01 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/38

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt açılımı”nın denklemleri ve
gerçekler
Referandum sonrasında emperyalistlerle suç ortaklığında yeni dönem!
Tasfiye amaçlı yoğun
diplomasi trafiği
Beklenen oldu, “Cemaat” Avcı’nın kellesini aldı!.
Ulucanlar’ın On yıldızı selamlandı
Tescilli tasfiyecilerin
dayanılmaz hafifliği!
Sermaye kana doymuyor 
İşçi ve emekçi hareketinden...
BETESAN’da direniş kazanacak!..
Metal işkolunda mücadele büyüyor.
İhanet taslaklağını yırtmak
için mücadeleyi tabandan örgütleyelim!
Asalaklar daha fazlasını istiyor!
TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu
sona erdi.
Üniversitelerden...
Avrupa’da emekçiler ayaktaydı.
Dünyadan...
Zafer bir kez daha Hugo Chavez yönetiminin oldu.
ABD’nin bitmeyen yalanları
Che kavgamızda yaşıyor! .
Çocuk katili devlet hesap verecek!
Gerici-faşist güruhu
aklama çabaları..
Devlet terörüne son!…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD’nin bitmeyen yalanları...

Kapitalist çağda suç dosyası en kabarık ülke olan ABD’nin tarihsel suçlarından biri daha belgelerle kanıtlandı. Oğul Bush döneminde Irak’a düzmece gerekçelerle saldırı başlatılması için yapılan bir toplantının notları ve Bush yönetiminin kendi arasındaki yazışmalar geçtiğimiz günlerde basına yansıtıldı. Belirtildiğine göre Washington Üniversitesi’ne bağlı bir araştırma kuruluşu bilgi edinme yasasından faydalanarak bu bilgi ve belgelere ulaştı.

Burjuva basına yansıdığı kadarıyla Irak ve Afganistan’a saldırı için hazırlanan senaryo şöyle; Irak’a uygulanan ambargoyu delen olduğunda basına eksiksiz bilgi verilecek ve ambargoyu delen teşhir edilecek, Irak’ta kitle imha silahları “bulunduğu” ve bunun insanlık için taşıdığı tehlike üzerinden sistemli bir propaganda yürütülecek. Bunlardan daha çarpıcı olanı ise 11 Eylül saldırısından iki saat sonra yapılan bir toplantıda oğul Bush döneminin savunma bakanı Donald Ramsfeld, avukatından El Kaide ile Irak yönetiminin arasında bağlantı olduğuna dair belge istiyor.

Açıklanan belgeler bunlarla da bitmiyor, daha işgalden iki yıl önce yine Donald Ramsfeld yardımcıları Poul Wolfowitz ve Douglas Feith ile Irak’a saldırının ayrıntılarını ve çeşitli olasılıkları planlıyor. Bu planı ABD ordusunun dış ülkeler sorumlusu ve komuta merkezi komutanı Tomy Frenks’le konuşarak ayrıntılandırıyor. Bu görüşmenin notları ise şöyle: Irak’ta kitle imha silahlarına yoğunlaşılmalı, rejim değişimi için momentum oluşturulmalı, devrim muhafızları ele geçirilmeli ya da yok edilmeli, Saddam’ın 11 Eylül ve şarbon saldırıları ile bağlantısının kurulması, uluslararası alanda Irak’ta “bulunan” kitle imha silahlarının denetimiyle ilgili tartışmanın çıkarılması vb. Saldırı için hazırlanan senaryo işgal sonrasında Saddam’ın ve diğer yöneticilerin yargılanması, oluşturulacak geçici bir yönetim ve yönetime petrol satışı için yetki verilmesi biçiminde devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde bir anda her yana yayılan ve ABD emperyalizminin suçunu sabitleyen bu belgeler daha şimdiden unutulmaya yüz tutmuş gibi.

