4 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/01

  Kızıl Bayrak'tan
   İşbirlikçi burjuvazi yeni yıla içe ve dışa dönük saldırılarla başladı!..
  Kürt halkı kudurgan bir şovenizmin kıskacında bir yılı daha geride bıraktı...
2007 sermayenin yoğun saldırıları ile geçti!
2008 mücadele yılı olacak!
“Herkese sağlık güvenli gelecek” için
genel grev–genel direnişi tabanda örelim!
Sınıf hareketinde birleşik mücadelenin
artan önemi ve büyüyen olanaklar
  SSGSS saldırısına karşı eylemler...
  Cevizli Tekel işçilerinden özelleştirme saldırısına tok yanıt!
  Asgari ücret belirlendi...
  Nereye gidiyoruz?
Yüksel Akkaya
  Kurultay sonrasında mücadelenin ve örgütlenmenin yeni bir dönemine doğru... !
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Komisyonları 10 Şubat’a hazırlanıyor... .
  Gençlik hareketinden...
  Dünya’dan...
  Doğanın yıkımının nedeni kapitalizmin kâr hırsıdır!..
  4 Ocak ‘96 / Ümraniye: Devrimci tutsaklar saldırıyı tok bir direniş şiarı ile karşıladılar...
  Bir rahibin bedeninde şan–şöhret aramak...
  Yeni bir yıla girerken...
M. Can Yüce
  Yeni yıla emeğin hakkıyla
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Doğanın yıkımının nedeni kapitalizmin kâr hırsıdır!..

Sorunun kaynağı olanlar çözümün parçası olamazlar!

Çevresel sorunlar, etkilerini her geçen gün giderek artan bir hızla hissettirerek gezegenimizin geleceğini tehdit etmektedir. Bugün çevresel sorunların kaynağının kapitalizm olduğu çoğu kesim tarafından da kabul edilmektedir. Kapitalistler de, etkisini giderek daha fazla hissettiren bu sorunlar karşısında artık görmezden gelme tavrını bırakmakta, sorunu kabul etmek zorunda kalmaktadırlar. Tabii bu kabul ediş, sorunu sadece “insan” etkisi ile sınırlandırarak, esas kaynağın üstünü örtmekten ibarettir.

Kapitalizmin gelişimine paralel olarak hava, su ve topraktaki kirlenme artmakta, doğa ciddi bir yıkıma uğramaktadır. Kapitalistler, kâr hırsı nedeniyle, alınabilecek kimi basit önlemleri bile almamaktadır. Çoğu durumda, kirletici etkileri fazla olan maddeler ucuz oldukları için üretimde tercih edilmektedir. Bunun dışında kapitalist yaşam tarzının “ihtiyaçları” çevresel sorunları daha da katmerleştirmektedir. Tüketim üzerine kurulu bir yaşam tarzı, doğayı sonuna kadar sömürülecek bir kaynak olarak görmekte, doğal kaynaklar hoyratça kullanılarak dengesi bozulmaktadır. Lüks tüketim için canlı yaşam her geçen gün tüketilirken, bu sektörlerin yolaçtığı kirlilik sonucu doğada geri dönülemez tahribatlar oluşmaktadır.

Çevre katliamının sorumluları emperyalist-kapitalist sistemin efendileri olmasına rağmen, bu sorundan en çok etkilenenler bağımlı ve yoksul ülkelerin ezilenleri olmaktadır. Örneğin Afrika emperyalist-kapitalist sistem tarafından tüketilmiştir. Kendi kaderine terkedilmiş bu kıtanın insanları uzun süredir çeşitli çevresel sorunlar yaşamaktadırlar. BM’nin verilerine göre, iklim değişiminin bedelini dünyayı en az kirleten Afrika ülkeleri ödemektedir. Afrika’ da yaklaşık 1 milyar kişi su baskınları, bulaşıcı hastalıklar ve açlık tehlikesiyle karşı karşıyadır. Afrika kıtasında üretilen CO2 (karbondioksit) miktarını sadece tek başına ABD’nin Texas eyaleti üretmektedir. CO2 bilindiği gibi sera etkisine yolaçan bir gazdır. Dünyadaki kirletici gazların atmosfere salınım oranlarına bakıldığında, ABD’nin birinci sırada yeraldığı görülmektedir.

Çevresel sorunlar ve buna bağlı iklim değişimleri bahsettiğimiz çeşitli sorunlara yolaçtığı gibi, kapitalistlerin de kar oranlarını etkilemektedir. Kamuoyunda gelişen tepkilerde çözüm konusunda emperyalist ülkeler üzerinde basınç oluşturmaktadır. Son yıllarda çeşitli girişimlerde bulunan bazı emperyalist ülkeler, bu amaçla bundan 10 yıl önce Japonya’ nın Kyoto kentinde bir araya gelerek Kyoto Protokolü’nü imzalamışlardı. Çevresel sorunlara kısmi çözüm bile üretemeyen bu protokol, emisyonların durdurulmasıyla ilgili kuralları, uzun görüşmeler sonucu netleştirebildiği için ancak 2005 yılında uygulanmaya başlanabilmişti. Bu protokolün kısmi gereklerine bile uymayı reddeden ülkelerin başında ise ABD gelmektedir. Protokolü imzalamayan diğer ülke ise Türkiye’ dir. Türkiye de Amerika gibi ekonomik çıkarlarını önde tutarak protokolü imzalamayacağını açıklamaktadır. Avusturalya ise imza konusunda uzun süre direnmiş, ancak geçtiğimiz günlerde imzalamıştır.

