09 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/46

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist saldırganlığa ve faşist teröre karşı birleşik mücadele!
Emperyalistler ile uşaklarını durduralım!
Gerici saldırganlık ve savaş cephesine karşı birleşik direniş!
Faşist baskı ve teröre karşı binler sokakta!
ÇHD İzmir Şube Başkanı Avukat Hüseyin Korkmaz ile tutuklamalar üzerine
Düzen partileri şike için seferber!
KESK’in tükenerek geçen kayıp yılları
Hekimlerden mücadele kararlılığı
AKP’nin bütçesi kimin sırtında?
Ergun Hidrolik’te sendikalaşan işçilerle mücadele deneyimleri üzerine
Penta’da toplu iş sözleşmesi bürokratik dayatmalarla sonlandırıldı
Metal İşçileri Birliği MYK Aralık Ayı Toplantısı...
ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı ile 19 Aralık katliamı ve direnişi üzerine...
TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı’nın 19 Aralık sürecine ilişkin tanıklığı
19 Aralık ve siper yoldaşlığı
Yeni hükümeti grevle uyardılar...
“Dünya, Ortadoğu ve
Türkiye” söyleşisi..
İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi gerçekleştirildi…
Yine, yeni, yeniden: Yetkin mühendislik/2
Erdal Eren
mücadelemizde yaşıyor!..
Yerel yayın çalışması deneyimleri
Yeni insan olma yolunda ANKA
“Kardeş olduk...”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni insan olma yolunda ANKA…

“Durup bakan mısın? Yoksa işe koyulan mı? Ya da yere bakıp sırtını dönen?” Bir yazıya Nietzche’nin alıntısı ile başlamak bizler için biraz tehlikeli. Tehlike ise alıntı yaptığınız insanın toplumcu olmaması. Ama yine de dediği doğrudur. Bizler durup bakan mı olacağız? İşe koyulan mı? Yoksa hiç aldırmayıp, gözümüzü yere dikip, sırtımızı dönüp hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam mı edeceğiz?

Bizler kendimizi bugün için önemsiz görebiliriz. Kocaman dünyada sadece bir nokta olduğumuzu düşünebiliriz. Büyüklerimizin dediklerinden, onların bizim için “en iyisini” düşündükleri çemberden dışarı adım atamazken, nasıl olur da tümden sorunları kucaklayabiliriz? İskender, ordularındaki pek önemsiz insanlar olmadan fetih yapabilir miydi Asya’ya kadar? Gemilerde forsalar olmasaydı gidebilir miydi Vespucci Amerika’ya kadar? O ‘ayak takımı’ denilen işçiler olmasaydı göbeğini büyütebilir miydi patronlar? Demek ki bizler o kadar da önemsiz insanlar değilmişiz. Tarihin asıl öznesi insandır. Onu değiştirmeye kadir tek canlı da insan. Görmedik mi bunu Rusya topraklarında, yüzü gözü kir içinde, aç, çelimsiz, zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri olmayanlar nasıl da egemenlerin kalesine dikti bayrağı, sömürücülerden iktidarı koparıp, nasıl da emeği başa getirdi. İnsanlık tarihi bu ve buna benzer bir sürü olay gördü. Peki, biz neden başaramayalım?

Arkadaşlar! DTCF öğrencileri!

Bu satırları okuduğunuz sırada küllerinden bir Anka yeniden doğdu. Evet, yeniden diyoruz. Bundan önce ismi Anka olmasa da birçok Anka doğdu üniversitelerde. Kimi zaman çetin rüzgarlara, deli dalgalara karşı Karadeniz de “Martı” oldular, kimi zaman hiçbir otun dahi çıkmadığı yerde inatçı bir “Pıtrak” oldular, kimi zaman da profesyonel bir dünya yaratmak için “Amatör” oldular. Varoluş nedenleri sistemin onlara dayattığı kalıpları parçalamaktı. Tek düzeliğe karşı oyunbozan olmaktı. Tek bir amaçları vardı:“Dünyayı yorumlamanın yanı sıra onu değiştirmek.”

Her şeyin kendi içinde bir mantığı, bir amacı vardır. Peki, bizim bu fanzini çıkartma amacımız neydi? Neydi bizi rahatsız eden, bizi bu fanzini çıkartmaya iten? En başta ve ilk rahatsız olduğumuz gerçeklik, bizim de içinde bulunduğumuz gençliğin dünyada olanlara, sanata, kısaca her şeye ve en önemlisi kendi hayatına ilgisiz kalmasıydı. Eğer kendi hayatımıza ilgisiz kalıyorsak, demek ki başkalarının bize biçtiği hayatı yaşıyoruz. Demek ki bizler sistem tarafından tam otomatik makineler haline getirilmeye çalışıyoruz.

Evden okula giden, okuldan eve dönen, hep aynı şeyleri konuşan, hep aynı şeyleri yapan, hayatını, durduğu noktayı sorgulamayan, düşünmeyen, çevresine ilgisiz kalan makineler. Yine Nietzche’den bir alıntı yaparsak; “Gerçek misin? Ya da sadece bir oyuncu? Bir yansıtıcı mı? Yoksa yansıtılan mı?” Bizler sistemin bize biçtiği oyunların içinde oyuncular değiliz. Bizler tarihi değiştirmekteki rolü oynayanlarız. Biz tam ve gerçek anlamıyla gerçeğiz, böyle olmak durumundayız. Biz Anka’ya emek verenler, gençliği kendi sorunlarına sahip çıkan, çevresine duyarlı ve kendinde değiştirme gücü bulan bir çizgiye çekmeye çalışıyoruz. Biz Ankalar, sistemin makinesi değil, bölüşen, paylaşan, kendini çok yönlü geliştiren, yanlış olanı değiştiren ‘yeni insan’ olacağız! Ve diyoruz ki biz bu yaratılmaya çalışılan makinenin çarklarını paramparça edeceğiz. 