Irak işgali ve ABD emperyalizminin yalanları

Irak ve Afganistan işgali için öne sürülen gerekçelerin, gerçekte komplo senaryolarına dayandığı aklı başında olan herkes için aşikardır. Irak’ın dünyanın en büyük ikinci petrol rezervlerine sahip olduğu teknik incelemelerle kesinleştirilmişti ve bu uzun yıllardır bilinen bir gerçekti. Elindeki rezervlerin birkaç on yıl sonra ihtiyacına yanıt vermeyeceğini çok öncelerden hesaplayan ABD emperyalizmi, Irak’ı ya denetimi altına almayı ya da işgal etmeyi de çok daha önceden tasarlamıştı. Saddam’ın ve BAAS’çıların başa geçirilmesinden başlayan bu süreç Körfez krizine ve Körfez krizinden işgale kadar uzanıyor. Bütün bunları görmeden ortaya saçılmış olan belgeler üzerinden çeşitli sözler söylemek ve suçu bir yönetici klikle sınırlamak ABD emperyalizminin sömürücü ve zorba yüzünü gizlemek demektir. Oysa ABD emperyalizmi dünya halkları ve tarih karşısında yüzlerce fiilden suçludur ve mahkum edilecektir. Hiroşima ve Nagazaki, My Lai katliamı, Amerika kıtasındaki sayısız müdahale ve işgal, yetmişli yıllarda birçok ülkede ABD eliyle tezgahlanan darbeler vb. ABD emperyalizminin suçu saymakla bitmeyecek kadar çoktur.

Tıpkı Irak ve Afganistan’da olduğu gibi yaptıklarının hepsinin kendince bir bahanesi vardır. Kızılderililer barbardılar ve uygarlaştırılmaları gerekiyordu, altın madenleri gerekçe olamazdı. İlk saldırıyı Kuzey Vietnamlılar başlatmıştı, ABD savunmadaydı ve kalay, kauçuk, kurşun ve pirinç gibi temel kaynaklar işgalin nedeni olmazdı. Irak’ta kitle imha silahları vardı ve bu insanlık için gerçek bir tehlikeydi petrol rezervleri gündemde değildi vb. ABD’nin iki yüzlülüğü bunlarla sınırlı değildir. Rosenbergler ve Sacco ve Vanzetti davalarında olduğu gibi kendi sömürü ve zorbalığını hedef alan mücadeleler karşısında da aynı ikiyüzlülüğü ve barbarlığı göstermektedir. Hiçbir gerçek kanıta ihtiyaç duymadan, yalan ve ikiyüzlülükleri ortadayken insanları göstermelik yargılamalarla katletmektedir. Bunun sahte kanıtlar ve senaryolarla ülkeleri işgal etmekten, darbeler düzenlemekten bir farkı yoktur.

Amerikan devletinin fiili ve ideolojik hegemonyası

Kapitalist devlet olgusu ve bununla birleşen resmi ideoloji, gerçeğin kendisini ve tarihin nesnelliğini ortadan kaldırır. Kapitalist-emperyalist düzen, kendi sömürü ve zorbalığını kitlelerin gözünden gizlemek zorundadır. İki sınıf arasındaki tarihsel çelişki ve çıkar farklılıkları sömürücülerin yalana başvurmasını zorunlu kılar. Üstelik gizlenmesi gereken yalnızca kişinin ya da bir toplumun sömürüsü değil, kişi ve toplum aracılığıyla başka halkların ve ülkelerin sömürülüp yağmalanması söz konusu olunca yalan ve çarpıtma ihtiyacı daha da artar. Sömürücü sınıf amacını gerçekleştirmek için hem baskı ve zor mekanizmalarını kullanır hem de ideolojik aygıtlarını devreye sokar.

Sömürü ve zorbalığın olduğu her yer ve zaman için geçerli olan bu olgu, tek tek siyasal coğrafyalarda olduğu gibi emperyalizm çağında uluslararası bir karakter de taşır. Tek tek ülkelerde yaşananlar emperyalist devletler aracılığıyla bütün dünya halklarına yaşatılır. Egemen işleyiş ve düşünüş tarzı neyse toplumun onu kabullenmesi ve içselleştirmesi istenir. Egemen sınıfın doğrusu ve yanılışı aynı zamanda toplumun doğru ve yanlışıdır. Engels, maddi üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduranlar, toplumsal düşünüşü belirleyen entelektüel üretim araçlarını da elinde bulundururlar diyerek durumu açıklıyor. Söz konusu emperyalizm çağı ve ABD emperyalizmi olduğunda bu on kat daha geçerlidir. ABD mali, askeri ve siyasal gücüyle hem kendi halkını sömürmekte hem de dünya halklarına kan kusturmaktadır. Bunu ise ideolojik hegemonyası ile tamamlamakta ve yaptıklarını insanlığın en çok da kendi ülke insanının gözünde meşrulaştırmaya çalışmaktadır. ABD emperyalizmi yaptıklarını meşrulaştırmak için din, hukuk, eğitim, basın ve spor gibi bütün ideolojik kurumları devreye sokarak insanlığın gözünden nesnel gerçekleri gizlemeye çalışıyor. Yeni dünya düzeni gibi ideolojik formasyonlar yaratıyor, medeniyetler çatışması teorisini ortaya atıyor, şovenizmi körüklüyor, toplumları emperyalist yağma ve talan savaşlarına hazırlıyor. Kavramları dejenere ederek içeriklerinden yoksunlaştırıyor ve kendi ihtiyacına uygun bir anlam yüklüyor. İşgali barış ve demokrasi götürmek için yapıyor. Kızılderilileri barbar, Afganlıları şer ekseni, Gerenimo’yu asi, Saddam’ı terörist ilan ediyor. Bush Irak ve Afganistan işgallerinin tanrının buyruğu olduğunu, kendisine vahiy geldiğini söylüyor ve yeni haçlı seferi başlatıyor vb. Kapitalist devlet ve ideoloji kendi doğasına uygun davranarak her şeyi çarpıtıyor her yana yalan ve pislik saçıyor.

