25 Nisan 2008 Sayı: SİKB 2008/17

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci 1 Mayıs seferberliği!
   1 Mayıs’ta Taksim seferberliği!
Taksim’e çıkılacak, 1 Mayıs kazanılacak!
Kıyamet dedikleri ha koptu ha kopacak!
İhaneti parçalayarak mücadeleyi yükseltelim!
Grev ve direnişlerle 1 Mayıs 2008’e!..
  Büyükçekmece 2. İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  Adana Sanayi İşçileri Kurultayı başarıyla gerçekleşti!
  KESK’i ve bağlı sendikaları niçin yıkmalıyız? Yüksel Akkaya
  İşçi ve emekçi hareketinden....
  Yasaklara ve tehditlere karşı devrimci sınıf kararlılığıyla
1 Mayıs'ta Taksim'e!
  1 Mayıs faaliyetlerinden...
  Birleşik, Kitlesel ve Devrimci bir Genç-Sen için Mücadele Platformu 2. Toplantısı:
  Savaş makinesi tetikçilerini de öğütüyor…
  Filistin halkı direnmekte kararlı!
  Hatice Yürekli yoldaş anısına...
  Sınıfı her yandan kuşatmak için…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Başbakan 1 Mayıs taleplerine yönelik kinini kustu...

1 Mayıs’ta alanlara, 1 Mayıs’ta Taksim’e!

Recep Tayip Erdoğan, 1 Mayıs’ın tatil günü ilan edilmesiyle ilgili olarak görüşlerini açıkladı. Yaptığı açıklamada şunları söyledi: “1 Mayıs’ın tatil edilmemesiyle ilgili bizi eleştiriyorlar. Türkiye bir tatil ülkesi. Çalışma süresi yılda 200 gün civarında. Bir taraftan emeğin karşılığını verin diyeceksiniz diğer yandan gönül beylikte diyeceksiniz, olmaz. Biz hesapladık, bir günlük tatilin Türkiye’ye maliyeti 2 katrilyon (2 milyar YTL). Biz bunu enine boyuna tartıştık.”

Erdoğan bu açıklamasıyla bir kez daha işçi ve emekçi düşmanı yüzünü gösterdi. İşçi ve emekçilerin birlik, mücadele, dayanışma günü olan 1 Mayıs konusunda hazımsızlığını ortaya koydu.

Türkiye gerçekten tatil ülkesi mi?

Türkiye’de dini bayramlar da içinde olmak üzere, işçi ve emekçiler yılda ortalama 15 gün tatil yapıyor. Avrupa’da, işçi ve emekçilerin en az tatil yaptığı ve en fazla çalıştığı ülke sıralamasında Türkiye birinci sırada yer alıyor.

Fransa’daki tatil günü sayısı Türkiye’deki tatil gün sayısı birbirine neredeyse eşit bir düzeyde bulunuyor. Ancak işçi ve emekçilerin iki ülkedeki çalışma süreleri karşılaştırıldığında, arada koca bir mesafe olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye de resmi haftalık çalışma süresi 45 saat iken, Fransa da sadece 35 saattir. Kısacası Türkiye işçi sınıfı, Fransız işçi sınıfından 520 saat, bir diğer ifade ile 22 gün daha fazla çalışıyor.

Sermaye düzeni işçi sınıfını kölece uzun süreli çalışma koşullarına mahkum eden bir anlayışla tüm yasaları tahkim etmiştir. Öte yandan, çoğu işletmede bırakalım 45 saatlik yasal çalışma haftasını, birçok işletmede 60 saati aşabilen çalışma haftası süreleri fiilen uygulanmaktadır. Uzun süreli işçi çalıştırmada tüm kapitalist işletmeler tam bir anlayış birliği içinde bulunmaktadır. Bu tablo tüm açıklığıyla ortadayken, 18. yüzyıl Avrupası’nın kölece çalışma koşullarına mahkum edilmiş milyonlarca işçi gerçeğini karartarak, işçileri, “gönül beylikte” ifadesiyle suçlamak tam bir utanmazlık örneğidir.

Sermaye hükümetinin başı 1 Mayıs’ın düşmanıdır!

