4 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/01

  Kızıl Bayrak'tan
   İşbirlikçi burjuvazi yeni yıla içe ve dışa dönük saldırılarla başladı!..
  Kürt halkı kudurgan bir şovenizmin kıskacında bir yılı daha geride bıraktı...
2007 sermayenin yoğun saldırıları ile geçti!
2008 mücadele yılı olacak!
“Herkese sağlık güvenli gelecek” için
genel grev–genel direnişi tabanda örelim!
Sınıf hareketinde birleşik mücadelenin
artan önemi ve büyüyen olanaklar
  SSGSS saldırısına karşı eylemler...
  Cevizli Tekel işçilerinden özelleştirme saldırısına tok yanıt!
  Asgari ücret belirlendi...
  Nereye gidiyoruz?
Yüksel Akkaya
  Kurultay sonrasında mücadelenin ve örgütlenmenin yeni bir dönemine doğru... !
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Komisyonları 10 Şubat’a hazırlanıyor... .
  Gençlik hareketinden...
  Dünya’dan...
  Doğanın yıkımının nedeni kapitalizmin kâr hırsıdır!..
  4 Ocak ‘96 / Ümraniye: Devrimci tutsaklar saldırıyı tok bir direniş şiarı ile karşıladılar...
  Bir rahibin bedeninde şan–şöhret aramak...
  Yeni bir yıla girerken...
M. Can Yüce
  Yeni yıla emeğin hakkıyla
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye devleti kazanılmış haklara göz dikti... İşçi ve emekçilere kölece çalışma, işsizlik ve güvencesiz yaşam dayatılıyor...

2008 mücadele yılı olacak!

Sermaye devleti işçi ve emekçilerin tırpanlaya tırpanlaya kuşa çevirdiği iş güvencesi, sosyal güvenlik, kıdem tazminatı vb. bir takım haklarını tümden ortadan kaldırmaya hazırlanıyor. Sermaye iktidarı bugüne kadar parça parça uygulayarak, kölelik yasaları ile de güvenceye alarak budadığı hakları yeni yılla birlikte tümden gaspetmek niyetinde.

Sermaye iktidarı, ne zaman emekçileri derinden etkileyecek, daha beter yoksullaştıracak, köleliğini katmerlendirecek saldırılara hazırlansa bu uygulamaların adına “reform”, “çalışma koşullarının iyileştirilmesi”, “işsizliğin azaltılması” vb. diyor. Bugün de değişen bir şey bulunmuyor.

AKP’nin hükümet programında da yeralan saldırılar bu yılın ilk aylarında meclis gündeminde görüşülecek. Bir bölümü burjuva medyaya da yansıyan saldırı hazırlıklarının temel argümanını ise bir kez daha “işsizlik” ve “istihdamın üzerindeki yüklerin azaltılması” yalanı ve demagojisi oluşturuyor.

22 Temmuz seçimlerinden hemen sonra Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak atanan Zafer Çağlayan, TİSK’in çıkardığı İşveren dergisinin Eylül sayısında yeralan röportajında, “reform” adı altında emekçi kesimlere yutturmaya çalıştıkları ikiyüzlü yalanlarını ifşa etti. Röportaj sırasında Çağlayan’ın söyledikleri sermayenin asıl niyetini gözler önüne sermektedir.

Sermayenin ve sözcülerinin ağzında dolanıp duran “kayıtdışı”, “yüksek vergi ve sosyal güvenlik primleri”, “işgücü maliyetinin yüksekliği” söylemleri dönüp dolaşıp “işsizliğin azaltılması” sorununa bağlanmaktadır. Oysa işsizlik üreten kapitalist sistemin efendilerinin işsizlik gibi bir sorunu bulunmamaktadır. Zira işsizlik silahını kullanarak milyonları düşük ücrete, sendikasız, sigortasız çalıştırmak, esnek üretimi yaygınlaştırmak onların işine gelmektedir. Bu nedenle işsizlik, kapitalistler için çözülmesi gereken bir sorun değil aksine tüm sonuçlarından sonuna kadar yararlanılması gereken bir nimettir.

Çağlayan ne diyor, yeni saldırı paketi ne götürüyor?

Çağlayan, “İstihdam üzerindeki yüksek vergi ve sosyal güvenlik prim yükleri bir yandan istihdam artışını frenleyerek işsizlik sorununu beslemekte, diğer yandan da kayıtdışılığı teşvik ederek önemli gelir kayıplarına yol açmaktadır... Bu nedenle Hükümet Programı’nda da belirtildiği gibi, vergi ve SSK primi oranlarının iktisadi olarak kabul edilebilir oranlara düşürülmesi bir zorunluluktur ve biz de hükümet olarak bunu hedefliyoruz” diyor.

İşsizliği azaltmak, istihdamı artırmak ikiyüzlü yalanının arkasına gizlenen bu söylemin yeni saldırı paketindeki formülasyonu “Genç istihdamını artırmak için 18-29 yaş arasında ilk kez işe girenlerin SSK işveren primleri Hazine tarafından karşılanacak. Söz konusu uygulama en fazla 5 yıl sürecek. 2009’dan itibaren işveren üzerindeki SSK prim yükünde 5 puanlık indirime gidilecek” şeklinde ifade edilmektedir. Bunun anlamı ise açıktır: 30 yaşın üstündeki işçi ve emekçiler işsizliğe mahkum edilirken, işsizlik oranı daha da artacak. SSGSS saldırısı ile de desteklenen bu paketle devlet de sosyal güvenlikten elini çekecek. Milyonların sağlık hakkı ve gelecek güvencesi gaspedilirken, “paran kadar sağlık” anlayışı dönemi yasal olarak da güvencelenmiş olacak. Emeklilik imkansız hale getirilecek. Patronlar ise sigorta primlerinden tümüyle muaf tutulacak vb.

