05 Mayıs 2010
Sayı: SİKB 2010/18

 Kızıl Bayrak'tan
Taksim’i kazanmanın
coşkusu ve gururuyla!
Burjuvazinin ikiyüzlülüğüne inat Taksim zaferi direnen emekçilerindir!
Yüzbinlerce işçi ve emekçi Taksim Meydanı’nı doldurdu..
Adana’da 1 Mayıs
Bursa’da 1 Mayıs
Kayseri’de 1 Mayıs
Her yerde 1 Mayıs coşkusu
Kürdistan illerinde 1 Mayıs
Taksim’in kazanımları ile 26 Mayıs’a hazırlanıyoruz!
DİSK, Türk-İş ve KESK’e bağlı sendikaların yöneticileriyle 1 Mayıs ve 26 Mayıs üzerine konuştuk...
2010: Kitlesel ama ruhunu arayan 1 Mayıs-Volkan Yaraşır.
Taksim Meydanı zorbalığa karşı devrimci direnişle kazanıldı!
Çelebi’den Erdoğan’ın Taksim 1 Mayısı
değerlendirmesine yanıt..
Avrupa’da 1 Mayıs kutlamaları
Almanya’da’da 1 Mayıs
kutlamaları .
Dünyadan 1 Mayıs gösterileri
Denizler devrime aittirler..
Nazizmi ezen Kızıl Ordu ve direnen komünistlerdir!
Sermayenin meclisinde
hoyrat tepişmeler
İktidar savaşı ve demokrasi üzerine…
M. Can Yüce
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Taksim'i kazanmanın coşkusu ve gururuyla!

2010 1 Mayısı’nda yüzbinler alanlara çıktı. Başta Taksim Meydanı olmak üzere ülkenin dört bir yanında işçiler, emekçiler ve gençler büyük bir coşkuyla alanları doldurdular. 1 Mayıs alanlarına sermayeye ve sosyal yıkım saldırılarına karşı öfke, mücadele isteği ve kararlılığı hakimdi. Alanlara akan yüzbinler birlik, mücadele ve dayanışma yolundan yürüme kararlılıklarını ortaya koydular.

Genel olarak alanların tablosu böyleyken, bu yılın 1 Mayıs’ını özel kılan iki temel neden vardı. Birincisi Taksim yasağının kesin olarak aşılması ve Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs Alanı olarak tescillenmesiydi. İkincisi ise, işçi sınıfı ve emekçilerin bir günlük genel grevin arifesinde olmasıydı. Bu nedenle 1 Mayıs alanları hem 26 Mayıs eylemine hazırlığı yansıtması, hem de safların toparlanıp bu eyleme yönelik kararlılık ve mücadele gücünün güçlendirilmesi bakımından önem taşıyordu. Taksim yasağının kırılmış olması, bu ikincisinde başarılı olmak bakımından da büyük bir olanaktı.

Taksim’deki kutlamalar bu yılın 1 Mayıs’ına damgasını vurmuştur. Taksim yasağının dövüşe dövüşe verilen bir mücadeleyle aşılmış olması gerçeği, tüm demagojilere rağmen karartılamamıştır. Büyük bir siyasal anlam taşıyan Taksim kutlaması, işçi sınıfı ve devrimci harekete büyük bir politik ve moral üstünlük kazandırmıştır. Bu üstünlük, Taksim’den başlayarak tüm 1 Mayıs alanlarına yayılmış ve toplum düzeyinde hissedilmiştir. Taksim Meydanı yüzbinlerin bir araya geldiği görkemli bir kitle katılımına sahne olmuştur. İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, devrimciler, yıllardır Taksim yasağını aşmak için mücadele edenler gururla Taksim Meydanı’na çıkmışlardır. Sermaye iktidarının bahşetmesiyle değil, özgüce dayalı kararlı, inatçı ve militan bir mücadeleyle bu noktaya varılmıştır. Taksim’in mücadeleyle kazanılmış olması gerçeği diğer kentlerdeki kutlamaları da etkilemiş, eylemlere daha kitlesel ve yaygın katılımlar gerçekleşmiştir. Sadece işçiler ve emekçiler değil, toplumun çok değişik kesimleri alanlara çıkmışlardır.

Sermaye iktidarı ve işbirlikçileri, hem Taksim yasağının militan bir mücadeleyle aşılmış olması gerçeğini hem de 1 Mayıs’ın sınıfsal özünü ve mücadele ruhunu karartmak için elbirliği yaptılar. Ama 1 Mayıs’ın içini boşaltarak bahar bayramına dönüştürme gayretleri sonuç vermedi. Öncelikle de Taksim Meydanı’na mücadele kararlılığı egemendi. Alanlara çıkan yüzbinler, Taksim yasağının militan mücadeleyle aşılmış olmasının coşkusunu ve özgüvenini taşıyordu. Öte yandan, sınıf işbirliği masallarının, kapitalizmin krizinin yükünü taşımaktan dolayı büyük bir yıkım yaşayan işçi ve emekçilerin öfkesini gemlemesi mümkün değildi. Sonuç olarak, sermaye ve uşaklarının 1 Mayıs’ı bir mücadele günü olmaktan çıkarma girişimleri başarısız kaldı.

