4 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/01

  Kızıl Bayrak'tan
   İşbirlikçi burjuvazi yeni yıla içe ve dışa dönük saldırılarla başladı!..
  Kürt halkı kudurgan bir şovenizmin kıskacında bir yılı daha geride bıraktı...
2007 sermayenin yoğun saldırıları ile geçti!
2008 mücadele yılı olacak!
“Herkese sağlık güvenli gelecek” için
genel grev–genel direnişi tabanda örelim!
Sınıf hareketinde birleşik mücadelenin
artan önemi ve büyüyen olanaklar
  SSGSS saldırısına karşı eylemler...
  Cevizli Tekel işçilerinden özelleştirme saldırısına tok yanıt!
  Asgari ücret belirlendi...
  Nereye gidiyoruz?
Yüksel Akkaya
  Kurultay sonrasında mücadelenin ve örgütlenmenin yeni bir dönemine doğru... !
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Emekçi Kadın Komisyonları 10 Şubat’a hazırlanıyor... .
  Gençlik hareketinden...
  Dünya’dan...
  Doğanın yıkımının nedeni kapitalizmin kâr hırsıdır!..
  4 Ocak ‘96 / Ümraniye: Devrimci tutsaklar saldırıyı tok bir direniş şiarı ile karşıladılar...
  Bir rahibin bedeninde şan–şöhret aramak...
  Yeni bir yıla girerken...
M. Can Yüce
  Yeni yıla emeğin hakkıyla
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınıf hareketinde birleşik mücadelenin artan önemi ve büyüyen olanaklar

Geride bıraktığımız 2007 yılının son haftalarında sınıf hareketinde belli bir hareketlenme yaşandı. Sermayenin 2008 yılının ilk aylarında hayata geçirmeye hazırlandığı sosyal yıkım ve özelleştirme saldırılarına karşı harekete geçen işçi ve emekçiler öfke ve tepkilerini çeşitli eylemlerle ortaya koydular.

İstanbul’da yakın zaman önce geniş bir bileşen tarafından kurulan “Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu”nun 27 Aralık’ta gerçekleştirdiği kitlesel ve coşkulu yürüyüş ile aynı gün Cevizli Tekel işçilerinin işyerlerinden Kartal Meydanı’na yaptıkları yürüyüş, gene değişik illerdeki Tekel işçilerinin Kurban Bayramı’ndan itibaren gerçekleştirdikleri bir dizi protesto eylemi, Tokat’ta 1 Ocak günü yapılan ve 10 bin kişinin katıldığı bildirilen miting bu süreçte hayata geçirilen eylemlerin ilk akla gelenleri oldular.

“Herkese Sağlık Güvenli Gelecek” eylemleri

AKP hükümeti şu an mecliste bekleyen sosyal yıkım “SSGSS” tasarısını aslında 2006 yılında yasalaştırmıştı. Fakat sözkonusu yasa önce Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi. İkinci kez meclisten geçip geldiğinde ise yasa Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne gönderildi. Düzen klikleri arasındaki gerici çatışmanın alabildiğine yoğunlaştığı Aralık 2006’da Anayasa Mahkemesi yasanın birçok hükmünü iptal etti.

O dönemde sosyal yıkım saldırısına karşı sınıf hareketi cephesinden kayda değer bir mücadele örgütlenemedi. Ortaya konulan tepkiler nispeten dar bir kitlesel tabana oturmaktaydı ve üstelik o haliyle bile parçalı bir karaktere sahipti. Sınıf hareketinin o dönem sergilediği cılız ve parçalılık tablosunun başlıca mimarlarından biri de hiç şüphe yok ki sendikaların tepesine çöreklenmiş ihanet çeteleriydi. Sendikal ihanet barikatı ancak tabandan yaratılacak bir örgütlenme ve mücadelenin basıncı ile parçalanabilirdi. Sağlık çalışanları üzerinden bu yönde bazı girişim örnekleri de oldu. Fakat sendikal ihanet çetelerinin ve reformist çevrelerin yasanın iptali konusunda Cumhurbaşkanı’nı ve Anayasa Mahkemesi’ni başlıca umut olarak sunmaları, işçi ve emekçilere de bu bakışı pompalamaları, tabandan gelişebilecek müdahale ve mücadele çabalarını da zayıflatıp söndürdü.

