4 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/27

  Kızıl Bayrak'tan
  Rejim krizi derinleşiyor!
   Kürt halkına saldırılar hız kesmiyor
AKP’yi kapatma davasında son gelişmeler...
Mamak’ta güçlü bir 2 Temmuz
süreci örgütlendi…

Kürdistanlı tarım işçilerinin Ordu ve Trabzon’a girişi yasaklandı

KESK Genel Kurulu cansız, coşkusuz ve katılımsız gerçekleşti…
  KESK Genel Kurulu’ndan yansıyanlar ve görevler...
  Kayseri İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleşti…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  F tiplerinde keyfi
baskılar sürüyor!
  Arjantin’de “öteki final!”
  Emperyalizmin Ortadoğu hesapları ve Türkiye’nin rolü!
  Avrupa futbol şampiyonası ve BİR-KAR’ın kampanyası
  Uluslararası işçi hareketinin yeniden yapılanması:
Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? - 1
Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!

26 Haziran günü Helsinki Yurttaşlar Derneği, İHD İstanbul Şubesi, İTO, TİHV, Mazlum-Der ile Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, “26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” nedeniyle Taksim Gezi Parkı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Eylemde “26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü!” pankartı açıldı. “İşkence insanlık suçudur!”, “PSVK işkenceyi artırdı!”, “Cezasızlık işkencecinin zırhı!”, “İşkenceye sıfır, toleransa sıfır!” dövizleri taşındı. “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!” sloganı atıldı.

TİHV Genel Başkanı Yavuz Önen’in işkenceyle ilgili konuşmasının ardından  kurumlar adına konuya ilişkin basın açıklamasını İHD Genel Sekreteri Sevim Salihoğlu yaptı. Kolluk güçleri için baskıyı arttırıcı yasal düzenlemeler yapılmasının ardından işkence ve kötü muamelenin arttığını ifade eden Salihoğlu, “İşkenceye karşı ‘sıfır tolerans’ yaklaşımının bir gerçeklik kazanabilmesi için başta zihniyetler olmak üzere mevcut hukuk sisteminde topyekûn bir değişim sağlayacak yasal, yargısal, idari ve eğitsel tüm tedbirlerin etkin biçimde alınması gerekmektedir” dedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul



Avcılar Özel Anadolu Hastanesi’nden yansıyan soygun çarkı…

SSGSS saldırısıyla birlikte sağlık hizmetleri tamamen tekellerin insafına terkedildi. Uluslararası tekellerin emrettiği, AKP’nin ise “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında hayata geçirdiği “sağlıkta bölüşüm”le birlikte hastanelerden yansıyan skandalların ardı arkası kesilmiyor.

Başbakan “kimse hastane kapılarından çevrilmeyecek” diyor! Oysa gazetelerin üçüncü sayfa haberleri Başbakan’ın bu sözlerini her gün yalanlıyor.

Sağlık hizmetlerindeki soygunu, geçtiğimiz günlerde tanık olduğum bir olayla anlatmak istiyorum. Bir akrabam doğum yapmak için Avcılar Özel Anadolu Hastanesi’ne kaldırıldı. Personelin hastaya ve ailesine karşı davranışları, insanlara “kanını emecekleri bir kurban” gibi baktıkları hissini uyandırıyor.

İlgili doktorlar, hasta yakınlarını sırf daha çok para ödetmek için psikolojik baskı altına alıyorlar. Bir tarafta hamile kadınlar bekletilirken, diğer tarafta aileler “Çocuğunuzun kalp atışları şu an iyi değil. Normal doğumu tercih ederseniz, doğum sonrası hem çocuğun hem de annenin sağlığı tehlikeye girer ve sonrası için teminat veremem. Ancak sezeryanla doğumu tercih ederseniz hem annenin, hem de çocuğun sağlığını garanti edebilirim” vb. söylemlerle sezeryan ile doğumu tercih etmeye zorlanıyorlar. Çaresiz bırakılan ailelerde bu durumu kabullenmek zorunda kalıyor.

Normal doğum 550 Ytl, sezeryen ise 1100 Ytl. Hasta SSK’lı ise normal doğum 300, sezaryen ise 400 Ytl. Konuştuğunuz bütün hasta yakınları doktorların sırf para kazanmak için aileleri sezaryen ameliyatıyla doğumu tercih etmeye zorladıklarını ifade ediyorlar. Tabii bir de sağlık hizmetlerini özel tekellerin kâr alanına çeviren AKP hükümetinden şikayet ediyorlar.

