15 Ocak 2009
Sayı: SİKB 2009/02

  Kızıl Bayrak'tan
  Ergenekon’un yeni dalgası...
  Direnen Filistin kazanacak!
Ezilen halkların her tür araçla işgalcilere karşı direnişi meşrudur!
Gazze katliamı protestolarından…
“Alevi açılımı”nda son perde…
Vira-Kürşat işçilerinin açlık grevi sürüyor…
  TORGEM Tersanesi’nde ücret gaspına karşı direniş ateşi!
  Bütünlüğü içinde kapitalizmin krizi
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Sınıf çalışmalarından...
  Ümraniye Dudullu’da direnişlerini sürdüren BMİS üyesi Sinter işçileriyle direniş süreci üzerine konuştuk...
  Direnen kadınlar anlatıyor...
  Gençlik hareketinden…
  Gençliğin Filistin’le dayanışma eylem ve etkinlikleri…
  Gerici Gürcistan rejimi ABD uydusu
olma yolunda!
  İşgal, direniş, grev ve sabotaj / 1 Volkan Yaraşır
  Berlin’de Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anmasına onbinler katıldı…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Krize karşı işçi forumu”

Toplumsal Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin (TAREM) DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş, Türk-İş’e bağlı Petrol-İş, Tekgıda-İş ve T. Harb-İş sendikalarıyla ortaklaşa düzenlediği “Krize karşı işçi forumu” 9 Ocak günü Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Maltepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Atilla Özsever, TAREM Akademik Çalışmalar Danışmanı Sinan Alçın’ın yürütücülüğünü yaptığı foruma Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli, Petrol-İş Sendikası Genel Örgütlenme Uzmanı Hakan Koçak ile T. Harb-İş Sendikası Anadolu Yakası Şubesi Eğitim Sekreteri ve İstanbul Tersanesi İşyeri Baştemsilcisi Necdet Altun konuşmacı olarak katıldılar.

Ümraniye Dudullu’daki direnişlerini sürdüren Sinter Metal işçileriyle beraber Tez-Koop-İş Sendikası’nda örgütlenen IBM çalışanları da forumda yer aldılar.

Açılış konuşmasını Sinan Alçın’ın yaptığı forumda sözü ilk olarak Atilla Özsever aldı. Küresel krize karşı mücadelede “güç dengelerinin iyi hesaplanması” gerektiğinin altını çizdi, sürece uygun mücadele yöntemlerinin geliştirilmesini önerdi.

Mehmet Beşeli konuşmasına “krizin” işçi sınıfı açısından yarattığı sonuçları üç bölüm halinde değerlendirerek başladı. Krize karşı mücadele edilmediği takdirde sömürü zincirlerinin daha da kalınlaşacağı uyarısında bulunurken, bu dönemdeki en önemli talebin “işten atmaların yasaklanması” olacağını söyledi. Meşru bir zeminde, sömürünün sonlandırılması perspektifiyle yürütülecek mücadelenin günün koşulları için doğru olduğunu sözlerine ekleyerek konuşmasını noktaladı.

Forum, Petrol-İş Sendikası Genel Örgütlenme Uzmanı Hakan Koçak ve T. Harb-İş Sendikası Anadolu Yakası Şubesi Eğitim Sekreteri ve İstanbul Tersanesi İşyeri Baştemsilcisi Necdet Altun’un konuşmaları ile devam etti.

İkinci bölüm, katılımcıların söz aldığı ve sunum yapan konuşmacılara sordukları sorularla devam etti. IBM, Sinter Metal, Bahause ve daha çok İstanbul Tersanesi’nden işçilerin düşüncelerini ifade ettiği bu bölüm konuşmacıların son sözlerini söylemesinin ardından sona erdi.

Foruma Birleşik Metal-İş, T. Harb-İş, Tekgıda-İş ve Petrol-İş sendikalarının yöneticileri ve Anadolu yakasındaki şubelerinde örgütlü olan işçileri, IBM çalışanları, Tez-Koop-İş ve Limter-İş sendikalarının üye ve yöneticileri, Genel-İş Sendikası, EMEP, BDSP, Genç-Sen, Emekli-Sen ve UİD-DER temsilcileri katıldı.

Kızıl Bayrak / Kartal


Esenyurt’ta sınıf çalışmalarımızdan….

