15 Nisan 2011
Sayı: SİKB 2011/15

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci 1 Mayıs için engelleri aşalım!
Seçim oyunu başladı
Washington’daki efendinin emrinde
BAT işçilerine polis saldırısı ve
tutuklama terörü
MAS-DAF’ta iki koldan direniş
Arfesan işçileri grev nöbetinde
Direnişlerin sesi Taksim’de
Baskı ve terör devrimci sınıf çalışmamızı engelleyemeyecek!
İşçiler hakları ve gelecekleri için kurultaylarda buluştu
Tunus ve Mısır:
Devrim için dersler...
Mısır’da mücadele sürüyor
Suriye’de etnik-dini çatışma tehlikesi
Meksika’da elektrik işçilerinin mücadelesi sürüyor
“Mücadelemiz gelecek
mücadelesidir!”
Kampana’da direniş ve dayanışma
Şifre skandalı liseli gençliğin öfkesini açığa çıkardı
Binlerce öğrenci YGS
skandalını protesto etti... 
İÜ’de uzaklaştırma
cezasına karşı direniş
Hatice Yürekli yoldaşı ölümünün 10. yılında saygıyla anıyoruz
Gençlik içinde kitle
çalışması üzerine
Devrimci Karargah davası duruşması görüldü
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gençlik içinde kitle çalışması üzerine

Genç komünistler olarak varlığımızı gösterdiğimiz tüm alanlarda şu veya bu düzeyde bir kitle çalışması yürütüyoruz/yürütmeye çalışıyoruz. Toplamında henüz istediğimiz düzeyi, daha doğru bir ifadeyle, çeşitli vesilelerle ortaya koyduğumuz ihtiyaçlara yanıt verebilen bir düzeyi yakalayamayan kitle çalışmamız, her alanda kendine özgü sorunlarla karşımıza çıkıyor. Ne yazık ki, ne tek tek alanlarımızın ne de çalışmamızın toplamının yaşadığı sorunlara çare olabilecek hazır reçeteler var elimizde. Zira öznel ve nesnel koşullara bağlı olarak değişebilen sorunların çözümü de aynı koşulların etkisi altında şekilleniyor.

Buna rağmen kitle çalışmamızın sorunlarını tartışmak, çözüm önerileri sunmak ve tabi ki bunları pratikte sınamak önemli. Komünist hareketin yazınında konunun çeşitli yönleriyle birçok kez işlenmesine, gençlik yayınında ise tartışmanın özel olarak alan özgülünde sahip olduğu öneme defalarca vurgu yapılmış olmasına rağmen burada tekrar gündemleştiriliyor olması, sözkonusu sorunun hala karşımızda duruyor olduğuna bir işaret sayılabilir. Kitle çalışmasında yaşadığımız sorunlara asgari bir çözüm üretemediğimiz koşullarda, tekrara düşmek pahasına da olsa, bu sorunların tariflenmesini ve çözüm yolu tartışmalarını özel bir başlık olarak gündemimizde tutmaya devam edeceğiz.

Konumuzun kendisini tartışmaya açmadan önce bir noktayı belirtmek gerekiyor. Bu yazı, çalışmamızın sorunlarını genel planda ele alacak, yer yer tekil ve tali görülebilen noktalara değinmeye çalışacak olsa da “üstten bir yazı” olma akıbetinden kurtulamayacaktır. Bundan ötürü de birtakım detayların aydınlatılmasında veya genelleştirilemeyen bazı özgün sorunların çözülebilmesinde yeterli olmayabilir. Bu yetersizliğin giderilebileceği tek koşul da çalışmayı omuzlayan güçlerin konunun hem genel hatları hem de kendi deneyimleri üzerinden irdelenmesi yönünde bir çaba içerisine girmeleri, mümkün olduğu koşullarda bu çabanın sonuçlarını derleyerek bir yazı haline getirmeleri ve bunu da yayın üzerinden paylaşıma açmaları olabilir. Böyle olduğu takdirde konu yaşanmışlıkların ve somut deneyimlerin üzerinden bizzat muhatapları tarafından tartışılmış olur ve muhataplarından gelecek tüm paylaşımlar birleştiğinde eksiklikler kapatılabilir, konunun yarım kalan yanları tamamlanabilir. Tartışmaların yazılı biçimler ile sürmesi gelecekte de bir olanağa dönüşecek, ileride konu ile ilgili yapılacak tartışmalar için anlamlı bir kaynak olacaktır.

Bir kez daha kitle çalışmamızın sorunlarının tartışılmasının aciliyetine, sorunun kolektif bir tartışma sürecine konu edilebilmesinin önemine, tüm güçlerimizin tartışmanın bir parçası olabilmesinin yakıcılığına ve eldeki yazının bu açıdan içereceği olası eksikliklere değindikten sonra konuyu tartışmaya açabiliriz.

Kitle çalışması ve politika sorunu

Yarattığı etki ve sonuçları bakımından verimli sayılabilecek bir kitle çalışması yürütebilmenin ön koşulu alana hakim olmaktan geçmektedir. Bu yalnızca alanın fiziki yapısıyla da sınırlı değildir. Alana politik olarak hakim olmak demek, fiziki bilgilerin yanısıra alanın politik anlamı ve atmosferi, mücadelede, özel olarak da gençlik hareketinde tuttuğu yer, alan çalışmasının politik kapsamı, genel ve dönemsel hedefler gibi konularda da bir açıklığa sahip olmak demektir. Tüm bunlar olmaksızın yürütülecek çalışmanın bir ayağı havada kalacaktır.

Konuyla ilgili olarak herhangi bir taşra üniversitesi ile ODTÜ gibi bir üniversite örnek alınabilir. Herhangi bir taşra üniversitesinden yükseltilecek mücadele anlamlı ve önemli olsa da hareket içerisinde ODTÜ gibi merkez bir rol oynayamayacağı açıktır. Taşra üniversitelerinin tüm önemine karşın ODTÜ gibi bir üniversitede yaşanacak her gelişme gençlik hareketinde daha büyük bir etki yaratacak, deyim yerindeyse hareketin rengini belirleyecektir. İşte alanlar arasındaki bu politik ayrım, çalışmaların güncel hedeflerini, bunun pratik karşılığı olacak yol ve yöntemleri de farklılaştırmaktadır.

Alana yönelik olarak ifade ettiğimiz hakimiyet sorunu çalışmasının kendisi için de büyük bir öneme sahiptir. Alana dair edinilen bilgilere yaslanarak özgün politika belirleyebilmek politik açıdan olmazsa olmaz bir yerde duruyor. “Güç olmadan politika yapılamaz” karşı önermesinin tüm basıncına karşın, politika yapmadan güç olunamayacağı açıkça ortadadır. Gençlik çalışmamızın yakın dönemki seyri bir kez daha bu duruma işaret etmektedir. Zira biz kitlesellik ölçütlerinden çok, politik niteliğimiz vesilesiyle gençlik hareketi içerisinde yer tutmuş oluyoruz. Bizim için güç olmak, bir anlamda, politika yapabilme kapasitesi ile eşdeğerdir. Kitle çalışmamıza da bu gerçeğin aynasından bakabilmek gerekiyor. Bu aynadan yansıyansa verimli, güç ve olanakların sonuçsuz kalacak bir pratik koşturmaca içerisinde heba edilmediği bir kitle çalışması için güncel ve gerçekliğe uygun politika belirlenmesi ile bunu belirleyebilmenin zorunlu koşulu olarak alan üzerindeki politik hakimiyetin önemi oluyor. İlk elden politika sorunun çözüldüğü koşullarda geriye, bu politikalara uygun araç ve yöntemlerin (materyal, etkinlik vb.) belirlenmesi ve bunların pratikleştirilmesine kalıyor.

Tempolu bir çalışma tarzı

Kitle çalışmasında asgari bir başarı sağlanmasında dinamizm ve tempo sorunu belirleyici bir yerde duruyor. Belli özel durumlar veya dönemler dışında, alanda politik bir rüzgâr estirilebilmesi çalışmanın temposuyla doğru orantılı oluyor çoğu zaman. Kitleleri kuşatan, onları politik ablukaya alan ve organik temasların kurulabileceği kanallar açan bir çalışmanın temposu ne kadar yüksek olursa etkileme gücü de o kadar yüksek olacaktır. Zira kitlelerin yaşadığı güven sorununun aşılması ancak bu sayede mümkün olacaktır. Kaldı ki bu, çalışmanın ortaya koyacağı iddia ile de dolaysız olarak bağlantılıdır. Özcesi, tempolu bir çalışma, doğal bir sonuç olarak iddianızın büyüklüğünü de göze batıracak, bu da kitlelere güven vermede ve onların güvenini kazanmada önemli bir etken olacaktır.

Tam da burada ajitasyon-propaganda faaliyetinin önemini vurgulamak gerekiyor. Kitlelerin etrafına politikalarınızla yükselen bir çeper örebilmeniz ajitasyon ve propaganda faaliyetinizin düzeyi ve sürekliliği ile ilgilidir. Bir öğrencinin kafasını her çevirdiği yerde size dair bir şeyler görmesi ya da duyması veya üniversite içinde zaman tükettiği hemen her alanda sizi ısrarla bir şeyler anlatırken görmesi, kişinin hafızasındaki yerinizi sürekli tazelemeniz demek olacaktır. Bu sayede, bugün olmasa bile kendi geleceği ve özgürlüğü için bir şeyler yapmaya doğru yöneldiği ilk anda üzerinde ciddi bir etki sahibi olmuş olacaksınız. Bu, sermaye diktatörlüğü altında ezilen gençlik kesimleri harekete geçtiği zaman daha yakıcı olarak hissedilecek önderlik misyonunun hayata geçirilmesinde önemli bir avantaj olacaktır.

Elbette ki propaganda çalışmasının işlevi bununla sınırlı değildir. Propaganda yalnızca geleceğe yatırım için yapılamaz. Gelecek yatırımı işin yalnızca bir yönü ve uzun vadede karşılık bulacak kurgusudur. Propaganda çalışmasının güncel içeriği alanın politize edilmesi olarak tariflenebilir. Alanda, itiş gücü kitlelerin harekete geçirilmesi için kullanılacak politik bir rüzgar estirebilmek, yaygın ve süreklileştirilmiş bir ajitasyon-propaganda faaliyeti ile mümkün olmaktadır. Böylesi bir propaganda çalışması, kimi zaman, alana politik olarak ağırlık koyabilmenin ve etki yaratabilmenin vesilesi olabilmektedir.

Burada ajitasyon-propaganda çalışmasıyla ilgili birkaç noktaya değinmekte fayda var. Bunlardan ilki, ajitasyon-propaganda faaliyetinin kitle çalışmasının yalnızca alt bir başlığı olduğunu unutmamaktır. Tersi durumda, yani çalışmanın ajitasyon-propaganda kısmına gerektiğinden fazla bir anlam ve misyon yüklendiği durumda, tüm çalışmanın ölçütü bu alt başlığın yaratacağı sonuçlar üzerinden hesaplanmaktadır. Böyle olacağı ön kabulü ile de buraya özel bir ilgi duyulmakta ve olağandan fazla enerji harcanmaktadır. Bunun kaçınılmaz sonucu da “materyal kullanımına sıkışan çalışma” türünden değerlendirme ve şikayetlerin sıkça duyulur olmasıdır.

Oysa propaganda çalışması ve bu çalışmada kullanılacak materyallerin durumu çalışmanın toplam kurgusu ve hedefleri ile bir bütünlüğe sahip olabilmelidir. Örneğin araçlarından biri anket olan bir çalışmada kitlelerle temas noktaları özel yüklenme alanları olacaksa ve buralarda birebir ilişki kurulması ve ilişkilerin güçlendirilmesi hedefleniyorsa araç olarak tanımlanan o anketler de bu hedefe uygun bir biçimde kullanılmalıdır. Böylesi bir kurguyla yürütülen çalışmada yapılan anketin sayısından çok birlikte çay içilip sohbet edilen, yani doğrudan ilişki kurulan insan sayısına çubuk bükülebilir. Tersinden, propagandayı esas alan bir çalışma kurgusunda da kullanılan afiş ve bildiri sayısı büyük bir önem taşımaktadır. Kısacası, ajitasyon-propaganda çalışması belli bir kalıba dökülmemeli, alanın durumuna, güçlerimizin tablosuna ve çalışmanın hedeflerine uygun olarak planlanmış bir alt başlık olarak ele alınmalıdır.

Diğer bir önemli nokta ise, propaganda çalışmasının yeni ilişkilerin harekete geçirilmesinde önemli bir olanak olduğudur. Bir biçimde ilişki kurulan ve mücadeleye katılmaları sağlanmaya çalışılan taze güçlerin kalıcılaşmasında bu faaliyetin önemli bir işlevi olabilir. Kişinin durumunu gözeten, fakat onu hep ileri çekmeye çalışan bir çaba ile ajitasyon-propaganda çalışmasına katabilmek aradaki ilişki düzeyini iki taraf için de güçlendiren bir işlev görecektir. Kişinin emek harcadığı bir çalışmayı daha çok sahiplenecek olması gibi bu konuda alacağı ileri ya da geri tutumlar durumun bizim cephemizden de netleşmesine ve tanımın daha sağlıklı yapılabilmesine yarayacaktır.

Kitle çalışması ve örgütlenme sorunu

Örgütlenme ayağı kitle çalışmamızın en sorunlu yanı durumunda bugün. Kitle çalışmasına dair buraya kadar söylediklerimizde küçümsenmeyecek bir düzey yakalayabilmiş olsak da iş örgütlenmeye gelince istediğimiz sonuçları alamıyoruz. Bunun bizi aşan yanları da var kuşkusuz. Yine de sorunun bizden kaynaklanan kısmını tartışabilmek ve çözülmesi yönünde daha hızlı adımlar atabilmek büyük bir önem teşkil ediyor. Bir çalışma faaliyetinin en son ve en önemli ayağı, sonucu değerlendirme noktasında en belirleyici noktası örgütlenmedir. Çünkü yapılan propaganda ve kitle çalışmasının sonucunda örgütlenme noktasında alınan mesafe başarının düzeyini gösterir. Diğer türlü başarılı olduğumuz diğer iki ayağı ne kadar iyi yapmaya devam edersek edelim yaptığımız işler, ortaya koyduğumuz çaba sonuçsuz kalmaktadır.

Bu sorunun çözümü de kalıplaşmış bir takım formüllerle olmuyor maalesef. Yine alana, hatta kişiye özgü durumları gözden kaçırmamak gerekiyor. Çözüm de sorunla yüz yüze kalan güçlerin ve bu güçlerin kolektif iradesini yansıtan ilgili örgütlerin elinde oluyor doğal olarak. Kişinin ya da kitlelerin ilgi ve yeteneklerini belirlemek ve buna göre bir ilişki kurmak tümüyle kişinin/örgütün tespit ve yönelimlerine kalıyor. Buradan ifade edeceğimiz şeyler ise daha çok sorunu genel planda kesen birkaç nokta olacaktır.

Örgütlenmenin ilk ayağı politik tutum ve faaliyetten geçiyor. Alandaki güçlü politik varlığınız, hareketliliği ile göze batan çalışmanız, çalışmayı yürüten güçlerin buna uygun bir tutum içerisinde olmaları kitlelerin ilgisini üzerinize çekecektir. Bu bugün için daha dar bir kesimle, sola ya da sosyalizme sempati duyan kesim üzerinde yaratılacak etki ile sınırlanabilir. Bugün için bunun anlaşılır yanları olacaktır. Ancak unutmamak gerekir ki bu da, örgütlenme sorununa gündelik çözümler getirmenin yanında, yarının kitlesel gençlik hareketinin önderliğinde de önemli bir rol oynayacaktır.

Örgütlenme sorunu üzerinden bir başka noktaya daha vurgu yapmak gerekiyor. Açık ki bugün gençlik kitleleri politik yönelimlerden veya politik etkilenmeden doğru harekete geçmiyor. Harekete geçen kitle üzerinde bunun önemli bir payı vardır kuşkusuz ancak bugün için asıl belirleyici nokta sosyal ya da siyasal olarak doğrudan kurulan ilişkiler oluyor. Gençlik hareketinin yüzünü yükselişe döndüğü yönünde yaptığımız değerlendirmelerin çıkış noktası olan son dönemin gençlik eylemleri bunu tüm açıklığı ile gösteriyor. Bu da her şeyden önce kitlelerle birebir ilişki kurulabilecek kanalların açılması gerektiğine işaret ediyor. Propaganda çalışmasında bu noktaya dikkat edilmesi gerektiğini belirtmiştik. Bundan ayrı olarak kişinin kendini ifade edebileceği, tartışabileceği ve cevap alabileceği zeminler yaratmak gerekiyor. Bunun bir okur toplantısı mı, belli bir gündem üzerinden örgütlenmiş bir forum mu ya da başka biçimlerde kurgulanan herhangi bir etkinlik mi olacağı alana göre değişkenlik gösterebilir. Ancak önemli nokta böyle bir zeminin tüm alanlarda yaratılabilmesi oluyor.

Birebir ilişkilerin diğer biçimi sosyal olarak kurulan ilişkiler oluyor. Her şeyden önce sosyal ilişkinin sıradan ilişki ile aynı şey olmadığı söylemek gerekiyor. Sıradan ilişkiler daha çok devrimcilik öncesi yaşamdan kalan arkadaşlık ilişkileri veya aile bağları olurken sosyal ilişkiler, tüm esnekliğine rağmen, politik yaşamda bir vesile ile kurulmuş ilişkilerdir. Tanımlardaki bu basit ayrımı en başta yapmak kişiler üzerinde harcanacak zaman ve emeğin sonucunda etkili olmasından dolayı önemli bir yerde duruyor. Sıradan ilişkilere devrimci mücadelenin ihtiyaçlarının giderilmesinde bir olanak olmalarından politik olarak daha geniş anlamlar yüklemek, zamanın bu ilişkiler üzerinde heba edilmesi ve harcanan emekten beklenen verimin alınamamasının yorgunluğunun yüklenilmesi sonucunu doğuracaktır.

Politik faaliyetin aracılığı ile kurulan sosyal ilişkilerle var olan bağı güçlendirmek ise daha önemli bir yerde durmaktadır. Bu bağlar gelişime de daha açık olmaktadır. Zira sizinle direkt olarak politik kimliğiniz vesilesi ile tanışmış oluyorlar ve yaşamlarında politik olarak bir yere koyuyorlar. İlişkinin ileri çekilemediği, örgütlenilemediği olası durumlarda bile başka bir dizi imkan sunabiliyorlar.

Sosyal ilişkileri örgütleme aşaması hayli zor bir süreçtir. Harekete geçmeleri için yalnızca politik faaliyet yetmiyor. Sosyal ilişkilerinizi hayatın her alanında sarmanız ve her alandan mücadeleye çağırmanız gerekiyor. Bu da birlikte çay içmeniz, yer yer ev ortamını paylaşabilmeniz ve başka birtakım sosyal aktivitelerde bulunabilmeniz demek oluyor. Devrimci yaşamın yoğunluğu ve başka bazı zorunluluklar bunun önünde engel olabiliyor. Ancak yine de bu alanı zorlamak, mümkün olduğunca ilişkilerle vakit geçirebilmek ve devrimcileşmelerine yönelik emek harcamak gerekiyor. Sosyal ilişkilere gerekli ilgiyi gösterebilmek örgütlenme sorununun çözümünde olduğu gibi devrimci yaşamın darlaşmasının engellenmesinde de etken oluyor.

Sosyal ilişkilerle hayatın her alanında bağ kurabilmeyi vurguladığımız zaman dersleri de bundan ayrı tutmuyoruz elbette. Derslere girmek bir yandan yeni ilişkiler kurabilmenin ve ya çevre çeper edinebilmenin olanağı olurken diğer yandan var olan ilişkilerin ya da daha geniş anlamda kitlelerin kafasına düzen tarafından yerleştirilen “bütün dertleri olay çıkarmak olan öğrenciler” imajının yıkılmasında önemli bir yerde duruyor. Elbette bunu yaparken düzenden bir beklenti içerisine girmemek ya da böyle bir beklentinin hayallerini yaymamaya dikkat etmek gerekiyor. Burada derse girme tartışmasını aslında öğrenci gençlik kitlesi ile bağ kurma, yaşamlarının dışında değil bizzat içinde olabilme ihtiyacı olarak görmek gerekir.

Bir başka önemli nokta davranış ve yaşam biçimlerimizdir. Sözkonusu sosyal ilişkilerimizle birlikte iken, kaba bir tabirle, “rol yapmaktan” özenle kaçınmak gerekiyor. Kurulacak her türlü yapmacık ilişki, onların devrimci yaşamın samimiyetine ve dürüstlüğüne olan inancını zedeleyecektir. Bu nedenle, sadece sözlerde değil davranış biçimlerinde de açık olabilmek, bunu devrimci yaşamın kendisine bağlayabilmek gerekiyor. Elbette ki bu, kişinin kendi devrimci kimliğiyle ilgili bir durum. Ancak genç komünist olmak bu konuda asgari bir düzeye de sahip olunduğu anlamına da gelmektedir.

Yerel örgütlerin güçlendirilmesi sorunu

Kitle çalışmasının ilk ayağının politik tabloya yaslandığını söyledik. Bunun da politik hakimiyet ve politika yapabilmek anlamına geldiğini, kitle çalışmasının buradan yönlendirilmesi gerektiğini ve kitle çalışmasının belli biçimlerinin işlevlerini ve sorunlarını tanımlamaya, çözüm önerileri sunmaya çalıştık. Bunların yanına yerel örgütlere vurgu yapmamak ciddi bir eksiklik yaratır.

Yerel örgütlerin kitle çalışmasında önemli bir yeri olduğunu belirtmeliyiz. Ancak bu önem tek taraflı değildir. Kitle çalışması ve yerel örgütler arasında karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır. Asgari bir çalışma düzeyi gösterebilen yerel örgütler kitle çalışmasının seyrini ve verimliliğini belirleyecek, kitle çalışmasının sonuçları da yerel örgütlerin akıbetini belirleyecektir. Yerel örgütlerin kitle çalışmasında tuttukları yer ve ikisi arasındaki ilişki böylesi diyalektik bir bağ üzerinden anlaşılabilmelidir.

Yerel örgütler kitle çalışmasında önemli bir yerde duruyor. Zira alana politik olarak hakim olabilmek, alana dair politika üretebilmek, çalışmanın hedeflerini, yönelimlerini, yol ve yöntemlerini tanımlayabilmek yerel örgütlerin niteliği ile doğru orantılıdır. Bu saydıklarımızın da kitle çalışmasındaki önemi göz önünde alındığında yerel örgütlerin belirleyici yeri daha net bir biçimde ortaya çıkıyor.

Tersinden kitle çalışmasında alınacak her mesafe yerel örgüte nicel güç katacağı gibi, deneyim, birikim vb. açılardan politik bir nitelik de katacaktır. Kitle çalışmasının yerel örgütler açısından taşıdığı önem de kısaca böyle tariflenebilir.

Kampanya dönemi ve kitleselleşme sorunu

Bir süre önce duyurusunu yaptığımız kampanya sürecimizde ilk adımları geride bırakmış bulunuyoruz. Geride kalan bu ilk adımların deneyimlerine yaslanarak kampanya ve kitle çalışması birlikte tartışılabilmeli, her alan için somut hedefler konulabilmelidir.

Kampanya süreci, kitle çalışmamızın sorunlarının çözümünde belli mesafelerin kat edilmesinde ve kitleselleşme sorunumuzun çözümünde önemli bir olanak anlamını taşıyor. Politik olarak en temel halkadan, gelecek ve özgürlük sorunundan yakaladığımız hareket, geniş gençlik kesimlerini kesen, gençlik kitlelerinin doğal gündemlerinde yer alan bir nitelik taşıyor. Tabanın iradesine ve enerjisine dayanan kurultayların örgütlenmesi hedefi de buna bir parça daha olanak katıyor.

Kitleselleşme sorunu yaşadığımız şu dönemde tüm bu olanaklardan en iyi biçimde yararlanabilmek, bizim için ciddi bir ihtiyaca çubuk bükmek demek oluyor. İlk olarak tüm yönleriyle kitle çalışmasında belirli bir düzey yakalayabilmek ve bunun kitleselleşme anlamına gelecek olan meyvelerini toplayabilmek, bununla bağlantılı olarak da yerel örgütleri güçlendirmek, olmayan yerlerde oluşturulmalarını gündeme almak önümüzdeki dönemin içe dönük hedefleri olabilmeli.

Genç komünistler gençlik hareketini devrimcileştirmenin ve önderlik edebilmenin yanı sıra içe dönük bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde de azami bir çaba içerisine girmelidir. Zira genç komünistlerin toplam tablosunda gerçekleştirilecek ileriye dönük her türlü gelişim, gençlik hareketinin devrimcileştirilmesi açısından da önemli bir yerde durmaktadır.

(Ekim Gençliği’nin Nisan 2011 tarihli 131. sayısından alınmıştır.)