01 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/38

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt açılımı”nın denklemleri ve
gerçekler
Referandum sonrasında emperyalistlerle suç ortaklığında yeni dönem!
Tasfiye amaçlı yoğun
diplomasi trafiği
Beklenen oldu, “Cemaat” Avcı’nın kellesini aldı!.
Ulucanlar’ın On yıldızı selamlandı
Tescilli tasfiyecilerin
dayanılmaz hafifliği!
Sermaye kana doymuyor 
İşçi ve emekçi hareketinden...
BETESAN’da direniş kazanacak!..
Metal işkolunda mücadele büyüyor.
İhanet taslaklağını yırtmak
için mücadeleyi tabandan örgütleyelim!
Asalaklar daha fazlasını istiyor!
TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu
sona erdi.
Üniversitelerden...
Avrupa’da emekçiler ayaktaydı.
Dünyadan...
Zafer bir kez daha Hugo Chavez yönetiminin oldu.
ABD’nin bitmeyen yalanları
Che kavgamızda yaşıyor! .
Çocuk katili devlet hesap verecek!
Gerici-faşist güruhu
aklama çabaları..
Devlet terörüne son!…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MESS grup TİS’lerinde sözleşme taslakları hazır!

İhanet taslağını yırtmak için mücadeleyi tabandan örgütleyelim!

Sendikaların hazırladıkları taslakları Eylül ayı başında MESS’e sunmaları ile birlikte metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi süreci resmen başladı. Ekim ayı başında ise taslaklara dair görüşmeler başlayacak ve metal işçileri için önümüzdeki sürecin çalışma ve yaşam koşullarının belirleneceği kritik sürece girmiş olacağız.

Bilindiği gibi metal işkolunda toplu sözleşme süreçleri uzunca bir dönemdir MESS’in saldırı planları ile birlikte anılıyor. Reel ücretlerin geriletilmesi, sosyal hakların gaspı, çalışma yaşamının esnekleştirilmesi gibi saldırılar, tabandaki mücadele dinamizminin örgütlenememesi ve ihanetçi icazetçi sendikacıların tutumları nedeniyle parça parça hayata geçiriliyor.

İçine girdiğimiz toplu sözleşme döneminde de MESS’in saldırı planlarında temelli bir değişiklik bulunmuyor. Hatta kapitalist sistemin krizi dolayısıyla bir bütün olararak sermaye sınıfı ve onun koçbaşı rolünü üstlenen MESS saldırılarını daha pervasız bir şekilde hayata geçiriyor.

Bu nedenle grup toplu sözleşme sürecindeki mücadele, sınıf mücadelesinin seyri açısından belirleyici önemdedir. Eğer MESS grup toplu sözleşmelerinde de, tekstil işkolunda birkaç hafta önce sonuçlanan toplu sözleşmelerde olduğu gibi hak kayıplarının resmileştiği bir sonuç çıkarsa, birkaç ay içinde başlayacak olan kamu toplu sözleşmelerinde devletin ve UİS (Ulusal istihdam stratejisi) gibi saldırı planları yapan patronların eli güçlenecektir.

Metal işçileri, MESS’in saldırı planlarını püskürtebildiği oranda ise önümüzdeki dönemde sınıf mücadelesinin üzerinden gelişebileceği önemli bir moral birikim yaratılmış olacaktır. Bu birikimi sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına uygun biçimde değerlendirebildiğimiz takdirde, sınıf hareketinin bilinç ve mücadele kapasitesini geliştirebileceğiz.

Fakat MESS grup toplu sözleşme süreci bu kadar kritik bir önem taşımasına karşın bu süreci işçi sınıfı lehine çevirebilmekte önemli handikaplarımız bulunuyor. Hiç kuşkusuz ki en önemli handikapımız metal işçilerinde biriken öfkenin halen bilinçli ve örgütlü bir kanala akıtılamamış olmasıdır. Bu durum zaman zaman açığa çıkan eylemli tepkilerin de bir sonuç elde edemeden geriye çekilmesinde belirleyici olmaktadır.

