17 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/27

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin açmazlarını daha da büyütmenin yolu emekçilerin mücadele alanına çıkmasından geçiyor!
  Kürt halkına yönelik çok yönlü saldırılar tüm hızıyla sürüyor...
  Doğu Türkistan’da yaşananlar ve
ortalığa saçılan gerçekler!
Sivil ya da askeri, yargı sermayenin yargısıdır!.
Tutuklu BDSP’liler serbest bırakıldı!
Entes direniş güncesi..
  Esenyurt Tekstil İşçileri Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Tez-Koop-İş Genel Eğitim Danışmanı araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır ile kriz, sınıf hareketi, mücadele ve örgütlenmenin sorunları üzerine konuştuk...
  Kitap tanıtımı...
Parti Değerlendirmeleri 3-4
  İşte kriz gerçeği: Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul!
  Kürt kadınları cinsel saldırılarla teslim alınmaya çalışılıyor!
  ÖSS’de çekilen sıfırlar eğitim sisteminin içine battığı girdaplardır!
  Gençlik eylemlerinden...
  G-8 zirvesi İtalya’nın L’Aquila kentinde gerçekleştirildi...
  G8 zirvesinde küresel ısınmaya karşı mücadelede sahte uzlaşma…
  Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde çatışma…
  Filistin topraklarını parçalayıp gaspetmenin yeni adı...
  Dünyadan işçi ve emekçi eylemlerinden...
  14 Temmuz, devrimci çizgi direnişçiliğinin bayrağıdır!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mücadele postası

 

Sermaye yine rant peşinde!

İstanbul’a yapılması planlanan 3. Köprü projesi, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın son açıklamaları ile tekrar gündeme oturdu. 3. Köprü güzergahının belirlendiğini ve ihalenin yıl içerisinde yapılacağını ilan eden Binali Yıldırım; köprünün diğer köprülerin kuzeyinde olacağını belirtti ve kesin güzergahı devam eden imar çalışmalarını gerekçe göstererek açıklamaktan kaçındı. İstanbullular’ın endişelerinin gereksiz olduğuna dikkat çeken Binali Yıldırım, ileri teknoloji ile çevreye zarar vermeyen ve İstanbul’un silüetine uygun bir köprü için titiz davrandıklarını iddia etti. Bunu yaparken de demagojiye başvurarak şunları söyledi: “İstanbul’un yıllardır var olan trafik sorununu çözeceğiz!”

Geçmişten günümüze kısaca köprü tartışmaları

1950’li yıllarla birlikte başlayan köprü tartışmalarının ilk sonucu 1973 yılında, Cumhuriyetin 50. yılı vesilesi ile 29 Ekim günü hayata geçirilmiş, İstanbullular’a “hediye edilmişti”. Ancak iddia edildiği gibi trafik sorununa çözüm olamayan ilk köprünün çözüm değil sorun ürettiği ortaya çıktı. Bunun üzerine mevcut hükümet yeni bir köprüyü işaret etti. 1988 yılına gelindiğinde ise, artık İstanbul’un yeni bir köprüsü ve hala devam eden bir trafik sorunu vardı. Henüz yeni köprünün üzerinden araçlar geçmeye başlamıştı ki, dönemin belediye başkanı Bedrettin Dalan şunları açıkladı: “Bununla da olmadı, çözüm yapılacak yeni köprüde!”

Yıllardır böylesine bir mizansenin konusu olan köprü tartışmaları bir kez daha aynı gerekçe ve yöntemle ortaya atılıyor; 1, 2, 3.. derken, atak davranılarak ortaya çıkabilecek tepkilerin önü kesilmek isteniyor.

Köprü projesi çözüm değil sorun üretiyor!

Ulaştırma Bakanı’nın açıklamalarıyla gündeme gelen ve içi boşaltılan belediye bütçelerine kaynak yaratmak için yıl içinde ihalesi tamamlanması beklenen 3. Köprü projesinin gerçekleşmesi halinde geriye dönüşü olmayan bir tahribata yolaçacak. Boğaziçi ve FSM köprülerinin daha kuzeyinde olacağı açıklanan köprünün ormanlar, içme suyu havzaları ve tarım alanları gibi kentin tüm yaşam kaynaklarını yok edeceği ve sanılanan aksine trafik sorununu olumlu yönde çözmesi beklenmiyor.

Uzmanlar var olan köprülerin ulaşım sorununa çözüm olmadığını, mevcut 2 köprünün toplam ulaşımın ancak %11’ini taşıdığını ve 3. Köprü projesini de çözüme yönelik bir adım olarak değerlendiremeyeceklerini vurguluyorlar.

