30 Mayıs 2008 Sayı: SİKB 2008/22

  Kızıl Bayrak'tan
  Sınıfın hareketliliğinde yoğunlaşma
ve sertleşme eğilimi
   İnkar ve imha çizgisinin izleyicileri “çözüm” gücü olamaz!
Gerici iç çatışma yeni boyutlar kazanıyor!
SSGSS, istihdam paketi, kıdem tazminatı, işgüvencesinin gaspı, sendikalar yasası…
Sermayenin saldırıları artıyor…
1 Haziran mitingi üzerine U. Taner
Tersane işçileri bu cehennemi kabul etmeyecek!
  Komünist kamu emekçilerine çağrı:
Parti’yi kamu emekçileri içinde güçlendirmek için ileri!
  İşçi ve emekçi hareketinden..
  Birleşik, kitlesel, devrimci bir gençlik hareketi hedefiyle mücadeleye!
  ODTÜ’de boykot yayılıyor!
  Kapitalizm öldürüyor!
  Dünyadan...
  Mayıs şehitleri anmalarından...
  Sincan Kadın Hapishanesi’nden mektup...
  Bir utanç belgesi: “Türkiye’de Kürt sorununa barışçıl çözüm çağrısı” M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi ve emekçi hareketinden..

Ertelenemez bir grev!

Lastik sektöründe 4 bini aşkın lastik işçisini kapsayan toplusözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık devam ediyor. DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikası’nda örgütlü Türk Pirelli, Brisa, Goodyear İzmit ve Adapazarı fabrikalarında çalışan 4 bini aşkın Lastik-İş üyesi adına yürütülen görüşmelerde greve doğru gidiliyor.

8 Mayıs’ta TİS görüşmelerinin sürdüğü fabrikalara grev kararının asılmasının ardından 31 Mayıs görüşmelerin son günü olarak belirlendi. Lastik işçileri 31 Mayıs tarihine kadar anlaşma sağlanamaması halinde grev uygulamasını başlatacak.

Lastik-İş Sendikası, toplam 59 maddeden oluşan TİS taslağında 20 maddede uyuşmazlığını sürdürüyor. Ücretlere %12 zam, sosyal yardımda da yüzde 17-50 arası zam talep eden sendikayla lastik patronları arasındaki uyuşmazlık sürüyor.

Geçtiğimiz dönem Hükümet ve Bakanlar Kurulu kararlarıyla lastik sektöründeki grevler ertelenmişti. Hükümetin grev erteleme yetkisi 1980’den önce de var olmasına rağmen önceki yasada hükümete sadece grevi erteleme yetkisi verilmişti ve bu sürenin bitiminde greve kaldığı yerden devam edilebiliyordu. 1982 Anayasası hükümete greve neden olan toplusözleşme uyuşmazlığını Yüksek Hakem Kurulu’na götürme yetkisi de tanımıştır. Yüksek Hakem Kurulu’nun vereceği karar toplusözleşme hükmünde sayılmaktadır. Bunun anlamı, işçilerin zaten güdük olan toplusözleşme yapma ve greve gitme hakkının tümüyle gaspedilmesidir.

Süreklileşen grev yasaklamalarının bir diğer amacı ise işçi sınıfının elinden birer tarihsel kazanım olan toplusözleşme ve grev hakkının alınması, bununla da bağlantılı olarak zaten bir hayli daralmış bulunan sendikal örgütlülüğünün dağıtılmasıdır. Lastik işçisi grev erteleme kararlarına, hükümetin tehditlerine boyun eğmemeli, grev hakkını talepleri kabul edilinceye kadar kullanmalıdır.


Burulaş’ta işten atma saldırısı...

Burulaş’ın belediye otobüslerinde çalışan 182 otobüs işçisi Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası’nda (TÜMTİS) örgütlendikleri için işten çıkarılmak isteniyor. Saldırıya karşı 26 Mayıs günü Orhangazi Gezi Parkı’nda TÜMTİS Sendikası tarafından bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Basın açıklamasından önce kısa bir konuşma yapan TÜMTİS Bursa Şube Başkanı Ahmet Güllü, işçilerin 13 saate varan ağır çalışma koşullarına karşı sendikaya üye olduklarını ve bu süreçten sonra sermayenin saldırılarıyla karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Ayrıca maden ocaklarında, tersanelerde, Bursa Özay Tekstil’de işçilerin can verdiklerini, Davutpaşa’da yaşanan patlamada ölen işçilerin örgütsüzlüklerinden dolayı yaşamlarını yitirdiklerini söyledi.

