12 Eylül 2008 Sayı: SİKB 2008/37

  Kızıl Bayrak'tan
  Yiyici asalakların dalaşması neyi yansıtıyor
   Abdullah Gül’ün Erivan ziyareti…
12 Eylül düzenine son vermek için devrimci sınıf hareketini yükseltelim!
Grev ve direnişlere daha güçlü destek!

Belediye TİS’lerinin gösterdikleri

Yol-İş Olağanüstü Genel Kurulu yapıldı...
  Metal grup TİS’leri tartışıldı
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Kamu emekçilerini hedef alan saldırılar gündemde…
Tabanda oluşturulacak örgütlenmelerle
mücadeleye hazırlanılmalıdır!
  KESK’in mücadele programı ve toplu görüşme sürecine ilişkin şube yöneticileriyle konuştuk…
  Bunlar engerekler ve çıyanlardır!
  Metal TİS’lerinde esneklik dayatması!
  Tuzla tersanelerinin “mazlum” patronları!
  Kapitalizm kadını neden öldürüyor?
  Kapitalizm doğayı yok etmeye devam ediyor…
  Suikast kurbanı Benazir Butto’nun dul eşi cumhurbaşkanı…
  Özel savaş aygıtı kendisini
tahkim ediyor!
M. Can Yüce
  Sol liberalizm: İllüzyon tüccarları ve kolera günleri / 2
Volkan Yaraşır
  Bültenlerden
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Özel savaş aygıtı kendisini tahkim ediyor!

M. Can Yüce

Tahkimat, daha büyük ve sonuç alıcı savaşlar içindir!

Hiç kimse, özellikle liberal-reformist Kürt aydınları ve siyasetçileri kendilerini kandırmasın! Kökleri Teşkilat-ı Mahsusa’ya giden özel savaş aygıtının çözülme sürecine girdiği gibi bir yanılgı içine girilmesin! Çözülme değil, tersi doğrudur, işleyen süreç de budur!

Egemenler arasındaki çatışma devam ediyor. Bunun birçok iç ve dış nedeni var. Bunlar, şu anda bu yazımızın kapsamı dışındadır. Ancak şu kadarını belirtmek gerekiyor: Bu iç çekişme ve ortaya dökülen kir-pas, bir yenilenme ve yeniden yapılanma vesilesi, kaldıracı yapılmaktadır. Yeniden yapılanma, aynı zamanda iç çatışma noktalarının çoğalması, çatışma şiddetinin artması anlamına geliyor. Ama bir kez daha görüldü ki, bu çatışmanın kendisinden demokrasi çıkmıyor, çıkmaz! Bu çatışma süreci devrimci ve demokrat güçlere önemli olanaklar sunsa da çatışmanın kendisi demokrasiyi geliştirmez...

Devrimci, demokrat güçler, ezilenler ve demokrasiden yana olan çevreler, bu sürece etkin ve sonuç alıcı tarzda müdahale edemedikleri, daha doğrusu buna güçleri yetmediği için, süreç, devletin kendisini yeniden daha güçlü bir tarzda yapılandırmasına dayanak yapılmaktadır! Gelinen noktada süreç bu hedef doğrultusunda işlemektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin AKP ile ilgili aldığı karar, Ergenekon İddianamesi’nde bu yapının Genelkurmay ve MİT ile bir bağının olmadığının vurgulanması, ardından ordunun komuta kademesinde yaşanan devir-teslim süreci ve “ilk icraat” olarak tutuklu emekli generallerin ziyaret edilmesi, aynı zamanda bu toparlanmanın ve giderek atağa geçmenin ipuçları olarak değerlendirilmelidir! Dahası var. Dün basına yansıyan haberlere göre, Ergenekon savcıları hakkında inceleme başlatılmış bulunuyor. Bu haber, “İkinci Şemdinli mi” başlığı ile verildi.

Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıkları’nda yapılan devir-teslim törenlerinde dile getirilen görüşler, devletin ve onun esas iktidar odağının konum ve çizgisindeki kararlılığı ortaya koymuş, laiklik, ulus-devlet vurguları bunların açık ifadesi olmuştur. Yeni Genelkurmay Başkanı’nın Diyarbakır gezisi ve orada yaptığı konuşma aynı çizginin daha net ve kesin vurgulanmasıdır.

Belli ki, Genelkurmay, Kürdistan sorununda inkâr ve imhaya dayalı özel savaş çizgisini ve pratiğini sürdürme kararındadır; bunun değişmez devlet politikası olduğunu, altını bir kez daha çizerek belirtmiştir. Bunu sadece bir propaganda ve kararlılık gösterisi olarak sanmak büyük bir yanılgıdır. Tersine dile getirilenler devletin özü, onun sömürgeci egemenliğinin bir kez daha hatırlatılmasıdır.

Hala “barış” ve “demokratik çözüm” hayalini görenlerin bundan gerekli dersi almaları da güç görünüyor. 1 Eylül Barış Günü vesilesiyle yapılan eylem ve etkinliklerde dile getirilen görüşler, bu ayakları yere basmayan hayalleri bir kez daha göstermektedir.

