13 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/10

  Kızıl Bayrak'tan
  2009 Newrozu’na giderken...
  İMF-TÜSİAD yıkım programlarına karşı mücadeleyi yükseltelim!
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Ankara ziyareti…
BDSP’nin seçim çalışmalarından…
BDSP bürolarının açılışlarından…
  Direnişlerden...
  Hüseyin Temiz yoldaşı kaybettik...
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı...
  8 Mart etkinliklerinden…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Yurtdışında 8 Mart kutlamalarından....
  Gençlik hareketinden…
  Kapitalizm ve su sorunu
  Dünyadan
  Neler oluyor? -
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hüseyin Temiz yoldaşı kaybettik...

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!

Hüseyin Temiz yoldaşımız 1964 yılında Tunceli’nin Nazimiye ilçesinde doğdu. Emekçi bir ailenin çocuğu olan yoldaşımız kısa denebilecek yaşamına çok şey sığdırdı. Bir süre önce akciğer kanserine yakalanan Hüseyin Temiz yoldaş, 11 Mart akşamı yaşamını yitirdi.

İstanbul Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu çalışanı ve Küçükçekmece İşçi Platformu sözcüsü olan Hüseyin yoldaş, yıllardır enerji sektöründe çalışan bir işçiydi. Yaşamının büyük kısmı işçilikle geçen yoldaşımız devrimci mücadeleye adım atmasını şu sözlerle ortaya koymuştu: “Sömürüyle, baskıyla, yoksullukla çok erken yaşta tanıştım. Adına kapitalizm denilen bu sistemin yıkılması gerektiğini, bu gerçekleşmeden işçi ve emekçilerin en basit sorunlarının dahi kalıcı bir çözüme kavuşmayacağını çok erken yaşta gördüm, öğrendim. O zamandan bu yana devrimci mücadelenin içindeyim.”

Hüseyin Temiz yoldaş 12 Eylül yenilgisinin ardından devrimci hareketin yeniden toparlanması sürecinde etkin bir çaba harcadı. Özellikle devrimden ve devrimci örgütlü mücadeleden kaçan “devrim kaçkınlarını” ve sınıf-dışı yönelimleri mahkum ederek Marksizm-Leninizm davasını cepheden savundu. Bu sürecin ardından yeni proleter devrimler çağının topraklarımızdaki öncüsü Ekim Hareketi ile tanışarak devrimci mücadelesini sürdürdü. Ekim’den Parti’ye giden sürecin en ön saflarında yürüyen Hüseyin Temiz yoldaş, bu uğurda her türlü bedeli ödemesini bilen yiğit bir devrimciydi.

Türkiye topraklarında dosta düşmana karşı yükseltilmiş bayrak, bir savaş ilanı olan Parti Kuruluş Kongresi’ni büyük bir heyecan ve coşku ile karşılamış, devrim davasının bu topraklarda yenilmezliğinin ifadesi bu adımı selamlamıştı. Kuruluş Kongresi sürecinin hemen ardından düşman saldırısının yarattığı tahribatın sarılması sürecinde, anlamlı bir emek ve çaba harcamıştı. Uzun yılları bulan inatçı ve inançlı bir çaba ile devrim davasının büyütülmesine önemli katkıları sunmuştu.

Sınıf mücadelesinin farklı alanlarında uzun yıllar çalışma yürüten yoldaşımız, ‘90’lı yılların sonunda Kızıl Bayrak gazetesi Gebze temsilciliği yaptı. On yılı aşkındır, Küçükçekmece bölgesinde bir sınıf devrimcisi olarak inatçı, ısrarlı, enerjik ve soluklu bir faaliyet yürütmekteydi.

Hüseyin Temiz yoldaş, son yıllarda Küçükçekmece bölgesinde yürütülen devrimci sınıf çalışmasının örgütlenmesinde etkin bir rol oynadı. Bölgedeki birçok direnişin örgütleyicisi ve önderiydi. Oktaş, Güven Elektrik, Texim ve Desa’da sınıf mücadelesinin ve direnişlerin örgütlenmesinde etkin bir rol oynamıştı. Ve yaşamının son anlarına kadar da bu çalışmanın örgütleyicilerinden biriydi.

2 yılı aşkın süredir kanser tedavisi gören yoldaşımız, çalışmalarından bir an bile geri durmadı. 2007 yılı genel seçimlerinde İstanbul 3. Bölge’den işçi sınıfının devrimci programının temsilcisi olarak bağımsız sosyalist devrimci aday olarak seçimlere katılan yoldaşımız, sağlık sorunlarına rağmen seçim sürecinin yoğun ve ağır temposu karşısında bir an bile duraksamadı, kararlılıkla sınıfın devrimci programını temsil etti.