Ardından basın açıklamasını TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz okudu.

KESK Bursa Şubeler Platformu, DİSK Bölge Temsilciliği, Türk-İş Bölge Temsilciliği’nin destek verdiği eyleme yaklaşık 120 işçi katıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa


BES: “6 Haziran’da Ankara’dayız!”

Büro Emekçileri Sendikası (BES) İstanbul Şubeleri “Eşit işe eşit ücret!” talebiyle 6 Haziran tarihinde Ankara’da yapacakları eyleme ilişkin 28 Mayıs’ta İstanbul Defterdarlığı önünde bir eylem gerçekleştirdiler.

Yaklaşık 100 büro emekçisinin katıldığı eylemde basın açıklamasını BES adına İstanbul 2 Nolu Şube Başkanı Nevin Kaplan okudu. Büro işkolunda bulunan 42 kurum ve kuruluşta çalışan kamu emekçilerinin her geçen gün daha da yoksullaştığını ifade etti.

Açıklama şu sözlerle bitirildi: “Büro emekçilerinin sorun ve taleplerini en genel anlamda kamuoyuyla paylaşmak, SSGSS yasasının ve İstihdam Paketinin geri çekilmesini talep etmek, çalışma barışını bozan ücret farklılıklarına hayır demek, kamunun yeniden yapılandırılması adı altında kazanılmış haklarımıza yönelen saldırılara, performans yönetimine, toplam kalite uygulamalarına, esnek çalışma ve esnek istihdama dur demek, iş güvencemize ve grevli-toplu sözleşmeli sendikal haklarımıza sahip çıkmak ve evrensel bir hak olan eşit işe eşit ücret talebimizi yükseltmek için işkolmuzda bulunan toplam 42 kurum ve kuruluşta çalışan büro emekçileri olarak ortak taleplerimizi sahiplenmek ve en temel haklarımıza sahip çıkmak için 6 Haziran 2008 Cuma günü Maliye Bakanlığı önünde olacağız. Tüm büro emekçilerini, emek ve demokrasi güçlerini 6 Haziran’da yapacağımız eyleme katılmaya davet ediyoruz.”

Eylemde 1 Haziran mitingine de çağrı yapıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


DESA önünde eylem!

T. Deri-İş Sendikası, Düzce Organize Sanayi’nde patron-jandarma baskısına karşı direnişte olan Desa işçilerinin sendikalı olarak işe iade edilmesi ve işçilerin üzerindeki tüm baskıların kalkması talebiyle 22 Mayıs günü Desa fabrikasının önünde geniş katılımlı bir basın açıklaması yaptı.

Açıklamada Desa yöneticilerinin fabrikaya noter getirerek işçileri sendikadan istifaya zorladığı, istifa etmeyen işçilerin de atıldığı bilgisi verildi. DESA işçileriyle eş zamanlı olarak Teksif Sendikası’nda örgütlenen Venüs işçilerinin de işten atıldığı belirtildi.

Fabrika önünde DESA işçileriyle birlikte gerçekleştirilen basın açıklamasına Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel, Teksif Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Metin Kır, Basın-İş Sendikası Genel Başkanı Yakup Akkaya ve yönetim kurulu üyeleri, Düzce Emek Platformu, Deri-İş Sendikası Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve Deri-İş Sendikası Tuzla Şubesi, CHP Düzce İl Başkanı, ÖDP İl Başkanı, İşçi Partisi İl Başkanı ve DSP İl yöneticileri de katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Şişecam grevi 3 Haziran’da!

9 Mayıs tarihinde Şişecam’a ait Paşabahçe Cam, Trakya Cam, Anadolu Cam ve Cam Elyaf şirketlerine bağlı 11 fabrika için grev kararı alan Kristal-İş Sendikası, grev uygulama tarihini 3 Haziran 2008 olarak belirledi. Grev kararı 22 Mayıs günü Cam İşverenleri Sendikası’na tebliğ edildi.