Sermaye medyasının kalemşörleri yapılacak yeni köprüye isim arayadursunlar; 3. köprüye karşı çıkmak tüm işçi ve emekçiler için bir sorumluluktur!

 

 

 

Cezaevlerinde Kürtçe yasağı sürüyor...

Tutuklu ve hükümlülerin, yakınlarıyla Kürtçe konuşmalarına izin veren düzenleme yürürlüğe girmesine rağmen cezaevlerinde Kürtçe yasağı sürüyor. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’te yapılan değişiklikle Kürtçe konuşmak serbest olmasına rağmen, tüzük değişikliğinin ardından yapılan cezaevi görüşlerinde yine uygulanıyor.

Adana’da yaşayan Anne Bedriye Tunç ve baba Abdullah Tunç, Haziran ayının sonlarına doğru Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde PKK davasından hükümlü bulunan oğulları Nimetullah Tunç’u ziyaret etti. Görüş nedeniyle heyecanlı olan anne, baba ve Nimetullah Tunç, görüş başlamadan gardiyanın ‘Kürtçe konuşmak yasak’ uyarısıyla sarsıldılar. Anne Tunç, Türkçe bilmediğinden Kürtçe konuşmak zorunda olduğu için baba Tunç gardiyana itirazda bulundu. Baba Tunç, Adalet Bakanlığı’nın görüşlerde Kürtçe konuşulmasını serbest bıraktığını söylemesine rağmen gardiyanı ikna edemeyince bütün görüş süresi gardiyanla tartışarak geçti.

Görüş sırasında Kürtçe konuşmakta ısrar ettiklerini belirten baba Tunç, bunun üzerine başka bir gardiyanın yanlarına gelip, “Yukarıdan emir var, bu şekilde görüş yapamazsınız. Yoksa görüşünüzü kesmek zorundayız” şeklinde kendilerini uyardığını söyledi. Anne ve baba Tunç, gardiyanlarla sık sık tartıştıkları ve Kürtçe konuşamadıkları için çocuklarıyla gönüllerince hasret gideremeden cezaevinden ayrıldıklarını belirttiler.

Bütün bu yaşananlar, temelde inkarcı zihniyetin sürdüğünü, dahası yapılan sözde açılımların da kofluğunu göstermektedir. Açıktır ki, zorunlu resmi dil uygulamasına son verilmedikçe, tüm dillerin hak eşitliği tanınmadıkça, Kürtçenin başta kamusal alan olmak üzere toplumsal-siyasal yaşamın her alanında özgürce kullanılabilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmadıkça, Kürtçenin tanınması ve kullanılmasına ilişkin tüm iddialar sıradan gerici manevralar ve aldatmacalar olmanın ötesine geçemeyecektir.


 


12-14 Temmuz şehitleri anıldı...

TAYAD’lı Aileler, 12 Temmuz günü Kadıköy Karacahmet Mezarlığı’nda yaptığı eylemle 12-14 Temmuz 1991 tarihinde Devrimci Sol’a yönelik ev ve işyeri baskınlarında şehit düşen 12 devrimciyi mezarları başında andı.

TAYAD’lı Aileler, mezarlık girişinden “12-14 Temmuz şehitleri ölümsüzdür / TAYAD’lı Aileler” pankartı ile yürüyüşe geçtiler.

Yürüyüş yerine gelindiğinde şehitlerin mezarlarına kırmızı karanfiller bırakıldı. Saygı duruşundan sonra TAYAD adına hazırlanan metin okundu. Şehitlere devrim sözü verildi.

Metnin okunmasının ardından, İdil Kültür Merkezi Tiyatro Atölyesi bir şiir dinletisi sundu. Anma, Grup Yorum’un çaldığı marşların söylenmesiyle sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 

 

 

Samandağ Kültür-Sanat Festivali
sona erdi

Her yıl düzenlenen ve geleneksel hale gelen Samandağ Kültür-Sanat Festivali bu yıl da gerçekleştirildi. 8. si düzenlenen festivalin programı ikiye bölündü. Samandağ Kalkındırma Derneği ve Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından her yıl düzenlenen festival, bu yıl ki düzenlenme sürecinde iki dernek arasında oluşan farklılıklar nedeniyle her derneğin kendi festivalini ayrı düzenleme kararlarıyla sonuçlandı.