Kapitalizme, emperyalizme ve siyonizme karşı mücadeleye!

Siyonist İsrail’in Filistin’e yönelik vahşi saldırıları devam ederken, Filistin halkı kanının son damlasına kadar direnme kararlılığını sürdürüyor. Esenyurt’tan sınıf devrimcileri olarak bölgemizde Filistin halkının direnişine destek olmak için çalışmalarımızı yoğunlaştırdık.

Emperyalizmin ve siyonizmin Ortadoğu’daki kanlı ve kirli hesapları, sahte timsah gözyaşlarıyla birlikte işbirlikçi sermaye devletinin Filistin’in cellatlarıyla birlikte işbirlikçiliğini teşhir eden ve Filistin halkının direnişini selamlayan, işçi ve emekçileri bu direnişe sahip çıkmaya ve destek vermeye çağıran bir bildiri kaleme aldık. Yerel imkânlarımızla çıkardığımız Esenyurt-BDSP imzalı bin adet bildiriyi bölgede etkin bir şekilde kullandık. Esenyurt Meydanda, sabahları servis bekleyen işçilere ve sürekli faaliyet yürüttüğümüz işçi semtlerinde bildirimizi işçi ve emekçilere ulaştırdık.

Aynı zamanda Depo Mahallesi girişi, Esenyut Köyiçi, Kıraç’ın Kuruçeşme ve Yeni mahalleleri ve Beylikdüzü Bakırcılar ile Evren Sanayi sitelerine yaptığımız Kızıl Bayrak satışı sırasında, emperyalizmin ve siyonizmin vahşetini teşhir eden, işçilerin birliğini ve halkların kardeşliğini vurgulayan ajitasyon konuşmalarımız oldukça ilgi gördü. İşçi ve emekçilerin Filistin halkının direnişine olan desteklerinin ve katil İsrail’e olan öfkelerinin oldukça yoğun olduğunu gözlemliyoruz. İki günde elimizdeki gazeteleri bitirdik. Gazete almayan emekçiler ise bildirimize ilgi gösterdi.

Bu çalışmalarımızın yanısıra bölgemizde şu ya da bu düzeyde varolan devrimci ve reformist çevrelerle ortak örgütlenen eylemde etkin bir şekilde yer aldık. Esenyurt İşçi Kültür Evi’nin önünden kortej oluşturarak eylemin yapıldığı Esenyurt Meydanı’na kadar sloganlarımız eşliğinde yürüdük.

Bu faaliyetimiz dışında kriz ve sosyal yıkım saldırıları gündemi üzerinden yürüttüğümüz faaliyetimizin de temposunu arttırarak sürdürüyoruz. Konu üzerinden yerel bülten satışları ve 18 Ocak’ta düzenleyeceğimiz işçi toplantısının davetiyelerini fabrika önlerinde ve işçi semtlerinde etkin bir şekilde kullanıyoruz. Asgari ücret, kriz, ekonomik-sosyal yıkım saldırıları üzerinden başlattığımız imza kampanyasına da devam ediyoruz. Sanayi bölgelerinde, işçi semtlerinde ve kahveleri dolaşarak imza topluyor, ajitasyon konuşmaları gerçekleştiriyoruz. İşçi ve emekçileri krizin faturasını ödememeye çağırıyor, sermayenin saldırılarına karşı bazı fabrikalarda yaşanan işgal-grev ve direnişleri anlatıyoruz.

Bu çalışmalarımızı İsrail vahşeti-Filistin direnişi gündemi üzerinden yürüttüğümüz faaliyetle birleştirerek, kapitalizme, emperyalizme ve siyonizme karşı işçi ve emekçilere örgütlü mücadele çağrısı yapıyoruz. Kapitalizmi uşaklarıyla birlikte tarihin çöplüğüne gömmediğimiz takdirde, bu yıkım saldırılarının devam edeceği, tutmamız gereken yolun emperyalist dünyanın tüm barbarlığına rağmen boyun eğmeyen yiğit Filistin halkının onurlu direnişinin yolu olduğu, fabrika işgalleri ve direnişlerle sokakları tutuşturmamız gerektiği vb. çağrılarımızı sürdürüyoruz.