Bunun böyle olmasının en önemli nedenlerinden biri de sendikal hareketin içinde bulunduğu ihanetçi-icazetçi tablodur. MESS ile toplu sözleşme masasına oturan ve bu sürecin doğrudan aktörü durumundaki sendikaların tablosu metal işçilerinin mücadele gücünü de doğrudan etkilemektedir. MESS’e sundukları taslaklara bakıldığında ise sendikaların bir kez daha sürecin ihtiyaçlarına yanıt verecek bir örgütlü hazırlık içerisinde olmak bir yana yenilgiyi baştan kabullendiklerini göstermektedir.

Türk Metal ihanete hazırlanıyor

MESS grup toplu sözleşme sürecinin en önemli ve belirleyici aktörü halen bir ihanet çetesi olarak çalışan Türk Metal Sendikası’nın yönetimidir. Grup toplu sözleşmeleri kapsamındaki 120 bin civarındaki metal işçisinin yaklaşık olarak 100 binini “temsil” eden bu çetenin tarihi metal işçilerine ve sınıfa ihanetin tarihidir. Bu çete her dönem MESS’in saldırı planlarının hayata geçirilmesinde aktif rol oynamıştır.

Geçtiğimiz yıl gerçekleşen nöbet değişiminin ardından yer yer farklı söylemlere başvursalar da bu çetenin duruşunda ve oynadığı rolde en ufak bir değişiklik olmamıştır. 2010-2012 MESS Grup toplu sözleşmeleri için hazırladıkları taslak bu bilinen gerçeği bir kez daha teyit etmiş ve yeni bir ihanet için gün saydığını gözler önüne sermiştir.

Türk Metal tarafından hazırlanan taslağın bilinen ve tartışılan en önemli yanını halen ücretler konusundaki maddeler oluşturmaktadır. Daha geçtiğimiz ay “Büyümenin ücretleri çalışanlara ödenmedi!” diyen bu çetecilerin toplu sözleşmelerdeki zam teklifi %5+25 kr gibi trajikomik bir rakamdır. Dile getirilen bu teklif önemli bir kesimi Türk Metal’de örgütlü olan düşük ücretli genç metal işçileri ile dalga geçmekten başka bir anlam taşımamaktadır. Dahası bu ihanetçiler bu tutumlarını %0,18 olarak açıklanan resmi enflasyon rakamları ile gerekçelendirmekte, dile getirilen komik teklifin bile hayata geçmeyeceğini bugünden itiraf etmektedirler. Bu zam teklifinin Türk Metal üyeleri için bir diğer anlamı ise işçiler arasındaki ücret makasının daha da açılması, işçilerin ortak mücadelesinin bilinçli bir tutumla engellenmesidir. Bu ise Türk Metal çetesinin uzun yıllardır uyguladığı bilinçli bir politikadır.

Türk Metal taslağına dair ücretler konusu dışında halen ciddi bir tartışma yürütmek mümkün değildir. Çünkü taslağın içeriği konusunda halen ciddi muğlaklıklar vardır. Oysa MESS’in saldırı hazırlıkları ücretlerin çok daha ötesinde bir kapsamdadır. Bu tablo göstermektedir ki esnek çalışmayı farklı uygulamalarla genişletmek isteyen MESS’in en büyük destekçisi bir kez daha Türk Metal çetesi olacaktır. Keza MESS, sosyal haklarda çeşitli kesintiler yapma hedefindedir ve Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikaların büyük çoğunluğunda ikramiyelerin yılda 4’den 2’ye düşürüleceği söylentileri dolaşmaktadır. Bu ise tekstil işkolunda geçtiğimiz ay ilk adımı atılan bu saldırının Türk Metal eliyle tüm sınıfa doğru yaygınlaştırılmaya çalışılacağını göstermektedir.

Birleşik Metal: Gerçekçilik adına icazetçilik

Türk Metal çetesi MESS ile kol kola saldırı planları yaparken bu planları bozmak bakımından Birleşik Metal yönetiminin ve üyesi işçilerin alacağı tutum belirleyici bir yerde durmaktadır. Çalışma ve yaşam koşullarından hoşnutsuz, öfkesi gitgide yükselen Türk Metal üyesi işçilerin gözü, kendiliğinden bir refleksle Birleşik Metal’in tutumuna kaymaktadır. Türk Metal üyesi işçiler eğer Birleşik Metal’e güven duysalar ve inansalar, Türk Metal ihanetine karşı koymak üzere daha kararlı davranabilirlerdi.

