4 Eylül 2009
Sayı: SİKB 2009/34

  Kızıl Bayrak'tan
  “Açılım”da son perde
  12 Eylül’ün hesabını işçi sınıfı ve
emekçiler soracak
  Türk egemen sınıfları NATO’da
daha etkin roller peşinde!
  “Kürt açılımı” aldatmacası
dökülüyor
1 Mayıs Mahallesi Festivali’nde gazetemize yönelik alçakça saldırı
Güler Zere ve hasta tutsaklar
serbest bırakılsın!
“Sağlıkta dönüşüm” işçi ve emekçilerin
sağlığını tehdit ediyor!
Toplu görüşme oyunundan sefalet ücreti ve işgüvencesinin gaspı
planı çıktı!.
  İşçi ve emekçi hareketinden .
  Devletin devekuşu politikası ve
boşa çıkan İmralı çizgisi
  Kriz, direnişler ve
Metal İşçileri Kurultayı
  “Metal işçilerinin birliği
için kurultaya!
  KENT A.Ş. işçilerine açık mektup...
  Entes direnişi güncesinden.
  İşçi sınıfının devrimci sanatçısı
Yılmaz Güney kavgamızda yaşıyor!
  “Kadına yönelik
sıradanlaştırılan şiddet!
  Sermaye devleti suyu siyasi şantaj aracı olarak kullanıyor!
  Kıta halklarının örgütlü direnişi
süreci belirleyecektir!
  “Açılımın” açmazları
  Sincan Kadın Hapishanesi’nden
mektup
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Savaş aygıtının şefi Rasmussen’in Ankara ziyareti…

Türk egemen sınıfları NATO’da daha etkin roller peşinde!

Kısa süre önce NATO şefliğine terfi eden Danimarka eski başbakanı Anders Fogh Rasmussen, ilk ziyaretlerinden birini Türkiye’ye gerçekleştirdi.

Hatırlanacağı üzere, Rasmussen NATO şefliğine atandığında Tayyip Erdoğan ile müritleri bundan rahatsız olmuş, ancak Washington’daki efendilerin araya girmesiyle sorun çözülmüştü. Hal böyleyken, savaş aygıtı şefinin ilk ziyaretlerinden birini Türkiye’ye yapması hayra alamet değil.  

İki gün süren ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Savunma Bakanı Vecdi Gönül gibi üst düzey devlet yöneticileriyle görüşen Rasmussen, Türk devletinin 60 yıldır savaş aygıtı NATO’ya sunduğu etkin hizmete bir kez daha dikkat çekti. NATO adına üstlendikleri tetikçilik rolünü övünç kaynağı sayan Türk devlet erkanı ise, bu alçaltıcı role her zamankinden hevesli olduklarını dile getirme yarışına girdi.

Öncelik Afganistan işgali

Afganistan bataklığında çırpınan işgalci güçlerin aczine, son haftalarda tabutlarla taşınan asker sayısındaki artış da eklendi. Savaş aygıtının Brüksel’deki şeflerini diken üstünde bırakan bu gelişmeler, Afganistan’da olası bir fiyaskoyu önlemeyi öncelikli sorun haline getirdi. Öyle ki, son aylarda NATO şefleri ikide bir üye devletlerden savaşa katılacak ek kuvvetler talep etmeye başladılar. Tersi yöndeki açıklamalara rağmen, NATO şefinin Türkiye ziyaretinin merkezinde de aynı talepler yer aldı.

Türkiye-AB ilişkileri, Kıbrıs sorunu gibi konular gündeme gelse de, ziyaretin merkezinde Afganistan sorunu vardı. Türk ordusunun Kasım ayında işgalci güçlerin komutasını üçüncü kez üstlenmesi, var olanlara ek olarak 850 Türk askerinin Afganistan’a gönderilmesi, işgalciler tarafından devşirilen Afgan polis ve ordu birliklerinin eğitilmesi NATO şefinin esas gündemini oluşturdu.

AKP’nin iftar yemeğine katıldıktan sonra Tayyip Erdoğan’la ortak basın toplantısı düzenleyen Rasmussen, Türkiye’nin NATO için çok önemli ve elzem bir müttefik olduğunu vurguladı. Türk devletinin özellikle Ortadoğu ve Orta Asya bakımından üstlendiği role dikkat çeken NATO şefi şunları söyledi: “Görevimin bu ilk günlerinde Ankara’ya gelmem, önemli ve güçlü bir müttefik olan Türkiye’ye atfettiğim önemin bir göstergesidir.” Ankara’daki NATO tetikçilerinin Afganistan’daki faaliyetlerine de değinen Rasmussen, “Türkiye burada da önemli siyasi ve askeri bir rol oynamaktadır” diyerek, bundan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Türk sermaye devletinin Afganistan’da yaptığı işlere övgüler yağdıran NATO şefi, elbette Türk ordusunun Afganistan bataklığında daha aktif roller üstlenmesini de talep ediyor. Nitekim hükümetin Afganistan’daki savaşa ek kuvvet gönderme konusunda bazı kaygılarını hatırlatan gazetecilere, “Müslüman olan askerlerin muharebe görevleri üstlenmeleri, bunun din ile ilgili bir konu değil, terörizmle mücadele olduğu gerçeğinin altını çizer. Türkiye’nin de terörle mücadele konusuna odaklı bir ülke olduğunu düşünüyorum” şeklinde yanıt veren Rasmussen, Türk ordusunun savaşa daha aktif bir katılım sağlaması gerektiğini açıkça talep etti.

