09 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/46

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist saldırganlığa ve faşist teröre karşı birleşik mücadele!
Emperyalistler ile uşaklarını durduralım!
Gerici saldırganlık ve savaş cephesine karşı birleşik direniş!
Faşist baskı ve teröre karşı binler sokakta!
ÇHD İzmir Şube Başkanı Avukat Hüseyin Korkmaz ile tutuklamalar üzerine
Düzen partileri şike için seferber!
KESK’in tükenerek geçen kayıp yılları
Hekimlerden mücadele kararlılığı
AKP’nin bütçesi kimin sırtında?
Ergun Hidrolik’te sendikalaşan işçilerle mücadele deneyimleri üzerine
Penta’da toplu iş sözleşmesi bürokratik dayatmalarla sonlandırıldı
Metal İşçileri Birliği MYK Aralık Ayı Toplantısı...
ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı ile 19 Aralık katliamı ve direnişi üzerine...
TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı’nın 19 Aralık sürecine ilişkin tanıklığı
19 Aralık ve siper yoldaşlığı
Yeni hükümeti grevle uyardılar...
“Dünya, Ortadoğu ve
Türkiye” söyleşisi..
İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi gerçekleştirildi…
Yine, yeni, yeniden: Yetkin mühendislik/2
Erdal Eren
mücadelemizde yaşıyor!..
Yerel yayın çalışması deneyimleri
Yeni insan olma yolunda ANKA
“Kardeş olduk...”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hekimlerden mücadele kararlılığı:

“Eğer gücümüzü birleştirirsek
çok şey yapabiliriz”

 

“Örgütlü, örgütsüz tüm çalışanlar
greve katılmalıdır”

TTB İşyeri Hekimliği Komitesi Üyesi Dr. Turabi Yerli:
Şimdi sağlıktaki saldırı kapitalizmin saldırısının yalnızca küçük bir parçası. Belki de son parçası. Yani önce insanların kafasına saldırdılar. Yavaş yavaş devletin bazı alanlardan çekilmesi gerektiği fikri insanlara makul görünmeye başladı. Devlet et satmaz, süt satmaz denilerek yavaş yavaş özelleştirildi. Sonra telefon gibi şeylere sıra geldi onlar özelleştirildi. Yetmedi, sağlık alanının özelleşmesi gerekti.

Sağlıktaki politikalar sağlığın özelleştirilmesi operasyonunun ayaklarıdır. Bu ayaklardan bir tanesi aile hekimliğiydi. Şu anda aile hekimliği aslında sigorta hekimliği demek. Genel sağlık sigortası ile sigorta ayağını tamamladılar. Hastane birlikleri ve zincirleri ile hastane ayağını tamamlıyorlar. Bir adım sonrası bu zincirlerin özel hastane ve belki yabancı sermayeye devri olacak. Böylece süreci tamamlayacaklar.

Bu süreçte başlangıçta hekimler ve sağlık emekçileri sendikası arasında biraz açı farkı vardı. Niçin? Hekimler sendikal faaliyetlerden daha uzak duruyorlardı. Daha çok büyük hastahanelerde, eğitim hastanelerinde ve üniversitelerde bulunan hekimler biraz daha iyi konumda idiler. İş onlara da değince, bu sorun ortak sorun dediler. Yani bu sistem bana da dokunuyormuş meğer diye düşünmeye başladılar. Bu insanlar bir şeylere karşı çıkarken, ben onların çok yanında olmadım. İşte hemşireler taşeronlaşmaya karşı çıkarken ya da öteki hastane çalışanları, temizlik işleri taşeronlara verilirken ben gidip onların yanında yer almadım. Ama iş artık bana da geliyormuş demeye başladılar. Bu o insanları kurumsal olarak birbirine yaklaştırdı. Daha da yaklaştıracak. Bir süre sonra tek vücut olacaklar. Niye, çünkü artık özel hastane birliklerinde çalışan hekimler sendikalı olmak zorundalar ve olacaklar. Süreç böyle bir süreç.