Bugün gençlik kendini önemli meselelerden uzak tutuyor. Özellikle politikadan… Peki ya politika sadece bir ilgi alanı mıdır? Belli kişiler ilgilense yeterli midir? Kararları bizden olmayan aklı da göbeği gibi yağ bağlamış, bizlerin ve bizlerin anne babalarının emekleri üzerinden geçinen bir avuç asalak alıyor. Bizler kendi kararımızı alamayacak kadar akıl yoksunu değiliz elbette. Eğer kararlarımızı kendimiz alırsak, sorunlarımıza kendimiz çözüm bulursak, eğitim ticarileşemez, harç parası olmaz, yemekhaneden zehirlenmeyiz, amfilere yüzlerce kişi doldurularak hiçbir şey anlamadan 1 saat uzaklardaki bir sesi anlamaya çalışmak zorunda kalmayız. Parasız, bilimsel eğitim olur. Fakat bunların olması kapitalizmin, paradan beslenenlerin hoşuna hiç ama hiç gitmez. Çünkü bu durumda ceplerini para ile dolduramazlar.

Bizler bu haklı taleplerimizi istediğimizde ise, kafamızda cop kırılır, soluğumuzu biber gazları keser, kelepçeler ellerimiz morarana kadar sıkılır. Bu asalaklar bizleri yoz kültürü ile ekrana, şovenist zehiriyle silaha, apolitikleştirerek fabrikada çalıştığımız tezgâha mahkûm etmek istiyorlar. Fakat bizler bu sistemin köleleri olmayacağız. Onu paramparça edeceğiz. Tek bir artığını bile bırakmayacağız. Tabi Marks’ın da dediği gibi “Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnızca kendi postuna özen göstermen yeterlidir.”

Bizler bugün her konuya ilgi duyan, çok yönlü kişiler yaratmaya çalışıyoruz. Sanatla ilgilenirken, politikayla da ilgilenen, çevredeki sorunları düşünürken bu sorunların düzenden bağımsız olmadığını göstermek için Yeni insan olma yolunda Anka’nın DTCF için önemli bir yerde durduğunu vurguluyoruz.

DTCF Anka

(AÜ DTCF’de yayın hayatına başlayan ANKA’nın sesleniş metnidir…)

 

 

 

 

Tutuklu öğrencilere özgürlük!

Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi, 6 Aralık akşamı Taksim Tramvay Durağı’ndan Galatasarak Lisesi’ne gerçekleştirdiği yürüyüşle tutuklu öğrencilere özgürlük istedi. Yürüyüş sırasında İstiklal Caddesi üzerinde oturma eylemi de yapıldı. Eylemde ayrıca, “Türkiye’de tutuklu 600 öğrenci var!”, “TMK çöpe öğrencilere özgürlük!” dövizleri  taşındı.

Galatasaray Lisesi önüne gelen kitle pankartı yere sererek oturma eylemine devam etti. Bu sırada Bandista kısa bir müzik dinletisi verdi. Daha sonra Eğitim-Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı İsmet Akça söz aldı. Akça, tutuklamaların hukuksuzluğuna, AKP’nin kendisine karşıt hiçbir kişi ve düşünceye tahammül göstermediğine değinerek, bu saldırılardan öğrencilerin de nasibini aldığını ifade etti.

Basın açıklamasını okuyan Kardelen Taş, tutuklamalarla öğrencilerin toplumsal mücadele içindeki dinamiğinin bertaraf edilmek istendiğine ve gençliğin toplumdaki rolüne dikkat çekti. Taş, ayrıca devletin uyguladığı şiddetin ve baskının boyutuna değindi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

 

Önce gaz bombası, sonra tutuklama

Kocaeli’de çadır kurarak füze kalkanı projesini protesto eden liseli gençler bu kez bir avukatlık bürosunu işgal etti. Polisin gaz bombalı gözaltı terörüne maruz kalan liseli gençler, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Sabri Yalım Parkı’nda çadır kurarak füze kalkanını protesto etmek isterken gözaltına alınan arkadaşlarının adliyeye çıkarılacağı 3 Aralık günü Liseli Dev- Genç üyesi 2 kadın öğrenci bir iş hanındaki hukuk bürosuna girerek pankart açmak istedi. Büroyu işgal eden gençler “Füze kalkanı değil demokratik lise istiyoruz” pankartını açtı.

Yaşanan arbedede büronun kapısını kilitleyen 2 öğrenci pencereden eylem yapmaya başladı. Buradan füze kalkanı ve ABD aleyhinde slogan atan kadınlara cadde üzerindeki arkadaşları da destek verdi. Olay yerine gelen polis ikna edemediği gençlere gaz bombasıyla saldırarak gözaltına aldı.

Liselilere tutuklama

2 liseli, “örgüt adına konut dokunulmazlığını ihlal etmek” suçundan tutuklandı. Meral D. ve Gülşah I, emniyetteki işlemleri tamamlandıktan sonra Kocaeli Adliyesi’ne sevk edildi. Nöbetçi mahkemeye çıkarılan Liseli Dev-Genç’liler tutuklandı.