4 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/27

  Kızıl Bayrak'tan
  Rejim krizi derinleşiyor!
   Kürt halkına saldırılar hız kesmiyor
AKP’yi kapatma davasında son gelişmeler...
Mamak’ta güçlü bir 2 Temmuz
süreci örgütlendi…

Kürdistanlı tarım işçilerinin Ordu ve Trabzon’a girişi yasaklandı

KESK Genel Kurulu cansız, coşkusuz ve katılımsız gerçekleşti…
  KESK Genel Kurulu’ndan yansıyanlar ve görevler...
  Kayseri İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleşti…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  F tiplerinde keyfi
baskılar sürüyor!
  Arjantin’de “öteki final!”
  Emperyalizmin Ortadoğu hesapları ve Türkiye’nin rolü!
  Avrupa futbol şampiyonası ve BİR-KAR’ın kampanyası
  Uluslararası işçi hareketinin yeniden yapılanması:
Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? - 1
Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mamak’ta 2 Temmuz anmasına 500 emekçi katıldı...

“Pir Sultan’dan Madımak’a asan da yakan da devlettir!”

25 Haziran günü Tekmezar Hacı Bektaş-i Veli Parkı’nda “Pir Sultan’dan Madımak’a asan da yakan da devlettir!” şiarıyla bir anma etkinliği gerçekleştirdik.

Sahneye etkinliğimizin şiarı olan “Pir Sultan’dan Madımak’a asan da yakan da devlettir!”, “Katliamların hesabını işçi ve emekçiler soracak!”, park girişine ise “İşçi Kültür Evleri” imzalı pankartlarımızı astık.

Program saat 20.00’de katliamda şehit düşen Metin Altıok’un dizeleriyle başladı. Ardından saygı duruşuna geçildi. Şehitlerin isimleri teker teker okundu.

Mamak İşçi Kültür Evi müzik topluluğu Pir Sultan Abdal türkülerinden oluşan bir program sundu. Hacı Bektaş-i Veli Anadolu Kültür Vakfı Semah Ekibi’nin hazırlamış olduğu semahla program devam etti. İlgiliyle izlenen semah emekçiler tarafından uzun süre alkışlandı.

Şair Nazım Hikmet’in “Vatan haini” şiiriyle konuşmasına başlayan BDSP temsilcisi devlet katliamlarının cumhuriyet tarihinden bu yana devam ettiğini ifade etti. ‘38’de Dersim’de, ‘77 1 Mayısı’nda, Maraş’ta, Çorum’da, Gazi’de ve cezaevlerinde sermaye iktidarının katliamcı kimliğini teşhir etti. Yıllar önce komünist şair Nazım Hikmet’i vatan haini ilan edenlerin bugün de hak arama mücadelesi yürüten işçi ve emekçileri ve onun öncülerini vatan haini ilan ettiğini söyledi. Çürüyen kapitalist sistemin karanlığına karşı gerçek çözümün devrim ve sosyalizm mücadelesinde olduğunu vurguladı. Konuşmanın ardından “Katil devlet hesap verecek!” sloganı güçlü bir şekilde atıldı.

Konuşmaların ardından halk ozanı dostumuz Dertli Divani sahneye çıktı. Dertli Divani, MİKE’nin bu tür etkinlikleri sıklıkla yaptığını, bunun kendi kültürümüzü yaşatmak anlamına geldiğini vurguladı. Bu tarz etkinliklerde her zaman yer aldığını ve yer almaya devam edeceğini belirtti. Emekçilere “İşçi Kültür Evleri’ne sahip çıkma” çağrısı yaptı. Seslendirdiği türkü ve deyişlerle programa renk katan Dertli Divani, din, dil, ırk ayrımı gözetmeden tüm insanların kardeşliğine vurgu yaparak programını sonlandırdı.  

Mamak İşçi Kültür Evi’nin hazırlamış olduğu, özelde Sivas olmak üzere katliamları anlatan sinevizyon gösterimiyle etkinlik sona erdi.

Etkinlik sunumu boyunca katliamların arkasındaki devlet ve sınıf gerçekliği vurgulandı. Sermaye sınıfının sömürdüğü ve baskı altında tuttuğu emekçilerin uyanmasından, sömürü düzenlerinin yıkılmasından korktukları için bu uyanışı engellemeye ve geciktirmeye çalıştıkları ifade edildi. Bunun için katliamlara başvurdukları, kirli ve kanlı oyunlar tezgahlamaktan çekinmedikleri dile getirildi. Pir Sultan’ın “Bozuk düzende sağlam çark olmaz! Bu düzeni baştan aşağı değiştirelim!” sözleri hatırlatılarak işçi ve emekçilerin hak arama mücadelesini kana bulayanların “ordu ve düzen partileri” olduğu gerçeği vurgulandı. Ordu ve düzen partileri teşhir edildi.