Gerçeğin inatçılığı

Oysa gerçekler her zaman inatçıdır, yok sayılarak ya da görmezden gelinerek aşılmış olmazlar. ABD’nin işgal, müdahale ve sömürüsünü maskelemek için on yıllardır kullandığı yalana dayalı ideolojik bombardımanı eskisi gibi etkili olamamaktadır. Ancak sömürücü ve işbirlikçi burjuva sınıf mensupları ABD yalanlarına gönül rahatlığıyla inanmaktadır. Onların da alacağı bir kırıntı varsa eğer ABD’nin halklara kan ve gözyaşı döktürmesi kendileri açısından bir sorun değildir, hatta canı-gönülden desteklerler.

Kendi halkını bir ölçüde uyutabilmesine rağmen ABD dünyada en sevilmeyen devlettir. Her müdahalesi insanlık tarafından sorgulanmakta ve ABD’ye duyulan nefret daha da artmaktadır. Dünyada hangi taş kaldırılsa altından ABD emperyalizmi çıkıyor. Emperyalist dünyanın jandarması ABD’nin o kadar çok suçu bulunuyor ki herhangi birinin üstünü bütünüyle kapatması mümkün değildir. O kadar çok suçun faili olan bir zorbalığın yaptığı propaganda ne kadar güçlü olursa olsun, ne kadar ideolojik bombardıman uygularsa uygulasın halkların gözünde teşhir olmaktan kurtulamaz. Zira emperyalizmin acısını tüm dünya halkları iliklerine kadar çekmektedir.

Gizli belgelerin açığa çıkmasının sırrı

Bugün çeşitli belgelerin ortalığa saçılması ve bir sürü alçaklığın faili olan bir kısım insanın açığa çıkarılması da temelde bir şey ifade etmiyor. Bush, Ramsfeld vb. şu ya da bu kişi çeşitli suçlardan doğrudan sorumlu olabilir. Fakat bu emperyalist ABD’nin suçlarını bir gram hafifletmez. Açığa çıkan belgelerin sunuluş biçiminden de anlaşılacağı gibi ABD’nin işgalleri mahkum etmek gibi bir düşüncesi de niyeti de yoktur. İşgalci ve “savaş suçlusu” Bush dan sonra bir anda balon gibi şişirilen Obama kısa zaman sonra uğraştığı sorunların içinde boğulmaya başladı. Propaganda aracılığıyla şişirilen balonu kolayca sönmeye başladı.

Boğuştuğu sorunların içinden çıkamayan Obama yönetimi kendi durumunu hafifletmek için suçu eski yönetici kliğin üstüne yıkıyor ve muhataplarıyla ilişkisini yumuşatmaya çalışıyor. Böylelikle epey azalan toplumsal desteği tekrar arttırmaya ve politik yönelimine de daha güçlü destekler yaratmaya çalışıyor. Belgeler de bu yüzden ulaşılabilir yerlere koyuluyor. Eğer başka türlüsü olsaydı, belgelerde adı geçen herkesin savaş suçluları mahkemesine çıkarılıp yargılanmaları ve mahkum edilmeleri gerekirdi. Üstelik bunun yapılması için ortaya çıkan belgeler dışında başka çok kuvvetli dayanak noktaları da bulunuyor.