Bugün aynı saldırı bir kez daha gündemde. AKP hükümeti 22 Temmuz seçimlerinde aldığı oy desteğine güvenerek ve yalanlara dayalı bir kampanya yürüterek öncekinden daha ağır bir yasa tasarısını meclise getirmiş bulunuyor. İMF ile varılan anlaşma gereği bu yasa tasarısının Ocak ayında meclisten geçirilmesi, Temmuz 2008’den itibaren de uygulamaya sokulması planlanıyor.

Fakat sınıf hareketi cephesindeki güçlerin de bir önceki süreçten hiç değilse bazı dersler çıkardıkları görülüyor. Önceki dönemde tanığı olduğumuz “Emek Platformu’ndan bekleme” ya da umutları Cumhurbaşkanı’na, Anayasa Mahkemesi’ne bağlama türünden eğilimlerin bu kez (en azından şu an için) çok daha zayıf kaldığını, buna karşılık mücadeleyi tabandan örme, birleşik ve kitlesel bir karşı koyuş örgütleme eğiliminin (İstanbul özelinde daha belirgin biçimde) öne çıktığını görmekteyiz.

Bazı sorunları da içinde barındırmasına rağmen devrimci yapıların da aralarında bulunduğu geniş bir bileşen tarafından “Herkese Sağlık, Güvenli Gelecek Platformu”nun kurulması, platformun emekçileri aydınlatmak ve mücadeleyi geliştirmek amacıyla bir dizi etkinlik ve eylemi gündemine alması bu eğilimin ilk somut ifadesi olmuştur. 27 Aralık’ta gerçekleştirilen kitlesel yürüyüşten yansıyan coşku ve kararlılık ise hem kurulan platformun belli bir ihtiyaca karşılık geldiğini, hem de şayet boşa çıkartılmazsa bu platformun önümüzdeki süreçte bir mücadele odağı olarak önemli roller oynama potansiyeli taşıdığını göstermiştir.

Dolayısıyla bütün belirtiler sosyal yıkım saldırısına karşı mücadelenin 2008 yılında sınıf hareketinin temel gündemlerinden biri olacağını ortaya koymaktadır.

Tekel işçileri bir kez daha mücadele sahnesinde

Tekel işletmeleri uzun zamandır özelleştirme saldırısının hedef tahtası durumunda. Bu nedenle TEKEL işçileri şimdiye kadar özelleştirme saldırısına karşı pek çok eylem ve etkinlik gerçekleştirdiler. Özelleştirme saldırısına karşı mücadele içerisinde önemli deneyimler kazandılar.

Onlar için, özelleştirmenin gerçek yüzünü tanımalarını sağlayan en önemli deneyim, TEKEL’in parçalanarak alkollü içkiler bölümünün satılması sonrasında bu bölümde çalışan işçilerin yaşadığı sıkıntı ve kayıpları görmeleri oldu. Bugün satılması gündemde olan Tekel sigara fabrikalarının hemen hepsinde eskiden özelleştirilen daha doğrusu kapatılan fabrikalardan pek çok haklarını yitirmiş olarak gelen işçiler bulunuyor. Bu da geçmiş acı deneyimlerin anılarının son derece taze olarak bilinçlerde tutulmasını sağlıyor.