Hüseyin yoldaş o süreçte seçimlere katılmasını ise şu sözlerle tanımlıyordu: “Her şeyden önce biz sınıf devrimciyiz. İşçi sınıfını bu topraklarda programıyla, eylemi ile temsil eden tek oluşumun rehberliğinde mücadele eden insanlarız. Sınıfımız bugün çok yönlü saldırılarla karşı karşıya olmasına rağmen ortaya güçlü bir direnç koyamıyor. Sınıf hareketinin dibe vurduğu bir ortamda kitleleri kendi güncel ve temel sorunları üzerinden örgütlü mücadeleye çekmeye yönelik kesintisiz bir faaliyet yürütüyoruz. Burjuvazi kendi siyasal krizine çözüm bulmak, en azından bu krizi bir süre için dindirmek amacıyla seçim oyunu ile kitlelerin karşısına çıkıyor. Sandığın sonucu ne olursa olsun, sosyal yıkım saldırılarına kalındığı yerden devam edileceği kesin. Biz kitleleri uyarmak, seçimin de meclisin de işçi ve emekçiler için çözüm olmadığını, kurtuluşun devrimde ve sosyalizmde olduğunu söylemek sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Bu sözü ancak biz devrimci sınıfın programına sahip olanlar söyleyebilir. Bunu biz söyleyeceğiz, bunu söylemek için aday oldum.”

Ne karşı devrimin zulmü ve zorbalığı, ne devrim kaçkınlarının yaşadığı yılgınlık, ne de küçük-burjuva devrimciliğinin ufuksuzluğu onu işçi davasına duyduğu derin bağlılıktan alıkoydu. Yaşamının son anına kadar bu davanın yılmaz ve yiğit bir neferi olarak Parti ve partili mücadeleye sadık kaldı. O işçi sınıfının devrimci davasına büyük bir bağlılığın ve derin inancın taşıyıcısı bir yiğit komünistti.

Sömürüyle, yoksullukla, baskıyla, işkenceyle ve mücadelenin zorluklarıyla geçen 45 yıllık yaşamın bedeliydi akciğer kanseri… Ama yoldaşımız son anına kadar inancını diri tuttu, mücadeleci ruhuyla vücudunu saran kansere karşı da dirençle ve inatla savaştı. Ne yazık ki uzun bir tedavi sürecinin ardından yeniden nükseden rahatsızlığı atlatması olanaklı olmadı.

Hüseyin yoldaşın anısı önünde derin bir saygı ve sevgiyle eğiliyoruz.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

Hüseyin yoldaş ölümsüzdür!

Hüseyin Temiz yoldaş 12 Eylül yenilgisinin ardından devrimci hareketin yeniden toparlanması sürecinde etkin bir çaba harcamıştı. 12 Eylül karşı-devrim saldırısının yarattığı yılgınlık ve kaçış koşullarında devrim davasına bağlı bir nefer olarak kaldı. 12 Eylül yenilgisinin etkisinin adım adım geride bırakıldığı ve küçükburjuva devrimciliği ile hesaplaşmanın bir sonucu olarak siyasal yaşama adım atan Hüseyin yoldaş, Ekim saflarında mücadelesini sürdürdü.

1998’de Türkiye topraklarında dosta düşmana karşı yükseltilmiş bayrak ve bir savaş ilanı olan Parti Kuruluş Kongresi’ni büyük bir heyecan ile karşıladı. Devrim davasının bu topraklarda artık yenilmez bir dava olarak güvence altına alındığının ifadesi olan bu adımı tüm benliği ile selamladı. Devrim tarihimizde bir kilometre taşı olan bu adımın atılmasının hemen ardından yaşanan düşman saldırısının yarattığı tahribatın sarılması sürecinde anlamlı bir emek ve çaba harcadı. Uzun yılları bulan inatçı ve inançlı, soluklu ve direngen bir çaba ile devrim davasının büyütülmesine önemli katkıları sundu.

Hüseyin Temiz yoldaş, bir sınıf devrimcisiydi. Bilinciyle, yüreğiyle ve aklı ve emeği ile...Uzun yıllar işçi sınıfı davasının bu topraklarda ete-kemiğe büründürülmesi için üzerine düşen her türlü sorumluluğu ve görevi omuzladı.