Kristal İş Sendikası ile Cam İşverenleri Sendikası arasında 10 Ocak 2008 tarihinde başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde ücret ve sosyal haklar, işe giriş ücreti ve iyileştirme maddeleri ile toplu işçi çıkarma, ihbar, ikramiye ve geçici iş göremezlik ödeneği gibi idari maddelerde anlaşma sağlanamadı. Kristal İş Sendikası grev kararının alındığı 9 Mayıs tarihinden bu yana Cam İşverenleri Sendikası’nın hiçbir adım atmadığını, müzakerelerden uzak durduğunu ifade ediyor.

Grev kararı Şişecam grubuna ait beş bin cam işçisini kapsıyor.


Eczacıbaşı greve zorluyor!

Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunan E-Kart Elektronik Kart Sistemleri A.Ş’de örgütlenen Basın-İş Sendikası İstanbul Şubesi, toplusözleşme sürecinde yaşanan tıkanma sonucunda greve gitmeye hazırlanıyor. E-Kart işçileri 27 Mayıs’ta Basın-İş Sendikası’nın üyesi olduğu UNI Sendikası’nın yöneticileriyle beraber Eczacıbaşı Holding önünde eylemdeydiler.

Levent’teki Eczacıbaşı Holding önünde gerçekleştirilen açıklamada UNI yöneticileri ve Basın iş üyeleri Eczacıbaşı Holding’e UNI’nin hazırlamış olduğu mektubu iletmek istediler.

Türk-İş’e bağlı Basın-İş Sendikası Genel Başkanı Yakup Akkaya, UNI Genel Sekreteri Philip Jennings, UNI Avrupa/ ver.di Başkanı Frank Bsirske, UNI Avrupa Genel Sekreteri Bernadette Tech Segol, UNI Grafik Başkanı Michel Müller, UNI Avrupa Grafik Başkanı Simon Dubbins, UNI’nin İspanya, Fransa ve İngiltere temsilcileri de Eczacıbaşı önünde yer aldılar.

UNI yöneticilerinin imzasını taşıyan, Eczacıbaşı Holding CEO’su Dr. Erdal Karamercan’a verilmek üzere hazırlanan mektup görevliler tarafından alınmadı.

Eczacıbaşı Holding önünde konuşan Basın-İş Sendikası Genel Başkanı Yakup Akkaya, Eczacıbaşı’nın imzacısı olduğu “Küresel İlkeler Sözleşmesi”nin göstermelik olduğunu ifade etti.

Buradan Kanyon İş Merkezi önüne giden Basın-İş üyeleri ve destek veren sendika yöneticileri açıklamayı sonlandırdılar. Basın-İş Sendikası Genel Başkanı’nın da içinde bulunduğu bir grup yönetici Eczacıbaşı CEO’su Dr. Erdal Karamercan’la görüşmek üzere içeri girdiler.

17 Ağustos 2006 tarihinde çoğunluk tespiti için başvurulan E-Kart’ta 30 Ağustos 2006 tarihinde iki Basın-İş üyesi işten çıkarıldı. İşçiler ve Basın-İş, sendikal örgütlenme haklarına dönük baskılara karşı uluslararası kampanya başlattı. Dünyanın dört bir yanında 100’ü aşkın sendika tarafından E-Kart protesto edildi. 2007 yılı sonu itibariyle Basın-İş Sendikası üyelerinin açtığı işe iade davası kazanımla sonuçlandı.

Son olarak E-Kart’ta Basın-İş Sendikası’nın toplu sözleşme yetkisi 5 Şubat ‘08 tarihinde geldi. Yetkinin gelmesiyle beraber imzalanması gereken toplusözleşme süreci Eczacıbaşı’nın sendikayı tanımaması nedeniyle tıkandı. 2 Mayıs günü sendika, noter kanalı ile E-Kart işyerinden grev kararını astı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Hekimler tam güne karşı!

Sağlık Bakanlığı’nın sağlık personeline tam gün çalışmayı getiren kanun değişikliğine karşı çıkan hekimler 27 Mayıs’ta gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile eğitim amaçlı kurulan Tıp Fakülteleri’nin hizmet veren konumuna getirilmesine karşı çıktılar.

