13 Haziran 2008 Sayı: SİKB 2008/24

  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırılara karşı 15-16 Haziran ruhuyla mücadeleye!
   DİSK, ILO’dan çekildiğini açıkladı...
Rejim krizinde gerilim had safhada...
Lastik patronlarından hükümete uyarı “grevi erteleyin!”
İşçi ve emekçi eylemlerinden…
Haziran’da olmak da,
ölmek de zor…
Yüksel Akkaya
  Sınıfın devrimci birliği mezhepçi zihniyet ve sorumsuzluk alt edilerek yaratılacaktır!
16 Haziran “grev”i üzerine...
  Gençlikten...
  “Dünya Genç İşçi Buluşması” etkinliklerinden…
  Barack Obama, seçim sürecini siyonizme destek ilanıyla başlattı…
  BİR-KAR’ın kampanya çalışmalarından…
  BMİS Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ile genç işçilerin örgütlenmesi ve “Dünya Genç İşçi Buluşması” üzerine konuştuk…
  Bir kez daha “Türkiye’de Kürt sorununa barışçıl çözüm çağrısı” üzerine M. Can Yüce
  Bültenlerde 15-16 Haziran coşkusu!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınıfın devrimci birliği mezhepçi zihniyet ve sorumsuzluk alt edilerek yaratılacaktır!

16 Haziran “grev”i üzerine...

Tuzla tersaneleri son 1 yıl içerisinde önemli bir gündem olarak varlığını koruyor. Bu hem işçi sınıfı, hem sermaye sınıfı açısından böyle. Ortaçağı aratmayan kölelik koşullarının hüküm sürdüğü bu ölüm kampında taşeronluktan iş cinayetlerine, çalışma koşullarının ağırlığından sosyal hiçbir hakkın tanınmamasına kadar, burjuva hukukunu dahi hiçe sayan bir bezirganlık hükmünü sürdürmektedir tersanelerde.

Sektörün büyüyen siparişlere bağlı ortaya çıkan yoğun üretimi, çalışma sahasının çoktandır bu üretim potansiyelini kaldıramaz duruma düşmesi, taşeronluğun varlığı ve elbetteki işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda alınmayan tedbirler, bugüne kadar 96 işçinin ölümüne neden olmuştur. Nitekim son bir yıl içerisinde Tuzla tersanelerinin bu kadar sık ve yoğun biçimde gündem olmasının nedeni iş cinayetlerinin artık gündelik bir hal almasıdır.

Düzenin neredeyse bütün mekanizmalarına “bu kadar da olmaz” dedirten bu olgu, elbetteki tersane işçilerinin mücadelesinden bağımsız ele alınamaz. Mücadelenin henüz bir takım sınırlılıkları aşamamasına rağmen bu böyledir. Öyle ki Çalışma Bakanı’ndan iş müfettişlerine, TBMM bünyesinde kurulan komisyonlardan konunun burjuva basında geniş bir biçimde yer almasına kadar olup bitenler, aynı zamanda tersane işçisinin yıllardır kabaran öfkesinin düzen için yaratacağı sorunların önünü almayı ve mücadele birikimini boşa çıkarmayı da amaçlamaktadır. Ancak bu şarlatan takımının “ölümleri önleme” adı altında söyledikleri her söz, attıkları her adım, anında ve her seferinde peşisıra gelen ölümlerle boşa düşmüş, bu sözde çabaların gelinen yerde tersane işçisinin gözünde pek bir inandırıcılığı da kalmamıştır.

Bu durum tersane işçisinin mücadele potansiyelini daha belirgin hale getirmiştir. Bu mücadele potansiyelini sağlam ve tutarlı bir politik hatla ileri çekme görevi havzadaki öncü güçlerin omuzlarındadır. Bu noktada havzada önemli bir boşluk oluşmuştur. Mücadelenin öncü güçleri tersane işçisi saflarında yeşeren dinamizmi 27 Şubat direnişi sonrasında gereğince işleyememiştir. SELAH Tersanesi’nin kapatılmasının ardından yaratılmaya çalışılan “ya işsizlik, ya ölüm” saldırısı anlamlı bir kitle çalışmasına konu edilememiştir.