Hüseyin yoldaş, Lyon barikatlarında sermaye sınıfına karşı savaşan işçilerin ruhunu taşıyan nadir sınıf devrimcilerinden biriydi. Sınıfın 170 yıllık mücadelesinden güç alan koca bir yürekti o. İşçi sınıfının devrimci davasına büyük bir bağlılığın ve derin inancın taşıyıcısı bir yiğit sınıf devrimcisiydi.

Ne karşı devrimin zulmü ve zorbalığı, ne devrim kaçkınlarının yaşadığı yılgınlık ve teslimiyet, ne devrim davasına ihanet, ne de küçük-burjuva devrimciliğinin ufuksuzluğu ve soluksuzluğu O’nu işçi davasına duyduğu derin bağlılıktan alıkoyabildi. Son nefesini verene kadar bu davanın yılmaz ve yiğit bir neferi olarak Parti ve partili mücadeleye sadık kaldı.

Bir yoldaşı

 

Hüseyin Temiz yoldaşın DESA Direnişiyle Dayanışma Platformu adına Desa Gecesi’nde yaptığı açılış konuşması…

“Birleşirsek, güçlü bir işçi sınıfı ordusu olarak baskıya, sömürüye son verebiliriz!”

Desa Direnişiyle Dayanışma Platformu olarak direnişçi işçileri selamlıyoruz.

Selam olsun Desa’nın kadın direngen işçisine, selam olsun direnen işçilere!

Selam olsun özgür bir Türkiye, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için mücadele edenlere! Selam olsun işçi sınıfına!

İşçiler, emekçiler!

Son iki yıldır birbiri ardına tek tek direnişler gelişiyor. Bir direniş bitiyor bir diğeri başlıyor. Direnişlerin temel amacı nedir: Hak alma mücadelesi!

Nerede bir sendikal mücadele varsa, nerede işçiler kötü yemeklere, çalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşı örgütlenmeye gidiyorsa, patronların düzeni işçileri kapı dışarı ediyor. Diyorlar ki, “Bu ülkede sendikalı olmak anayasal haktır, yasalar tüm yurttaşlar içindir.” Gerçekten öyle mi? İşçi sendikalaşınca kapı dışarı ediliyor. İşçi sendikalaşıyor, anasından emdiği süt burnundan geliyor. İşte bölgemizde; Güven Elektrik işçileri 2 yıldır sendikalaşma mücadelesi veriyor. İşte DESA işçileri! Sefaköy DESA’daki mücadele 3. ayına girdi. 6 aydır Düzce’deki işçiler direniyor. Ama ne yapılıyor: Hak-hukuk yok! Anayasada diyor ki, “sendikalı olmak hak”tır. Yerin dibine batsın sizin anayasanız. Anayasa işçileri, emekçileri temsil etmiyor. Ancak işçi sınıfı direnirse, mücadele ederse hakkını alacaktır.

İşçiler, dostlar! 

Bu savaş açıktan bir sınıf savaşımıdır. Burada direnişte olan Emine Abla’nın direngen tutumu bizlere yol gösteriyor. İşçi sınıfına tutması gereken yolu gösteriyor. İşçi sınıfı birlikte davranmadığı sürece, patronların sömürüsüne, zorbalığına, baskısına karşı direnmediği sürece hiçbir hakkı elde edemez. Bunun yolu örgütlü mücadeleden geçiyor. Örgütlü olmak sadece sendikalarda örgütlenmek değildir. Evet görüyoruz; işçiler iyi bir yaşam, iyi bir ücret için sendikalarda örgütleniyor ama binbir çeşit engel çıkıyor karşılarına. Örgütlenmenin önündeki engeller dizboyu. O zaman ne yapacağız? Her zaman örgütleneceğiz. İşyerimizde yemekler mi kötü, örgütlenelim. Bizi Cumartesi-Pazar mı çalıştırıyorlar, örgütlenelim! Düşük ücretler mi var, örgütlenelim. Örgütlenip işverenin karşısına toplu çıkalım. Türkiye işçi sınıfının tutması gereken yol budur. Kuşkusuz saldırı sadece direnişteki işçilerle sınırlı değildir. Saldırı çok boyutludur. Uluslararası planda saldırı var. Bakınız dünya geneline! Her tarafta direnişler var. İşçilerin, emekçilerin onyıllardır mücadele vererek, bedeller ödeyerek kazandıkları haklar ellerinden alınıyor. Kölece iş yasaları, özelleştirmeler, genel sağlık sigortası saldırıları, işten atmalar tümüyle meşru hale gelmiş durumda. Ama işçi sınıfının hareketliliğinin yükseldiği bir döneme giriyoruz. Sadece bizde değil dünya genelinde işçilerin, emekçilerin sermayenin iktidarına, kapitalist dünyaya karşı meydan okuyacağı bir döneme giriyoruz. Bugün Desa’da, Çapa’da, E-Kart’ta, Tega’da, Novamed’te, Yörsan’da yaşanan budur. Bu, işçi sınıfının gelecekte sermayenin saldırılarına karşı sessiz kalamayacağının ilk göstergeleridir. Kuşkusuz yeterli değildir bu.

