5 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/21

 Kızıl Bayrak'tan
 Saldırıların karşısına birleşik militan
sınıf mücadelesiyle çıkalım!
Kapitalizmin krizine karşı sokağa, eyleme, mücadeleye!
Kürt halkını aldatarak teslim alma planları…
KESK’e yönelik saldırılar ülke çapında eylemlerle protesto edildi...
Eğitim emekçilerinin Ankara yürüyüşü..
İşçiler TİS dayatmalarına
karşı yürüdü!
Entes direnişi güncesinden…
İşçi ve emekçi hareketinden…
KESK’e yönelik devlet terörü militan bir mücadele
sürecinin örgütlenmesi ile püskürtülebilir!
Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı Hazırlık çalışmaları üzerine...
Direnen işçi kadınlar bizlere yol gösteriyor!
Üniversitelerden...
ÖSS çalışmalarından..
İstanbul’un eski Emniyet Müdürü Ulubatlı “Beton Hasan”...
Tersane patronlarının yeni kâr alanı yaratma girişimi...
Emperyalist güçler gerici Sri Lanka rejimini destekliyor...
Obama’dan “Müslüman” dünyasına sahte mesajlar…
14. Uluslararası Gençlik Buluşması!
“Kürdistan’da diller, dinler, etnik gruplar,
ulusal topluluklar sorunu”
M. Can Yüce
Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstanbul’un eski Emniyet Müdürü Ulubatlı “Beton Hasan”...

Elikanlı katillerden er geç
hesap sorulacak!

Geçtiğimiz günlerde, AKP’nin şakşakçısı, devletin kolluk güçlerinin sesi olan Sabah gazetesinde, namı “Ulubatlı Hasan” olan İstanbul eski Emniyet Müdürü Hasan Özdemir ile ilgili bir haber yer almıştı. “Beton Hasan’ı sevgi yumuşattı” başlığıyla yer alan haberde, “bir zamanlar adı geçtiğinde suç örgütlerini titreten” ve “Beton Hasan” lakabı yakıştırılan Hasan Özdemir’in vekil olmadan önce sevgi dersleri almaya başladığı belirtiliyor!

Sabah’a konuşan Özdemir, kırdığı betonların duygu dünyasına etkisini şöyle anlatıyor: “Emekli olduktan sonra entelektüel dostlarımla mutlu yaşam dersi aldım. Ardından sevgi kurslarına başladım. Çözümün sevgiden geçtiğini öğrendim. Ben görevim gereği Balyoz’da, Beton’da, Tank Hasan’da oldum. Sevgi kursu sivriliklerimi törpüledi. Şimdi iktidarı da muhalefeti de seviyorum” diyor ve ekliyor: “Herkesin sivrilikleri vardır. Ben de sivriliklerimi törpüledim. Ahlaken düzgün bir adamım. İnsanları severim, hizmet etmeyi de.” (Sabah, 26 Mayıs ‘09)

“Ulubatlı Hasan”a sevgi dersleri veren İnal Aydınoğlu da aynı haberde Özdemir için şunları söylüyor: “O’nun içinde gizli kalmış çocuk kalbini ortaya çıkardık. Çocuk kalbini ortaya çıkarınca sevginin farkına vardı. Beton duvarları yıkıldı” diyor ve ekliyor: “Tertemiz, sevgi dolu köylü çocuğu Hasan Özdemir’in yüreği ortaya çıktı.”

“Temiz köylü çocuğu” Hasan Özdemir’in geçmişine kısaca göz atıldığında, 33 yıllık polislik “kariyerini” devrimcilerin, işçi ve emekçilerin kanı ve canı üzerinde inşa ettiği görülür. Birçok ilin emniyet müdürlüğünün yanısıra, iki kez de İstanbul Emniyet Müdürlüğü yapmıştır. Diğer emniyet müdürleri gibi Hasan Özdemir de, CİA’dan “kurs ve eğitim” adı altında işkence metotları üzerine eğitilerek “kariyerini” inşa etmiş işkenceci bir katildir. Birçok alanda kurs gören “beton Hasan”ın, bu kurslarından en göze çarpanı ABD’de değişik dönemlerde aldığı Terörle Mücadele, Rehin Kurtarma, Kriz Yönetimi vb. üzerine olanıdır. Ayrıca Hasan Özdemir MHP listelerinden girdiği 2007 genel seçimlerinde MHP Gaziantep milletvekili seçilmiştir.

Bu köhne düzenin bekçi köpeği!

Bu ülkenin başta devrimcileri olmak üzere işçi ve emekçileri bu eli kanlı katil işkenceci şahsında, bu köhne düzende polisin yerini, kime ve neye hizmet ettiğini gayet iyi biliyorlar. Türkiye’nin emniyet müdürleri tarafından yönetilen kanlı katliamlarda polisin rollerini yakından tanıyorlar. ABD’de eğitim süzgecinden geçirilen bu bekçi köpekleri, sanatlarını devrimcilerin bedenleri üzerinde icra ediyorlar. “Vatan aşkıyla yanıp tutuşan” bu kanlı katil sürülerini bu ülkenin emekçileri de, devrimcileri de gayet iyi tanıyorlar.

“Sevgi yumağı” olarak sunulan bu insan müsveddesinin meziyetleri ise, ne Cerrah, ne de öncekilerden aşağı kalır değildir. Kamuoyu onu kanlı baskınlardan, işkencecileri korumasından, katliam şakşakçılığından iyi hatırlayacaktır. İşte meziyetlerinden bazıları:

* İlginçtir, gene Sabah gazetesinin 5 Kasım 2001 tarihli sayısı “Burası Filistin değil İstanbul” manşetiyle çıkmıştı. Gazete, Sabah Haber Ajansı Genel Müdürü Tayfun Hopalı’nın hazırladığı bir masa başı haberle, bir emekçi mahallesi olan Küçükarmutlu’daki ölüm orucuna destek orucundakileri hedef gösteriyordu.