Bu böyle olunca da GİSBİR, GMO (Gemi Mühendisleri Odası) ve ihanetçi sendika Dok Gemi-İş kendi tabanını taşeron işçilere ve onların öncülerine karşı bir tehdit olarak kullanabilmiştir. Buradan hem öncü güçlere hem de ağır çalışma koşullarının asıl muhatabı taşeron işçilere biraz daha ayrıcalıklı Dok Gemi-İş tabanı üzerinden gözdağı verilmek istenmiştir. Dahası bu girişim önemli ölçüde (tersane kapatmak üzerinden) taşeron işçilerin bilincini bulandırmıştır. GİSBİR patronları tam da bunu amaçlamakta, bu sonucu elde etmeye çalışmaktadırlar. Bundan sonra da GİSBİR bu halkadan yüklenecektir. Bu gerici ve karanlık hesap tersane işçisinin örgütlülüğü ve mücadelesiyle boşa çıkarılmalı, işçiye kurulan tuzak parçalanmalıdır.

GİSBİR’in buradan vermek istediği bir başka mesaj, başta iş cinayetleri olmak üzere diğer sorunların çözümü noktasında herhangi bir adım atmayacağı, buna hiçbir biçimde niyetinin olmadığıdır. Bu durumda bu sömürü ve ölüm çarkını çevirenlere geri adım attıracak olan her şeyden önce doğru, tutarlı ve kararlı bir politik mücadele hattı olacaktır. Taban çalışmasına, hazırlığına ve inisiyatifine dayalı olarak gerçekleşebilecek bir grev biricik doğru hattır. Bu hattı doğru bir temelde işlemek, kurulacak işçi komitelerinin mücadele ve direniş deneyimlerinin zenginliğine dayanarak fiili grev silahını kuşanmak, sınıf hareketindeki bazı tıkanma noktalarının kırılmasını kolaylaştırabilecektir.

Oysa ki doğru bir biçimde kullanılması durumunda kuvvetli ve çözücü bir güce sahip olabilecek bu silah, sorumsuz tutum ve tercihlerle Limter-İş Sendikası’nın başındaki dar görüşlü zihniyet tarafından boşa düşürülmektedir. Ciddi hiçbir ön hazırlığı bulunmayan, taban çalışmasına dayanmayan ve dolayısıyla halen taban desteğinden de yoksun olan sendika, salt ölümler üzerine kamuoyunda oluşan havaya yaslanarak kolay başarı hayal etmekte, bunun ürünü olarak 16 Haziran “grev”ini gündeme getirmiş bulunmaktadır. 27 Şubat direniş eylemini “grev” olarak niteleyen ve bunu 16 Haziran üzerinden tekrarlayan bu anlayış, böylece gerçek bir grev perspektifinden yoksun olduğunu da ortaya koymaktadır.

Elbette Tuzla Tersaneler havzasında grev potansiyeli vardır. Grev koşullarını kamçılayan nesnel dinamikler üst üste binmektedir. Bugüne kadar gerçekleşen sayısız militan eylem ve direniş, bir grevin gerçekleşebilirliğinin somut göstergeleridir. Nitekim TİB-DER bunu erken bir zamanda değerlendirmiş, II. Tersane İşçileri Kurultayı’nda bir hedef olarak karar altına da almıştır. Fakat ciddi, sonuç alıcı, dolayısıyla da başarılı bir grev, havzada ciddi ve soluklu bir ön çalışmayı ve örgütsel hazırlık sürecini gerektirmektedir. Taban adına yaraşır bir greve hazırlanmaksızın tepeden gündeme getirilen tek günlük eylem kararlarını grev diye sunmak, bu etkili eylem biçiminin içini boşaltmaktan başka bir şey değildir. Bu tür amaçsız ve sonuçsuz girişimler, tersane işçisinin mücadele potansiyelini heba etme sonucuna da yolaçar. Ancak ciddi bir taban çalışmasına, bu çalışma içinde açığa çıkarılmış taban iradesine ve inisiyatifine, tabanın parçalı mücadeleler içinde kazanılmış birikimine ve deneyimlerine dayanan, böylece günden güne büyüyen bir örgütlenme ve mücadele sürecinden de beslenen bir grev GİSBİR çetesini kalbinden vurabilir ve kalıcı kazanımlar yaratabilir. Sayısız eylem, direniş ve grev provası içerisinde yetişmiş bir öncü işçi kuşağı olmaksızın, havza için genel ve sonuç alıcı bir eylem girişimi olarak gündeme gelecek olan bir grev herhangi bir başarı şansı gösteremez. 27 Şubat bu açıdan de aydınlatıcı bir deneyimdir. GİSBİR sendikayı muhatap almadığı gibi, kamuoyunun basıncı altında vaadedilenler de ortada bırakılmış, bir takım biçimsel düzenlemeler de kısa sürede uçup gitmiştir. Dolayısıyla da havzada bir grevin az-çok ciddi bir kazanımla sonuçlanabilmesinin temel koşulu, bilinç ve örgütlülük düzeyini sistemli çabalarla geliştirecek tabana dayalı bir çalışma ve hazırlık ufku ve pratiğidir. Bunun olmadığı yerde geçici dış etkenlerden alınan “hava” ile gündeme getirilen sözde grev girişimleri gerçekte bir dizi imkan ve fırsatın hoyratça heba edilmesi anlamına gelecektir.