Röportajında patronlar üzerindeki “yüksek vergi ve sosyal güvenlik primleri”ni döne döne dile getiren Çağlayan, “herşeyden önce sanayinin küresel rekabet gücünü” olumsuz etkileyen “işgücü maliyetinin” düşürülmesi konusuna vurgu yapmaktadır. Bu söylemin yeni saldırı paketine yansıması ise kıdem tazminatının gaspı olmaktadır. Çünkü patronların küresel rekabet gücünün artırılması için işgücü maliyetinin düşürülmesi gerekmektedir.

Yeni saldırı paketinde kıdem tazminatı için fon kurulması, bu fon için işverenden yüzde 3 pay alınması, SSK primlerinden 2 puanın fona yönlendirilmesi, İşsizlik Sigortası Fonu için işverenin verdiği katkı payından 1 puanın da fona kaydırılması öngörülüyor. Pakette yeralan diğer bir alternatife göre ise kıdem tazminatı ücretlere eklenecek. Yani kıdem tazminatı hakkı fon adı altında ortadan kaldırılacak, sonra da diğer fonların akıbetinde olduğu gibi sermayeye peşkeş çekilecek.

Kadınlar üretimin dışına itiliyor, işsizler ordusu büyüyor!

“İşsizliği azaltmak, istihdamı artırmak” yalanıyla sınıfın kazanılmış haklarına saldıran sermaye uşağı hükümet yeni saldırı paketinde kadın işçileri de unutmamış. Fiilen hayat bulmasa da, bu konuda patronlara herhangi bir yaptırım uygulanmasa da mevcut yasalarda, 100-150 arasında kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde bir yaşından küçük çocukların emzirilmesi için emzirme odası kurulması, 150’den fazla kadın işçinin çalıştığı işyerlerinde 0-6 yaş çocukların bakılmaları için kreş kurulması zorunlu iken yeni saldırı paketinde bu zorunluluk ortadan kaldırılıyor.

Halihazırda Türkiye‘de dört kadından biri çalışır durumda iken çocuk bakımı, ev işi gibi toplumsal işlerin tümü üzerine yıkılmış kadınların üretime katılmasını iyice zorlaştıran sermaye hükümeti kadını üretimden dışlamaktadır. İhtiyacı olduğunda yeniden çağırmak üzere kadını bir kez daha ev köleliğine mahkum etmektedir.

İşyerlerinin kreş açması gibi işyeri doktoru bulundurma zorunluluğunu da kaldırmayı öngören saldırı paketi, patronların ve devletin karşılaması gereken bu hizmetleri yine emekçilere satması için sermayeye yeni olanaklar sunmaktadır. Zira saldırı paketi söz konusu yükümlülükler için patronların bu hizmetleri dışarıdan satın alabilmelerinin veya bu hizmetler için ortak birimler açabilmelerinin önünü açmaktadır.

Yeni saldırı paketi 50 veya üzerinde işçi çalıştıran işyerlerinin zorunlu olarak belirli sayıda eski hükümlü ve özürlü istihdam etme zorunluluğu ile çalışan sayısı 500 ya da üzerinde olan işyerlerinde spor tesisi kurulması zorunluluğunu da kaldırmayı hedefliyor.

Sosyal uzlaşma değil sınıf savaşı!

Sözkonusu saldırı paketini SSGSS, kamu personel “reformu”, yeniden belirlenen azami sefalet ücreti vb. saldırılarla birlikte düşünmek ve ele almak gerekiyor. Sermaye hükümeti sözkonusu saldırıları hayata geçirmek için bir kez daha hain sendika bürokratlarına güveniyor. Zira hem Çağlayan, hem de diğer sermaye uşakları sözkonusu saldırıları “sosyal uzlaşma” ile hayata geçirmeyi planladıklarını ifade etmektedirler. Onların sosyal uzlaşmadan kastı, sendikal ihanet şebekesini de arkalarına alarak işçilerin son kalan kırıntı haklarını da patronlar adına gaspetmek.

Saldırı paketi gündeme geldiğinde Türk-İş ve DİSK bürokratlarından yansıyanlar onların çok da haksız olmadıklarını gösteriyor. Türk-İş’in yeni haini Mustafa Kumlu tasarıya “şartlı destek” sunduklarını ifade ederken “kıdem tazminatına dokundurtmayacaklarını” söyledi. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ise paketi eleştirdiklerini dile getirdi.

İşçi ve emekçilerin sendikal bürokrasinin yaşamda karşılığı bulunmayan boş sözlerini yakından tanıyor. Bir kez daha işçi ve emekçileri sermayenin azgın saldırıları karşısında çaresiz, çözümsüz, güvensiz ve suskun bırakmaya hazırlanıyorlar. Ancak sermaye iktidarının bir bütün olarak hayata geçirmeye çalıştığı son saldırıların tabanda öfke yaratacağı, yeni tepkileri mayalayacağı unutulmamadır.

Sert sınıf savaşımını hazırlanmak, devrimci sınıf mücadelesini yükseltmek, ortaya çıkan tepkiyi eylemli bir hatta yöneltmek bir kez daha emekten yana tüm güçlerin, öncü işçi ve emekçilerin ve sınıf devrimcilerinin çabasına bağlı olacaktır.