Bu bakındanTürk Metal’in ihanet taslağına ilk tepkiyi veren Bosch işçilerinin tutumu fazlası ile anlamlıdır. Bosch işçilerinin gerçekleştirdikleri eylemde yüzlerini çevirdikleri ilk adres ‘98 çıkışının ana gövdesini oluşturan Renault işçileri olmuştur. İşçi sınıfı mücadelede kimle ne kadar yürüyebileceğini deneyimleriyle bilmekte ve aldığı tutumlarda bunu gözetmektedir.

Bu durum aynı zamanda metal işçilerinin güçlü bir birleşik mücadele eğilimine sahip olduklarını, ancak böyle bir mücadelenin kanallarına ve zeminlerine sahip olamadıklarını göstermektedir. Çünkü Renault işçilerinden destek arayan Bosch işçileri elleri boş dönmüşlerdir. Böylesi bir tabloda tüm metal işçilerini temsil etme iddiasını taşıyan Birleşik Metal yönetiminin alacağı tutum fazlası ile önemlidir. Birleşik Metal-İş cephesinden ortaya konulacak kararlı ve eylemli duruş, metal işçilerinin birleşik mücadelesi için önemli bir çekim merkezi yaratacaktır.

Ancak Birleşik Metal yönetimi “ortak mücadele” çağrısı yapmakla birlikte, halen böyle bir niyet ve iradeden yoksun görünmektedir. Bunun böyle olduğunu, Birleşik Metal yönetiminin mücadele ufku ve anlayışı ile geçmiş deneyimler bir yana, bu cepheden hazırlanan taslağın içeriği ile birlikte sürecin eylemli hattına dair olan hazırlıkları net biçimde göstermektedir.

Birleşik Metal cephesinden hazırlanan taslak kuşkusuz ki Türk Metal’in hazırladığı taslakla kıyaslandığında çok daha ileri maddeler içermektedir. Ancak buna rağmen bu taslakta da metal işçilerinin en temel ve meşru taleplerinin yeterli düzeyde yer bulduğunu söylemek olanaklı değildir.

Örneğin Birleşik Metal taslağında da en öncelikli madde ücretler konusundadır. Asgari ücretin saatlik 4,35 TL’ye çekilmesini, bundan sonra tüm ücretlere 0,84 kr zam yapılmasını öngören Birleşik Metal’in zam teklifi de insanca yaşanacak bir ücret talebinin kıyısından bile geçmemektedir. Oysa sermaye sınıfının dizginsiz sömürüsü altında yaşam mücadelesi veren metal işçilerinin en öncelikli talebi insanca yaşanacak bir ücrete sahip olabilmektir. Bunun ise TÜİK tarafından açıklanan sahte açlık sınırları ve enflasyon rakamları ile belirlenmesi mümkün değildir.

Bu yalın gerçeğe rağmen Birleşik Metal yönetiminin bu tutumunun gerisinde çarpık “gerçekçilik ilkesi” vardır. Bu “gerçekçilik ilkesi” Birleşik Metal yönetiminin taleplerini işçi sınıfının meşru haklarından değil, “ülke ve işyeri gerçeklerinden” yola çıkarak belirlemesi agümanlarıyla işlemektedir. Bu ise işbirlikçiliğin ve icazetçiliğin beylik bir söylemidir.

Bu icazetçi anlayışın başka bir yönü ise hazırlanan taslakta disiplin maddelerinde ve “Endüstriyel İlişkiler Kurulu” gibi oluşumlarda açığa çıkmaktadır. Taslakta yer alan disiplin yönetmeliğinde disiplin kurulunun başkanlığı işveren temsilcisine hediye edilmekte, oylamalarda eşitlik durumunda inisiyatif kurulun başkanı olan işveren vekiline teslim edilmektedir. Keza hazırladığı taslakla “çalışma barışını” koruyacağına dair metal patronlarına söz veren Birleşik Metal yöneticileri Endüstriyel İlişkiler Kurulu gibi oluşumlarla “sosyal diyalogcu” sınıf işbirliği çizgisinde olduklarını göstermektedir.