Üstelik hastanedeki ortam ise oldukça sağlıksız. Doğumhanelerin temiz ve sağlıklı olması bir yana, ilgili doktorlar doğumhanede “tamirat” yapıldığını söylüyorlar! Odalarda ve katlarda dolaşan hiç kimse (ne hasta ve yakınları, ne de ilgili personel) galoş takmıyor. Personelin “bone” takmaması da ayrı bir tartışma konusu. Tüm bu yaşananları ve hastane koşullarını gözönünde bulundurunca, geçmişte çeşitli hastanelerde yaşanan bebek ölümlerinin ve salgın hastalıkların hiç de tesadüf olmadığını görmek mümkün.

Bu soygun düzeni sadece Hayati Arkaz’ın, yani Arkaz Grup’un sahibi olduğu bu özel hastanede dönmüyor. Bu soygun çarkı ücretli kölelik düzeninin, kapitalizmin mayasında var. Bu kanlı düzeni yıkmadığımız müddetçe, bize gün yüzü doğmayacak, çocuklarımıza “güneşli güzel günlerin” olduğu bir gelecek bırakamayacağız.

Herkese ücretsiz sağlık, güvenli bir gelecek ancak ve ancak sosyalist işçi-emekçi iktidarının kurulmasıyla mümkündür. Bu bilinçle “sınıfa karşı sınıf savaşı”ndaki yerimizi alalım.

Esenyurt’tan bir işçi


Berlin’de Nazım anması!

Yurt dışında düzenlenen Nazım Hikmet anmalarının sonuncusu 28 Haziran’da Berlin’de gerçekleştirildi.

Anmaya çağrı amacıyla yoğun ve yaygın bir çalışma yürütüldü. Yaklaşık 5 bin el ilanı dağıtıldı, 1000 afiş yapıldı. Pek çok emekçinin evi ziyaret edildi. Toplantı, konser gibi pek çok imkan değerlendirilerek etkinliğin tanıtımı yapıldı.

Çalışma “Yoksulluk ve işsizlikle mücadele!” kampanyası ile birlikte yürütüldü. İki çalışmanın paralel yürütülmesi birçok imkan sağladı. Etkinliğin organizasyonu sırasında yaşanabilecek sorunların en aza indirilmesi konusunda da özel bir çaba gösterildi.

Anma etkinliği kısa bir açılış konuşması ile başladı. Nazım Hikmet, Ahmed Arif ve Orhan Kemal şahsında işçi sınıfı ve sosyalizm davası uğruna ölümsüzleşen tüm devrimciler için gerçekleştirilen bir dakikalık saygı duruşu ile devam etti.

Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde bizi yalnız bırakmayan genç dostumuz Uğur Sürücü ve grubu ezgilerini bizlerle paylaştı. Ardından Nazım Hikmet’in yaşamını anlatan ve kendi sesinden şiirlerin de okunduğu sinevizyon gösterimi yapıldı.

Etkinlik bir yoldaşımızın etkinliğin anlamı üzerine yaptığı konuşmayla devam etti. Konuşmada Nazım Hikmet’in işçi sınıfının ve sosyalizmin ozanı olduğu ve hep böyle kalacağını belirtildi. Nazım Hikmet’e dönük ehlileştirme saldırısına dikkat çekildi. Konuşma insanın insana kul olmadığı, herkesin bir ağaç gibi tek ve hür ve orman gibi kardeşçesine yaşadığı bir dünya özlemi vurgusuyla sona erdi.

Etkinliğin ikinci bölümü, Kültür Evi şiir grubunun hazırladığı, Nazım Hikmet’in seçme şiirlerinden oluşan programla başladı. Şiir dinletisi oldukça başarılıydı. Özellikle Nazım Hikmet’in Hiroşima’da ölen çocuklarla ilgili şiirini okuyan 9 yaşındaki kız çocuğu ilgiyle dinlendi.

Son olarak bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz Nazım Hikmet anmalarının tümünde bizimle birlikte olan dostumuz Kemal Kahraman sahne aldı. Kahraman Zazaca ve Türkçe söylediği türkülerle etkinliğe renk kattı.

Etkinliğe çoğu yeni yüzler olmak üzere 130 kişi katıldı.

Dost kurum, Berlin Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi de, etkinliğimizi dayanışma mesajıyla selamladı.

Başarılı bir etkinlik gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Etkinlik vesilesiyle gelecek açısından bize umut veren bir çalışma kapasitesi ortaya koyduk, yeni ilişkilere ulaştık. Önümüzdeki dönemde çalışmalarımızı yoğunlaştırarak sürdüreceğiz.

Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi çalışanları