İşçiler, gençler. kardeşler!

Bize diyorlar ki; kapitalist dünya, liberal dünya her şeyi çözüyor. Bunlara başkaldırmayın. Amerika’da, kapitalizmin kalesindeki krize bakın. Jet hızıyla Asya’ya, Avrupa’ya yayıldı. Bizde de sürüyor. Demek ki kapitalizm gerçekten sorunları çözmüyor. Tam aksine bugün işsizliğin, yoksulluğun, yıkımın, savaşın sorumlusu kapitalist sömürü düzenidir. İşçi sınıfının mücadelesi tek tek işyerlerinde patronlara karşı olamaz. İşçi sınıfı kapitalist düzeni yıkmak zorundadır. İşçi sınıfı bunu yıkabilecek güçtedir. Bu inançta, bu deneyimdedir. İşçi sınıfının 160 yıllık tarihi bunu göstermiştir. Söyledim: Saldırı sadece işten atmalarla sınırlı değil. Bakın “sosyal güvenlik reformu” adı altında yasa çıkardılar. 1 Ekim’de yürürlüğe girdi. Neydi bu yasa? Mezarda emekliliği dayatıyor. En son kalan haklarımıza göz diktiler. Sağlığı paralı hale getirdiler. “Kentsel dönüşüm” adı altında Ayazma’da insanları evlerinden, yurtlarından ettiler. Burada Ayazma’dan insanımız var, birazdan konuşacak. Kölelik yasalarını getirdiler. Şimdi de kıdem tazminatına göz dikmiş bulunuyorlar. Kuşkusuz, bu saldırıları kolayından geçirmelerinin sebebi de işçi sınıfının örgütsüz oluşudur. Eğer bugün DESA’daki direnişe bu kadar polis baskısı varsa, Desa direnişi patronlar tarafından çok yönlü kırılmak isteniyorsa, bunun nedeni işçi sınıfının eyleminden korkmalarıdır.

İşçiler, kardeşler!

Diğer bir eksiklik tek tek işyerlerinde yaşanan direnişlerle sınıf dayanışmasındaki zayıflıktır. İşçi bir yerde direniyor. Diğer fabrikadaki işçi “bana ne, benim başıma gelmedi” diyor. Yanıbaşımızda fabrikalar yoluna bakın. Yüzlerce fabrika var. Hepsinde duyarlılık, tek tek ilgi var. Ama işçi direnişin kendisini temsil ettiğini bilebilmelidir. Sınıf dayanışma içerisinde olabilmelidir. Sadece ziyaretlerle değil, eylemlerle sınıf dayanışması içinde olabilmelidir.

Biz bugün burada Desa Direnişi’yle Dayanışma Platformu olarak (ÖDP, EHP, BDSP, Küçükçekmece İşçi Platformu, Alınteri ve Halkevleri) bölgemizdeki direnişe dışarıdan duyarlılığı arttırmak, direnişi işçilerin ve emekçi kitlelerin gündemine sokabilmek için bir gece düzenledik. Bundan önce de faaliyetlerimiz oldu. Bildiri dağıtımları ve işçi toplantıları düzenlemek…Bu tür örnekleri yaymak lazım. Sadece işçiler içerisinde platformlar kurmakla olmuyor. Nerede direniş varsa orayı gerçekten direniş kalesi haline getirelim.

İşçiler, gençler!

Başlangıçta konuşmacı arkadaş “işçi sınıfı adım adım geliyor” dedi. Evet geliyor işçi sınıfı. Sömürü sistemi böyle gitmeyecektir. Patronların sömürü ve saltanatı eni sonu yıkılacaktır. Biz bugün tek tek direnişlerin yarın siyasal birleşik bir direnişe dönüşeceğinden eminiz. Bundan kuşku duymuyoruz. Birleşirsek, birlikte davranırsak güçlü bir işçi sınıfı ordusu olarak baskıya ve sömürüye son verebiliriz.

DESA Direnişi’yle Dayanışma Platformu olarak gecemize katıldığınız için teşekkür eder, saygılar sunarım.