22EKİM 2005 Sayı: 2005/42 (42)

  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı sermayeye düşman!
  Saldırı ve ihanet yine kolkola!
  Sosyal yıkıma karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Kuş gribi ya da Türkiye'nin ikinci Çernobil'i
  DGM'de bu kez bir rektör var!
Özel Öğretim Kurumları Yasa taslağı hazır; Eğitim hakkının gaspına karşı mücadeleye!
TMY tasarısı; Demokratik hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi yükseltelim!
  Ülkeyi pazarlamakla mükellef Başbakan
  Ekim Gençliği; 9 Kasım'da Beyazıt'tayız!
  Ümraniye İşçi Kurultayı çalışmalarından...
  Kurultay hazırlık faaliyetlerinden...
  TİP'in DİSK'inden DİSK'in nesine/Y. Akkaya
  Yerel İşçi Kurultayı çalışmasının bazı sorunları / Orta sayfa
  İzmir üye toplantısı; KESK MYK'sı günah çıkartıyor
  Savaş çetesi İran'ın etrafındaki çemberi daraltmaya çalışıyor
  Anayasa referandumu gerçekleşti; Irak'ta değişen bir şey yok!
  İngiltere'de gözaltı süresi 90 güne çıkarılıyor
  Asya depremi üzerine ; Emperyalistlerin kulakları acı çekenlerin çığlıklarına kapalıdır
  Ulus ve sınıflar ilişkisine giriş /M. C. Yüce
  Dünya Gıda Günü; Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
  Ekstrametal'de işçi kıyımı
  İÜ geleneksel açılış şenliği; Devrimci gelenek bu yıl da bozulmadı!
  Liselilerin Sesi çıktı!
  Bültenlerden / OSB-İMES İşçi Bülteni
  Mamak/Eski çöplük halkı yıkıma karşı mücadele ediyor!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

---------------------------------------------------------------------------------------

Bir sömürücünün kısa sürede yükseliş öyküsü...

Çocuk ve kadın emeği sömürüsü üzerinden asalak patronluğa

Cumhuriyet gazetesinin 10 Ekim tarihli sayısında “Çocuk işçiliğinden patronluğa” başlığıyla verilen haberde bir patron övülüyordu. 1500 kişiye istihdam sağladığı söylenen bu patron Hataylı Ali Kavak'tır. Ali Kavak, Antakya'nın başa güreşen patronlarından birisidir. Haberde de ifade edildiği gibi, narenciye paketleme, ambalaj sanayii, oto alım-satım, matbaacılık ve petrolcülüğe kadar 8 şirketin sahibidir. Aynı zamanda Antakya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB), Yaş Sebze ve Meyve İhracatçıları Birliği Başkanlığı görevlerini de yürütmektedir. Ali Kavak'ın verdiği demece göre, 8 şirketinin yıllık cirosu 60-70 milyon YTL. Ömrünün sonuna kadar yatırım yapacağını söyleyen Ali Kavak, 1500 değil, onbinlerce insana istihdam sağlamak istiyormuş!

Kavak ailesi şahsında Ali Kavak'ı Hatay'ın hemen hemen her insanı tanır ve bilir. Fakat onu en iyi tanıyanlar, 10-12 yaşlarındaki çocuk işçiler başta olmak üzere, çoğunluğu kadınların oluşturduğu işçileridir. Aslında A. Kavak'ın büyüme süreci, adeta kapitalizmin gelişim sürecinin yerel yansıması gibidir. Marabaların, işçilerin bedenlerine basa basa, kanlarını içe içe inşa edilen fabrikalar, (yerel deyişle) “1 kilo toz 1 otobos” (yani 1 kilo eroin 1 otobüs) felsefesi üzerinden büyütülen sermayeler! İşte A. Kavak'ın yükselişinin gizi bu üç satırda saklıdır!

Kavak ailesi, inançlarına bağlı ve Hatay'ın nüfus çoğunluğunu oluşturan Arap Alevi halkındandır. Bunu belirtmemizin nedeni, Kavaklar'ın servetlerine servet katmalarında dini inancı çok etkin kullandıklarına vurgu yapmak içindir. Sonradan şehrin zengin aileleri arasına girecek olan Kavak ailesi; yakın aile akrabaları, komşular ya da tanıdıklarını karın tokluğuna tarlalarda çalıştıra çalıştıra yeni tarlalar almaya başlar, sermayesine sermaye katar. Bu süreçte kurulan AKPA Narenciye Paketleme Fabrikası gitgide büyür ve zamanla başka sebze ambarları açılır. AK-AŞ Otomotiv, AKPA Petrol, matbaa şirketi ve yerel bir gazete bu şirketlerin birkaç tanesi.

Ali Kavak günde 20-22 saat çalıştığını söylüyor. Anlaşılan kendini işçileriyle karıştırıyor. AKPA Fabrikası'nın duvarlarında kadın işçilerin teri-emeği nakış nakış işlenmiştir. İşçilerin 22 saat değil, günlerce evlerine gitmedikleri dönemler olmuştur. Asgari ücretin de altında çalıştırılan işçilerin (kafa adamları dışındaki) çoğunluğu sigortasızdır. Sendikanın sözünü dahi etmiyoruz. Uzun çalışma saatleriyle birlikte yazın soğuktan, kışın sıcaktan çalışma koşulları işkenceden de beterdir. Öyle anlar olmuştur ki, hastalanan işçilere izin verilmediği gibi, bant başında bayılanlar dahi “aspirin”le kendilerine getirildikten sonra zorla çalıştırılmışlardır.

AKPA Fabrikası'nın ilk kuruluşundan, AKPA Petrol ve tesislerinin kuruluşuna kadar bütün şirketlerinde Antakya'nın köy ve beldelerinden çalışır durumda olan kadın işçilerinin sömürülmeyeni yok gibidir.

Kavak ailesinin yükseliş öyküsü bununla sınırlı değildir. İşçileri sömürdükleri kadar, devrimci faaliyet ve devrimci siyasetin de düşmanıdır aynı zamanda. ‘95-99 dönemleri özelde komünistler olmak üzere devrimci faaliyetin çok yaygın olduğu dönemdir. Gençlik cephesinden ildeki atmosfer devrimci hareketin lehine eserken, bu durum A. Kavak gibi sömürücü asalakları rahatsız eder hale gelmiştir. Komünistlerin ‘97'de çıkarmış oldukları Ambar İşçileri Bülteni bölgede bulunan birçok ambar işçisine dağıtılmıştır. İşçiler tarafından ilgiyle karşılanan bülten, ambar patronlarını epey rahatsız etmiş, jandarma ambar ambar dolaşarak işçilerin elinde bülten aramaya çıkmıştır. Ali Kavak ve kardeşleri devrimci siyaset düşmanlığı yaparken, CHP, DYP, ANAP gibi gerici düzen partilerini destekleyerek beldelerde yönetime gelmelerini sağlamış, işçilerini düzen siyasetine eklemlemek için özel çaba harcamış, buradan da epey bir rant sağlamışlardır.

İşte Ali Kavak ve Kavaklar'ın kısaca yükseliş öyküsü böyledir.

Antakya'dan komünist bir işçi

------------------------------------------------------------------------------------

Mersinli gençlere çağrı...

Biraraya gelelim, ortak mücadele edelim!

Devrimci gençlik savaşıyor. Onurlu bir yaşam uğruna kenetlenmiş, yolunu yürümeye devam ediyor. Evet bu yol kesinlikle kolay değil. Sayısız engel var. Yol bozuk, hava kötü. Kimimizin bu zorlu yolda giyecek ayakkabısı yok. Kimimiz köylü, kimimiz işçi, kimimiz işsiz, kimimiz öğrenci... Ama biz bu yolun zaten zor olacağını en baştan görebiliyorduk. Kolay olanı seçebilir, boyun eğerek, haksızlıklara sessiz kalarak, düzenin hizmetinde yaşayabilirdik. Ancak bizler onurluyuz. Onurlu olmanın gereklerini yapmak zorundayız.

Bu zorlu yolda tökezleyenler oldu. Gençlik hevesiyle bu şanlı yola koyulup dönenler oldu. Evet ben bu tip insanları çok yakınımda görebiliyorum. Bunların yanısıra bu davayı yücelten, kendini mücadeleye adayan insanlar da var. Benim amacım bir suçlu veya sorumlu aramak değil. Sadece devrimci bilinç ve gelişimin önemine vurgu yapmak.

Devrimci bilincin oluşumu ve gelişiminin temele dayandığını söylemek istiyorum. Temelden kastım liselerdir. Belki birçoğumuz ilk siyasi tartışmamızı, görüş çatışmalarını, belki de bu anlamda ilk kavgamızı liselerde vermişizdir. Geçmiş yıllar hakkında detaylı bilgiye sahip olmayabilirim, ama gördüğüm ve bildiğim bir şey var, o da liselerin çok önemli olduğu, büyük potansiyel oluşturduğudur. Bu nedenle liseli gençliği kucaklayacak ciddi çalışmaların yapılması gerekiyor.

Karşı-devrimciler bilinçsiz gençliği kendilerine ve kurumlarına çekebiliyorlar. Fakat biz bilinçli ve devrimci gençlik olarak ortak platformlarda buluşup kucaklaşamamanın, birlik olamamanın eksikliğini yaşıyoruz. Bizler bu yola baş koymuş insanların az olmadığını biliyoruz. Ancak birbirimizden kopuk ve dağınık durduğumuz için bir etki yaratamıyoruz. O halde bize düşen görev bu yolda yalnız olmadığımızı görmek ve bir adım atmaktır. Bu şanlı yolda omuz omuza yürüyebilmektir.

Mersinli gençlere buradan bir çağrı yapmak istiyorum. Liselerde devrimci faaliyetin başlaması için ciddi girişimlerde bulunmalıyız. Düzenin etkisi altında kalan genç insanlara devrimci bir alternatif üretmeliyiz. Bunun o kadar kolay olmadığının farkındayım. Ancak zor da olsa bunu başarmalıyız. Bunu başardığımızda büyük bir kazanım elde etmiş olacağız.

Bu misyonu liselerde üstlenecek birçok arkadaşım var. İlk önce bu misyona sahip insanları biraraya getirmeli, birbirimizin farkına varmalıyız. Bu ilk adımı attıktan sonra gerisi gelecek, ortak mücadele etmenin zemini sağlanmış olacaktır.

Mersin'den bir liseli