Ayrıca Birleşik Metal taslağında sınıfın yakıcı bir sorunu haline gelen taşeronlaştırma ve iş güvencesi konularında da net bir karşı koyuş görünmemektedir.

Bunlarla birlikte hazırlanan taslağın olumlu yanı MESS’in esnek çalışma ve sosyal hakların gaspı konusundaki saldırı hazırlıklarına karşı koyduğu önleyici maddelerdir. Ancak bu maddelerin nasıl bir irade ile savunulacağı toplu sözleşme sürecinin ilerleyen aşamalarında ortaya çıkacaktır.

Toplamına bakıldığında Birleşik Metal yönetiminin hazırladığı taslağın da metal işçilerinin hak ve çıkarlarını savunmaktan uzak bir içerik taşıdığını söyleyebiliriz. Bu yanıyla Türk Metal’e taslağını revizyondan geçirme çağrısı yapan Birleşik Metal yönetiminin önünde de benzer bir görev bulunmaktadır. MESS’in önüne “gerçekleştirilebilir” talepler koyanlar MESS’in vermeye yanaşabileceği kadarını istiyorlar ama, MESS’ten hiçbir şey alamayacaklardır, alamazlar da. Çünkü böyle bir bakış teslimiyetten başka bir sonuç vermez.

Sürecin örgütlenme ve mücadele hattında tutulması gereken yol, dişe diş bir mücadeleye hazırlanmaktır. Ancak Birleşik Metal’den bugüne kadar yansıyan tablo bu açıdan ciddi kaygılar yaratmaktadır. Resmi süreç çoktan başlamış olmasına rağmen bu süreçte nasıl bir mücadele planına sahip olunduğuna dair bir açıklık yoktur henüz. Dahası geçtiğimiz toplu sözleşme döneminde taban dinamizminin bir parça açığa çıkarılmasında önemli bir rol oynayan eylemli sürecin işletileceğine dair de ortada halen herhangi bir veri yoktur. Türk Metal üyesi işçilerin, kendilerinden tepkilerle eylemlere başladığı bir süreçte Birleşik Metal’den yansıyan bu tablo ciddi bir zaaf belirtisidir.

Dahası 1000 işçiyle oluşturulduğu söylenen işçi kurullarının tabanın sürecin örgütlenmesine katılmasında nasıl bir işlev gördüğüne dair somut bir veri yoktur ortada. Olmadığı gibi bu düzeyde örgütlü katılımın sonuçları da görünmemektedir. Ayrıca biliyoruz ki, geçtiğimiz haftalarda kimi şubelerde yapılan temsilciler kurulu toplantılarında dahi TİS sürecine dair herhangi bir tartışma yapılmamış olması fazlası ile düşündürücüdür. Tabanda sürecin eylemli gidişatına dair öneriler dile getiren işçilere verilen cevaplar ise bu sürecin Genel Merkez’den belirleneceği yönünde olmaktadır.

Bu tablo aldığı her geri tutumu tabanın geri bilinciyle gerekçelendiren Birleşik Metal yönetiminin asıl sorununun iradesizlik ve niyet yoksunluğu olduğunu da göstermektedir. Süreç bu anlayışla devam ettiği koşullarda 1000 işçi ile oluşturulan ve bu süreçte oldukça önemli bir rol oynama potansiyeli taşıyan TİS kurulları da işlevsizleşecek, bürokratik çarkın göstermelik bir parçası haline gelecektir.

Oysa bu dönemde ihtiyaç tabandaki mücadele potansiyelini ileriye taşıyacak örgütlenmeleri geliştirebilmek ve bunu grev hedefli eylemli bir süreçle birleştirebilmektir.

Görevi öncü metal işçilerinin omuzlarındadır!