Başbakan 1 Mayıs’ın kutlanmasına karşı değilmiş! Bir yandan “Biz 1 Mayıs’ın kutlanmasına, eğlenmenize varız, karşı değiliz” diyeceksin, öte yandan 1 Mayıs’ın tatil olması talebine demagojik söylemlerle, yalan ve çarpıtmalarla yanıt vereceksin. “1 Mayıs’ın tatil olmadığı koşullarda, işçi ve emekçiler Perşembe günü 1 Mayıs birlik, mücadele, dayanışma gününü diledikleri gibi nasıl kutlayacaklar?” sorularını geçiştiren, sermayenin imamı Recep Tayip Erdoğan’ın ta kendisidir.

1 Mayıs dünyanın 166 ülkesinde, Avrupa’nın ise tüm ülkelerinde resmi tatil günüdür. Elbette tüm bu gerçekleri Recep Tayyip Erdoğan da bilmektedir. Onu böyle konuşturan, demagoji yapmaya iten, hizmetinde olduğu burjuva sınıfının tercihinin sözcüsü olmasıdır. Zira onun varlık nedeni sermayenin korunması, elde edeceği artı değerin daha da artması, başta işçi sınıfı olmak üzere emekçilerin hak ve özgürlüklerinin yok edilmesidir. Bu noktada elde edeceği başarı, onun sermaye adına yönetmesini güvenceye alacak biricik yoldur. 1 Mayıs’ın resmi tatil günü ilan edilmesi sermayeyi rahatsız eden, zarara sokan sonuçlar yaratacağından, Recep Tayip Erdoğan laf cambazlığı yaparak, gerçeği karartmaya çalışmaktadır.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Taksim korkusu...

“Taksim yerine, Kazlıçeşme var, Çağlayan Meydanı var, illa Taksim dediğiniz zaman, mülki idare ‘istediğimiz yerde yaparız’ anlayışına göz yummaz.” Recep Tayyip Erdoğan, Taksim dışındaki bütün meydanları işçi ve emekçilere açma isteğini dile getiriyor. Taksim meydanını işçi ve emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a kapatan faşist sermaye devleti, Taksim alanını polis haftası etkinliklerine, pop sanatçılarının konserlerine açmakta hiçbir sorun görmüyor.

Bu korkunun gerisinde, 1977 yılında yan yana gelen 500 bin işçi ve emekçinin 1 Mayıs’ı kutlama konusunda gösterdiği kararlılık yatmaktadır. ‘77 yılında Taksim’e yürüyen işçi ve emekçi seli sermayenin ve devletinin katliamcı kimliğini ortaya çıkarmış, yüreğine büyük bir korku salmıştır. Bu nedenle Taksim Meydanı kontrgerilla devleti tarafından kan gölüne çevrilmiştir. Gerçekleştirilen katliamda 36 kişi hayatını kaybetmiştir.

Recep Tayyip Erdoğan açıklamasının devamında, “1 Mayıs’ta marjinal grupların şiddet gösterisi ve provokasyonlarına fırsat vermeyelim. Barış içinde bugünü kutlayalım. Sendika yöneticilerini sorumluluk almaya çağırıyorum. Bu bir inat meselesi olmamalı.” diyor.

Taksim talebi sadece devrimcilerin değil, Türk-İş’in de içinde yeraldığı birçok örgütün ortak talebi olarak gündeme geldi. Türk-İş gibi sendika ağalarının merkezi olan bir örgüte bile Taksim dedirten güç, Taksim konusunda duyarlılığını ortaya koyan işçi ve emekçilerdir. Tabii ki Taksim talebinin kitleselleşmesinde, devrimcilerin 2007 1 Mayısı’nda İstanbul’da ortaya koyduğu ortak tutum ve irade birliği önemli bir rol oynamış, bugünkü gelişmeye zemin oluşturmuştur.

Sermaye hükümetinin asıl korkusu da burada yatmaktadır. İşçi sınıfının devrimcileşmesine hizmet edecek bir 1 Mayıs sermayenin faşist devletinin temel korkusudur.