Bunun anlaşılması iyi bir şey, ama yeterli mi, yetmez. Çünkü özünde kapitalist sistem içerisinde, emek gücünün yeniden üretimi maliyetini düşüreceksin, politika bu. Bu sistemin on yıl sonra Türkiye’de yürümesi mümkün değil çökecek. Ama çökene kadar bir sürü insan zarar görecek. Kim zarar görecektir? Önce çalışanlar zarar görecektir. Sağlık hizmeti almak zorunda olan toplum zarar görecektir. İşte zarar görecek o kesimlerle sağlık çalışanlarının birlikte davranması gerekiyor ki, bu süreç tam bir yıkım haline gelmeden bir şekilde geriye çevrilebilsin.

Bu toplantı hekimlerin yavaş yavaş bu alana girmesi açısından önemli. Demek ki insanlar yavaş yavaş sorunlarını fark ediyorlar. Sistem kimseye ayrıcalık tanımıyor. Herkesin de apoletini söküyor. Marks’ın 1848’de Manifesto’da söylediği gibi, kapitalizm ayrıcalıklı o mesleki apoletleri söküverir dediği şeyi biz bugün Türkiye’de yaşıyoruz. Akşam yatarken bir apoletli şefti, ertesi gün sökülüverdi.

Örgütlü ve örgütsüz çalışan bütün kesimler kendi sorunlarına sahip çıkarsa, biz onların bir parçası olarak orada yer alabiliriz. O zaman bizim mücadelemiz anlamlı olur. Onun dışında mücadelemiz sonucuna ulaşmaz. Yani tek başına hekimlerin ve sağlık çalışanlarının başarıya ulaştıracağı bir mücadele değil.

Anlatılan hep bizim hikayemiz aslında. Tuzla’da bir şey olursa, aslında bize de bir şey oluyor demektir. Başkalarının hikayesinde kendi hikayemizi gördüğümüz sürece biz onlarla beraber olabiliriz.

“Mücadelemiz demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır...”

İbrahim Sözen (Muayenehane hekimi):
Sağlık alanındaki uygulamalar tamamen ezmeye yöneliktir. Sağlıktaki bütün oyuncuları kendine bağlama ve sermaye gruplarına hekim emeğini ucuz iş gücü olarak kullandırmaya yönelik bir çabadır. Herkes bunun farkındadır. Bunun farkında olmayan tek bir doktor yoktur. Mesele sadece eylem birliğinde anlaşmaktır. Onun da somut adımlarından biri İstanbul Hekim Meclisi’dir. Bu meclisler bütün Türkiye’de yaygınlaşacak. Umut ediyorum ki bu sadece bir hekim mücadelesi değildir. Hekimler demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak direnecekler. Direniyoruz ve başka çaremiz yok.

Çünkü bizi ucuz iş gücü olarak kullanmaya çalışıyorlar. Aydınlara karşı bir düşmanlık var. Gazetecilere, hukukçulara, kendilerine bir şekilde minnet borcu olmayanlara baskı uyguluyorlar. Bu oyunun farkındayız. Eğer gücümüzü birleştirirsek çok şey yapabiliriz.

Halk için de biz bu mücadeleyi veriyoruz. Ama halk tam anlayamıyor maalesef. Ama sağlık özelleştirildiğinde, bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıldığında -ki KHK bunun altyapısını atmıştır- gerçekleri halk da anlayacaktır.

Bizim görevimiz uyarmak, bu uyarıyı da yapıyoruz. Hekimler, tüm ülkede emekten gelen güçlerini kullanarak kendilerine yapılan haksızlıkları ve halkın sağlığı için oluşturulan ortamın kötülüğünü kamuoyuna aktarmak için grev yapıyorlar. Greve tüm doktorlar, sadece devletteki değil, özel hastanelerdeki ve muayenehanelerde çalışan doktorlar destek vermedikçe hiçbir anlamı yok. Grevi de odamız ve Türk Tabipler Birliği örgütlüyor. Buradaki sorun tüm hekimlerin katılımının sağlanmasıdır.