Emperyalizmin çevre sorunlarını tartıştığı son toplantı 3-15 Aralık’ta Bali’de yapılan İklim Konferansı oldu. BM tarafından toplanan bu konferansta çevresel sorunlara, iklim değişimlerine dair çözümler tartışıldı. Konferansın temel gündemlerinden biri de Kyoto Protokolü’ydü. Konferansa katılan 190 ülkenin temsilcisi, Kyoto Protokolü’nün yerini alacak “iklim değişikliğiyle mücadelede yeni BM anlaşması” görüşmelerinin bir yıl içinde başlatılmasını kabul etti. Anlaşma, sera etkisi yaratarak iklim değişikliğine yol açan gazların salımının kontrol altına alınmasında yükümlülüklerin yerine getirilmesini ve yeni bir mücadele stratejisi belirlenmesini amaçlıyor. Yaşanan sorunlara kısmi bir çözüm bile getirmeyen bu anlaşmaya bile ancak uzun tartışmalar sonucu varılmıştır.

ABD her zaman olduğu gibi ekonomik çıkarları gereği ayak diretmiş, sonunda bu iğreti anlaşmayı kabul edebileceğini ifade etmiştir. Sermaye medyasında bu konferansla küresel ısınmaya bağlı iklim değişimleri sonucu yaşanan sorunlara karşı çözüm bulunacağı gibi bir yanılsama yaratmak için çok uğraşılmıştır. Ancak tartışılan konuların hiçbirinde çözüm elde edilememiştir. Sonuçta varılan anlaşma, emperyalist ülkelerin çözümünün tam bir fiyasko olduğunu göstermektedir.

Konferansta tartışmalar genelde ABD’nin anlaşmaya yanaşmadığı üzerinedir. Kendini dünyanın efendisi olarak gören ABD’nin bu tavrı zaten kimseyi şaşırtmamaktadır. Ama bu sayede diğer emperyalist ülkeler tam bir ikiyüzlülükle sanki çevre için çabalıyormuş görüntüsü yayma imkanı bulabilmektedir. Emperyalistlerin çevreciliğinin sınırları özetlemesi açısından şu örnek bile yeterlidir. Çevreyle ilgili tartışmaların yapıldığı günlerde The Independent gazetesinde şu haber yeralmaktadır: “İngiltere Kyoto Protokolü’nü imzalamıştır. Ama, İngilizler’e ait petrol devi BP daha temiz enerji yollarını arayacağını açıklamasına rağmen 1.5 milyar sterlinlik bir yatırımla Kanada’nın el değmemiş doğasından petrol çıkarmaya hazırlanmaktadır.”

Küresel ısınma ve buna bağlı oluşan iklim değişimleri son derece yaşamsal sorunlara yolaçmaktadır.

Çözüm için örgütlü mücadeleden başka bir seçenek yoktur. Ne Kyoto Protokolü ne de Bali Konferansı’nda alınan kararlar hiçbir şekilde bu sorunlara çözüm olamaz. Buna rağmen, dünyanın pek çok yerinde çevre duyarlılığıyla alanlara çıkan kitleler taleplerini “Kyoto Protokolü imzalanması” ile sınırlandırmaktadır. Böylece, sorunun kaynağına yönelmek yerine sorunun sebebi olan emperyalistlerin çizdiği sınırlarda bir çevre mücadelesi verilmeye çalışılmaktadır.

Çevre mücadelesi hedefine emperyalist-kapitalist sistemi koymak zorundadır. Sorunun kaynağı olanların onun çözümünün bir parçası olamayacakları gerçeği emekçi kitlelere anlatılmalı, doğanın yıkımına karşı timsah gözyaşları dökenlerin maskeleri düşürülmelidir.

D. Ümit


 

Sınır ötesi operasyona hayır!

28 Aralık günü saat 18.30’da Yüksel Caddesi’nde Alınteri, BDSP, DHP, EHP, ESP, Kaldıraç, HÖC ve Partizan tarafından bir eylem düzenlendi.

Okunan basın açıklamasında, AKP’siyle Genelkurmayı’yla tüm düzen kurumlarının halka karşı saldırıda aynı safta olduklarına, operasyonun, Amerika’nın yönlendirilmesi ve denetiminde sürdürüldüğüne dikkat çekildi. Saldırılara karşı birleşik mücadele çağrısı yapılmasıyla basın açıklaması son buldu.

Açıklamaya 100 kişi katılırken düzenin kolluk güçlerinin eylemden duyduğu rahatsızlık somut bir şekilde gözlemleniyordu. Basın açıklamasını izlemek için duran insanlara müdahale ederken, kendilerinden başka hiç kimsenin basın açıklamasını izlememesi için çaba harcadılar. Uğraşıları sonuç vermezken birçok insan polislere karşı tavır aldı.

Kızıl Bayrak/Ankara


İHD: “Öldürmeyin-öldürtmeyin!”

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi 29 Aralık’ta Taksim Gezi Parkı’nda sınırötesi operasyon konulu bir basın açıklaması yaptı. “Öldürmeyin-öldürtmeyin!” pankartını açan İHD üyeleri sınırötesi operasyonların durdurulmasını talep ettiler.

İHD adına basın açıklamasını okuyan yönetim kurulu üyesi Yusuf Çetin; “şehit” ve “operasyonların başarısı” üzerinden propaganda yapan düzen cephesine karşı farklı soruların sorularak düşünülmesi gerektiğini dile getirdi.

Kızıl Bayrak/İstanbul