Bir dönemdir Tuzla tersanelerinde yaşananlar geniş bir kamuoyu desteğine yolaçmıştır. Bir dizi sendika, meslek örgütü, ilerici-devrimci çevre ya da kurum gözünü Tuzla’daki gelişmelere dikmiştir. Dahası en kör gözlerin duyargalarını açan gelişmeler Tuzla’nın bir odak olmasını sağlamıştır. İşte Limter-İş Sendikası tam da bu “dış etken”e yaslanarak “grev” ilan etmektedir. 27 Şubat ile 16 Haziran’da yapılan budur. Eylem grev olarak nitelendiği halde, tek gün ile sınırlanmasının gerisinde de bu vardır. Zira ötesini olanaklı kılacak herhangi bir güç, imkan, hazırlık ve taban desteği yoktur orta yerde. Dış kamuoyu desteği ancak bir atımlık barut işlevi görebilmektedir.

Tersane işçisinin uzun vadeli mücadelesine açıkça zarar veren bu fırsatçı sorumsuzluğu ilerici-devrimci kamuoyunun tutumu da beslemekte, cesaretlendirmektir. Gerçeğin aslında az-çok farkında oldukları halde bir dizi ilerici-devrimci kurum Limter-İş yönetiminin politik dargörüşlülüğünü eleştirmekten kaçınmaktadır. Dahası kimi çevreler de ifade uygunsa kendini “hava”ya kaptırmakta, tek günlük bir eylem olarak gündeme getirilen 16 Haziran’ı ciddi ciddi “grev” olarak görebilmektedirler. Bu, sorumsuzluğa çanak tutmaktan ve giderek ortak olmaktan başka bir şey değildir. Tersane işçisinin sorunlarına gösterilen yerinde ilgi ve mücadelesine verilen haklı destek tutarlı ve eleştirel olabilmeli, sorumsuzluklara ve hafifliklere karşı çıkmakla birleştirilebilmelidir.

Diğer bir tartışma konusu ise havzadaki politik güçlerin parçalılığıdır. Limter-İş yönetimi halen bu havzada çalışması, dolayısıyla gücü ve etkisi olan bazı çevreleri dışta tutarak bir grev örgütleyeceğini düşünebilmektedir. Bu düşünüş sorumsuzlukla eş anlamlı dükkancı zihniyetin uç bir örneğidir. Ancak burada da bugüne kadar Tuzla’da “birleşik mücadele şart” diyen kimi çevrelerin bu tutuma karşı nasıl bir tavır alacağı sınıf devrimcileri tarafından merakla izlenecektir. Arada durmak, yer yer hakemvari bir tutum almak tutarsız ve oportünistçe bir yaklaşımdır. Mezhepçi anlayışı cesaretlendiren de işte bu oportünist tutarsızlıklar silsilesidir. Bu çevrelerin yapması gereken şey hiç değilse bundan böyle bu konuda sorumluca bir tutum almalarıdır. Aksi halde sorumsuzluğu çizgi haline getiren grupçu zihniyetin destekçisi durumuna düşeceklerdir.

Sınıf devrimcileri gerçek bir grevin havzadaki tüm güçlerin ortak çalışması ve birleşik mücadelesiyle örülebileceğini düşünmektedirler. Onbinleri bulan muazzam bir işçi kitlesinin bulunduğu bir alanda bu başka türlü olamaz. Ancak sendikanın başını tutan dükkancı anlayışın bu konuda da kendini tüm kabalığı ile gösteren sorumsuz tutumu, bu olanağı halen uzunca bir süreliğine toprağa gömmüştür.

