan
  Ekim Gençliği; 9 Kasım'da Beyazıt'tayız!
  Ümraniye İşçi Kurultayı çalışmalarından...
  Kurultay hazırlık faaliyetlerinden...
  TİP'in DİSK'inden DİSK'in nesine/Y. Akkaya
  Yerel İşçi Kurultayı çalışmasının bazı sorunları / Orta sayfa
  İzmir üye toplantısı; KESK MYK'sı günah çıkartıyor
  Savaş çetesi İran'ın etrafındaki çemberi daraltmaya çalışıyor
  Anayasa referandumu gerçekleşti; Irak'ta değişen bir şey yok!
  İngiltere'de gözaltı süresi 90 güne çıkarılıyor
  Asya depremi üzerine ; Emperyalistlerin kulakları acı çekenlerin çığlıklarına kapalıdır
  Ulus ve sınıflar ilişkisine giriş /M. C. Yüce
  Dünya Gıda Günü; Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  Ekstrametal'de işçi kıyımı
  İÜ geleneksel açılış şenliği; Devrimci gelenek bu yıl da bozulmadı!
  Liselilerin Sesi çıktı!
  Bültenlerden / OSB-İMES İşçi Bülteni
  Mamak/Eski çöplük halkı yıkıma karşı mücadele ediyor!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Savaş çetesi İran'ın etrafındaki çemberi daraltmaya çalışıyor

Henüz İran'a doğrudan saldırmayı göze alamayan Bush liderliğindeki savaş kundakçıları, Tel Aviv'deki siyonist haydutları da savaş alanına sürmeyi uygun bulmuyorlar. Ancak Tahran yönetimini taciz etmekten geri durmayan Bush-Şaron ikilisi, İran'ın etrafındaki çemberi daraltma taktiği izliyor. Washington-Tel Aviv kaynaklı baskının İran'a geri adım attırması sözkonusu olmadığı için, Bush diğer gerici güç odaklarını da bu kervana katmaya çalışıyor.

Derinleşen Irak bataklığına iç politikadaki sıkışma eklenince, dış politikada saldırganlığa daha da ağırlık veren savaş çetesi, içerideki havayı emperyalist savaşı genişleterek dağıtma yoluna gitmeye hazırlanıyor. Neo-faşist şebekenin etkin isimlerinden ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice bu iş için görevlendirildi.

Savaş çetesi Paris-Moskova-Londra turundan umduğunu bulamadı

Ortadoğu'daki sorunları halletmekle görevlendirilen Rice, İran'ı kıskaca almak için etkin gerici güçlerin desteğini almaya çalıştı. Bu çerçevede Paris-Moskova-Londra turu yapan Rice, bu ülke başkanları ile dışişleri bakanlarıyla görüşmelerde bulundu.

“Diplomasi turu”na çıkan Rice'ın gerekçesi malum; İran'ın nükleer silaha ulaşmaya çalıştığı iddiası.

Rice, Paris durağında önce Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, ardından Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy ile biraraya geldi. Ülkesinin AB'nin İran'ın nükleer programını durdurma çabalarını desteklediğini söyleyen Rice, İngiltere, Fransa, Almanya üçlüsünün İran'la görüşmeleri yeniden başlatma girişimlerine dikkat çekerek, “İran'ın bu fırsatı değerlendirmesini kuvvetli şekilde destekliyoruz” dedi.

Douste-Blazy ise, İran'ın nükleer programının kabul edilemez olduğunu söylemekle beraber, konunun diplomatik yollardan çözülmesini istediklerini vurgulamakla yetindi. Yani Rice'ın umduğu gibi Washington'dan savrulan tehditlere onay veren ifadeler kullanmadı Fransız meslektaşı.

Moskova durağında Devlet Başkanı Putin ile Dışişleri Bakanı Lavrov'la görüşen Rice, tam bir hüsrana uğradı. Barışçıl amaçlı bile olsa, “petrol zengini” İran'ın nükleer program yürütmesi için neden bulunmadığını öne süren Rice, konunun BM Güvenlik Konseyi'nin gündemine getirilmesi gerektiğini savundu. Rice'ın bu talebine karşılık Putin, Rusya ile ABD arasındaki diyaloğun kesintisiz sürmesinden memnuniyet duyduklarını, ancak Washington'un İran konusundaki beklentilerini karşılayamayacaklarını bildirdi.

Lavrov da Rice ile görüşmesinde, İran'ın nükleer dosyasının Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndan (UAEK) BM Güvenlik Konseyi'ne aktarılması için bir neden görmediklerini söyledi. İran siyasetinde değişiklik yapmaktan yana olmadıklarını belirten Lavrov, ayrıca İran'ın nükleer teknoloji edinme hakkını desteklediklerini dile getirdi.

ABD'li bakan, Londra'da Tony Blair ile İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'la görüştü. Savaş kundakçılarının izinden giden İngiliz yönetiminin, Bush'un bakanına neler vaatettiği bilinmiyor, ama basın karşısında konuşan Straw, “İran'ın nükleer dosyası açısından bir askeri harekat kimsenin gündeminde değil. Benim şahsi inancım, bu konuya ilişkin olarak bir askeri harekatın düşünülemez olduğu yönündedir” dedi.

