01 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/38

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt açılımı”nın denklemleri ve
gerçekler
Referandum sonrasında emperyalistlerle suç ortaklığında yeni dönem!
Tasfiye amaçlı yoğun
diplomasi trafiği
Beklenen oldu, “Cemaat” Avcı’nın kellesini aldı!.
Ulucanlar’ın On yıldızı selamlandı
Tescilli tasfiyecilerin
dayanılmaz hafifliği!
Sermaye kana doymuyor 
İşçi ve emekçi hareketinden...
BETESAN’da direniş kazanacak!..
Metal işkolunda mücadele büyüyor.
İhanet taslaklağını yırtmak
için mücadeleyi tabandan örgütleyelim!
Asalaklar daha fazlasını istiyor!
TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu
sona erdi.
Üniversitelerden...
Avrupa’da emekçiler ayaktaydı.
Dünyadan...
Zafer bir kez daha Hugo Chavez yönetiminin oldu.
ABD’nin bitmeyen yalanları
Che kavgamızda yaşıyor! .
Çocuk katili devlet hesap verecek!
Gerici-faşist güruhu
aklama çabaları..
Devlet terörüne son!…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Koyu sömürü tablosu yetmedi...

Asalaklar daha fazlasını istiyor!

2008 krizinin patlak vermesinden sonra kapitalistlerin işçi sınıfına ödettiği faturanın boyutları her geçen gün daha net biçime ortaya çıkıyor. Konuyla ilgili bugüne kadar bir dizi araştırma raporu yayınlandı. Bu raporlar hep aynı sonucu gösteriyor: Krizden bu yana geçen sürenin ardından işçi sınıfı daha çok ve daha esnek çalışıyor. Daha az işçiyle daha çok üretim yapılıyor. Bu da demektir ki yüzbinlerce işçi asgari geçim şartlarından yoksunken, hala işten atılanların iş yükünü de sırtlamak zorunda kalan işçiler ezildikçe eziliyor.

Konuyla ilgili raporlardan sonuncusu DİSK Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) tarafından yayınlandı. “Sanayide istihdam ve reel ücretler” başlığını taşıyan rapor, kapitalistlerin parlak büyüme tablosunun arkasında nasıl da acımasız bir sömürü gerçeği durduğunu bütün yalınlığıyla ortaya koyuyor.

Kapitalistlerin parlak büyüme tablosu

DİSK-AR raporunun giriş kısmında, kapitalistlerin krizden nasıl semirerek çıktıklarına dair tablo şöyle özetleniyor: “İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan rapora göre, krizin etkisinin en ağır biçimde hissedildiği 2009 yılında, Türkiye’nin ilk 500 büyük firmasının yüzde 82,4’ü kar elde etti. Yine ilk büyük 500 firma karını yüzde 10, ikinci büyük 500 firma ise karını yüzde 30 oranında arttırdı. Bu verileri İMKB’de işlem gören şirketlerin açıklanan bilanço rakamları da doğruluyor. Yine kriz döneminde Türkiye’nin dolar milyarderlerinin sayısının 13’ten 28’e yükselmesi de önemli bir veri...”

Bu tablo kapitalistlerin dünyasının tozpembe olduğunu yalın biçimde ortaya koyuyor. İşler onlar için fazlasıyla “yolunda” gidiyor.

DİSK-AR raporunda bu tablonun yaratılmasında hükümetin de kapitalistlere hizmet ettiğini vurgulayarak özellikle kamu kaynaklarının ve işsizlik fonunun yağmaya açılmasının bu hizmetin başlıca biçimleri olduğunu belirtti.

Reel ücretlerde telafi edilemeyen kayıplar

Kapitalistlerin parlak büyüme tablosunun gerisindeki sömürü gerçeğinin en önemli başlıklarından birini reel ücretlerdeki erime oluşturuyor. DİSK-AR ilgili raporunda durumu öncelikle brüt ücretler ve maaşlar bakımından ele almakta: 2010 yılı II. Dönem verilerine göre, Brüt ücret – maaşlar bir önceki yılın aynı dönemine göre, yani krizin etkisinin en derin şekilde yaşandığı 2009 yılının II. Dönemine göre toplam sanayide % 15,7,  ara malı imalatında % 21,0, dayanıklı tüketim malı imalatında % 20,8, dayanıksız tüketim malı imalatında % 14,0, enerjide % 3,5 ve sermaye malı imalatında % 16,9 artış göstermiştir.

Fakat işçilerin alım gücündeki değişim dikkate alındığında reel ücretlerin düştüğü gerçeği ortaya çıkmaktadır. Buna göre; “bir önceki yılın aynı dönemi esas alındığında sanayide % 5,93 artışla, bir önceki seneki yüzde 9’luk kaybın gerisinde kalmıştır. Söz konusu indeks ara malı imalatında % 10,83 (bir önceki sene yüzde – 12,19), dayanıklı tüketim malı imalatında % 10,60 (bir önceki sene yüzde – 8,01), dayanıksız tüketim malı imalatında % 4,34 (bir önceki sene -4,08), sermaye malı imalatında % 7,02 (bir önceki sene % -16,90) artış göstermiştir. Enerjide ise % 5,24 (bir önceki sene % -2,4) oranında bir gelir kaybı yaşanmıştır.”

Rapora göre reel ücretlerdeki gerileme, kriz öncesi esas alındığında, 2010 yılının 2. dönemi itibariyle yüzde 5,57 oranında olmuştur. Bu ortalama rakam işçi sınıfının yaşadığı yoksullaşma düzeyini göstermektedir.