Basın açıklamasında konuşan İTO Başkanı Aktan, yasa ile eğitim amaçlı olarak kurulan Tıp Fakültelerinin hizmet veren konumuna dönüştürüleceğini ifade etti.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İdari ve Mali İşler Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ceyhun Oral ise, tasarının yabancı doktor çalıştırma ve diploma geçerliliği konusundaki yetkiyi YÖK’ten Sağlık Bakanlığı’na devredeceğini belirtti, tıp fakültelerinin eğitiminin ve kalitesinin düşeceğini söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Fazla mesai genelgesi iptal edildi

İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, 31 Ekim 2005’te yayınladığı genelge ile sözleşmeli personele fazla mesai ücreti ödenmeyeceğini duyurmuştu. Tepkiyle karşılanan bu “Sözleşmeli Personel İstihdamı” genelgesine karşı Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm-Bel Sen) dava açmıştı.

Danıştay 11. dairesi konuyu görüşmesinin ardından genelgenin anayasa ile çeliştiğine hükmederek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Danıştay’ın kararında anayasada yeralan “zorla çalıştırma yasağına” gönderme yapılarak, anayasanın 18. maddesindeki “hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağı” ve 55. maddesindeki “ücretin emeğin karşılığı olduğu” ibareleri öne sürüldü.

Kararla beraber sözleşmeli personelin mesai hakkı tanınmış ve ilgili genelge hükümsüz kılınmış oldu.


Eğitim Sen’den ek ders ücreti eylemleri...

Eğitim-Sen’e üye eğitim emekçileri, 23 Mayıs günü yaptıkları basın açıklamaları ile ek ders ücretlerinin gaspedilmesini protesto ettiler.

İstanbul: Eğitim-Sen İstanbul Şubeleri 23 Mayıs günü İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile ek ders ücretlerinin gaspına karşı basın açıklaması gerçekleştirdiler. Bakanlar Kurulu’nun yeni kararı ile sevk alan eğitim emekçilerinin ek ders ücretlerini gasp eden düzenlemeye karşı eylem yapan Eğitim-Sen üyeleri, yapılan değişiklikle beraber sevk alan sınıf öğretmenlerinin sevk aldıkları günün ek ders ücretiyle beraber 7 saatlik ek ders ücreti kesilmeye başlanmasına tepki gösterdiler.

İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yapılan basın açıklamasında, 25 Nisan 2007 tarihinde gerçekleştirilen iş bırakma eyleminin sonrasında bakanlığın bu konuda geri adım attığı belirtilerek, bakanlar kurulunun bir kez daha geri aldığı kararları hayata geçirmek istemesine tepki gösterildi.

Sivas: Eğitim-Sen Sivas Şubesi, ek ders ücretlerinin yeniden gaspedilmesine karşı 23 Mayıs günü bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasına 40 kişi katıldı.

Yapılan açıklamada şunlar söylendi: “Sendikamız bu açık hak gaspını kabul etmeyerek hem yargı yoluna başvurdu, hem de örgütlü tepkisini göstererek 25 Nisan 2007 tarihinde iş bırakma eylemi gerçekleştirdi. İş bırakma eylemimizle sevk alınan bir gün ders saati kadar ek ders ücreti kesintisine son verilmesini, eskiden olduğu gibi sevk alınan gün kaç ek ders varsa onunla sınırlı kesinti yapılmasını talep ettik.”

Kayseri : 23 Mayıs günü Sivas Caddesi üzerinde bulunan Eğitim-Sen Kayseri Şubesi önünde ek ders saatlerinde yapılan değişiklik bir basın açıklamasıyla protesto edildi.

Eylemde konuşan Eğitim-Sen Kayseri Şube Başkanı Sedat Ünsal, Bakanlar Kurulu’nun yeni kararı ile sevk alan eğitim emekçilerinin ek ders ücretlerini gasp eden düzenlemeye geri dönülmesine işaret ederek, kazanılmış hakların gaspında sınır tanımazlığa dikkat çekti.

BDSP’nin de destek verdiği eyleme yaklaşık 30 kişi katıldı.