Sonuç olarak üç başkenti kapsayan “diplomasi turu” sönük geçti, savaş çetesinin beklentileri kayda değer bir karşılık bulamadı.

Rice'ın turuna Bolton'ın tehditleri eşlik etti

ABD Dışişleri Bakanı “diplomasi turu”ndayken, neo-faşist şebekenin bir diğer etkin ismi, BM kürsüsünden tehditler savuruyordu. ABD'nin BM Daimi Temsilcisi John Bolton, İran'ın son 18 yıldır nükleer silah ürettiğini, bu silahları Irak ve Afganistan'daki “terörist”lere sattığını iddia ederek, İran'a karşı harekete geçilmesi gerektiğini öne sürdü.

İran'ın nükleer programıyla ilgili olarak uluslararası toplumun “dürüst” davranmadığını ileri süren Bush'un yakın mesai arkadaşı olan bu azılı haydut, İran'ın ordusunu nükleer silahlarla donatarak “Ortadoğu'nun tek hakimi” olmayı amaçladığını iddia edecek kadar ileri gitti. Bolton, “Uluslararası toplum, İran'ın Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'nı hiçe saydığını görmeli ve İran'ın faaliyetlerini durdurmak için harekete geçmelidir” diye buyurdu.Bu gülünç iddialari ileri süren Bolton, Ortadoğu'nun nükleer silah deposu İsrail'i savunanların da başında yeralıyor.

“Patlamalar İngilizce konuşuyor”

Dış baskılara karşı duran İran yönetimi, bu sefer içeride patlayan bombalarla karşılaştı. Nüfusunun çoğunluğunu Araplar'ın oluşturduğu Irak sınırındaki Huzistan eyaletinin başkenti Ahvaz'da peşpeşe patlayan iki bomba 5 kişinin ölümüne, 90 kişinin yaralanmasına neden oldu.

Bombaların, dış kaynaklı tehditlerin savrulduğu günlerde patlaması dikkat çekici bulundu. Konuyla ilgili açıklama yapan İran İçişleri Bakanı Mustafa Purmuhammedi, olayların sınır ötesinden yönlendirildiğini söyledi. Purmuhammedi, “Bu patlamaların öncekilerin devamı olduğunu düşünüyorum. Haziran ayındaki saldırılarda kullanılan patlayıcı maddeler de İran'a Irak sınırından sokulmuştu” dedi.

Üst düzey bir askeri yetkili de, “Patlamalar İngilizce konuşuyor” diyerek, olaylarla İngiltere arasında bir bağlantı olduğunu savundu. Hatırlanırsa, İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hamid Rıza Asefi de, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Ahvaz'da meydana gelen 7 kişinin öldüğü patlamalara, İngiliz istihbarat elemanlarının karıştığına dair ellerinde belge olduğunu söylemişti

Savaş kundakçılarının İran şahsında bölge halklarını tehditlerle yıldırmaya, ortamı oluştuğunda ise savaş makinesi ABD ordusunu harekete geçirerek kirli emellerini gerçekleştirmeye çalışacakları muhakkaktır. Ancak Irak örneğinde görüldüğü gibi, dünyanın en modern ordusu bile direnen bir halkın iradesini kırma yeteneğinden yoksundur.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Birleşmiş Milletler: “ABD askerleri Iraklılar'ı aç-susuz bırakıyor”

Irak bataklığına saplanan emperyalist ordu askerleri, bu ülke halklarına her türlü zulmü reva görüyor. İşkencenin, yıkımın, katliamın “rutin” hale getirildiği Irak'ta halk, aç-susuz bırakılarak teslim alınmaya çalışılıyor. İşgalci Amerikan askerlerinin bu amaçla Irak'ta halkın gıda, su gibi hayati önem taşıyan gereksinimlere ulaşmasını engellediği ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler'in insan hakları sorumlusu Jean Ziegler, Amerikan ordusunu, kuşatma altındaki kentlerde yaşayan Iraklı sivilleri günlük temel ihtiyaçlardan mahrum bırakmakla suçladı.

BM yetkilisi, ABD askerlerinin, Telafer, Felluce, Samarra gibi kentlere yönelik saldırılar öncesi sivillere su ve gıda ulaşımını engellediklerini açıkladı. Ziegler, “Koalisyon güçlerinin, açlığı ve susuzluğu, sivil halka karşı bir silah olarak kullandığı”nı söyledi. Böylelikle halkın kenti terketmesinin sağlandığını, Cenevre Sözleşmesi'nin ihlal edildiğini vurguladı.

Emperyalist işgal ordularının, teslim alamadıkları halklara diz çöktürebilmek için vahşette sınır tanımadıkları tarihsel deneyimlerle sabittir. Irak'ta kirli emellerine ulaşmaları mümkün görünmeyen işgalci haydutlar da, kanlı tarihlerine yeni sayfalar eklemek için seferber olmuş durumdalar.