En çok yoksullaşan metal işçileri

Ancak bu ortalama rakam biraz da yanıltıcı. Çünkü işçi sınıfının ağırlıkla çalıştığı temel işkollarına bakıldığında ücret kayıpları çok daha büyüktür. Örneğin tekstil sektöründe ücret kaybı yüzde 16,5’i bulmaktadır. Ancak bu süreçte en büyük kaybı metal işçileri yaşamıştır.

Rapora göre bu işkolunda bulunan “makine ve ekipmanlarının kurulumu ve onarımı” sektöründe ücretler yüzde 32 oranında düşmüştür. Bu sektördeki işçilerin ücretlerinin üçte birini kaybettiğini gösterir. Metal işkolunda ayrıca “ana metal” sektöründeki ücretler yüzde 24 oranında düşmüştür. Otomotiv sektöründeki kayıplar ise yüzde 11’i bulmaktadır.

Ortalama kayıpları düşüren sektörler ise dikkat çekiyor. Bu sektörlerden biri içecekler, diğeri ise tütün ürünleri imalatı sektörü. Bu işkolunun ana işçi bölüğü olan TEKEL işçilerinin sokağa atıldığı düşünülürse bu yüksek artışların hikmeti de daha iyi anlaşılabilir.

Aynı üretim daha az işçiyle yapılıyor

Kapitalistlerin açıkladıkları istatistiklerde kapasite kullanım oranlarının artık kriz öncesi döneme ulaştığı söyleniyor. Fakat DİSK-AR’ın raporunda belirtildiği üzere istihdam oranı ise hala kriz öncesinin oldukça gerisindedir. Rapora göre, “kriz öncesi (2008 III. Dönem) çalışan her 100 kişiye karşın bugün (2010 II. dönem) 96 kişi bulunmaktadır.”

Bu ortalama bir rakamdır. Bir kez daha işkollarına bakıldığında durumun vehameti artmaktadır. Buna göre giyim eşyaları imalatı sektöründe işçilerin yüzde 13’ü işsiz bırakılmıştır.

En çok kıyılan metal işçisi

Fakat yine en kötüsünü yaşayan yine metal işçileridir. Öyle ki rapora göre bu rakam, “makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı sektöründe her 100 kişiye 70 kişi olarak görülmektedir. Krizin etkisini en çok hissedildiği bu sektörde her 10 çalışandan en az 3’ü artık ya işsiz ya da sektör dışıdır. Yine otomotiv sektöründe istihdam kaybı yüzde 17’yi bulmaktadır (2009 yılının ilk döneminde bu oran yüzde 23’e ulaşmıştır).” Bu rakamlar ana metal sanayi işçisi adına krizden önceki her on işçiden birinin işini kaybettiğini göstermektedir.

Raporda belirtildiği üzere, “Ana Metal sanayi işçisi açısından da kriz işçi için ücret kaybı olduğu gibi yaklaşık olarak her 10 arkadaşından birini kaybetmek anlamına gelmiştir.”

Kapitalistler yeni saldırılar peşinde

DİSK-AR işçi sınıfının bu vahşi sömürü gerçeğini ortaya koyduğu raporu yayınladığı aynı saatlerde TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) da “Ekonomi Bülteni”ni yayınladı. Bu bültende kapitalistler yaşadıkları pembe tablo üzerine bolca istatistiki veri sıralarken sömürüye doymadıklarını da gösteriyorlar.

Bunu da arsızca yapıyorlar. Çünkü bahane olarak işsizliği gösteriyorlar. İşsizlik gibi kendi yarattıkları bir sorunu işçi sınıfına yeni saldırıların bahanesi olarak kullanmaya kalkıyorlar.

TİSK’in arsızlığı şöyle ifade buluyor: “İşsizlikteki düşüşün devam etmesi için yapısal düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerekmektedir. İşsizlik oranı yaz sonunda mevsimsel olarak yükselme eğilimine girecektir. Ulusal İstihdam Stratejisi ile istihdam yaratmayı özendirecek işgücü piyasası reformlarının gerçekleştirilmesi işsizliğin uzun vadeli olarak düşürülmesini sağlayacaktır.

TİSK’in gündemi “Ulusal istihdam stratejisi” adı altında hükümet ile işçi ve memur sendikalarının katıldığı toplantılarda gündeme getirilen saldırı planı. Bu plan, kıdem tazminatı hakkının gasbından özel istihdam bürolarına ve esnek çalışmaya kadar bir dizi kapsamlı ağır saldırıları içeriyor.

İşçi sınıfının çetin mücadele gündemi

Bu tablo işçi sınıfının çetin bir mücadele gündemiyle yüz yüze olduğunu gösteriyor. İşçi sınıfı bir yandan kapitalistlerin krizi bahane ederek kendisinden çaldıklarını geri almak ve insanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadeleyi sürdürmek zorundadır. Diğer yanda ise, yeni saldırı hazırlıkları yapan kapitalistlere ve uşaklarına karşı güçlü bir savunma hattı örmelidir.

Durum böyleyken sendika yönetimlerinin de artık istatistiki bilgi sunmanın ve tespit yapmanın ötesine geçmesi şarttır. Yayınladığı rapor DİSK’i ve işçi sınıfını bu bakımdan da bir düşünme ve çözüm üretme sürecine sokmalıdır.