1 Mayıs’ın tatil olması ve Taksim alanı konusunda yapılan açıklamalar, sermayenin faşist devletinin emek düşmanı tutumunun ifadesidir. Özelde İstanbul Valiliği’nin ve genelde sermaye devletinin tutumuna karşı; “1 Mayıs tatil günü ilan edilsin!, Taksim 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilere açılsın!” talepleri doğrultusunda süreci örme görevi önümüzde duruyor.

Türkiye işçi sınıfı, canı pahasına kazandığı 1 Mayıs’a bu yıl da sahip çıkacaktır. Tıpkı geçen yıl olduğu gibi Taksim’e yine çıkılacaktır. Sermayenin sözcülerinin tehditleri, ne komünistlerin ve devrimcilerin, ne de işçi ve emekçilerin ileri kesimlerinin Taksim kararlılığını ve inadını kırabilecektir.

Sermayenin sözcülerinin korkularını büyütmek için görev başına!


Adana’da 1 Mayıs hazırlık toplantıları...

Geçtiğimiz haftalarda KESK Adana Şubeler Platformu tarafından yapılan çağrı üzerine yaklaşık 40 kurum temsilcisinin katıldığı bir toplantı gerçekleştirilmişti. Adana Emek Platformu bileşenleri, 1 Mayıs üzerinden kararlaştırdıkları önerileri toplantıda tartışmaya açmıştı. İlerici ve devrimci güçler de “Birleşik, kitlesel, devrimci 1 Mayıs için…” başlıklı bir deklarasyonu toplantıya sunarak, çeşitli önerileri tartışmaya açmışlardı. Önerilerin bir kısmı uzun tartışmalardan sonra kabul edilmişti. Deklarasyona imza atmayan güçlerle de çeşitli öneriler üzerinde ortaklaşılmıştı. Toplantıda İşçi Partisi’nin mitinge alınmaması gibi birçok karar alınmıştı. Ancak miting güzergahı ve Tertip Komitesi’nde sendikalar dışında kalan kurumların da yeralması talebi tartışmalara yol açmış ve bu nedenle toplantı ertelenmişti.

Toplantılara DTP de katılarak, geçmiş 1 Mayıslar’a dair tutumları konusunda özeleştiri verdiklerini ve 2008 1 Mayısı’nı serhıldan havasında kutlamak amacında olduklarını açıklamışlardı. Tabanlarına sınıfsal bilinç verme ve Türkiye işçi-emekçi hareketiyle birleşme çabasını güttüklerini vurgulamış ve mitinge 10 bin kişilik bir katılım hedeflediklerini belirtmişlerdi. Tertip komitesinde yer almak dahil birçok talepte bulunmuşlardı.

İkinci toplantı mitingin güzergahı ve tertip komitesinin genişletilmesi gündemleriyle gerçekleştirildi. Sendikalar, tertip komitesinin genişletilemeyeceğini, ancak DTP’nin kitlesel bir katılım gerçekleştireceği için tertip komitesinde temsil edilmesi gerektiğini söylediler. Devrimci ve ilerici güçler de bu konuda ısrarcı olduklarını vurgulayan konuşmalar yaptılar.

Haber-Sen üzerinden yapılan tartışmalar üzerine toplantı gerildi. Yürütülen sert tartışmaların ardından KESK toplantıyı terketti. Bunun üzerine toplantı ertelendi.

Üçüncü toplantı öncesinde İP çetesinin 1 Mayıs mitingi için başvuruda bulunduğu öğrenildi. Bunun üzerine Türk İş, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den oluşan tertip komitesi, Mimar Sinan’dan Uğur Mumcu Meydanı’na olan alan için başvuruda bulundu.

Üçüncü toplantıda daha çok pratik sorunlar tartışıldı. Yapılan tartışmalardan sonra Alınteri, BDSP, ÇHKM, DHP, ESP, Partizan ve DTP mitingte “Yaşasın 1 Mayıs/Biji yek gulan!” ortak pankartının arkasında kendi kortejleriyle yer alacaklarını ve sendikalar arkasında yürüyeceklerini açıkladılar.

Miting, İP çetesinin başvurusunu çekmesi halinde, 1 Mayıs günü saat 16.00’da Mimar Sinan Açıkhava Tiyatrosu önünden başlayarak Uğur Mumcu Meydanı’nda bitirilecek şekilde planlandı.

Kızıl Bayrak / Adana