20 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/11

  Kızıl Bayrak'tan
  Seçimler, Kürt sorunu ve devrimci sınıf tutumu
  ABD’nin Kürt politikası gündemde...
Ankara’daki işbirlikçi rejim “yeni taşeronluk” görevine dört elle sarıldı!
Dünya Su Forumu’na hayır!
Ergenekon değil kirli savaşın içyüzü!
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Güncel gelişmeler ve sol hareket
  “Hüseyin Hoca” sosyalizmin günışığına uğurlandı…
  Kentsel değil rantsal dönüşüm
  16 Mart, Halepçe ve Gazi katliamlarını protesto eylemlerinden...
  Gençlik hareketinden…
  Emekçi Kadın Komisyonları’ndan tüm işçi ve emekçi kadınlara çağrı:
  Çarlık Duması’nda Bolşevikler...
  Tokat Eğitim-Sen yönetimi gericiliğin bayraktarlığını yapıyor!
  Dünyadan...
  Newroz’a doğru... -
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bir deneyim...

Çarlık Duması’nda Bolşevikler...


Türkiye yine bir seçim sürecine bulunuyor. Sınıf bilinçli işçilerin görevi, bu durumdan yararlanarak işçi ve emekçilerin sorunlarının çözümünün bu sisteme sığmayacağını sınıf kardeşlerine göstermek olmalı. Bunun nasıl yapılacağını daha iyi kavramak için ise, elbette ki daha önce yaşanmış deneyimleri incelemek, bunlardan dersler çıkarmak gerekiyor. Bu konuda yaşanmış deneyimleri aktaran bazı kitap ve makeleler mevcut. Bunlar içinde en önemlilierinden birisi de Bolşevikler’in 1912 yılında Çarlık Duma’sı için yapılan seçimleri ve seçimlerde Duma milletvekillerinin yaptığı çalışmaları anlatan “Çarlık Duması’nda Bolşevikler” kitabı. Kitabın yazarı A. Y. Badayev, aynı zamanda Çarlık Duması’na seçilen Bolşevik işçi milletvekillerinden biridir.

Badeyev, Bolşevikler’in seçimlere hiçbir zaman Duma’da birkaç sandalye kazanmak amacıyla katılmadığını özellikle vurguluyor. Bu burjuva parlamenter kurumlara yaklaşımda temel bir ayrım noktası olduğu için özellikle önemlidir. Seçimlere geniş yığınlara seslenmenin, devrimci programlarını onlara anlatmanın ve bu arada burjuva temsili kurumları teşhirin bir aracı olarak gördüler. Devrimin o aşamasında temel talepleri 1- Demokratik cumhuriyet, 2- Sekiz saatlik iş günü, 3- Büyük toprak sahiplerinin topraklarına el konulması idi. Gündemdeki burjuva demokratik devrimin üç devrimci talebi idi bunlar. Bolşevikler kendilerini asla düzen yasallığıyla sınırlanmadılar. Asıl amaçları, işçi ve köylü yığınları bu talepler uğruna mücadele için harekete geçirmek, bu taleplerin mevcut düzende gerçekleşmeyeceğini onlara kendi özdeneyimlerinden de yararlanarak göstermek oldu.

Kitapta dikkat çeken bir diğer nokta ise, Bolşevikler’in seçim anlaşmalarına yaklaşım tarzı idi. Bolşevikler için bu konuda Parti’nin 1912 tarihli Prag Konferansı’nda alınan kararlar bağlayıcı oldu. Buna göre seçim anlaşmaları Bolşevik Partisi için hiçbir biçimde politik platformda değişiklik gerekçesi değildi ve Bolşevik milletvekilleri için de herhangi bir politik bağlayıcılık taşımazdı. Menşevikler ise seçimleri, Duma’yı gericilerin elinden kurtarmanın bir aracı olarak gördüler. Bunun için de birçok konuda liberallerle birlikte hareket etmekte sakınca görmediler.

Çarlık Rusya’sında seçimler doğrudan yapılmıyordu. İlkin delegeler seçiliyor, bu delegelerden bir seçim heyeti oluşturuluyordu. Duma’ya milletvekili olarak gidecekleri bu heyet belirliyordu. Eşit oy hakkı yoktu. Seçim yasaları öyle oluşturulmuştu ki, Duma’da mutlak çoğunluk her koşulda Kara Yüzler ve Kadetler’in elinde oluyordu. Buna karşılık az sayıda işçi temsilcisi Duma’da yer alıyordu. Bunun nedeni hükümetin işçilerin temsil hakkını görmezlikten gelmesi, onların seçilmesi için her türlü engelin çıkarılmasıydı. Zira Dördüncü Duma için ilk yapılan seçimlerde işçi delegelerin çoğu daha işin başında elenmiş, işçi sınıfı kitlesel eylemlilikler yaparak seçimlerin tekrarlanmasını sağlamıştı. Yeniden yapılan seçimler sonucu 6 Bolşevik ve 7 Menşevik milletvekili Duma’ya seçilmişti.