Sendikalardan yansıyan bu olumsuz tabloya karşın metal işçilerinin beklentileri ve mücadele isteği giderek güçlenmektedir. Zira, geçtiğimiz toplu sözleşme sürecinin temel dinamiği olan genç işçiler ve bu işçilerin düşük ücret sorunu orta yerde durmaya devam etmektedir. Krizin ilk yıkıcı etkilerinin geride kalması ile birlikte ise insanca çalışma ve yaşam koşullarına duyulan istek kendisini çok daha güçlü bir şekilde hissettirmeye başlamıştır.

Böylesi bir atmosferde bu arayışa yanıt vermek, bu arayışın sahiplerini tabanda bir araya getirerek kararlı bir mücadele sürecine yönlendirmekle mümkündür. Bu açıdan mevcut tabloda, görev öncü-devrimci metal işçilerinin omzundadır.

Bu görev yerine getirildiği ölçüde, sermaye sınıfının önümüzdeki dönemde hayata geçirmeye hazırlandığı birçok saldırıya karşı bugünden güçlü bir barikat örülmüş olacağını bilerek hareket etmeliyiz.

Komünist Metal İşçileri

 

 

 

Türk Metal çetesinin sözleşme taslağında ihanet var!

Mücadeleyi yükseltelim
ihanet taslağını yırtalım!

Metal patronlarının sendikası MESS ile işkolunda örgütlü işçi sendikaları arasındaki grup toplu sözleşme görüşmeleri bu ayın başında resmi olarak başladı.

Sektörde işçi sınıfına ihanetin adı olan Türk Metal çetesi ise görüşmelere başladığı tarihe kadar toplu sözleşme taslağını üyesi olan işçilerden gizledi. Bu ihanetçi çetenin hazırladığı taslağın içeriği ancak taslak MESS’e iletildikten sonra yöneticilerin fabrikalara yaptıkları ziyaretler ile ortaya çıktı. Her ne kadar taslağın içeriği ortaya çıkmış oldu desek de ortaya çıkan kısmın da halen sadece ücret zammı ile ilgili olduğunu söylemeliyiz.

Ancak teklifin ortaya çıkan bu sınırlı kısmı bile Türk Metal üyesi metal işçilerinin büyük öfkesine neden oldu. Özellikle Bursa’da Bosch ve Renault işçileri çeşitli eylemlerle bu ihanet belgesine karşı öfkelerini dile getirdiler.

Ortaya çıkan tepki ise bu ihanet şebekesinin başını tutan hainlerin huzurunu fazlası ile kaçırmış görünüyor. Çünkü onlar kriz döneminde metal işçilerinin işsizlik sopası ile edilmesine güveniyor, bu dönem ihanetlerini hiçbir tepki ile karşılaşmadan hayata geçirebileceklerini hesaplıyorlardı. Ancak ilk günden görüldü ki bu hesapları tutmayacak.

İşte bu nedenle bu ihanet şebekesinin şefleri o günden beri panikle fabrikaları dolaşıyor, işçileri hazırladıkları taslağa ikna etmeye çalışıyor. Halen tepki göstermeye devam eden işçilerden ise kurtulmanın yollarını arıyorlar.

Bahaneleri tanıdık. Devletin açıkladığı, ama gerçek hayatla hiçbir alakası olmayan enflasyon rakamlarına sarılmış durumdalar. Enflasyonun %0,18 olarak açıklandığı bir dönemde istenilen zam oranının bile çok olduğu yalanına sarılarak üyelerinin hakkını korumak için çabalayacaklarından dem vuruyorlar. Oysa açıklanan bu enflasyon rakamlarının işçi emekçilerin yaşamlarında hiçbir karşılığı olmadığını onlar da en az metal işçileri kadar iyi biliyor. Yine kriz döneminde metal patronlarının misliyle büyüdüğünü de biliyorlar. Ama onların en önemli görevi MESS’e uşaklık etmek, onun çıkarları için metal işçilerini yalanlarla kandırmaktır. Bunun için daha geçtiğimiz ay “Büyümenin ücreti çalışanlara ödenmedi!” diye açıklamalar yaparken bugün MESS’ten gelen emirlerle yeni ihanetlere hazırlanıyorlar.