Hasta muayene hekimini o gün aradığında bulmadığı zaman anlamalı ki bir sorun var. Özel hastaneye gittiğinde hizmet alamadığında anlamalı ki bir sorun var. Öyle 10 kişi grev yapmış, 100 kişi çalışıyor olmamalı. Böyle olursa emekten gelen gücümüzü anlatamayız. Sonuna kadar destek veriyorum ve o gün açmayacağım muayenehanemi.

Kızıl Bayrak/İstanbul

 

 

 

21 Aralık’ta GREV var!

Sağlık emekçileri 1 Aralık günü TTB’de düzenlenen basın toplantısıyla 21 Aralık grevini duyurdular. TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, SES Genel Başkanı Dr. Çetin Erdolu, TMRT-Der Başkanı Nezaket Özgür ve Türk Hemşireler Derneği adına Gülten Koç’un katıldığı basın toplantısında, süresiz grev de dahil olmak üzere yürütülecek eylem süreci hakkında bilgi verildi.

“Gerekirse süresiz grev yapacak bir kararlılıkla Meclisleri oluşturacak, kürsüleri kuracağız.” denilen basın toplantısında bu meclislerin nasıl işletileceğine dair bilgi verildi.

Meclis ve kürsü bu kurumların üyeleri başta olmak üzere sağlık alanında çalışan, eğitim alan herkese, halka açık. Bu kapsamda illerde oluşturulan meclisler başta olmak üzere hastalara, basına, siyasi partilere, meslek örgütlerine, sendikalara 21 Aralık’ta sağlık hakkı için birlikte olma daveti duyurulacak, katkı ve katılımları istenecek.

Meclislerin kuruluş yerlerini ise sağlık emekçileri belirleyecek. Hastanelerde ya da şehir merkezlerinde meclisler kurulacak.


Hekimlerden kararlılık beyanı

İstanbul’un dört bir yanından gelen; kamuda, özel sektörde çalışan hekimler, öğretim üyeleri, asistan hekimler, tıp öğrencileri, işyeri hekimleri, kurum hekimleri, aile hekimleri, emekli hekimler 4 Aralık Pazar günü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumu’nu hınca hınç doldurdu. İstanbul Hekim Meclisi, 700’ü aşkın hekimin katılımıyla gerçekleştirildi.

Toplantıya sağlık alanında örgütlü meslek odası, sendikaların yanı sıra hasta derneklerinden temsilciler de katıldı.

İstanbul Hekim Meclisi’nde 50’ye yakın hekim söz alarak Sağlıkta Dönüşüm Programı, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve AKP Hükümeti’nin sağlık politikaları hakkında görüş ve önerilerini paylaştı. Yapılan konuşmalarda; KHK ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın kabul edilemeyeceği ve bu gidişata karşı, süresiz grev de dahil tüm eylem biçimlerinin gündeme getirilmesi önerildi. Hekim meclisinde ortaya konan iradenin tek tek birimlere, hastanelere, fakültelere taşınabilmesinin önemli olduğu bu doğrultuda tüm sağlık çalışanlarını buluşturacak işyeri meclislerinin kurulması gerektiği vurgulandı.

 

 

 

Adana ve Karabük’te greve hazırlık

21 Aralık grevinin hazırlıklarını sürdüren Türk Tabipleri Birliği (TTB), Adana ve Karabük’te hekimlerle buluştu.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu ve TTB Hukuk Bürosu’ndan Avukat Ziynet Özçelik, Karabük Tabip Odası’nca düzenlenen “Mesleğimiz ve Malpraktis” konulu panele konuşmacı olarak katıldılar.

TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, 30 Kasım 2011 tarihinde Adana Tabip Odası’nca düzenlenen “Sağlığın Piyasalaştırılmasının Son Adımı: 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname” ile ilgili konferansa konuşmacı olarak katıldı. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hipokrat Salonu’nda yapılması planlanan konferans, Rektörlüğün salonun kullanımına izin vermemesi nedeniyle Balcalı Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nın toplantı salonunda gerçekleştirildi.