Esenyurt’tan komünistler


Buca’da Tekstil İşçileri Bülteni çalışmalarından…

“Krizin faturası kapitalistlere!”

Buca’da Tekstil İşçileri Bülteni olarak yürüttüğümüz çalışmalara “Krizin faturası kapitalistlere!” şiarı ile düzenlediğimiz basın açıklaması ve her hafta yaptığımız tekstil işçileri toplantısı ile devam ettik.

11 Ocak günü Buca’nın merkezi noktası olan Forbes girişinde toplandık. Açıklamada “Kriz düşük ücretler, işten atmalar, ücretsiz izinler olarak biz işçilere ödetilmek isteniyor.. Krizin faturası kapitalistlere!” şiarlı ozalitimizi açtık.

Açıklamada, sermayenin krizi de fırsat bilerek işçileri kölelik koşullarında çalışmaya zorladığı vurgulandı. Sermayenin tüm bu saldırılarına karşı işçi sınıfının da sessiz kalmadığı, her gün yeni bir fabrikada yaşanan saldırılara karşı işçilerin direnişe geçtiği veya fabrikayı işgal ettiği belirtildi. Sinter, Ünsa, vb. fabrikalarda işçilerin krizin faturası kapitalistlere şiarını yükselttiği vurgulandı.

Ardından bulunduğumuz bölgede de tekstil patronlarının krizin faturasını işçilere ödetmeye başladığı ve birçok fabrikada işçi çıkartıldığı anlatıldı. Tekstil İşçileri Bülteni’nin bu saldırılara karşı işçileri örgütlenmeye çağırdığı vurgulandı. Açıklamada MTK tekstilciler çarşısında yaşanan özel güvenlik ve polis saldırısı da teşhir edildi.

Eylem, Filistin halkı ile dayanışma çağrısı yapılması ile sona erdi. Eyleme Deri İşçileri Derneği çalışanları da destek verdi.  

Tekstil işçileri olarak her hafta düzenlediğimiz toplantılarımızdan birisini de basın açıklamasının ardından Buca Emekli-Sen’de gerçekleştirdik. Toplantı, yürütülen faaliyetlerin ve panelin değerlendirmesiyle başladı. Yapılan değerlendirmelerde panelin amacına ulaştığı, hem katılım hem de içerik olarak başarılı olduğu ifade edildi. Ardından bültenin yeni sayısının gündemleri tartışıldı.

Toplantıda, yürütülen “Krizin faturası kapitalistlere!” kampanyasının güçlendirilmesi için neler yapılabileceği de tartışıldı ve önümüzdeki sürece dair somut planlamalar yapıldı.

Begos, MTK ve Gıda Çarşısından tekstil işçileri

Küçükçekmece’de faaliyetlerden...

Krizin etkilerinin daha açık yaşandığı bir dönemde Küçükçekmece ve çevre bölgelerdeki faaliyet hız kazanıyor.

Emekçinin Gündemi’nin 20. sayısını bölgemizde İkitelli, Sefaköy, Yenibosna ve Güneşli’de bulunan büyük ve orta ölçekli fabrikalara ulaştırmaya devam ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz dağıtım ve satışlarla bin adet Emekçinin Gündemi’ni tüketmiş bulunuyoruz.

Faaliyetlerimiz sırasında, krizin yansımaları nedeniyle işçilerin hoşnutsuzluklarının giderek arttığı gözleniyor. Dağıtımların yapıldığı bölgelerde kriz bahanesiyle işten atmalar, ücretsiz izinler, bunlarla beraber ücret ve hak gaspları yaygınlaşıyor. İşçiler, fabrika ismiyle bildiriler hazırlanıp dağıtılmasını istiyorlar. Özgün sorunların yaşandığı kimi tekstil fabrikalarına özel sayılar hazırlanıp dağıtıldı.

Desa direnişi tüm kararlılığıyla devam ediyor. Desa patronu, mahkeme kararını kabul etmeyerek kararı temyize yolladı. Böylece direnişteki işçileri yıldırmaya çalışıyor. Desa Direnişiyle Dayanışma Platformu, dayanışmayı büyütmek ve direnişin kazanımlarını öne çıkarmak için bölgede ve çevre sanayilerin olduğu bölgelerde kullanmak amaçlı ozalitler çıkaracak. Çevre fabrikalardaki işçiler dayanışmayı büyütmeye çağrılacak. Ayrıca direnişe maddi destek amaçlı bin adet kart çıkarılacak.