9-10-11-12 Temmuz tarihlerinde Samandağ Kalkındırma Derneği’nin düzenlediği festival programı gerçekleştirildi. Festivalin iki günü Samandağ ilçesine bağlı Tekebaşı Beldesi ve Vakıflı Köyü’nde (Türkiye’nin tek Ermeni köyü) gerçekleştirildi. Festivalin diğer iki günü ise Samandağ sahilinde gerçekleştirildi. Samandağ Kalkındırma Derneği’nin hazırladığı gece programında Grup Moğollar, Haluk Levent ve birçok yerli şarkıcı sahne aldı. Gündüzleri ise işçi sınıfının sorunları, kadın sorunu, tarım ve çiftçinin vb. başlıklı birçok panel düzenlendi. Samandağ Kalkındırma Derneği’nin gerçekleştirdiği festivale katılım oldukça yoğundu. Özellikle Haluk Levent’in sahne aldığı 12 Temmuz günü katılımın 40 bin civarında olduğu söylendi.

 13-14 Temmuz tarihlerinde Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği’nin düzenlediği programda ilk gün Adana Gençlik Derneği ve Suriyeli Arap şarkıcılar sahne aldı. İkinci gün ise yerli bir müzik grubu olan Grup Asi ve Kardeş Türküler programda yer alan gruplardı. Yağmur sebebiyle ikinci gün programı yarıda kesilmek zorunda kalındı. Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği’nin gerçekleştirdiği festivalde 13 Temmuz günü katılım oldukça düşüktü. Fakat 14 Temmuz günü katılım bir önceki güne göre daha fazlaydı.

Festivalde birçok devrimci kurum stant açarak işçi-emekçilere seslendiler. Komünistler olarak bizde festivalde stant açarak katılımın iyi olduğu günlerde yoğun bir ajitasyon-propagandayla işçi,emekçi ve gençlere seslendik. Üzerine çeşitli şiarların yazılı olduğu önlüklerimizi ve Kızıl Bayrak, Ekim Gençliği ve Eksen Yayıncılık kitaplarının satışını yaptık.

Festivalde stant açarak Antakya işçi ve emekçi ile gençliğine kısa sürelik boşluktan sonra yine proletaryanın bayrağını dalgalandırdığımızı göstermiş olduk.

Antakya BDSP


 

 

Halkevleri’nden zam protestosu

Halkevleri 13 Temmuz günü belediye önünde gerçekleştirdiği eylemle İstanbul’da, su fiyatlarına zam yapılması konusunda bir hafta süresince yapılacak görüşmeleri protesto etti. Görüşmelerin süreceği 13-17 Temmuz arası hergün belediye önünde olacaklarını duyurdu.

“Aklınızdan bile geçirmeyin / Suya zam istemiyoruz / Her haneye 18 m3 parasız su sağlansın” pankartının açıldığı eylemde, açıklamayı Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Nuri Günay gerçekleştirdi. Günay, AKP’li belediyelerin temel ihtiyaçlarda zam rekoru kırma çabasında olduğunu belirtti.

“Suya zam değil indirim yapılmalıdır” diyen Günay, 2007 yılında suya yüzde 134’lük zam yapılırken, barajlardaki doluluk oranlarının düşmesi, bu nedenle arıtım ve iletim maliyetlerinin artmasının gerekçe olarak gösterildiğini de hatırlatarak şunları söyledi: “Bugün İstanbul’da barajların doluluk oranına bakıldığında geçtiğimiz iki yıla oranla su seviyesinin oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Bu da bir önceki zamma gerekçe olarak gösterilen ek arıtım ve iletim maliyetlerini ortadan kaldırmıştır. Su bollaşmakta, maliyetler düşmekte, bu arada ne hanelerin ne de sanayinin su tüketiminde bir artış yaşanmaktadır. Bu durumda suya zam değil, indirim yapılması gerekmektedir”

Kızıl Bayrak / İstanbul


 

 

Taksim’de Ekim Gençliği satışı

İstanbul Ekim Gençliği, 12 Temmuz Pazar günü Taksim İstiklal Caddesi’nde Ekim Gençliği dergisi satışı gerçekleştirdi.

Ekim Gençliği’nin yaz sayısı ajitasyon konuşmaları eşliğinde öğrencilere ulaştırıldı. Yapılan ajitasyon konuşmalarında kapitalizmin krizinin yoğunlaşan etkilerinden, har(a)çlara yapılan zamlardan bahsedilerek mücadele çağrısı yükseltildi.

Gençliğin yoğun ilgisiyle karşılaşılan satış sırasında pek çok üniversite öğrencisiyle de ilişki kuruldu.

İstanbul Ekim Gençliği

 


 

Eğitim-Sen: “Okuluma dokunma!”