TGS’den SSGSS konferansı

Türkiye Gazeteciler Sendikası 5 Haziran 2008’de “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’na Genel Bakış” başlıklı bir konferans düzenliyor. Konferans yasanın “neler getirip neler götürdüğünün” tartışılması için Türk-İş Sosyal Güvenlik Uzmanı Celal Tozan’ın katılımıyla gerçekleşecek. Konferans, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda 5 Haziran 2008 günü saat 18.00’de başlayacak.




-------------------

Bu ülkede her şey suç!


Bu ülkede hakkını arayan her zaman suçlu olarak görülmüştür. Sendika istersin suç, sigorta istersin suç, iyi bir ücret istersin yine suç!

Ben de yakın zamanda bu suçu işleyen işçilerden biriyim. Çalıştığım fabrikada işçi arkadaşlarımın hakkını savunduğum için suçlu ilan edildim ve işten atıldım. Alacaklarım da ödenmedi. Ben de alacaklarım için Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne ve sigorta primim gerçek maaştan yatmadığı için SSK Bölge Müdürlüğü’ne şikâyet dilekçesi verdim. İşten atıldıktan sonra da hakkımı aramam eski patronu çok rahatsız etmiş olmalı ki, o da beni sıkıştırmak için benzer yöntemler deniyor!

1950’li yıllarda Amerika’da McCarthy döneminde birinin başına bir iş açmak istiyorsanız, birini sevmiyorsanız, birinin zarar görmesini istiyorsanız onun “komünist” olduğunu söylemeniz yeterliydi. Hemen gözaltına alınır, sorgulanır ve cezalandırılırdı. Türkiye’de de şimdi benzer bir yasa var. 301. madde!

Asker, polis, adli yargı organlarını vb. kötüleyen, Kürt sorunu ve operasyonlarla ilgili sosyalist, “ulusalcı” veya tarafsız yorumlar yapan, devrimcilerin mezarlarını ziyaret eden, devrim davasının sloganlarını haykıran herkes 301. maddeye aykırılıktan soruşturmaya tabi tutuluyor ve bazıları da tutuklanıyor.

Benzer bir olayı da ben yaşadım. İşten atılmadan önce TSK’nın sınır ötesi operasyonlarını eleştirdiğim için patron, 301. maddeye dayanarak benim hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. Kendisine yakın adamları ve akrabalarını da şahit olarak göstermiş. Nereden nereye! İş meselesinden siyasi konulara! Patronların ufku geniş! Ama bizim patronunki tam bir komedi! Madem öyleydi de, çalışırken neden gelip böyle bir suç duyurusunda bulunmadı. Üstelik bozacının şahidi de şıracı!

Benim işyerindeki konuşmalarımda işçi arkadaşlarıma söylediğim özetle işçilerin birlik, halkların kardeş olması gerektiğiydi. Yani hangi dilden veya inançtan olursak olalım emeğiyle geçinen bütün insanların birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde yaşaması gerektiğini savunmaktı benim yaptığım. Bu ülkedeki tüm uluslardan işçi ve emekçileri, özellikle Kürt ve Türk işçi ve emekçileri hiçbir zaman birbirlerine düşmanlık beslememelidir. Çünkü fabrikalarda düşük ücretlere ve ağır çalışma koşullarına hep birlikte katlanıyoruz. Yaşamın tüm yoksulluk ve sefaletini birlikte çekiyoruz. Yani biz tüm uluslardan işçiler yoksulluğumuzla bile kardeşiz. Ve şunu sakın unutmayalım: Kürt halkına dönük saldırılar var. Ortada bir savaş hali var. Ve bu savaş biz Kürt-Türk tüm işçilerin ücretlerinden kesilen vergilerle alınan silah, mermi top, uçak ve helikopterlerle sürüyor. Bu savaşın işçilere hiçbir faydası yoktur, olamaz. Bizim paramızla böyle bir savaşın sürmesine karşı çıkalım, sosyal, ekonomik, temel hak ve özgürlüklerimiz için birleşelim, örgütlenelim, mücadele edelim. Ben çalıştığım her işyerinde bu düşüncelerimi savunmaya devam edeceğim!

Bir işçi / İzmir






-------------------

Tuzla, Dilovası ve Düzce’deki grev ve direnişlerle dayanışma...

“Daha fazla mücadele,

daha fazla kazanım!”