Gazetenin “kontrgerilla klasikleri” arasındaki yerini alan bu haberin mürekkebi kurumadan Küçükarmutlu’ya operasyon düzenlendiği haberi geldi. 4 gencecik devrimci, Arzu Güler, Sultan Yıldız, Barış Kaş ve Bülent Durgaç katledilmiş, onlarca kişi yaralanmıştı. Hasan Özdemir, direnişçilerin yaşadığı evi alelacele karakola çevirerek ve bu yoksul gecekondunun ‘burçlarına’ bayrak dikerek, devletin otoritesini ispat etmekten son derece gururluydu.

* Esenler-Karabayır gecekondu mahallesinde 3 Mart 2002 günü polisin örgütleyerek kışkırttığı faşistler panzerler eşliğinde Alevi-Roman halkına saldırdı. Saldırıya uğrayan mahalle halkı taşlarla direndi. Mahalleyi ablukaya alan ve terörize eden polis mahallenin elektriklerini kesti. Emniyetinden belediye başkanına, kaymakamından basınına kadar tümü mahalle halkına saldırdı. Faşist sloganlarla, tekbir sesleriyle panzerler eşliğindeki saldıran polise göre kavga, bir mahalle kavgası idi! Mahalle halkını birbirine düşürme oyunuyla tezgâhlanan bu saldırının ardında toprak rantı ve yağma yer alıyordu.

*Acemi banka soyguncularına arkalarından ateş açıp beyinlerinden vurup öldüren özel güvenlikçi hakkında, “alnından öpeceğim” açıklaması yapmıştı.

*2002’de Fenerbahçe maçını izlemek için gittiği Hollanda’da sokakta üç kişinin saldırısına uğramış, sonradan “gaspçı” oldukları basına yansıyan saldırganları “terörist” ilan etmiş, buna dayanarak devletten tazminat istemişti. Üstelik de reddedilmişti. “Terör”den nemalanmak konusunda belki de emniyet tarihinin en yüz kızartıcı girişimiydi. O günkü kimi gazetelerde “Ulubatlı Hasan’a sopa, Gazi Hasan’a red” başlıklarıyla alay konusu olmuştu.

* Ergenekon iddianamelerinde adı Çevik Bir ile birçok yolsuzluk ve dolandırıcılıkla anılan bu elikanlı katilin, Adana, Mersin ve Diyarbakır’da polise taş atan çocukların daha ağır cezalara çarptırılmasını, velileri hakkında yasal işlemin yapılmasını, sigorta-yeşil kart uygulamasından yararlanmalarının engellenmesini savunacak kadar içi sevgi doluydu.

Asla unutmayacağız!

Asayiş adına, istikrar adına, dirlik düzenlik adına ölümün, vahşet ve zulmün yanında çektirdikleri bütün gururlu fotoğraflarıyla karşımızda sırıtıyor bu köhnemiş düzenin gardiyanları. Susurluk fatihi Mehmet Ağar’ı; yargısız infazlarıyla Necdet Menzir’i; Yeşil’in yakını, JİTEM inkârcısı Ünal Erkan’ı; DAL’ın başkomiseri, işkenceciler “şahı” Kemal Yazıcıoğlu’nu; OHAL valiliğinden bir servetle dönmüş olan Hayri Kozakçıoğlu’nu katliam şakşakçısı Ulubatlı Hasan Özdemir’i; 1 Mayıs üzerinden İstanbul sokaklarını açık bir işkencehaneye çeviren tüm bu birikimin son temsilcisi Celalettin Cerrah’ı bu ülkenin devrimcileri de, işçi ve emekçileri de unutmayacaktır. Er ya da geç hesap sorulacaktır.


Kayıplar için 218. buluşma!

İHD İstanbul Şubesi ve kayıp yakınları, 30 Mayıs günü, “Kayıplarımızı unuttturmayacağız!” şiarıyla 218. kez Galatasaray Lisesi önünde buluştu.

“Failler belli, kayıplar nerede? / İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon” pankartı ve gözaltında katledilenleren fotoğraflarının taşındığı eylemde, 23 Şubat 1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ve 1994 yılında gözaltında katledilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin birer konuşma gerçekleştirerek, “kayıpların failleri bulunup yargılanana kadar mücadelemize devam edeceğiz” dediler.

Sanatçı Bilgesu Erenus da eylemde “Kafası karışan aydının eylemden başka sığınağı olabilir mi?” başlıklı bir konuşma yaptı.

Bu hafta yapılan açıklamada, devletin işlediği suçların açığa çıkarılmasından, faillerin teşhir olmasından rahatsızlık duyduğu vurgulandı. Gözaltında kaybedilen insanların faillerini yargılamak yerine, kayıpların akıbetini soran, sorumluların yargı önüne çıkarılması için mücadele eden insan hakları savunucularının yargılandığı ifade edildi. Geçtiğimiz günlerde İHD Ankara Şube Başkanı Gökçe Otlu’ya gözaltında kayıplarla ilgili yaptığı bir açıklama nedeniyle TCK 301. maddeye dayanılarak soruşturma açıldığı söylendi.

Açıklamada gözaltında kaybedilen İbrahim Çelik ve oğlu Edip Çelik’in dosyalarının Ergenekon davası kapsamına alınması istendi ve gözaltına alınma süreçleri anlatıldı. İbrahim Çelik ve Edip Çelik’in kaybedilmesinde doğrudan sorumlu tutulan dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan, Batman Emniyet Müdürü Özgür Şimşek, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Başbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yargılanması talep edildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul