01 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/38

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt açılımı”nın denklemleri ve
gerçekler
Referandum sonrasında emperyalistlerle suç ortaklığında yeni dönem!
Tasfiye amaçlı yoğun
diplomasi trafiği
Beklenen oldu, “Cemaat” Avcı’nın kellesini aldı!.
Ulucanlar’ın On yıldızı selamlandı
Tescilli tasfiyecilerin
dayanılmaz hafifliği!
Sermaye kana doymuyor 
İşçi ve emekçi hareketinden...
BETESAN’da direniş kazanacak!..
Metal işkolunda mücadele büyüyor.
İhanet taslaklağını yırtmak
için mücadeleyi tabandan örgütleyelim!
Asalaklar daha fazlasını istiyor!
TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu
sona erdi.
Üniversitelerden...
Avrupa’da emekçiler ayaktaydı.
Dünyadan...
Zafer bir kez daha Hugo Chavez yönetiminin oldu.
ABD’nin bitmeyen yalanları
Che kavgamızda yaşıyor! .
Çocuk katili devlet hesap verecek!
Gerici-faşist güruhu
aklama çabaları..
Devlet terörüne son!…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tescilli tasfiyecilerin
dayanılmaz hafifliği!

23 Eylül tarihinde yayınladığımız “Sol içi siyaset yasakçılığına ortak olmayacağız!” başlıklı açıklamayla, Ulucanlar katliamının 11. yıldönümünde İstanbul'da yapılacak anma etkinlikleri sırasında yaşanan ayrışmaya ilişkin kamuoyunu bilgilendirmiş ve ayrıntılı açıklamamızı ise daha sonra yayınlayacağımızı duyurmuştuk. Fakat bu açıklamanın ardından, anma hazırlıkları vesilesiyle muhataplarımızdan olan Alınteri çevresinin sitesinden yayınladığı “BDSP’nin 'demokrat' hafifliği'” başlıklı yazı, konuyu farklı bir boyuta taşımış oldu. Bu açıdan, Ulucanlar anması üzerinden TUYAB bileşenleri ile (ESP, DHF, Partizan ve Alınteri) yaşanan ayrışmanın gerekçesini kamuoyuyla paylaşma zorunluluğumuzun yanısıra, tümüyle yalan, demagoji ve çarpıtmadan ibaret olan sözkonusu metne ilişkin sözümüzü söylemek bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Burada öncelikle, yalan ve demagojiye başvurulduğu için, Ulucanlar anması üzerinden yaşananları özetlemek istiyoruz:

Alınteri çevresi, BDSP'nin “tekelci bir 'sahiplenme' yaklaşımıyla” hareket ettiği iddiasındadır. “Birlikte örgütlenecek ortak bir anma çabası yerine kendi dışındaki kurum, örgüt ve çevrelere kendi adına çağrıda bulunmak gibi bir yol izlemiştir” sözleriyle de bu iddiasını gerekçelendirmeye çalışmıştır. Bu kendi içerisinde bozuk ve anlamsız ifade, durumu çarpıtmayı amaçlamaktadır.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz. BDSP, devrimci siyasal bir özne olarak istediği kuruma, örgüte ve çevreye kendi adına çağrıda bulunmakta özgürdür. Herhangi bir kurum, örgüt ve çevreye olduğu gibi Alınteri çevresine de bu konuda söz söylemek düşmez. Ama eğer Alınteri bu ifadelerle, “BDSP'nin sözkonusu gündemle ilgili TUYAB dışında başka bir kurum ya da örgütle iş yapma hakkı yoktur” demek istiyorsa, bu da onlara özgü darkafalılığa yorulmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, BDSP uzun zaman önce TUYAB'dan ayrılmıştır.

Süreç şöyle gelişmiştir: TUYAB’ın Ulucanlar anması ile ilgili görüşme talebinde bulunduğu aynı günlerde, BDSP de konu dahilinde TUYAB’a, tercihen TUYAB içindeki bileşenlere ve bunun dışındaki devrimci ve ilerici güçlere toplantı çağrısı yapmıştır. Bunlar arasında, hemen tüm siyasal süreçlerde birlikte iş yapılan Alınteri ve Devrimci Proletarya çevreleri de bulunmaktadır. Amaç, en geniş siyasal bileşenle Ulucanlar’ı anmaktır.

