01 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/38

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt açılımı”nın denklemleri ve
gerçekler
Referandum sonrasında emperyalistlerle suç ortaklığında yeni dönem!
Tasfiye amaçlı yoğun
diplomasi trafiği
Beklenen oldu, “Cemaat” Avcı’nın kellesini aldı!.
Ulucanlar’ın On yıldızı selamlandı
Tescilli tasfiyecilerin
dayanılmaz hafifliği!
Sermaye kana doymuyor 
İşçi ve emekçi hareketinden...
BETESAN’da direniş kazanacak!..
Metal işkolunda mücadele büyüyor.
İhanet taslaklağını yırtmak
için mücadeleyi tabandan örgütleyelim!
Asalaklar daha fazlasını istiyor!
TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu
sona erdi.
Üniversitelerden...
Avrupa’da emekçiler ayaktaydı.
Dünyadan...
Zafer bir kez daha Hugo Chavez yönetiminin oldu.
ABD’nin bitmeyen yalanları
Che kavgamızda yaşıyor! .
Çocuk katili devlet hesap verecek!
Gerici-faşist güruhu
aklama çabaları..
Devlet terörüne son!…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Che kavgamızda yaşıyor!

Katledilmesinin üzerinden geçen 43 yıla rağmen onun yaşamını bu sayfaya sığdırmanın zorluğunu bilerek başlıyoruz söze...

Che Arjantinli bir ailenin çocuğu olması dolayısıyla genç yaşta, yaşadığı kıtanın emperyalizmden kaynaklanan sorunlarını kavramıştı. Ezilen ve sömürülen halkların sesi olabilmek için siyasal mücadeleye atılmasındaki dönüm noktası da emperyalizmin bu kıtada çevirdiği kirli dümenlerdir. Onu enternasyonal yapan da tam olarak budur. Arjantin’de doğan Che, Meksika’da Fidel Castro ve arkadaşlarıyla tanışmış, onların davasına ortak olup Küba Devrimi’ne adını yazdırmıştır.

Küba devrimine katkısından ve üstün askeri eylemlere önderlik eden bir komutan olmasından dolayı merkez bankası başkanlığına ve sanayi bakanlığına getirilmiştir. Küba’da sosyalizmin inşa çabasına ortak olmuştur. Rusya’da Ekim Devrimi’nin ilk yıllarında uygulanan “Komünist Cumartesiler”i örnek alarak “Gönüllü Çalışma”yı Küba Devrimi’nin ilk yıllarında uygulamaya çalışan Che’dir.

Bu görevdeyken bile yerini sağlamlaştırıp kotluğunda oturmayı düşünmedi hiç. Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki yükselen devrimci hareketleri dikkatle izledi. Küba Devrimi’nin başarısını diğer ülkelerde yapılacak devrimlerle güçlendirmek istiyordu. Küba Devrimi’nin tam anlamıyla başarıya ulaşabilmesinin yolunun buradan gectiğinin bilincindeydi. Küba vatandaşlığına kabul edilen Che Küba Devrimi’nin diğer ülkelerde de yankı bulduğunu bilmekteydi ve bu duruma bizzat müdahale etme isteği ile enternasyonalist ruhu onu harekete zorluyordu. Bu ruh Che’nin sözlerinde şöyle ifade bulmaktadır: “Bayrağı altında doğmadığımız bir ülkenin toprakları üstünde dökülen her damla kan, orada hayatta kalan kişinin daha ilerde kendi ülkesinin kurtuluş mücadelesine uygulamak için edineceği bir deney olacaktır. Ve kurtulan her halk, bir başka halkın kurtuluşu için verilecek savaşta kazanılmış bir aşamadır.”

Küba’da olgunlaşan devrimden sonra içindeki devrim ateşiyle yanıp tutuşmaktaydı. Böylece Küba’daki görevlerini ve dostlarını geride bırakıp uzun bir yolculuğa doğru adım atmıştır. Küba’dan ayrıldıktan sonra Afrika kıtasında yükselen bağımsızlık savaşlarına katılan Che, sonra o çok sevdiği Latin Amerika dağlarına doğru yola çıkmıştır. Küba Devrimi’nin önderi Fidel Castro’dan bile gizli olarak kurduğu ilk gerilla birliğini Bolivya’ya göndermişti. Artık eksik olan kendisiydi ve bunun için tüm görevlerinden istifa ederek Bolivya’ya gitmiştir.

Küçük sayılabilecek bir grupla Bolivya dağlarında gerilla mücadelesi yürüten Che’nin karşısında ise Amerikan emperyalizmine boyun eğmiş Bolivya hükümeti ve onun silahlı güçleri vardır. Kendisini ve yoldaşlarını katletmek için arayan kolluk kuvvetleriyle son mermisine kadar çatışan Che, yaralı olarak tutsak edilmiştir. Tutsakken her türlü soruyu karşılıksız bırakmış ve katillerinin elinde sonuna kadar direnmiştir. Bunun üzerine elleri titreyen bir asker tarafından 9 Ekim 1967’de makineli tüfekle kurşuna dizilmiştir. Dünya halklarından alacağı tepkilerden dolayı Bolivya hükümeti infazı hemen oracıkta gerçekleştirmiştir.