Bütün bu olumsuzluklar tablosuna rağmen Tuzla Tersaneler havzası bugün sınıfın önemli bir odağı haline gelmiştir. Tuzla çevresinde ve sınıfın genelinde sermayenin sonu gelmeyen saldırılarına karşı tabanda gelişen mücadele isteği karşısında Tuzla sembol bir model olarak durmaktadır. Tuzla tersanelerinde gelişebilecek kuvvetli bir mücadele ateşi sınıfın rotasını çizebilecek bir potansiyele sahiptir. Sınıfın gözü, kulağı, yüreği tersane işçilerinin mücadelesindedir. Tuzla’nın birikimi ve bu birikimin gelinen yerde bir çekim merkezi oluşturması önemli bir olgudur. Sermaye çevreleri bundan ciddi biçimde rahatsızdır. Bir süre önceki karşı eylem provokasyonu, bu rahatsızlığın bir karşı girişimle dışa vurulmasıdır. GİSBİR ve uşakları bununla Tuzla’daki öncü güçler üzerinden sınıfın geneline gözdağı vermek istemektedir.

Bu çark tersanelerden doğru parçalanmalıdır. Dolayısıyla Tuzla tersanelerinde bundan sonra mücadele ateşi daha da harlanmalıdır. Bu bayrak hem ağır sömürü ve çalışma koşullarına karşı, hem de sermayenin bu oyunlarına karşı yükseltilmelidir. Bu nedenle hiçbir biçimde “grev” olarak nitelenemeyecek 16 Haziran eylemi, tersanelerde gelişmekte olan mücadele sürecinin özel bir noktası olabilir en fazla. Bu nedenle olmadık nitelemelerle abartılmamalıdır. Ancak bu takdirde her şeye rağmen bir anlam taşıyabilir ve bir parça olsun bir uyarı eylemi işlevi görebilir. Tersane işçisinin belirleyici desteğini gözardı etse de eylemin ilerici-devrimci kurumlar üzerinden geniş bir dış desteğe sahip olması yine de önemlidir. Şanlı 15 -16 Haziran direnişinin yıldönümüne denk geliyor olmasının ayrıca sembolik bir önemi var.

Bu nedenleri gözönünde bulundurarak, sınıf devrimcilerinin başını çektiği Tersane İşçileri Birliği 16 Haziran eylemine katılacaktır. Bunu dar görüşlülüğe ve sorumsuzluğa yönelttiği tüm eleştirilere rağmen yapacaktır. Aslolan Tersane işçisinin mücadele çıkarlarıdır. Bir dizi çevrenin desteği eşliğinde gündeme getirilen bu eylemin her şeye rağmen belli bir başarıyla gerçekleşebilmesi, tersane işçisinin bundan sonraki mücadelesi bakımından önemlidir. Tersane İşçileri Birliği bunun bilinciyle hareket etmektedir, tutumuna bu kaygı yön vermektedir.

Tersane İşçileri Birliği

6 Haziran 2008

 

TİB-DER’den 15 Haziran gecesine etkin hazırlık…

15 Haziran akşamı gerçekleştireceğimiz etkinlik için hazırlıklarımız tüm hızıyla sürüyor. “İş cinayetlerine kurban giden işçilerin aileleriyle dayanışma etkinliği”ne yoğun bir tempoyla hazırlanıyoruz.

Etkinliğe çağrı afişlerimizi İçmeler İstasyon, Aydıntepe İstasyon, Tersaneler Caddesi, E-5 (İçmeler 1 ve 2. Köprü ile Güzelyalı Köprüsü), Feniş Köprüsü, Yayla Mahallesi ve Aydınlıköy’e yaygın bir şekilde yaptık.

İşçilerin ilgi gösterdiği afişlerimiz kolluk güçleri tarafından tahammülsüzlükle karşılandı.