Türk-İş’e bağlı ilerici sendikaların oluşturduğu Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu, durgun bir seyir izleyen 1 Mayıs sonrasında çalışmalarına tekrar hız verdi. Türk-İş’e bağlı 15 sendika şubesinin biraraya geldiği platform, 28 Mayıs günü Tuzla, Dilovası ve Düzce’de devam eden grev ve direnişleri ziyaret etti.

Deri-İş Sendikası Tuzla Şube yöneticileri, Haber-İş 1 No’lu Şube yöneticileri, Belediye-İş 2 No’lu Şube yöneticileri, T. Harb-İş Anadolu Yakası Şubesi yöneticileri ve T. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı, Tez Koop-İş 2 No’lu şube yöneticilerinin gerçekleştirdiği ziyaretlerin ilk durağı Neşe Plastik grevi oldu.


Grevde 16. gün: Grev sokağa inmeli!


Petrol-İş Sendikası 2 No’lu Şube üyesi Neşe Plastik işçileri Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde 13 Mayıs tarihinden itiraben grevdeler. Sessiz-sedasız devam eden grevde TİS sürecinde yaşanan temel anlaşmazlığı ücret maddeleri oluşturuyor.

“Bu işyerinde grev vardır” pankartının asılı olduğu Neşe Plastik önüne gittiğimizde, bizleri Petrol-İş 2 No’lu Şube Başkanı Ecvet Eşlegül ve grev gözcüsü Neşe Plastik işçileri karşıladı.

Türk-İş İstanbul Şubeleri pankartı açılarak, birlikte “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganları coşkulu bir biçimde atıldı.

Ecvet Eşlegül, greve çıkış nedenleri ve grevin seyri üzerine bilgilendirmede bulundu. 141 Petrol-İş üyesinin grevde olduğunu söyledi.

Burada Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu adına söz alan Haber-İş 1 No’lu Şube Başkanı Levent Dokuyucu, grevlerin kazanıma dönüşmesinde işçilerin dayanışmasının payına dikkat çekti ve grev yerlerinin işçinin evi olması gerektiğini belirtti.

Konuşmalar sonrasında grev çayları yudumlandı, kısa bir sohbet gerçekleştirildi. Fabrika duvarına asılmış ‘grev’ pankartının önünde çekilen fotoğraftan sonra Dilovası’na doğru yola çıkıldı.


Unilever’de sendika tahammülsüzlüğü!


İkinci direniş ziyareti, İzmit Dilovası’nda Unilever bünyesinde Lever Elida Fabrikası’nın taşıma işini yapan Çipa ve Şimşek adlı taşeron nakliye şirketlerinde çalışan TÜMTİS üyesi işçilere gerçekleştirildi. İşlerine son verilen 39 işçi 27 Mayıs günü Dilovası’nda direnişe geçmişti.

İşçiler tüm coşkularıyla ziyarete gelen Şubeler Platformu’nu karşıladılar. “Türk-İş-TÜMTİS kardeştir!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Direne direne kazanacağız!” sloganlarını atan işçiler coşkularıyla göz doldurdular.

TÜMTİS üyelerine seslenen Deri-İş Sendikası Tuzla Şube Başkanı Binali Tay, hak almanın yolunun mücadele etmekten geçtiğini vurguladı. TÜMTİS İstanbul Şube Sekreteri Ali Rıza Atik de örgütlenme mücadelesini aktardı. Alkış ve sloganlarla yapılan uğurlamanın ardından Düzce’ye doğru yola çıkıldı.


Düzce: DESA direnişi bir kıvılcım!


Düzce Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunan, 600’e yakın işçinin çalıştığı DESA Deri’de örgütlenme çalışmalarına başlayan T. Deri-İş Sendikası buradaki direniş ziyaretine ev sahipliği yaptı.

DESA işçileri fabrika önüne kurdukları direniş çadırı ile bir ayı doldurmuş bulunuyorlar. Tekstil fabrikalarının yoğun olduğu Düzce Organize Sanayi Bölgesi’nde geçtiğimiz aylarda örgütlenme çalışmalarına TEKSİF Sendikası ile başlayan Venüs Giyim işçileri de DESA işçileriyle beraberler.