Bolşevik milletvekilleri yaptıkları konuşmalar, verdikleri önergelerle Çarlık Duması’nın kürsüsünden işçi sınıfının sorunlarını dile getirdiler. Bunları orada dile getirmenin kendi başına çok bir anlamı yoktu belki. Ama kürsüden yapılan konuşmalar ve soru önergeleri Bolşevikler’in gazetesi Pravda’da aynen yayınlanıyor, böylelikle de sansürlenemeyen bu görüşler işçilere propaganda edilmiş oluyordu. Verilen önergelerin Duma’da dikkate alınmadığı durumlarda, işçiler çoğu zaman bu taleplerle ilgili geniş grevler ve gösteriler örgütlüyorlardı.

Bolşevik milletvekillerinin çalışması sadece Duma’yla sınırlı olmadı. Onlar iş kazasında ölen işçinin cenazesine katılarak, grev yapılan fabrikaları, işyerinde zehirlenen işçileri hastanede ziyaret ederek, direnişteki işçiler için fon oluşturarak, kısacası her yerde ve her zaman işçi sınıfının yanındaydılar. Duma’daki Bolşevik milletvekilleri ile işçiler arasındaki sıkı bağlar nedeniyle gerici “Rusya Bayrağı” gazetesi şöyle yazmak zorunda kalıyordu: “Bir yıl önce işçiler adına Duma’daki yapılan her konuşma 200 bin örgütlü işçiyi harekete geçiriyor.”

1905 yenilgisinin ardından 1910’lu ilk yıllarda yeniden yükselen işçi hareketi Menşevikler’i işçi hareketinden iyice tecrit etti. Zaten Menşevikler’in işçi sınıfının taleplerini karşılayacakları ne bir programları ne de mücadele kararlılıkları vardı. Bu nedenle meclis çalışmasında Bolşevikler kadar aktif davranmaları mümkün değildi. İşçiler yalnızca Bolşevik milletvekillerinin söylediklerini dinliyor, talep ve önerilerini de gene sadece onlara iletiyorlardı. Böylelikle daha fazla işçinin mücadeleye katılması sağlanmış oluyordu. Örneğin işçi milletvekillerinin meclisten geçici olarak ihraç edilmeleri nedeniyle yapılan işçi eylemlilikleri 1 Mayıs’ın daha kitlesel kutlanmasını sağlayabiliyordu.

Devrimci mücadele işçilerin barikatları kurma aşamasına geldiğinde Çarlık karşı saldırıya geçti. Pravda susturuldu. İşçi sendikaları, dernekler kapatıldı. Bolşevik örgütlerin çoğu dağıtıldı. Yaklaşan birinci emperyalist dünya savaşı nedeniyle kitleler şovenizmle zehirlenmeye çalışıldı.

Emperyalist savaş patlak verdiğinde Bolşevikler Lenin’in yolgöstericiliğinde “Savaşa karşı iç savaş!” şiarını yükeslttiler. Oportünist II. Enternasyonal’in sosyal-şoven liderleri ise, savaştan iki yıl önce Basel’de aldıkları kararları çiğneyerek, “anayurdun savunulması” gerekçesiyle kendi ulusal burjuvazilerinin kuyruğuna takıldılar. Dönemin önemli işçi partileri içinde bir tek Bolşevikler Marksizme ve proletarya enternasyonalizmine sonuna kadar sadık kaldılar. Bolşevikler savaşın getirdiği baskı ortamına rağmen dağılan örgütlerini döne döne yeniden kurdular. Savaşa karşı devrimci sınıf mücadelesini geliştirmeye çalıştılar.

Bolşevik milletvekillerinin savaşa karşı tutumu düzen savuncularını epey rahatsız etti. İşçi sınıfının örgütlü gücü dağıtılınca iki yıldır katlandıkları temsilcilere de yeniden saldırdılar. Gizli bir konferansta basılan milletvekilleri hapse atıldı. Çarlık, Bolşevik milletvekillerini kurşuna dizmeye niyetlendiyse de işçilerin tepkisinden çekindiği için onları Sibirya’ya sürgüne yolladı. Milletvekilleri ancak 1917 Şubat Devrimi’yle özgürlüklerine yeniden kavuşabildi.

Kitap Bolşevik milletvekillerinin çalışmalarının yanısıra 1912-14 yılları Çarlık Rusyası’nın, Bolşevik Partinin ve işçi sınıfının genel bir tablosunu da ortaya koyuyor. Bu da bizlere önemli bir tarihsel deneyimi değişik yönleriyle öğrenmek ve bundan kendimiz için sonuçlar çıkarmak imkanı sağlıyor.

* (A.Y. Badayev, Çev: B.Daş, M. Oral, Evrensel Basın Yayıncılık, 199)

S. Yürekli