İlk gün afiş yaptıktan kısa bir süre sonra E-5 üzerindeki afişlerimiz yırtıldı. Hemen ardından bir kez daha parçalanan afişlerin yerine yenilerini yapmaya gittik. Ancak yaptıktan yine kısa bir süre sonra yine parçalandı. Sökülen afişlerimizin yerine yenilerini tekrar tekrar yaparak bizler de kararlı olduğumuzu bir kez daha gösterdik. Afiş faaliyetimiz sırasında 3 arkadaşımız zabıta ve daha sonra da polis tarafından durduruldu. 3 işçi arkadaşımıza, yaklaşık yarım saat alıkonulmalarının ardından, 1500 YTL para cezası kesildi.

Afişlerimizin yanısıra etkinliğe çağrı bildirilerimizi de yaygın bir şekilde kullandık.

Gebze’de, Tersane İşçileri Birliği imzası ile çıkardığımız bildirilerin dağıtımını gerçekleştirdik. Kavakpınar Mahallesi, Esenyalı Mahallesi, Aydınlı Mahallesi’nde bildiri dağıtımı ve davetiye satışları gerçekleştirdik.

Etkin bir çağrı yaptığımız emekçi semtlerinde ağırlıklı olarak tersanede çalışan işçiler ve aileleri oturuyorlar. Faaliyetimiz sırasında birçok emekçiyle sohbet etme imkanı bulduk. Emekçilerin birçoğu bize desteklerini sundular, çalışmalarımızdan dolayı teşekkür ettiler. Bir kısmı ise bildirilerimizi talep ederek çevresindekilere ulaştıracağını, etkinliğe mutlaka katılacaklarını ifade ettiler.

Tersane işçileriyle ve aileleriyle gerçekleştirdiğimiz sohbetlerde iş cinayetlerine ve ağır çalışma koşullarına karşı yoğun bir tepkinin olduğunu gözlemledik.


ROTA’yı işçilerle buluşturduk…

Gündüz saatlerinde yoğun süren faaliyetimizin ardından akşamları iş çıkış saatlerinde de ROTA’nın satışını gerçekleştirdik. Belirlediğimiz tersanelerden ikisi olan Selah ve Tuzla Gemi tersanesindeki ROTA satışı için tek bir ekip oluşturduk. Burada saat 17.00’de tersanelerden çıkan işçi arkadaşlara ajitasyon konuşmaları eşliğinde ROTA’yı ulaştırdık.

Ertesi gün ise ROTA’nın satışı için bir ekibimiz RMK Tersanesi’ndeyken diğer ekibimiz SEDEF Tersanesi önündeydi. Ajitasyon konuşmalarıyla gerçekleştirdiğimiz dağıtımlar sırasında işçi kardeşlerimizi hem iş cinayetlerine karşı DERNEK çatısı altında örgütlenmeye, hem de 15 Haziran günü gerçekleştireceğimiz etkinliğe katılmaya çağırdık. Birçok işçiye ROTA’yı verdik. Bir dizi işçiyle sohbet ederek etkinliğe katılma çağrısı yaptık. Onlarca işçiye ROTA’yı ulaştırdık.

Tersane İşçileri Birliği Derneği


15 Haziran Pazar günü “İş cinayetlerine kurban giden işçilerin aileleriyle dayanışma etkinliği”nde buluşalım!

İşçiler, Emekçiler Kardeşler!

Tersanelerde yaşanan dizginsiz sömürü katlanarak devam ediyor. Tersaneler birer mezarlık olmaya devam ediyor. Gemiler birer tabut olmaya devam ediyor. GİSBİR cinayet şebekesi gibi çalışmaya devam ediyor. Devlet iş cinayetlerini izlemeye devam ediyor. Meclis araştırma komisyonu suçluları gizlemeye devam ediyor. Mavi okyanusları yırtan güzel gemileri, işçi kanıyla beslenen birer canavara çevirmeyi başaranlar saltanatlarını sürdürmeye devam ediyorlar.

Şimdiye kadar 96 işçi kardeşimiz iş cinayetine kurban gitti. Hem de ne rezil ölümlerde. Eriyen bareti kafasına yapışıp kalarak ölen işçiyi gördük, boynuna ip geçirilip cesedi vincin ucunda sallandırılan işçiyi gördük, saplandığı demirin ucunda saatlerce can çekiştikten sonra öleni de.

Ve tersaneler cehenneminde parçalanmış işçi cesetleri çıkmaya devam ediyor. Tersane patronları ve düzenin yetkili ağızları yaşanan bu vahşetin suçunu ölen işçilerin üzerine atıp kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Her an ölümle burun buruna, ekmek parası için tersanelerde çalışmak zorunda kalan işçi kardeşlerimize cahil muamelesi yapılıyor, aşağılanıyor. Üç kuruşluk iş güvenlik önlemlerini almayan tersane patronları ise saltanat içerisinde yaşamaya devam ediyorlar. Ancak bu böyle gitmez.