Jandarma ablukasındaki direniş yerine açtığı pankart ve sloganlarla gelen Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu’nu DESA işçileri, TEKSİF yöneticileri ve Venüs işçileri sloganlarla karşıladılar. Deri-İş Sendikası Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Gürsel Menteşe, Tez Koop-İş 2 No’lu Şube Başkanı Rabia Özkaraca ve Türk-İş Marmara Bölge Temsilcisi Adnan Uyar birer konuşma yaptılar.

Şubeler Platformu bileşenleri topladıkları paraları işçilere teslim ettiler. Grev ve direniş ziyaretleri sınıf dayanışmasını yükseltme sözüyle DESA Deri’de son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul



-------------------


Dershanelerde yeni dönem


Zorlu bir eğitim öğretim yılını daha geride bırakan dershane ve özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler 3 ay ücretsiz geçecek yaz dönemine girerlerken, gelecek yılı garanti altına almak üzere yeniden sözleşme masalarına oturmaya hazırlanıyorlar. Bu masalarda emeklerini pazarlayıp, gelecek yıl insanca yaşama yetmeyecek olan koşullara imza atacaklar.

Sermaye düzeninin uşakları emekçilerin haklarını biraz daha gasp edip kendi kasalarına daha fazla kar akıtmak için kollarını sıvayıp her yönden saldırıya geçtiler. Bu yıl liselerin mezun vermeyecek olmasını bahane ederek emekçilerin ücretlerini düşüren dershane patronları, önümüzdeki yıl içinse ekonomik krizi bahane gösteriyorlar. Kısacası sözde içinde bulundukları durumdan bizlerin özveride bulunmasıyla kurtulma peşindeler.

Var olan yasaların sermaye patronlarına ve onların uşaklarına hizmet ettiklerini düşünürsek, emeklerimiz üzerinde oynanan oyunları çok daha açık görebiliriz. Bugün açlık sınırının 1000 YTL olduğu ülkemizde gelecek yıl için sunulan ücretler bu miktarın yanında oldukça komik kalıyor. Ayrıca bu ücretler sarf edilen emeği hiçbir şekilde karşılamıyor. Haftanın 6 günü 11 saat çalışmanın bedeli olarak 450 YTL ile 600 YTL arasında değişen ücretler ile 15 günlük sigorta dayatması yapılıyor. Birbirleriyle sürekli rekabet halinde olan dershaneler öğretmen ücretlerinin kırılmasında, ücretli köleler yaratılmasında çıkar ortaklığı yapıyorlar. Birbirleriyle sürekli iletişim halinde olan dershane patronları bir yıl boyunca sırtlarından geçindikleri öğretmenleri karalama politikasıyla ya sunulan şartlara köle kılıyor ya da gelecek yıl işsiz kalmalarına yol açıyorlar.

Ücret eşitsizliğinin en fazla olduğu alanlardan biri olan dershaneler ve özel eğitim kurumlarının bugün fabrikalardan hiçbir farkı yok. Nasıl ki fabrikalarda ücretlendirmeler kıdemlere göre (usta, kalfa, çırak) farklı yapılıyorsa dershanelerde de usta öğretici, yardımcı öğretmen ve stajyer öğretmene farklı uygulamalar yapılmaktadır. Üniversitedeyken çalışmaya başlayan emekçilere 50 YTL gibi aşağılayıcı bir ücret ödenmektedir. Mezun oldukları zaman durumun değişeceğini düşünenler aldanmaktan öteye gidemezler. Verilen emeğe ödenen ücretteki eşitsizlik branşlar arasında da kendisini göstermektedir. Aynı emeği sarf etmelerine rağmen bir matematik öğretmeni, bir tarih, coğrafya veya felsefe öğretmeninden kimi zaman 3-4 kat daha fazla ücret alabilmektedir.

Sonuç olarak biz emekçilerin yerini daha düşük ücretle çalışacak insanlarla doldurabileceklerini düşünen dershane patronlarına karşı bir araya gelerek örgütlenmeli, bulunduğumuz illerdeki Eğitim-Sen şubelerini bu konuda komisyonlar kurmaya zorlamalı ve bu komisyonları çalışır hale getirmeliyiz. Gasp edilen hakların yeniden kazanılmasının yolu örgütlü mücadeleden geçiyor.

Adana’dan Sosyalist Kamu Emekçileri