Bölgemizde bulunan demokratik kurum ve devrimci yapılar krize karşı 23 Ocak günü ortak bir panel düzenleyecekler. Panel için bölge sanayi ve fabrikalarının yanısıra semtlerde dağıtılmak üzere kriz ve ne yapmalıyı anlatan bildiriler hazırlanacak ve önümüzdeki hafta bunlar kullanılacak. Ayrıca panele ve krizin sonuçlarına karşı mücadeleye çağıran ozalitler yapılacak. Krize karşı birleşik mücadele adımları devam edecek.

Küçükçekmece İşçi Platformu


Ümraniye’de faaliyetlerden...

13 Ocak sabahı İMES A Kapısı’nda saat 07.15’ten başlayarak, siyonist İsrail devletinin Gazze’de sürdürdüğü katliama karşı işçi ve emekçileri mücadeleye ve direnen Filistin halkı ile dayanışmayı yükseltmeye çağıran bildirilerimizin dağıtımını yaptık. Bildirilerimizde, emperyalizmin Ortadoğu hesapları ile emperyalist devletlerin katliamın doğrudan sorumluluğunu taşıdıklarını, Türk devleti ve hükümetinin ABD-İsrail-Türkiye işbirliğinde ısrar ettiği sürece, katliamın suç ortağı olacağını belirttik. Bir saat süren dağıtım sırasında, bazı işçiler de katliam karşısında duydukları öfkeyi dile getirdiler.

Bildiri dağıtımı sonrasında, bildirilerimizle direnişteki Gürsaş ve Sinter işçilerini ziyaret ettik. Direnişçi Gürsaş işçileri ile birlikte kahvaltı yaptık. Direnişler, kapitalizmin krizi ve emperyalist-siyonist katliam hakkında konuştuk. Gürsaş’ın ardından bildirilerimizi direnişçi Sinter işçilerine ulaştırdık. Sinter işçileri de bildirilerimizi ilgiyle karşıladılar. Sinter fabrikası önünde, siyonist katliam ve siyonist cellatları güçlendiren Türkiye-İsrail ekonomik, askeri, siyasal ilişkileri üzerine konuşmalar yapıldı.

Ayrıca Dudullu merkez ve İMES’te “İsrail katlediyor, Filistin direniyor… Direnen Filistin halkı yalnız değildir!” ve “Direnen Sinter Metal ve Gürsaş işçisi yalnız değildir!” şiarlı ozalitler yaptık.

OSB-İMES İşçileri Derneği


Ankara’da “Kriz ve devrimci alternatifler” paneli…

“Sistemi iyileştirmek değil sistemi yıkmak için çaba harcamak!..”

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun (BDSP) Türkiye’nin çeşitli illerinde kapitalist krize ilişkin düzenlediği panellerden biri de Ankara’da 11 Ocak günü gerçekleşti.

Panel kısa bir açılış konuşmasının ardından Tez-Koop-İş Sendikası Genel Eğitim Danışmanı Volkan Yaraşır’ın konuşmasıyla başladı.

Yaraşır konuşmasına, krizin sıklıkla ifade edildiği biçim olan “finans-banka, mali kriz” olmadığını belirterek başladı. Üretim sektöründe yansımaları görülen kriz sürecine sınıf çelişkileri ve çatışmaları üzerinden bakmak gerektiğine işaret etti.

Bu dönemdeki mücadele taleplerini “krizin faturasını sermaye ödesin!”, “işsizlik tazminatı işten atılanlara ödensin”, “işten atılmalar yasaklansın” vb. olarak sıralayan Yaraşır, bu talepleri öne sürerken, taleplerin kabul edilebilirliği üzerinden değil, kapitalizmin teşhiri üzerinden bir mücadele hattı örülmesi gerektiğini belirtti. Öte yandan, fabrika işgallerinin mücadele içinde tuttuğu temel öneme vurgu yaparak, bu tarz eylemlerin yaygınlaştırılması gerektiğine işaret etti. Taban örgütlülükleri yaratmanın acil önemine değindi. Sözlerini, devrimcilerin ve komünistlerin bu süreçteki tarihsel misyonunu hatırlatarak sonlandırdı.