Çağrımıza yanıt veren gruplardan DHF, Partizan, ESP ve Alınteri, TUYAB çatısı altında bu sürece katılacaklarını, anma programının örgütleniş sürecine ayrıca siyaseten imza koymayacaklarını bildirmişlerdir. Böylece anma etkinliği için ilk toplantı yapılmıştır. Çağrı amaçlı ilk görüşmede DP, ilk toplantıya mazeretinden dolayı katılamayacağını ancak eylemin mutlaka örgütleyicisi olmak istediğini beyan etmiştir. Bu irade beyanına rağmen DP, ne ikinci toplantıya ne de sonraki toplantılara katılmıştır.

İlk görüşmeler TUYAB sözcülüğünü yürüten Partizan ile BDSP arasında gerçekleşmiştir. BDSP tarfından TUYAB’a, hangi bileşenlere çağrı yapıldığı, nasıl bir içerikle anma eyleminin örgütlenmek istendiği açıkça beyan edilmiştir. Bundan sonra da basın metni, pankart şiarı gibi temel başlıklar üzerine işbölümü yapılmıştır.

TUYAB bileşenleri ilk tam katılımlı toplantıda, birliği koruma gerekçesiyle, Alınteri çevresinin bilinen nedenlerle DP’ye koyduğu siyaset yasakçılığına teslim olmuşlardır. Bu tartışmalar sırasında BDSP'nin toplam bileşene sunduğu tutum şu çerçevededir:

BDSP Alınteri çevresiyle DP'ye karşı eşit mesafededir. BDSP, bu çevrelerin ne dediğinden hareketle değil, kendi devrimci değer ve ilkelerinden hareketle sorunlara yaklaşmakta ve tutum belirlemektedir. Dolayısıyla, Alınteri'nin DP'ye yönelik “hizip” iddiasıyla aldığı tutum kendisini ilgilendirir. Bu tutumu başka bir platforma dayatamaz. Geçmişin birçok örneğinde olduğu gibi, aksini savunduğu yerde ilgili platformdan ayrılmakta özgürdür.

BDSP'nin bu tutumu karşısında Alınteri çevresi “ısrarını” korumuş, TUYAB'ın diğer bileşenleri ise birlik dışında DP ile iş yapmada problemlerinin bulunmadığını, ancak birlik zemininde ve tartışmaların kilitlendiği noktalarda Alınteri’ni referans almayı tercih ettiklerini belirtmişlerdir. BDSP ise böylesi bir tutumun ciddiyetsizlik ve tutarsızlık olduğunu vurgulamıştır. Alınteri çevresi cephesinden bu tartışmaların yeni olmadığının altı çizilmiş, diğer siyasetlerin de ciddi bir tutarsızlık içerisinde olduğu vurgulanmıştır. Bu noktada, aynı süreçte Ankara ve Adana’da örgütlenen eylemlerin bileşeni oldukları hatırlatılmış fakat sözkonusu ilkesizlik ve tutarsızlık tablosu tarafların bütünü tarafından sürdürülmüştür. Adana’daki Ulucanlar anmasını BDSP, DP, DHF, EÖC, İHD ve ESP örgütlemiştir. Ankara’daki Ulucanlar eyleminin ilk deklare edilen örgütleyici bileşeni ise Alınteri, DP, BDSP, DHF, Partizan, Köz ve Halk Cephesi’dir. Tartışmalarımız çerçevesinde “Biz bugüne kadar o hiziple hiç yan yana gelmedik!” yalanına bir kez daha başvuran Alınteri, Ankara’daki eylemin örgütlenmesinden ilerleyen günlerde ayrılmıştır.

Toplantılarda ayrıca, eyleme ilişkin birçok görüşme sürecinin geride bırakıldığı, ön sürece ilişkin kolektif emek harcama noktasında önemli mesafe katedildiği belirtilerek, örgütleyici bileşenlere sınırlama getirilebileceği söylenmiştir. Kamuoyuna yapılan çağrıya paralel olarak, bundan sonra katılacak tüm bileşenlerin destekleyici olmalarının doğru olacağı ifade edilmiştir.

Daha sonra, “sürecin örgütleyicisi olamaz” dayatması, DP'nin toplantılara gelmemesi nedeniyle fiilen bir engel olmaktan çıkmıştır. Ancak Alınteri çevresi diğer grupların oportünist tutumlarından aldığı cesaretle kendisini dayatmayı sürdürmüş ve işi DP'nin düzenlenecek eyleme “destekçi” olarak dahi katılmasını engellemeye vardırmıştır. Kopma da bu noktada gerçekleşmiştir. BDSP, “ilerici ve devrimci güçleri katılmaya davet” eden bir etkinliğe destek sunmak için “ilerici” olmanın asgari kıstas olduğunu belirterek, bu dayatmayı kesinlikle kabul etmeyeceğini ortaya koymuştur. Ama diğer bileşenlerin yukarıda belirttiğimiz gerekçelerle bu dayatmayı sineye çeken tutumları dolayısıyla BDSP, bu platformla ortak iş yapmaktan vazgeçmiş ve kendi bağımsız anma programını oluşturmuştur.