Etkinlikte gündemle ilgili bildiri, bülten ve el ilanı dağıtımının yanısıra Kızıl Bayrak gazetesinin satışı gerçekleştirildi.

Mamak İşçi Kültür Evi çalışanları


Mamak’ta güçlü bir 2 Temmuz süreci örgütlendi…

Sermaye iktidarının Dersim’den Maraş’a, Çorum’dan Sivas’a kadar katliamcı kimliği biliniyor. Devletin katliamlarını aklamanın, emekçi kitlelerin tepkisini düzene yedeklemenin bir aracı olan düzen partilerinin konumu da bilinmektedir. Bu gerçeklerin silikleştirilmesi anlamına gelen 2 Temmuz sürecinin CHP, DSP, SHP ile bir arada örgütlenmesi üzerine devrimciler ayrı bir 2 Temmuz süreci örgütlediler.

Çalışma boyunca Osmanlı’dan bugüne asanın da yakanın da devlet olduğu gerçeğini öne çıkartarak güçlü bir düzen teşhiri yapıldı. Düzene karşı işçi ve emekçiler devrim mücadelesinde taraflaşmaya çağrıldı. Sivas’ın failinin de sermaye devleti olduğu, katliamların CIA, MİT, kontr-gerilla tarafından örgütlendiği düzenli olarak işlendi. Düzenin “laik cumhuriyet”in savunucusu olarak Alevi emekçileri kanlı sermaye düzenine yedekleme çabasına karşı devrimci müdahalenin etki alanını artıran, kendi sınırlarını zorlayan bir çalışma örgütledik.

Sınıf devrimcileri olarak yaklaşık üç hafta boyunca pek çok aracı birarada kullandık. Mamak Türküsü’nün 2 Temmuz özel sayısını çalışmamızın önemli bir yerel aracı olarak kullandık. 3 bin bülten dağıttık. Oldukça etkili olan bülten işçi ve emekçiler tarafından ilgiyle karşılandı.

Mamak İşçi Kültür Evi tarafından 2 yıldır “Yine türküler söylüyoruz, yine semahlar dönüyoruz!” şiarıyla düzenlediğimiz anma etkinliğinin 3.’sünü Tek Mezar Hacı Bektaş-ı Veli Parkı’nda düzenledik. Anma içeriği, programı ve katılımı bakımından güçlü geçti. Etkinliğin ön çalışmasında yaklaşık 5 bin el ilanı, yüzlerce afiş ve pankart kullandık.

“Pir Sultan’dan Madımak’a asan da yakan da devlettir!/BDSP” şiarlı üzerinde 2 Temmuz anma programının yer aldığı afişleri Ege Mahallesi’nden Tuzluçayır’a kadar yaygın bir şekilde kullandık. Yanısıra “Sivas’ın katili sermaye devleti… Katliamların hesabını sormak için mücadeleyi yükseltelim!” şiarlı BDSP bildirilerini sabah servislerine dağıttık.

1 Temmuz’da devrimci güçler tarafından düzenlenen fiili mitingin ve 2 Temmuz Karşıyaka Mezarlığı’nda yapılacak anmanın ortak araçlarını bölgede yaygın bir şekilde kullandık. Bu etkinliklere çağrı amacıyla Mamak İşçi Kültür Evi imzalı 2 bini aşkın el ilanı dağıttık.

Merkezi olarak devrimci güçlerin ayrışması bölgede de iki ayrı sürecin örgütlenmesine neden oldu. Bir hafta içerisinde kimi zaman aynı gün bölgede iki anma etkinliği yapıldı. Bölgede toplam 8 ayrı anma etkinliği düzenlendi. Politik içeriği açısından farklı zeminlerde örgütlenmiş olmakla birlikte bölgede bu yaygınlıkta yapılan anma etkinlikleri politik açıdan canlı bir atmosfer yarattı.

Bu çerçevede sınıf devrimcileri 2 Temmuz Sivas katliamının 15. yıldönümünde kullandığı araçların çeşitliliği ve işçi-emekçilerle birebir kurduğu ilişkilerle planlı ve güçlü bir faaliyet yürütmüş oldu. Yaz döneminde de sermaye düzeninin zorbalığına karşı tek alternatifin devrimde ve sosyalizmde olduğunu işçi-emekçilere anlatmaya devam edeceğiz.

Mamak / BDSP

 

Elektriğe yüzde 45, asgari ücrete yüzde 4,6 zam...

Açlığa ve sefalete karşı tek yol mücadele!