Ardından sözü Prof. Dr. Yüksel Akkaya aldı. Akkaya sözlerine, kapitalizmin her kriz dönemini yeni bir yapılanmayla aştığını hatırlatarak başladı. Kapitalizmin üç ana krizinin ilkinde taylorizm, ikincisinde fordizm ve üçüncüsünde de esnekleştirme modellerinin uygulandığını söyledi. Bu kriz döneminde de sınıf cephesinden güçlü bir ses gelmediği takdirde uzun ve yoğun çalışma saatleri ve otorite dayatmalarının kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

Akkaya konuşmasının son bölümünde devrimcilerin ne yapması gerektiğine dair düşüncelerini belirtti. “Bu dönem sistemi iyileştirmek değil, sistemi yıkmak için çaba harcamak gerekir” diyen Akkaya, yürütülecek mücadelede dengenin iyi kurulması gerektiğini, ileri sürülecek taleplerin sistemi teşhir etmesi gerektiğini hatırlattı.

Atılacak somut adımlar noktasında ise, örgütlü mücadelenin esas olduğunu belirterek, işyeri komiteleri oluşturmak, taban örgütlülükleri yaratmak ve bunların sürekliliğini sağlamak gerektiğini söyledi. Akkaya konuşmasını, tüm bu somut önerilerinin bir iktidar perspektifiyle beraber ele alınması gerektiğini ifade ederek sonlandırdı.

Panelin üçüncü konuşmacısı ise Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER) Başkanı Zeynel Nihadioğlu’ydu. Tuzla tersaneler havzasında örgütlenme çalışması yürüten TİB-DER’in şu anki hedefinin havza genelinde bir direnişi örgütlemek olduğunu söyleyen Nihadioğlu, tersaneler dışında Sinter’de, Brisa’da sergilenen direnişleri de örnek göstererek, buralardaki mücadele süreçlerinin eksikliklerine vurgu yaptı. Bu örneklerden yola çıkarak, “fabrikalar artık gerici sendikalar tarafından değil, komünistler tarafından tutulmalıdır” dedi. Nihadioğlu konuşmasının son bölümünde, tersanelerde verdikleri mücadeleyi sadece ekonomik kazanımlar üzerinden ele almadıklarının belirtti. İşçilere Sinter’i, Brisa’yı, Filistin’i anlattıklarını ve sosyalizmi de anlatacaklarını söyledi. Krizlerin sınıf mücadelelerini sertleştiren süreçler olduğunu hatırlatarak sözlerini bitirdi.

Paneldeki son konuşma BDSP temsilcisi tarafından yapıldı. Temsilci sözlerine kriz sürecinde devrimci sorumlulukların tartışılmasının önemine değinerek başladı. Toplumda geniş kesimlerin örgütsüzlüğünden bahsederek, kriz döneminde birleşik siyasal bir hat örülmesi gerektiğini söyledi. Ancak birleşik bir hat örmenin önünde birtakım engeller olduğunu, özellikle sol içindeki mezhepçi anlayışın ve geri eğilimlerin birer engel teşkil ettiğini ifade ederek konuşmasını sürdürdü. Ankara’da kriz gündemli oluşturulan kimi platformlara devrimcilerin çağrılmamasını bu yaklaşımlara örnek olarak verdi.  Biraraya gelen yaklaşımların geri politik eğilimlerini de eleştiren BDSP temsilcisi, kurulan ittifakların düzen içi arayışların sonucu olarak seçimlere endekslenmesi veya krize yaklaşımın “AKP karşıtlığı”yla sınırlandırılmasını örnek verdi.

BDSP temsilcisi sözlerini, taban örgütlülükleri yaratma ve birleşik bir siyasal hat oluşturma çağrısıyla sonlandırdı.

İlk bölümde gerçekleşen sunumların ardından panele kısa bir ara verildi. İkinci bölümde sunumlar üzerinden soru-cevap bölümüne geçildi. Bu bölümde canlı tartışmalar yapıldı.

Panel, sınıf devrimcilerinin bu süreçte adımlarını bir adım daha ileri atacağının ifade edilmesiyle ve bu sorumluluğu taşıyan herkesin mücadeleye çağrılmasıyla son buldu. Panele yaklaşık 60 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara


Çiğli’de işçiler krizi tartıştı…

“Krize karşı işçi sınıfının mücadele programı ne olmalı?”