Bizlerin tersanelerde verdiğimiz mücadele diğer sınıf kardeşlerimizin sorunlarından bağımsız değildir. Dolayısıyla, tersanelerde bu saltanata son vermenin yolunun fabrikalarda yaşanan sorunların çözümünden, kamu alanında çalışan emekçi kardeşlerimizin sorunlarının çözümünden ve öğrenci kardeşlerimizin sorunlarının çözümünden bağımsız değildir.

Bizler tersaneler cehenneminde bu saltanata dur demek için yola çıkan öncü işçileriz. Mücadelemizin önünü açmak, iş cinayetine kurban giden arkadaşlarımızı anmak ve aileleriyle dayanışma amacıyla bir etkinlik düzenliyoruz. 15- 16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin mücadele ruhunu tersanelerde yeniden canlandırmak için bir araya geliyoruz. Herkesi etkinliğimize katılmaya ve destek vermeye çağırıyoruz.

Tersane İşçileri Birliği Derneği


16 Haziran eylemiyle ilgili açıklamalar...

Limter-İş 8 Haziran günü TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirdiği basın toplantısıyla 16 Haziran eylemine çağrı yaptı.

Sırrı Öztürk ve Hava-İş’i temsilen toplantıya katılan Bahadır Altan 16 Haziran’ı destediklerini ifade ifade ettiler.

Limter-İş 9 Haziran günü saat 7.30’da Selahattin Arslan Tersanesi önünde yaptığı açıklamayla tersane patronlarının iş güvenliği tedbirlerini almadığını vurguladı. 16 Haziran’da “grev”de olacaklarını söyledi.

Yaklaşık 30 kişinin katıldığı basın açıklamasında “Artık ölmek istemiyoruz!”, “Ölüm değil çözüm istiyoruz!”, “İşçiyiz, haklıyız, Limter-İş’le güçlüyüz!”, “Kaza değil bu bir cinayet!” sloganları atıldı.

DİSK, 16 Haziran’da Tuzla’da yaşanan iş cinayetlerine karşı yapılacak ‘greve’ ilişkin Genel Merkez binasında açıklama yaparak bir günlük ‘greve’ destek vereceklerini açıkladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 

İş cinayeti lanetlendi…

“Ölümleri tersane işçilerinin birliği durdurabilir!” 

Tersanelerdeki kölelik cehennemi işçilere kara tabut olmaya devam ediyor. 17 Mayıs’ta DESAN Tersanesi’nde Murat Çalışkan’ın ölümünün ardından 8 Haziran günü Selahattin Aslan Tersanesi’nde yeni bir cinayet daha yaşandı.

35 yaşındaki iki çocuk babası İhsan Turhan 8 Haziran günü saat 11.00 sularında üzerine tonlarca ağırlıktaki bir kapağın düşmesi sonucu can verdi. Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER) 10 Haziran günü Selahattin Aslan Tersanesi önünde yaptığı eylemle cinayeti protesto etti.

TİB-DER saat 07.30’da tersane önünde yaptığı açıklamada “İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri alınsın! Ölümler durdurulsun!” pankartı açtı, tersanelerde yaşanan 97. ölümü protesto etti. “Artık ölmek istemiyoruz!”, “Katil GİSBİR hesap verecek!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Katillerden hesabı işçiler soracak!”, “İhsan Turhan aramızda!” sloganları atan TİB-DER üyeleri “Haramilerin saltanatını yıkacağız!”, “Artık ölmek istemiyoruz!”, “Katil GİSBİR hesap verecek!”, “Tersane işçisi köle değildir!”, “Tersaneler cehennem işçiler köle kalmayacak!” yazılı dövizler taşıdılar.

Tersane önünde konuşan Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER) Başkanı Zeynel Nihadioğlu şunları söyledi:

“Bizler tersane işçileri olarak iş cinayetlerine karşı sesimizi yükseltiyoruz. Bu sesin daha da yükselmesi, tersane işçilerinin birliğinin güçlenmesi için bu sese sesimizi katmamız gerekiyor. Tuzla tersaneleri, bugün bizler için kara bir tabut. Şimdi sıra kimde diye düşünmemek, her sabah işe ölüm korkusuyla gitmemek kendi elimizde.

