14 Mart 2008 Sayı: SİKB 2008/11

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharı örgütleyelim!
  Amerikancı cepheye karşı emekçilerin devrimci baharı için!
Talabani’nin Türkiye ziyareti üzerine
ÇÜ’de şoven gericilere karşı yürüyüş...
Gazi katliamı ve direnişi anıldı...
12 Mart Gazi, 16 Mart Halepçe ve Beyazıt Meydanı....
  Emekçi Kadın Kurultayı’na sunulan tebliğlerden...
  Burjuvazinin 8 Mart üzerine hesapları...
  Makina kırıcılardan insan kıyıcalara...
Yüksel Akkaya
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Yapı-Yol Sen üyeleri Türkiye genelinde iş yavaşlatma ve iş bırakma gerçekleştirdiler...
  Gençlik hareketinden...
  Emperyalist zorbalar ile gerici güçlerin riyakarlığı…
  Birleşmiş Milletler taşeronluğa devam ediyor…
  Bush işkenceyi yasaklayan yasa tasarısını veto etti!
  MİB-DER: Sınıf mücadelesinde yeni bir mevzi!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Birleşmiş Milletler taşeronluğa devam ediyor…

Emperyalist haydutlardan İran’a üçüncü yaptırım paketi!

İran’a karşı yeni yaptırımlar içeren üçüncü karar tasarısını ABD emperyalizminin isteklerine uygun şekilde hazırlayan İngiltere-Fransa ikilisi, kirli planın kabulü için oylamayı bir süre ertelemişlerdi. Geçen hafta tasarının onaylanmasıyla, ABD ile birlikte iki emperyalist devlet emellerine ulaşmış oldular.

Daha önce gündeme getirilen iki yaptırım paketi, Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesinin tamamının desteğini almıştı. Yaptırım paketlerinden hoşlanmadığı gözlenen Rusya-Çin ikilisi ise belli ki, ABD ile yaptıkları kirli pazarlıklar neticesinde tasarıları veto etmekten geri durmuşlardı. Gerçi önceki paketlerin İran’ı çok zorladığı söylenemez. Ancak üçüncü paketin de onaylanması, emperyalist güç odaklarının çıkarları çatışsa da, halklara karşı saldırganlık söz konusu olduğunda anlaşma zemini bulabildiklerini gösterdi.

Her yaptırım paketinin öncekinden daha ağır olması, dahası emperyalist güç odaklarının bu paketlerin uygulanması konusunda zoraki de olsa uyumlu hareket etmeleri, yakın gelecekte İran’ı daha da sıkıştıracak adımların atılması olasılığını güçlendiriyor. Yeni yaptırımlarda bazı İranlı şirket ve yöneticilere seyahat yasağı ve mali kısıtlamalar getirilirken, diğer devletlerden de İran’la ticaret yapan şirketlere ihracat kredisi ya da başka olanaklar sunmamaları isteniyor.

Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi olan ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya’nın yanısıra Almanya tarafından da desteklenen karar tasarısıyla ilgili geçici üyelerin çekinceleri vardı. Libya, Güney Afrika, Endonezya, Vietnam dörtlüsünden oluşan bu ülkeler, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndan (UAEK) gelen son raporların, ülkenin örgütle iş birliği yaptığını gösterdiğine dikkat çekiyor, böyle bir dönemde İran’ı cezalandırmanın yanlış mesaj göndereceğini savunuyordu. Buna rağmen oylamada, çekimser kalan Endonezya dışındaki diğer 14 üye kabul yönünde oy kullandı. Belli ki, çekinceleri olan devletler ya tehdit ya da rüşvetle dize getirilmiştir.

Nükleer programının barışçıl amaçlı olduğunu söyleyen İran yönetimi ise yaptırımlara rağmen bu programı geliştirmenin hakları olduğunu savunuyor. Üçüncü yaptırım paketiyle ilgili konuşan İran’ın nükleer programının yetkililerinden Muhammed Seydi, yeni yaptırımların yasadışı olacağını dile getirerek, İran’ın yoluna devam edeceği mesajını verdi.

Kendileri birer nükleer silah deposu olan emperyalist güç odaklarının, “nükleer silah geliştirebilir” gerekçesiyle İran’a yaptırım paketleriyle saldırmaları çifte standartta sınır tanımadıklarının kanıtıdır. Dahası emperyalist güçler, Ortadoğu’nun göbeğinde 40 yıldır nükleer silah depolayan siyonist İsrail’in, bölge halklarının geleceğini tehdit eden bu vahim uğraşılarına da destek vererek ikiyüzlülüğü olağan politika haline getirmişlerdir.

Hem Ortadoğu’nun hem dünyanın nükleer silahlardan arındırılması uğruna mücadele kuşkusuz ki özel bir önem taşımaktadır. Ortadoğu sözkonusu olduğunda, bu yönde atılacak ilk adım İsrail, Pakistan ve Türkiye’deki nükleer silah ve atom bombalarının temizlenmesini talep etmek olmalıdır. Bunun yanısıra yine nükleer başlıklı füzelerle donanmış olan ABD ordusunun bölge ülkelerindeki askeri üsleriyle savaş filolarının bölgede sökülüp atılması da öncelikli talep olmalıdır. Bu yönde somut adımlar atılmadığı sürece, yalnız İran’ın değil diğer gerici rejimlerin de nükleer silah peşinde koşmaları engellenemez. Nitekim Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan gibi Amerikancı rejimlerin bu yöndeki girişimlerinin devam ettiği bilinmektedir.

Gelinen aşmada nükleer silah karşıtı mücadelenin hayati bir önem taşıdığı tartışmasızdır. Ancak somut kazanımların yaratılabilmesi, yani dünyanın nükleer silahlardan arındırılması için uygun zeminin hazırlanabilmesi için, bu mücadelenin emperyalist-kapitalist düzeni cepheden hedef alan bir programla yürütülmesi gerekmektedir. Zira, bir şiddet ve yıkım düzeni olan kapitalizmi tarihin çöplüğüne gömmeyi amaçlayan bir mücadele olmadığı sürece nükleer silahtan arınmış bir dünya özlemi düş olmanın ötesine geçemeyecektir.