Tüm dünyada etkisini gösteren kriz, Çiğli Organize’de de yakıcı bir şekilde hissediliyor. Çiğli İşçi Platformu olarak, işçi ve emekçileri krizin faturasını ödememesi için talepleri etrafında mücadeleye çağırıyoruz. Bu çalışmaların bir parçası olarak 11 Ocak günü Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’nde “Kriz ve kapitalizm… Krize karşı işçi sınıfının mücadele programı ne olmalı?” başlıklı bir panel gerçekleştirdik.

Panele çağrı amacıyla çeşitli araçlar kullandık. Panelin duyurusunun da yer aldığı Çiğli İşçi Bülteni’nin dağıtımını yaptık. Soğukkuyu, Serinkuyu-Dedebaşı’nda işçi servisleri güzergahına ve Çiğli Organize’de 15 fabrikaya bültenimizi dağıttık. Çiğli merkezde ve organize işçilerinin servislere bindiği iki noktada Çiğli İşçi Platformu, Tekstil İşçileri Bülteni, ve Demir-Çelik İşçileri Bülteni’nin ortak çalışması olan, krizin faturasını ödemeyi reddeden imza kampanyasını açtığımız masalarda topladık, panelin duyurusunu yaptık. Çiğli merkezde ve Organize girişinde panele çağrı yapan ozalitler kullandık. Ayrıca 100 adet davetiyeyi elden işçilere ulaştırdık.

Saat 15:00’te başlayan panele konuşmacı olarak Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Yönetim Kurulu üyesi Hüseyin Çoban, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlarından Çağlayan Kapucu ve Çiğli İşçi Platformu’nu temsilen bir arkadaşımız katıldı.

İlk sözü Kapucu aldı. Krizin işçiler cephesinden en fazla hissedilen yönlerini anlatarak işçilerin hukuki olarak haklarından bahsetti ve sorunu çözecek olanın işçilerin birlikte mücadelesi olduğunu söyledi.

Ardından sözü Çoban aldı. Krizin kapitalizmin yapısal bir sorunu olduğunu, kapitalizmin şimdiye kadar dört büyük kriz yaşadığını söyleyerek, kapitalizmin ‘29 büyük bunalımında olumsuz etkilenmeyen tek ülkenin Sovyetler Birliği, yani sosyalizm olduğunu vurguladı. Krizlerden kurtulmanın gerçek yolunun kapitalizmden kurtulmak olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirdi.

Ardından sözü ÇİP sözcüsü aldı. Çiğli Organize’ye krizin yansımalarının somut örnekleri üzerinden konuşmasına başladı. İlk olarak burjuva basında çıkan “Çiğli Organize’de 17 fabrika kapandı, 3500 işçi işsiz kaldı” haberini kaynağından öğrenmek için 400 fabrikanın dolaşıldığını dile getirdi. Ardından İzmir ve Çiğli Organize işçisinin patronların kriz saldırısı karşısında özellikle sendikalı yerler şahsında kötü bir sınav verdiğini belirtti. İşçi sınıfının kölece koşulları hak etmediğini, insanca yaşamak ve çalışmak için mücadele etmesinin bir zorunluluk olduğunu söyledi. Krizin faturasını ödememek için Sinter Metal, Tezcan Galvaniz ve Ünsa Çuval işçilerinin mücadelesini örnek almak gerektiğini belirtti. Çiğli Organize işçilerini, işçilerin birliğini sağlamak için işyeri komiteleri kurmaya, sendikalarda örgütlenmeye çağırdı. Çiğli İşçi Platformu’nun böyle bir amacın ürünü olduğunu söyleyerek tüm işçileri ÇİP çatısı altında mücadeleye çağırdı. Krizin faturasını ödememek için kriz uygulamalarına karşı işçilerin mücadele etmesi gereken talepleri sıralayarak krizin faturası kapitalistlere ödetme çağrısıyla konuşmasını tamamladı.

35 işçinin katıldığı panel soru-cevapla son buldu. Canlı tartışmaların yaşandığı panel yaklaşık ikibuçuk saat sürdü.

Çiğli İşçi Platformu çalışanları