Genelkurmay, sadece Kürdistan sorununda değil, diğer temel konularda da bir iktidar odağı olarak hareket etmekte, güncel politikada daha açık ve etkin görünme eğilimindedir. Yeni Genelkurmay Başkanı’nın ilk uygulamaları buna işaret etmektedir. İlk icraat olarak tutuklu emekli generallerin ziyaret edilmesi ve bunun resmi bir bildiriyle sahiplenilmesi, önümüzdeki günlerde basın ve yayın organlarının temsilcileriyle bir toplantının yapılacağının duyurulması, Genelkurmay’ın son bir yıl içinde izlediği “ricat taktiğinden” saldırı taktiğine geçtiğinin birer işareti sayılmalıdır. Ergenekon savcıları hakkında incelemenin başlatılmış olması da bu bağlama oturmaktadır.

Aslında kural dışına çıkmış, her açıdan deşifre olmuş, bir de ABD ve AB ile ilişkilerde “pürüz” çıkarma eğiliminde olan unsur ve eğilimlerin tasfiyesinde Genelkurmay’ın da kesin onayı vardır. Emekli generallerin tutuklanmasında bu onay verilmiştir. Ancak bununla birlikte kendi iç dengelerinin yeniden kurulmasında, yaşanan itibar yitiminin giderilmesinde ve arınarak yeniden yapılanma sürecinin başarısında, özel savaş aygıtının bütün elemanlarına destek sunulmasında bazı adımların atılmasını gerekli görmüşlerdir. Tutuklu emekli generallerin ziyareti böyle bir işleve sahiptir. Aynı zamanda Ergenekon operasyonunun sınırlarını çizerek ortaya koyan bir tutumun somut ve sembolik bir ifadesidir. AKP’nin de bundan ötesine soluğunun yetmeyeceği açıktır. Zaten kapatılma davasında alınan karar, onun da sınırlarını ve hareket alanını belirlemiştir. Bu noktada inisiyatifin yeniden Genelkurmay’ın eline geçmeye başladığını söylemek bir abartı olmayacaktır.

Ancak temel noktalarda tüm egemen cephenin tarafları arasında bir mutabakat vardır. Kürdistan, Kıbrıs, devletin temel nitelikleri, ABD ile ilişkiler ve belli ölçüde AB konusunda genel bir mutabakat vardır.

Yeni Genelkurmay Başkanı’nın ABD ile ilişkilere çok büyük önem verdiklerini ortaya koyan sözleri, bir övgü sözü olarak alınmamalı, tersine bir çizginin, bir konumun, bir itaat beyanının açık ifadesi olarak algılanmalıdır! Ergenekon operasyonunun ideolojik yönüyle “Avrasyacı ulusalcı” eğilimi hedef alması boşuna değildir. Bu, ABD ve AB’nin istemleri doğrultusunda bir ideolojik arınma operasyonu anlamına da gelmektedir. Genelkurmay’ın sözleri, bu anlamda ABD’ye verilen yeni bir güvence, bölgesel politikalarda onun eli kolu olma durumunun bir kez daha teyidi ve kendi iç bünyesinin bu noktaya getirildiğinin teminatı olarak okunmalıdır!

Kısacası bugün, iktidar çekişmesi bir noktaya gelmiştir, bu, bundan sonra da belli düzeylerde devam edecektir. Bu süreç, devletin, onun içyapısının ve iktidar dengelerinin yeniden oturtulması yönünde işlemeye devam edecektir. Bu aşamada Genelkurmay’ın bir adım öne geçtiği, ricattan atağa geçtiği ve bu durumun özel savaşın tahkim edilmesi biçiminde yol aldığı belirtilebilir.

9 Eylül 2008


Yunanistan’da kitlesel gösteri


Selanik’te onbinlerce kişi gerici hükümetin kemer sıkma programını daha yüksek yaşam standardı talebi ile protesto etti. Protesto gösterileri, Yunanistan’da her yıl düzenlenen uluslararası bir fuarda Başbakan Karamanlis’in önümüzdeki bir yıllık hükümet politikalarını sunması vesilesiyle gerçekleştirildi. Yıllardır sendikalar ve partiler bu fuarda Yeni Demokrasi Partisi’nin sermaye yanlısı politikalarını eleştiriyorlar.

Yaz aylarının bu en büyük yürüyüşü aynı zamanda sonbaharda beklenen kitlesel yürüyüşlerin de başlangıcı oldu.

Sendikalar, protesto gösterisinin bu yıl geçen yıllara göre daha kitlesel geçmesini hükümet politikalarının kitleler üzerinde uyandırdığı hoşnutsuzluğun dile getirilmesi olarak açıklıyorlar. PAME sendika cephesi ise, sosyal demokrat sendikaları, kitlelerin yaşam koşullarının kötüleşmesine ortak olan politikayı desteklemekle suçladı.

Başbakan Karamanlis fuarda yaptığı konuşmada neoliberal politikalarını sürdüreceklerini açıkladı. Bu politikalar zenginleri daha da zenginleştirirken, toplumun daha büyük kesimini ise yoksullaştırmaktadır.

Sendikalar bünyesindeki ilerici, muhalif  gruplar Ekim ayı içinde 48 saatlik bir genel grev tartışması başlattılar.