Milliyetçiliğin, ırkçılığın, şovenizmin karşısında Che enternasyonalizm bayrağını dalgalandırırken Marksist teorinin ışığında hareket etmiştir. Marksist-Leninist dünya görüşünü hayatında pratikleştirmiştir. Proletarya enternasyonalizmini hem görev hem de devrimci bir zorunluluk olarak algılamıştır. Lenin’in sözleriyle ; “Bir sosyalist, bir devrimci proleter, bir enternasyonalist başka türlü düşünür: Bir savaşın karakteri kimin saldırdığına ve düşman’ın kimin ülkesinde bulunduğuna değil, savaşı hangi sınıfın yönettiğine, verili savaşla hangi politikanın sürdürdüğü ile bağlıdır. “

Bugün dünyanın her köşesinden onu tanıyan, hayatını ve mücadelesini bilen insanlara rastlamak mümkündür. Sadece 20. yüzyılın devrimci bir siması değildir o. Bu yüzyıla adını silahıyla yazmış bir komutandır. Uluslararası bir ün kazanması sonucunda burjuvazinin de ilgi alanına girmesi kaçınılmazdır. Onun yaşamının örnek alınmasından korku duyan emperyalistler Che’yi tişörtler üstüne koyarak, alkol şişelerine alet ederek pazarlamaya kalkışmışlardır.

Burjuvazi onun hayatını maceraperestliğe indirgemektedir. Örnek devrimci imajını silerek metalaştırıp posterleriyle fetişleştirmektedir. Che’nin devrimci yaşamı ise onu kalıba sığmaz bir asi değil, emperyalizmin boyunduruğu altındaki halkların mücadelesine adanmıştır.

Lenin’in, “Devlet ve Devrim” kitabındaki şu sözleri bu durumu çok net izah etmektedir :“Egemen sınıflar, sağlıklarında büyük devrimcileri ardı arkası gelmez kıyıcılıklarla ödüllendirirler; öğretilerini, en vahşi düşmanlık, en koyu kin, en taşkın yalan ve kara çalma kampanyalarıyla karşılarlar. Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsız ikonlar durumuna getirmeye, söz uygun düşerse, azizleştirilmeye, ezilen sınıfları ‘teselli etmek’ ve onları aldatmak için adlarını bir hale ile süslemeye çalışırlar. Böylelikle, devrimci öğretileri içeriğinden yoksunlaştırılır, değerden düşürülür ve devrimci keskinliği giderilir. Burjuvazi ve işçi hareketinin oportünistleri, bugün işte Marksizmi ‘evcilleştirme’ biçimi üzerinde birleşiyorlar. Öğretinin devrimci yanı ve devrimci ruhu unutuluyor, siliniyor ve değiştiriliyor. Burjuvazi için kabul edilebilir ya da öyle görünen şeyler, ön plana çıkarılıyor ve övülüyor.”

Che, ezilen halkların ve proletaryanın kalbinde yer etmiş büyük bir devrimcidir. Anısı ve mücadelesi kavgamızda yaşamaya devam ediyor, edecek.

B.M.Aksakal

 

 

 

 

Jorge Briceno katledildi,
mücadele sürüyor!

FARC-EP’in (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu) merkez komitesinde askeri stratejik kararları alan önemli kadrolardan biri olan Mono Jojoy adıyla bilinen Jorge Briceno, Kolombiya devletinin Macarena bölgesinde düzenlediği CIA destekli hava saldırısında 9 yoldaşı ile birlikte katledildi.

Bu seçkin FARC militanını katletmek için Kolombiya tarihinin en büyük operasyonu yapıldı. 30 uçak, 27 helikopter, kontrgerillaya bağlı 250 paramiliter ve yüzlerce asker seferber oldu. Uçaklar bomba üstüne bomba yağdırdı, helikopterler taş sütünde taş bırakmadı.

Bu hunharca katliamın ardından Kolombiya devletinin temsilcilerinin bildik söylevlerine emperyalist ABD Devlet Başkanı Barack Obama’nın sevinç dolu tebrikleri eşlik etti. Obama, Briceno’nun katledilmesinin ardından Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’u kutladı. Obama, Jojoy’un öldürüldüğü günü “Kolombiya halkının büyük günü” ilan etti.

FARC ise, katliamın ardından yaptığı açıklamada “Kolombiya halkımıza ve Latin Amerikalı kardeşlerimize, FARC-EP’nin şanlı önderliğinden cesur, onurlu ve binlerce çatışmanın kahramanı komutan Jorge Briceno’nun yoldaşlarının yanında ve devrimci sorumluluklarının ön saflarında, Nazi ordusu stili korkakça bombalamalar sonucu savaş meydanında düştüğünü derin acıyla bildiririz” derken, ayrıca “mücadeleyi yoğunlaştırarak sürdürme” çağrısı yaptı.