NATO’cu AKP!

Hemen her konuşmasında barıştan, istikrardan, kardeşlikten söz eden dinci gericiliğin şefi Tayyip Erdoğan, “60’ıncı yılını dolduran NATO’nun Avrupa-Atlantik coğrafyasında barış ve istikrarın en etkin garantörü olma niteliğini sürdürdüğünü” öne sürerek militarist zihniyetini bir kez daha açığa vurdu. “Hatta, soğuk savaşın sona ermesinden yaklaşık 20 yıl sonra dahi NATO’ya duyulan ihtiyaç azalmamış, bilakis artmıştır. Bu durum NATO’nun üstlendiği yeni sorumluluklardan ve ittifaka üye olmayı bekleyen ülkelerin varlığından açıkça görülüyor” diye konuşan Erdoğan, halkların celladı NATO’nun küresel jandarmalık misyonuna pervasızca destek verdi.

Türkiye’nin 57 yıldır her türlü çabasına destek verdiği NATO’nun “sadık ve sabık bir ortağı” olduğunu vurgulayan Amerikancı Tayyip, bundan sonra da katkıda bulunmaya devam edeceklerini kaydetti.

Ortadoğu halklarının kanını akıtan NATO’yu İslam dünyası ile barıştırma işini ise, dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu üslenmiş görünüyor. Davutoğlu’nun, görüştüğü Rasmussen’e, İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) ile daha yakın temaslarda bulunmasını telkin ettiği bildirildi. NATO ile İKT’nin ortak bir konferans düzenlemesini tavsiye eden Davutoğlu, Müslümanlar ile Batı dünyası arasındaki yanlış algılamaların bu sayede giderilebileceğini savunuyor. Türk devletinin NATO ile İKT arasında kurumsal bir iletişim mekanizması kurabileceğini söyleyen Davutoğlu, emperyalist-siyonist zorbaların, Ortadoğu halkları nezdinde yerlerde sürünen imajını düzeltmeye hevesli görünüyor.

Emperyalist güçlerle suç ortaklığını pekiştirme hevesi

60 yıldır NATO/emperyalist zorbalar adına tetikçilik yapan Türk burjuvazisi ile onun devleti, gelinen yerde daha aktif roller talep ediyor. Muhammed karikatürü ile ilgili krizi bahane ederek eski Danimarka başbakanının NATO Genel Sekreterliği’ne atanmasına karşı çıkan Türk devlet erkanı, bu sorunu pazarlık konusu yaparak, NATO’nun sivil ve askeri kanatlarında üst düzey görevler talep etti. Belli vaatler karşılığında Rasmussen’in atanmasına onay veren Türk devleti, şimdi verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyor.  

Türk devletinin bu yöndeki talebini Rasmussen de teyit ediyor. Milliyet’in internet sitesinde yayınlanan röportajında, “hem NATO’nun Türkiye’den çok beklentileri var, hem de Türkiye NATO’dan bir şeyler bekliyor, NATO’da daha etkili olmak istiyor” diye konuşan Rasmussen, Türk devletinin NATO’nun üst kademelerinde genel sekreter yardımcılıklarında Türklere yer verilmesini istediğini söyledi.

Bu arada “NATO’nun yeni stratejik planının yazımı” için görevlendirilen, başkanlığını ise eski ABD dışişleri bakanlarından Madeline Albright’ın yaptığı 12 kişilik “akil adamlar” arasında, Türkiye’nin NATO Daimi Temsilciliği görevinde bulunan emekli büyükelçi Ümit Pamir de yer alıyor. Ancak Ankara’daki NATO tetikçileri bu kadarla yetinmek istemediği için, genel sekreter yardımcılığı da talep ediyorlar. Emperyalist zorbalarla suç ortaklığının daha da pekiştirilmesi anlamına gelen bu girişim ile Türk egemen sınıfları, yağmadan aldıkları payı büyütme hesabı içindeler.

Halkların celladı NATO dağıtılmalıdır!

Kürt sorununa iğreti çözüm planını “demokratik açılım” diye yutturmaya çalışan sermaye iktidarı, aynı günlerde saldırganlık ve savaş aygıtı NATO’da daha aktif roller talep ediyor. NATO’da daha aktif roller, emperyalist saldırganlarla suç ortaklığını derinleştirmekten başka bir anlam taşımaz. Bu ise, işçi sınıfına, emekçilere, ezilen Kürt halkına, ilerici-devrimci güçlere karşı daha saldırgan bir politikanın gündeme gelebileceğine işaret ediyor. Zira dış politikada saldırganlığa her zaman iç politikada devlet terörü eşlik eder.

Bu gerici saldırının hedefindeki işçi sınıfı, emekçiler, ezilen Kürt halkı, ilerici-devrimci güçler Türk egemenlerinin militarist politikalarına karşı mücadeleyi yaygınlaştırmalı, emperyalistlerle yapılan tüm anlaşmaların iptalini talep etmeli, savaş aygıtı NATO’nun dağıtılması şiarını yükseltmelidirler.