Televizyonlar bizler hakkında bir sürü şey gösterdi. Gazeteler yaşamlarımızı, çalışma koşullarımızı yazdı. Ama bunlar yetmez! Bizleri her gün ölümün kucağına atan tersane patronlarının karşısında örgütlülüğümüzü güçlendireceğiz. Tek gücümüzün örgütlülüğümüz olduğunu unutmamadan mücadelemizi büyüteceğiz.

Görülmektedir ki tersanelerde yükselen mücadele tersane patronlarını korkutmaktadır. Bu mücadele kölece ve kuralsız çalışma koşulları son bulana kadar devam edecektir. Tüm iş cinayetlerinin hesabı tersane patronlarının çetesi GİSBİR’den sorulacaktır.”

Eylem TİB-DER üyelerinin tersane önüne tabut bırakmasıyla son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Tersanede iş “kazaları” durmak bilmiyor!

Tersaneler cehenneminde “kaza”sız gün geçmiyor. 9 Haziran günü öğle saatlerinde GEMAK Tersanesi DADAŞLAR Gemi taşeronunda çalışan bobinaj ustası bir işçi ayağına parça düşmesi sonucu yaralandı.

Çalıştığı makinenin büyük ve ağır bir parçası ayağına düşen işçinin ayağında 4 ayrı yerde kırık tespit edildi ve tedavi altına alındı. Yaralanan işçiye yapılan ilk müdahalenin ardından ameliyata alındığı işçi arkadaşları tarafından TİB-DER’e bildirildi.

TİB-DER yaptığı açıklamada tüm tersane işçilerini işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması için havzada yükseltilen mücadeleye omuz vermeye çağırdı.

 

Sinema Atölyesi: “Kara Bir Tabuttur Bu Giden Gemi”

Kamp-Üs Sinema Atölyesi olarak Tuzla tersaneler havzasında olacağız. Son dönemde artan iş cinayetlerini, sigortasız çalıştırılan, iş güvencesinden yoksun işçileri, barınma sorunlarını ve çalışma koşullarını anlatan bir belgesel çekeceğiz.

Önümüzdeki 10 gün boyunca tersanelerde röportaj yapacağız. Sabah işçilerin işe geliş saatinde tren istasyonunda, tersanelerin önünde, bekar evlerinde, oturdukları mahallelerde, 15 Haziran’da ailelerle dayanışma etkinliğinde ve 16’sında eylem alanında çekimler yapacağız.

15 Haziran’da gerçekleşecek etkinlikte de hazırladığımız bir belgeseli göstermeyi düşünüyoruz. Üniversitede, sokakta birçok insana tersane deyince akıllarına ne geldiğini soracağız ve röportajlardan oluşan bu çekimi etkinlikte tersane işçileri ve aileleriyle paylaşmak istiyoruz.

Kamp-Üs Sinema Atölyesi


İÜ’den tersane dayanışması…

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencileri olarak Tuzla tersaneler cehenneminde yaşanan yoğun iş cinayetlerini gündemimize almış bulunuyoruz. Üniversite gençliği olarak akademik demokratik taleplerimizin yanı sıra üniversitemiz dışında gerçekleşen olaylara sessiz kalamayız.

Bu nedenle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde tersanelerde yaşanan iş cinayetlerine karşı ortak bir çalışma başlatıldı.

Çalışmamız sırasında tersanelerde yaşanan süreci anlatan ve dayanışmaya çağıran bildiriler ve el ilanları dağıttık. Ayrıca fakülteye asmak üzere “Tersanelerde iş cinayetlerine son!” yazılı pankart hazırladık. Yine 16 Haziran’da Tuzla’da gerçekleştirilecek eylem öncesinde üniversite öğrencileri olarak yapmayı kararlaştırdığımız eylemin duyurusunu yaptık.

Tüm bu çalışmaların yanısıra 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin yıldönümünde Tersane İşçileri Birliği Derneği’nin Kartal’da gerçekleştireceği dayanışma gecesinin davetiyelerini sattık. Çalışmamız üniversite öğrencileri tarafından ilgiyle karşılandı.

İstanbul Üniversitesi Ekim Gençliği