Bunun için bir başka yalanları da internet sitelerinde genel başkanları Pevrul Kavlak tarafından yapılan açıklamadır. Bu açıklamayla, ortaya çıkan tepkiden sonra sadece işçileri değil, tüm kamuoyunu yalan dolanla kandırmaya çalışıyorlar. 120 bin metal işçisinin ekmek kavgasına ihanet etmenin onursuzluğunu taşıyan bu çete reisi bir de yüzsüzce “Sendikamız ile Türkiye Metal Sanayi İşverenleri Sendikası (MESS) ile 3 Eylül 2010 tarihinde başlayan grup toplu iş sözleşmeleri hakkında sözleşmeye ilişkin bazı teknik hususların basınımız aracılığıyla kamuoyuna duyurulmasının, Türk Metal Sendikası olarak, taşıdığımız sorumluluğun doğru bir şekilde algılanmasına ve anlaşılmasına da yardımcı olacağı inancındayım” diyor.

 Doğru algılansın diye çaba harcadığı şeyler ise koca bir yalandan ibaret. Pevrul Kavlak yaptığı bu açıklamada üye işçilerin ortalama saat ücretinin 5,61 TL ve aylık net hakedişlerinin ise 1191 TL olduğunu iddia ediyor. Yapılan zam teklifi ile de ortalama saat ücretinin 6,13 TL’ye yükseleceğini buyuruyor.

Oysa başta Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalara olmak üzere metal sektöründe oldukça yoğun bir genç işçi potansiyeli bulunuyor. Bu kapsamda bulunan onbinlerce işçinin ücreti ise nerede ise asgari ücret seviyesinde. Bu işçiler yaklaşık olarak 3,51 TL saat ücreti ile çalışıyorlar. Yani aldıkları net ücret yaklaşık olarak 561 TL civarında.

Bu gerçek orta yerde duruyorken Pevrul Kavlak’ın yaptığı açıklama büyük bir ikiyüzlülük örneğidir. Bu ihanetçiler yaptıkları zam teklifi ile eski ve yeni işçiler arasındaki ücret makasının daha da açılmasını, işçilerin sermaye ile ya da kendi ihanetleri ile değil birbirleri ile didişmelerini istiyorlar. Keza bu çetenin destekçilerinin çoğunun yüksek ücretli işçilerden olduğu düşünülürse, dile getirilen teklifin kendi konumunu güçlendirmeye hizmet ettiği de rahatlıkla anlaşılır. Onların metal işçilerin bırakalım demokratik haklarını, ekmeklerini bile savunmaya niyeti yoktur.

Pevrul Kavlak’ın yaptığı açıklamada dikkat çeken bir diğer nokta açıklamanın sadece ücret zam talebi ile sınırlı tutulmasıdır. Bu durum, fabrikalarda yapılan tartışmalarda da yaşanmaktadır. Oysa MESS’in bu dönem çok daha kapsamlı saldırılara hazırlandığı, esnek üretimi daha da kuralsızlaştırmayı, sosyal hakları ve kıdem tazminatını tırpanlamayı hedeflediği biliniyor. Ancak ne fabrikalarda ne de başka bir yerde bu ihanetçi çetenin ağzından bu konularda en ufak bir ifade bile çıkmıyor. Dahası belli fabrikalarda ikramiyelerin ikiye düşürüleceği söylentileri dolaşıyor.

Görünen o ki 2010-2012 grup toplu sözleşmeleri döneminde MESS’in pervasız saldırıları bir kez daha Türk Metal çetesinin pervasız ihanetleri eşliğinde hayata geçirilmeye çalışılacak. Timsah gözyaşları, yalan ve demagojiler de birbirini izleyecek.

Bu pervasızlığa engel olmak mümkündür. 120 bin metal işçisinin ekmek kavgasının onurunu taşıdığını iddia eden bu onursuzlara karşı mücadele bayrağını yükseltmek, MESS’e ve sermaye sınıfına karşı mücadelenin onurlu bayrağını yükseltmek bugün metal işçilerinin önünde duran görevlerin başında gelmektedir. Taleplerine ve haklarına sahip çıkan metal işçileri ekmeklerine kan doğrayan bu ihanet çetelerini sendikalarından mutlaka söküp atacaktır.

Metal İşçileri Birliği
29 Eylül 2010