Alınteri çevresinin yalan ve çarpıtma üzerine kurulu yazısında temel hareket noktası BDSP'nin “çatlaklara oynama”sı iddiasıdır. Yazı da dönüp dolaşıp buraya gelmekte ve BDSP'ye olmadık yakıştırmalarda bulunulmaktadır. Bu ifadeler devrimci eleştiri ve ahlak sınırlarını fazlasıyla aşmaktadır. Güya BDSP çizgisindeki yayın organları, DP’yi kayırırken kendilerine ambargo uygulamakta, temel değerlendirmeleri bir yana eylem haberlerine dahi yer vermemektedir!

Komünist basının yayın tercihlerine kendi ilkeleri yön vermektedir. Buna ne Alınteri çevresi gibi devrimci bir örgütü tasfiye edenlerin, ne de başka bir grup ya da kişinin ipotek koyma hakkı vardır. Ama devrimci ilke ve değerlerden uzaklaşmanın hafifliğiyle hareket eden Alınteri çevresi açıkça yalan söylemektedir! Örneğin, Alınteri bunları yazdığı sırada, günlük internet yayınımızda, “referandum değerlendirmeleri” başlıklı derleme içerisinde kendi yazıları da vardır. İlginç olan ise, elbette yayın politikamızdaki önceliklerimizin gereği olarak, aynı derlemede “Devrimci Proletarya”ya ait herhangi bir yazının kullanılmamış olmasıdır.  Böyle örnekler basit bir internet taramasıyla hızlıca çoğaltılabilir, ancak Alınteri'nin yalanını göstermek için bu kadarı yeterlidir.

Yeri gelmişken, Alınteri çevresinin komünistlere yakıştırmaya çalıştığı “Aydınlık'a özgü çatlaklara oynama politika tarzı” üzerine de birkaç şey söylemek istiyoruz. Komünistlerin tarihleri boyunca “çatlaklara oynama” türünden bir politikası olmamıştır, tam tersi bir pratiğin temsilcisi olmuşlardır. Komünistler devrimci hareket içerisindeki reformist eğilime ve tasfiyeciliğe karşı tarihleri boyunca uzlaşmaz bir ideolojik-politik mücadele yürütmüşlerdir. Bu mücadelenin bir boyutunu da, reformizme ve tasfiyeciliğe karşı devrimci çizgide ısrar eden, mevcut olanı sorgulayarak ileri çıkan güçlerin ileri tutumlarına sahip çıkmak, devrimci ısrarlarını korumalarına destek vermek oluşturmuştur. Bu tutum, devrimci bir kaygı ve sorumluluğun ürünüdür. Elbette, Alınteri gibi burnundan ötesini görmeyenlerin ve devrimci değerleri erozyona uğrayanların bunu anlamasını beklemiyoruz.

Bir diğer nokta ise, Alınteri ve DP sözkonusu olduğunda, komünistlerin bu iki çevreyi de birbirinden özü itibariyle farklı görmediğidir. Çünkü, bu çevreler ileriye yönelik bir ayrışma ve çıkışın ifadesi değildirler. Onlar, devrimci-demokrat hareketin ileri bir temsilcisi olan bir hareketin tasfiyesinin sorumluluğunu taşımaktadırlar. BDSP'nin her iki çevreye yaklaşımına bu düşünce yön vermektedir.

Bu noktada önemli olan ise, TİKB gibi devrimci bir örgütü tasfiye edenlerin kendilerini dayatmalarını “ortaklaşma zeminini/birliği korumak” gerekçesiyle sineye çeken TUYAB bileşeni diğer grupların yaşadıkları tutarsızlıktır. Onların bu tutumu da, devrimci-demokrat hareket içerisindeki reformist aşınmanın bir göstergesidir. Günlük siyasal kaygılarla devrimci değer ve ilkelerden uzaklaşanların, devrimcilik iddialarını geleceğe taşımalarının mümkün olmadığı yeterince açıktır.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)

30 Eylül 2010