KESK’e bağlı Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube İstanbul’un çeşitli bölgelerindeki okulların rant amaçlı olarak satışa sunulmasına karşı 10 Temmuz günü basın açıklaması yaptı.

Mecidiyeköy’deki Eğitim-Sen 3 No’lu Şube binasında gerçekleştirilen açıklamayı okuyan şube başkanı Nebat Bukrek AKP hükümetinin eğitim alanındaki ticarileştirme ve özelleştirme politikalarına değindi.

Satışa sunulacak okulların turizm otel ve iş merkezi olarak değerlendirileceği, bu okulların şehrin merkezinden uzak, ulaşımın uzak olduğu yerlere taşınacağına işaret edilen açıklamada kurum temsilcilerinin, Milli Eğitim Müdürleri’nin, Valilerin işinin emlakçılık olmadığı vurgulandı.

“Biz Eğitim Sen 3 No’lu Sube olarak İstanbul’da satışa çıkarılan tüm okullar özellikle de bölgemizdeki 9 okulun satışını engellemek için kampanyalar düzenleyeceğiz.” sözlerine yer verilen açıklamada veliler, kitle örgütleri, dernekler, aydınlar, yazarlar ve siyasi partiler “Okuluma Dokunma İnisiyatifi”ne katılmaya çağrıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 


Ruhi Su’nun mezarına silahlı saldırı

12 Eylül askeri faşist cuntasının, tedavi olması için yurtdışına gitmesine izin vermediği halk ozanı Ruhi Su’nun mezarına 10 Temmuz günü silahlı saldırı düzenlendi.

Ruhi Su ve eşi Sıdıka Su’nun mezarı başındaki yeşil cam tahrip edildi. Sanatçının Zincirlikuyu’daki mezarının başına 1988’de 2 metre yüksekliğinde anıt dikilmişti. Yaklaşık 40 santimetre kalınlığında ve 30 katmandan oluştuğu için kırılamayan camdaki izlerin bir mermiye ait olabileceği kanısına varıldı.

Ruhi Su’nun mezarına 1990’lı yılların başında da saldırı düzenlenmiş ve bu olayın ardından sanatçının mezarı E adasından A adasına taşınmıştı.


 

 

İşçi-Köylü’ye kapatma!

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, İşçi-Köylü gazetesinin yayınının bir ay süre ile durdurulmasına, dağıtımının ve satışının yasaklanmasına karar verdi.

“Demokratik Halk İktidarı İçin İşçi Köylü” gazetesinin 45. sayısının birinci ve sekizinci sayfalarında yer alan TKP/ML TİKKO gerillaları ile yapılan röportajları ve gerilla resimlerini gerekçe gösteren İstanbul 10. Ağrı Ceza Mahkemesi 5287 sayılı basın kanununun 25. maddesine dayanarak İşçi-Köylü gazetesinin toplatılmasına, 3713 sayılı yasanın 675. maddesine dayanarak da bir ay süre ile kapatılmasına karar verdi.

İşçi-Köylü gazetesi ve Partizan Dergisi yaptığıı açıklamada “Gazetemiz sayfalarında emekçilerin kurtuluşu için mücadele edenlere, bedel ödeyenlere yer vermeye devam edecektir.” dedi.


 

 

Tutsak kadınlarla dayanışma eylemi

DÖKH ve DTP’li Kadınlar Dayanışma Platformu, tutuklanan KESK’li ve DTP’li kadınların bir an önce serbest bırakılması çağrısıyla 11 Temmuz günü Galatasaray Postanesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama sonrasında cezaevlerine dayanışma kartları gönderildi.

“Demokratik ve özgür kadın hareketi, DTP ve KESK’e baskılara son!” şiarlı pankartla Galatasaray Postanesi önüne kadar sloganlarla gelen kadınlar burada basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Açıklamayı gerçekleştiren Derya Eğilmez, her dönemde özellikle örgütlü kadınların baskılara maruz kaldığını söyledi. “Biz kadınlar, bugüne kadar ağır bedeller ödedik ama asla özgürlük mücadelemizden taviz vermedik. Bundan sonra da kimliğimize, bedenimize, özgürlüğümüze ve örgütlü gücümüze yönelik her türlü saldırıya karşı, çok güçlü bir mücadele yürüterek, bu salrıları boşa çıkartarak erkek egemen sisteme, kapitalizme ve militarizme geçit vermeyeceğiz.” sözlerinin ardından kadınların sesini yükseltmeye devam edeceği vurgulandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul