20 Mayıs 2011
Sayı: SİKB 2011/19

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt halkına karşı kirli ittifak!
Düzen partilerinin ortak ekseni emperyalizme uşaklıktır!.
CHP sosyal demogojiyle yelkenlerini şişirmeye çalışıyor
Kürt halkı gerillalar için ayakta!
Kürt halkı hayatı durdurdu 
Kürt halkına dönük baskı ve terör dinmiyor
Kürt halkıyla dayanışmaya!
Yiğit devrimci İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür! 
Devrimci seçim kampanyası çalışmalarından
Birleşik Metal Kocaeli Şube Sekreteri Telat Çelik ile konuştuk
MİB MYK Mayıs ayı toplantısı gerçekleştirildi
Ontex/Canbebe ve PTT işçileri
direniş süreçlerini anlatıyor
Ontex ve PTT işçilerinden
Boğaz Köprüsü eylemi
Kubatoğlu’nda direniş ateşi
İşçi sınıfının düşmanlarına
oy yok! / TMMŞP
Binlerce emekçi hakları ve gelecekleri için Ankara’da buluştu
Kirli ellerinizi üniversitelerimizden çekin! / Ekim Gençliği
Ekim Gençliği seçimleri tartıştı.
Yemen’de isyan sürüyor
Bahreyn despotundan Siyonist yöntemler
Nakba sürüyor,
direniş de!.. - E. Bahri
Nakba gününde öfke sokaklara taştı
Eğtim Sen’de eylem ve etkinlikler
Paşalı’nın katiline ceza vermekle düzeninizi aklayamazsınız!
Geç olmadan dünyayı kapitalislerin elinden kurtaralım!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kürt halkına karşı kirli ittifak!

Şırnak Uludere’de gerçekleştirilen askeri operasyonlarla 12 gerillanın katledilmesi, devlet tarafından Kürt halkına yönelik açık bir meydan okumanın, aynı zamanda kapsamlı bir tasfiye operasyonunun önemli bir işareti oldu. Bu saldırı, militan eylemlerle YSK darbesini püskürten Kürt halkının mücadele kararlılığını boğmak doğrultusunda son MGK toplantısında alınmış kararların bir gereği olarak gerçekleştirildi.

Ancak bu saldırı ters tepmekle kalmadı, Kürt halk kitlelerinin daha büyük bir öfke ve kararlılıkla devletin karşısına dikilmesine yolaçtı. Kurşunlara göğsünü gererek operasyon bölgesine giden binlerce insan, gerillalara sahip çıkarak devletin savaş makinasına karşı durdu. Hemen ardından Kürt illerinden batıdaki metropol kentlere kadar yayılan kitlesel ve militan halk gösterileri dalgası ortaya çıktı. Devletin tüm baskı ve terör aygıtlarını kullanarak üzerine gelmesine rağmen, Kürt halkı kararlılığından ve mücadelesinden geri adım atmadı. Bir yandan çatışmaların ortasında dağlarda öldürülen gerillaları almasını bildi, diğer yandan öfkesini militan ve kitlesel sokak eylemleriyle ortaya koydu. Kürt halkının her geçen gün büyüyen öfke ve tepkisi karşısında düzen cephesi tam bir acz ve çaresizlik içerisinde kaldı.

Düzen güçleri Kürt halkının bu görkemli ayağa kalkışını yok saymak ve gözden düşürmek için elinden geleni yaptı ve yapıyor. Bu bakımdan medyanın tutumu oldukça dikkat çekici. Yandaşı ve muhalifiyle tüm düzen medyası Kürt halkının bu haklı isyanını görmezden gelmek için olağanüstü bir çaba sergiliyor. Özellikle dinci gerici medya AKP hükümetinin askeri operasyonlardaki sorumluluğunu saklamak ve yaşananları AKP’ye yönelik bir komplo gibi göstermek için gerçekleri çarpıtmaya çalışıyor. Ancak bu çabalarında başarılı olmaları mümkün değil. Çünkü orduyu dize getirmekle övünen AKP şeflerinin açıklamaları henüz tazeliğini korurken, başlatılan saldırganlığın MGK merkezli planlandığı da yeterince açıktır.

Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlik istemlerine yanıt veremeyen, “Kürt açılımı” politikası çöken düzen güçleri, çareyi baskı ve zorun dozunu arttırmakta bulmaktadır. Böylece Kürt halkının son dönemde kazandığı politik moral gücü zayıflatmayı hedeflemektedir. Savunma konumundaki gerilla güçlerine yönelik sınır ötesi bir saldırının başka bir açıklaması yoktur. Aylardır kesintisiz bir biçimde süren devlet terörü daha da boyutlandırılarak, kapsamlı bir savaş hazırlığının işaretleri verilmektedir. Erdoğan ve bakanları peş peşe tehditler savurmakta ve diş göstermektedirler. Böylece kurulu düzeni fazlasıyla zorlayan Kürt halkının isyan havasındaki hareketini bastırabilmeyi ummaktadırlar. Ancak baskı ve zorun yetmediği, oyalama ve kandırma amaçlı politikaların da hükmünün ve inandırıcılığının kalmadığı koşullarda, giderek daha büyük bir batağın içerisine saplanmaktadırlar.

AKP şefleri bu zor durumdan çıkabilmek için çareyi Amerikan emperyalizminde arıyorlar. Çünkü AKP’nin iflas etmiş bulunan “Kürt açılımı” politikasının gerisinde ABD bulunuyor, 5 Kasım 2007’de Bush’la yapılan görüşmede kararlaştırılan çizgi uygulanmaya çalışılıyordu. Yeni dönemde ise, ABD Ankara’daki işbirlikçilerinin önüne yeni bir talepler listesi koyduğu için, PKK’nin tasfiyesi için efendinin desteğini almak istiyorlar. ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya yönelik hazırladığı yeni karanlık planlarında üstlenilecek rolün karşılığında masaya Kürt hareketinin tasfiyesini koyuyorlar.

Son günlerde gerçekleştirilen iki “diplomatik” görüşme, AKP şefleri eliyle sermaye devletinin böyle bir yolda olduğunu alenen ortaya koymuştur. CIA başkanının birkaç ay önce gizlice Ankara’ya gelip beş gün kalmasının ardından Amerikan ordusunun iki numaralı ismi de ordunun üst düzey yöneticileriyle günler süren görüşmeler yaptı. Amerikan Büyükelçisi de aynı sıralarda Tayyip Erdoğan’la bir helikopter pistinde apar topar biraraya geldi. Bu görüşmelerdeki gündemin Suriye ve bölgesel gelişmeler ile “terörle mücadele” olduğu duyurulurken, Amerikan büyükelçisi Beyaz Saray’ın isteklerini ilettiğini açıkladı.

Tüm bunlar AKP’nin, hem Kürt halkının mücadelesini bastırabilmek hem de bir uşak olarak başka bir çaresi olmadığı için, ABD hesabına büyük bir batağın içerisine girmeye hazırlandığını göstermektedir. Kürt hareketinin tasfiyesi de bu ağır suç ortaklığının karşılığı olarak ABD’nin önüne bir pazarlık malzemesi olarak konulmaktadır. Dolayısıyla, bölgeye yönelik kirli planlarında uşağını daha etkin bir biçimde kullanmak isteyen ABD emperyalizminin Kürt halkına yönelik baskı ve terörün, gerisinde durduğuna şüphe yoktur.

ABD ile süren pazarlıklar üzerinden Ankara’daki uşaklar bölgede yeni roller üstlenmeye, “etkin taşeronluk” hizmetini daha ileri düzeyde yerine getirmeye hazırlanmaktadır. İçeride Kürt halkına yönelik topyekün baskı ve teröre dışarıda kardeş halklara karşı Amerikan hesabına saldırı ve savaş politikalarında koçbaşılık eşlik edecektir. Emperyalistlerin ve tekelci burjuvazinin açık desteğiyle ve türlü düzenbazlıklarla seçimlerden konumunu koruyarak çıkmanın hesabını yapan AKP hükümetinin, önümüzdeki dönemde baskı ve terörü daha da yoğunlaştıracağı açıktır.

Gerek Kürt halkına yönelik pervasız saldırganlığın gerekse bölge halklarına yönelik kirli emperyalist planlara suç ortaklığının bu denli rahat hayata geçirilebilmesinin gerisinde, işçi sınıfının siyasal mücadele alanına çıkamamış olması vardır. Bu durum şovenizmin toplumu yönetmede etkili bir silah olarak kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. Bir yandan Kürt halkına yönelik kirli bir savaş yürütülürken, diğer yandan şovenizmi tırmandırmak yoluyla Kürt düşmanlığı körüklenerek toplumu yönetme olanakları artırılmak, emperyalizme uşaklık çizgisi engelsizce icra edilmek istenmektedir.

Bu hesapları boşa çıkarmak, emperyalizmin desteğinde devletin yoğun saldırısına uğrayan Kürt halkıyla tam bir dayanışma içerisinde olmak, bunun için dayanışma duygusu ve bilincini işçi sınıfı ve emekçiler içerisinde yaymak büyük bir önem taşımaktadır. Bu çerçevede Kürt halkına yönelik saldırganlığı, bu saldırıların gerisindeki gerici hedefleri ve işbirliğini teşhir etmek, genelde siyasal sınıf faaliyetinin, özelde de devrimci seçim kampanyasının en önemli görevlerinden biridir. Yanısıra, ileri ve öncü güçlerinden başlayarak işçi sınıfını Kürt halkıyla eylemli dayanışma içerisine sokmak, ertelenemez bir diğer görevdir.