Özelleştirmenin lanetli yüzüyle tanışanlar sadece alkollü içkiler bölümünden gelen işçiler değil elbette. Son 2 yıllık süreçte sigara fabrikalarındaki ya da yaprak tütün işletmelerindeki işçiler de özelleştirmenin ne demek olduğunu somut biçimde yaşayarak öğrendiler. Öğrendikleri sadece özelleştirmenin ne kadar kötü bir şey olduğu değildi. Onlar aynı zamanda özelleştirmeye karşı mücadelenin ne demek olduğunu da gördüler ve yaşadılar. SEKA direnişinin ateşini kendi işyerlerine en fazla taşıyanlar, “SEKA kıvılcımdı, Tekel ateş olacak!” diyenler onlardı. Kapatılmak istenen fabrikalarını sermayenin ablukasına sendikanın çelmelemelerine rağmen haftalarca aylarca direnerek, mücadele ederek korudular. AKP’nin yalana dayalı propagandaları belli bir sonuç yaratsa da, buna rağmen küçümsenmeyecek bir mücadele birikimi elde ettiler.

TEKEL’in yağma sofrasına yeniden konulmasıyla birlikte işçiler cephesinden ortaya konulan tepki ve eylemler esasta bu birikimin bir ifadesidir. TEKEL işçileri özelleştirmenin ne demek olduğunu, kendilerine yıkımdan ve sefaletten başka bir şey getirmeyeceğini bildikleri için sigara fabrikalarının bulunduğu her kentte daha şimdiden pek çok protesto eylemi gerçekleştirmişler ve fabrikalarına sahip çıkacaklarını ilan etmişlerdir.

Birleşik mücadeleni artan önemi ve büyüyen olanaklar

SSGSS karşıtı mücadele ve TEKEL işçilerinin özelleştirmeye karşı mücadelesi şu an için sınıf hareketinin başlıca kanalları durumundadır. Ve geçmiş deneyimlerin açıklıkla gösterdiği gibi bu iki mücadele ortak bir kanala akıtılmadan, işçi ve emekçilerin birleşik militan mücadelesi örgütlenmeden sermayenin topyekûn saldırısını püskürtmek imkansızdır.

Aslında hem SSGSS karşıtı mücadeleyi omuzlamaya aday güçler, hem de TEKEL işçileri kendi deneyimleriyle bu gerçeğin farkındalar. Bugün için sorun, birleşik mücadelenin örgütlenmesinde yol açıcı adımları atacak iradenin ortaya koyulması noktasında, sendikal bürokrasiye karşı açık bir tutum ve gerçek bir mücadele programının, işlevsel örgütsel araçların yaratılması konusunda düğümlenmektedir. Eldeki birikim ve güçler, zor olmakla birlikte bunun hiç de imkansız olmadığını göstermektedir. Her şey inanç ve kararlılıkla sorunların üzerine yürümekten geçmektedir. Unutulmamalıdır ki, SSGSS ve TEKEL özelleştirmesine karşı mücadelenin ortaklaşması, aynı kanaldan akmaya başlaması gibi bir gelişme kendi sınırlarının çok ötesinde bir anlama sahiptir.

Sınıf hareketinde oluşacak bu türden bir birleşik mücadele nüvesi, yakın bir zaman sonra kıdem tazminatının gaspı ve enerji özelleştirmeleri gibi saldırıların gündeme geleceği koşullarda sınıfın çok daha geniş kesimlerinin birleşik mücadeleye çekilmesini önemli ölçüde kolaylaştıracak, dolayısıyla birleşik mücadelenin hızla sınıfın en geniş kesimlerini kapsamasının önü açılacaktır.

O halde sınıf devrimcileri ve tüm devrimci, ilerici güçler, öncü işçi ve emekçiler, önümüzdeki günlerde düzeyi yükseleceği görülen SSGSS karşıtı mücadele ile TEKEL’deki özeleştirme karşıtı mücadeleyi aynı bütünün birer parçası olarak görmeli, tüm çaba ve enerjilerini mücadeleyi yükseltmek ve ona birleşik bir karakter kazandırmak için harcamalıdır.