Bunun önemli nedenlerinden biri TEKEL Direnişi’dir. TEKEL Direnişi’nin mücadele ruhu ve soluğu 1 Mayıs alanlarındaydı. TEKEL işçileri Taksim’de sermaye uşağı Mustafa Kumlu’yu kürsüden kovarak böylece hem bu hainden hesap sordular, hem de direniş ateşini 1 Mayıs alanına taşıdılar. TEKEL işçilerinin bu müdahalesi, 1 Mayıs’ı içi boşaltılmış bir kutlamaya dönüştürme çabasını boşa çıkararak, onu sınıf mücadelesinin güncel ihtiyaçlarına bağlayan bir rol oynadı.

Bu müdahaleyi anlamlı kılan, TEKEL Direnişi’nin gündeme getirdiği mücadele görevleridir. Zira, 1 Mayıs alanlarından da yansıdığı üzere, işçi sınıfı ve emekçiler henüz 26 Mayıs’a hazır değildir. Taksim Meydanı da dahil 1 Mayıs alanları bu gerçeği ortaya koymuştur. Özellikle de Türk-İş ve Hak-İş’e bağlı sendikaların (belediye, yol, büro ve deri işkolları bir parça dışında tutulabilir) katılımı, bu sendikaların yönetimlerinin 26 Mayıs eylemini örgütleme sözünün ortada bıraktığını göstermektedir.

DİSK ise geçmiş yıllara kıyasla daha kitlesel bir katılım gerçekleştirmiş, BMİS ve Genel-İş kortejleri kitlesellikleri ile dikkat çekmiştir. Ancak ne kortejler ne de kürsü üzerinden 26 Mayıs eylemine dönük bir hazırlığı hissetmek mümkün olabilmiştir.

Kamu emekçileri cephesinden Memur-Sen ve Kamu-Sen’in katılımları göstermeliktir. KESK kortejleri ise tüm alanlarda ve Taksim’deki en politik kitlesel emekçi kortejleri olmuştur. Kuşkusuz bunu büyük ölçüde KESK tabanındaki politik dinamikler sağlamıştır. Ancak bu da 26 Mayıs’ın başarısı için güvence değildir.

Sendikasız işçi ve emekçilerin katılımına gelince, bir kesimi politik kortejlerde yürüyen ve TEKEL işçileriyle birlikte kürsüye müdahalede bulunan, bir kesimi direniş içinde olan bu örgütsüz güçler, işçi sınıfı ve emekçi hareketinde mücadeleci kimlikleriyle giderek öne çıkmaktadırlar.

Yılları bulan bir direnç ve kararlılıkla Taksim’in kazanılmasında esas rolü oynayan devrimci güçler, Taksim Meydanı’na devrimci bir hava da taşıdılar. Eyleme belirli sınırlarda bir kitlesellikle katılmaları da kuşkusuz anlamlıdır. Fakat eyleme daha etkili bir müdahale için alanda devrimci birlikteliğin sergilenememesi açık bir zaafiyetin ifadesi olmuştur.

Tüm zayıflıklara karşın, işçi sınıfı ve devrimci güçler 1 Mayıs’ı kazanmıştır. 1 Mayıs görkemli bir kitleselliğe, Taksim çıkışında simgelenen devrimci bir niteliğe ve TEKEL işçilerinin Mustafa Kumlu’yu kürsüden indiren militan bir sınıf müdahalesine sahne olmuştur.

Bununla birlikte 1 Mayıs alanları, işçi sınıfı ve emekçilerin 26 Mayıs eylemine hazır olmadıklarını da açık biçimde göstermiştir. Böyle bir eylemi başarıyla gerçekleştirebilmek tabandan örgütlü bir hazırlıkla mümkündür. Bu yönde bir çaba sergilenmediği için, işçi sınıfı ve emekçilerin geniş kesimlerinin, tüm mücadele isteklerine karşın bir günlük genel grevin başarıyla gerçekleşeceğine olan inancı zayıftır.

Tüm bu olumsuzluklara ve engellere karşın görev açıktır ve ortadır: 1 Mayıs’ın politik ve moral kazanımlarını işçi sınıfı ve emekçi hareketine taşımak, mücadele mevzilerini geliştirmek, örgütlü taban inisiyatiflerini ortaya çıkarmaktır. 26 Mayıs’a kısa bir süre kalsa da, bu eylemi olabilecek en iyi hazırlıkla karşılamaktır. Bunun için 1 Mayıs coşkusuyla bir örgütlenme ve mücadele seferberliğine girilmelidir. 26 Mayıs’ta nasıl bir sonuç alınacağından bağımsız olarak, işçi ve emekçi hareketinin bilinç ve örgütlülük düzeyini geliştirme ve mücadele azmini yükseltmede alınacak mesafe, mücadele sürecinin sonraki seyri bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Devrimci ve ilerici güçler bu doğrultuda güç ve enerjilerini birleştirebilirlerse, sınıf ve kitle hareketinin gelişimi açısından önemli adımlar atılmış olacaktır.