Gıda fiyatlarıyla başlayan zam furyası devam ediyor. 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olan elektrik fiyatlarındaki ikinci zam oranı da yüzde 26 olarak açıklandı. Böylece ocak ayında gerçekleşen yüzde 19’luk artışla birlikte elektriğe yapılan zam oranı yüzde 45’e ulaşmış oldu. 1 Temmuz’dan itibaren elektrik fiyatlandırmasında otomatik tarifeye geçilmesi, elektrik fiyatlarına her üç ayda bir yeni zam yapılması anlamına gelmektedir. Bu açıdan yıl sonu itibariyle elektrikte senelik artışın yüzde 50’leri bulacağını söylemek abartı olmayacaktır.

Elektrik fiyatlarındaki artışlar kabarık faturalar yoluyla emekçilerin üzerine ağır yük bindirecek. Yanısıra önümüzdeki dönemde birçok ürün ve hizmette fiyat artışlarını tetiklemesi bakımından da emekçileri etkileyecektir. Nitekim bir önceki zammın üzerinden henüz bir ay dahi geçmeden, elektriğin ardından doğalgaz için yeni bir zam talebi daha gündeme getirilmektedir. Haziran ayında konutlarda kullanılan doğalgaza yüzde 7,4, sanayide kullanılan doğalgaza yüzde 8,3 oranında bir artış gerçekleşmişken artan maliyetleri öne süren BOTAŞ, hükümetten konutlarda yüzde 9, sanayide yüzde 11 oranında yeni bir zam talebinde bulunmaktadır. Keza ekmek fiyatlarına yeni zam yapılmışken, özellikle Ramazan ayına doğru, birçok gıda ürünü fiyatlarında artış beklenmektedir. Yine kuraklık vb. gerekçeler öne sürülerek suya bu yıl içinde yüksek oranda zam yapılırken, emekçilerin temel harcama kalemlerinde önemli bir yer tutan ulaşım da yeni zamlardan nasibini almıştı. Kısacası 2008 yılında emekçiler adeta bir zam yağmuruna tutulmuş oldular.

Son dönemde temel tüketim mallarında ve hizmetlerde yaşanan zamlar, ister istemez hükümetin ve Merkez Bankası’nın enflasyon beklentilerini de yeniden revize etmesine neden oldu. AKP hükümetinin son yıllarda ekonomiye dair çizmiş olduğu pembe tabloların en büyük dayanaklarından biri olarak gösterdiği “tek haneli enflasyon” yalanının artık yutulur yanının kalmamış olması, hükümetin de bu söylevden vazgeçmesine neden olmuştur. Bugüne kadar çarpıtılarak açıklanan “resmi enflasyon” rakamlarına karşın emekçilerin gerçek enflasyonu hiçbir zaman tek hanelerde olmamıştır. Şimdilerde hükümetin bile çift haneli rakamlardan bahsettiği bir durumda emekçilerin yaşadığı gerçek enflasyonun düzeyi vahametinde ötesindedir.

Enerji ve gıda fiyatlarına yüzde 50’lere varan zamlar yapılırken hükümetin asgari ücret için belirlediği zam oranı temmuz ayından itibaren geçerli olmak üzere yüzde 5 olarak tespit edilmişti.

“Artan maliyetler” karşısında her türlü mal, ürün ve hizmete zam yapan sermaye hükümeti işçi ve emekçilerin insanca yaşamaya yeten ücret talebine ise hakaretle yanıt vermişti. Patronların işçilik maliyetlerinin “yüksek” olmasından yakınıp durduğu aynı dönemlerde İMF yetkililerinin asgari ücretin “yüksek” olduğunu dillendirmesi emekçilerin boğazındaki ilmiğin daha da sıkılaştırılması anlamına gelmektedir. Nitekim son dönemde izlenen düşük ücret politikasını zorlayan kimi TİS süreçlerine patronlardan medyaya, hükümetten kolluk kuvvetlerine kadar sermaye iktidarının azgınca saldırılması düzenin istikrarından duydukları korkuyu göstermektedir.

Böylelikle AKP’nin hükümette olduğu son 6 yılda işçi ve emekçiler, tarihsel haklarının yanı sıra ücretler temelinde de ciddi reel kayıplar yaşamışlardır. Örneğin son dört yıl içinde ücretler reel bazda yüzde 25 oranında gerilemiştir. Kölece çalışma koşulları, düşük ücretler ve her yıl büyüyen “işsizler ordusu” ile sermaye için dört dörtlük bir ucuz emek gücü cenneti yaratılmıştır. Ücretlerin yıldan yıla gerilemesinin yanı sıra altıncı ay zamları da patronlar tarafından artık büyük oranda rafa kaldırılmıştır. Yoksulluk ve sefalet toplum çapında derinleşirken servet ve zenginlik bir avuç asalağın elinde gittikçe daha fazla toplanmaya başlamıştır.

Bu tablo, emekçilerin insanca yaşama ve çalışma koşulları için mücadele etmekten başka şansı olmadığını bir kez daha göstermektedir.