09 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/46

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist saldırganlığa ve faşist teröre karşı birleşik mücadele!
Emperyalistler ile uşaklarını durduralım!
Gerici saldırganlık ve savaş cephesine karşı birleşik direniş!
Faşist baskı ve teröre karşı binler sokakta!
ÇHD İzmir Şube Başkanı Avukat Hüseyin Korkmaz ile tutuklamalar üzerine
Düzen partileri şike için seferber!
KESK’in tükenerek geçen kayıp yılları
Hekimlerden mücadele kararlılığı
AKP’nin bütçesi kimin sırtında?
Ergun Hidrolik’te sendikalaşan işçilerle mücadele deneyimleri üzerine
Penta’da toplu iş sözleşmesi bürokratik dayatmalarla sonlandırıldı
Metal İşçileri Birliği MYK Aralık Ayı Toplantısı...
ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı ile 19 Aralık katliamı ve direnişi üzerine...
TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı’nın 19 Aralık sürecine ilişkin tanıklığı
19 Aralık ve siper yoldaşlığı
Yeni hükümeti grevle uyardılar...
“Dünya, Ortadoğu ve
Türkiye” söyleşisi..
İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi gerçekleştirildi…
Yine, yeni, yeniden: Yetkin mühendislik/2
Erdal Eren
mücadelemizde yaşıyor!..
Yerel yayın çalışması deneyimleri
Yeni insan olma yolunda ANKA
“Kardeş olduk...”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalistler ve işbirlikçileri Suriye’yi abluka altına aldı...

Gerici saldırganlık ve savaş cephesine karşı birleşik direniş!

Emperyalist güçlerle bölgedeki gerici işbirlikçileri, Şam’da kukla bir rejimi işbaşına getirebilmek için dört koldan saldırıya geçmiş haldeler. ABD’nin merkezinde durduğu bu saldırganlıkta, AB emperyalistleri destekçi; Suudi Arabistan, Katar, Ürdün gibi ortaçağ kalıntısı krallıklarla yönetilen devletlerin başını çektiği Arap Birliği suç ortağı; Türk devleti/dinci gericilik odağı AKP iktidarı ise baş tetikçidir…

Bu gerici, saldırgan koalisyonun temel hedefi Baas yönetimini yıkmak, yerine ‘dinci gerici, Amerikancı, neoliberal, zorba’ bir yönetim kurmaktır. Savaş baronlarıyla suç ortakları bu uğursuz emellerine ulaşabilirlerse eğer Lübnan Hizbullahı’nı tasfiye etmek, Hamas’ı, Suudi Arabistan başta olmak üzere Amerikancı dinciler eliyle kontrol etmek, İran etrafındaki çemberi ise daraltarak Tahran’da da Amerikancı bir rejimin kurulması için zemin düzlemek isteyeceklerdir.

Pentagon’un savaş baronları ile -başta Ankara’dakiler olmak üzere- bölgedeki gerici işbirlikçileri, Ortadoğu’da emperyalist/siyonist planlara/çıkarlara itiraz eden, bu konuda ‘çatlak ses’ çıkaran tek bir güç bırakmak istemiyorlar. Şam’da Amerikan kuklası bir yönetimin kurulması, temel öncelikleri durumundadır.

ABD-AB merkezli küstahlık ve riyakârlık

Sermaye medyasında yayınlanan haberlere bakılırsa, emperyalistler, Suriye’de sivilleri Baas yönetiminin zulmünden kurtarmak için yanıp tutuşuyorlar. Afganistan’ı, Irak’ı, Libya’yı savaş uçaklarıyla bombalayarak harabeye çeviren, kadın-çocuk ayrımı yapmadan milyonlarca sivili katleden bu savaş baronları, Suriyeli sivillerin can güvenliğini sağlamak için çaba sarf ediyorlarmış…

Gerçeklerin tersyüz edilmesi, ezilen halkların ise aşağılanması anlamına gelen bu iğrenç yalanlara itibar eden olduğunu sanmıyoruz. Zira ‘sivilleri koruma’ üzerine edilen vaazlarda bile, gerici/sefil planların izi sırıtmaktadır. Washington, Brüksel kaynaklı açıklamalar, ‘Beşar Esad yönetimi miadını doldurmuştur, biran önce çekilmelidir, çekilmeye zorlamak için yaptırımlara ağırlık verilmelidir, BM ile Arap Birliği üstüne düşen rolü oynamalıdır. Türk devleti/AKP hükümeti bu konuda öncülük rolü oynuyor, bunu takdir ediyoruz, aynen devam etmelidir…’ şeklinde özetlenebilir.

Burada Suriyeli işçi ve emekçilerin ekonomik, demokratik, sosyal, siyasal taleplerinin izi bile yoktur. Olamaz da! Zira işçi emekçilerin sorunlarını çözmek, taleplerini karşılamak emperyalistlerin işi değildir. Tersine emekçilerin kazanımları ancak emperyalistlerle gerici işbirlikçilerine karşı mücadele ile mümkündür.

ABD-AB emperyalistlerinin ‘sivilleri koruma’ söylemleri kaba bir riyakârlık, Suriye’ye müdahaleleri ise tam bir küstahlıktır.

Arap Birliği emperyalistlerin suç ortaklığını yapıyor

Irkçı-siyonist İsrail rejiminin Filistin’deki işgal ve katliamlarına karşı kılını kıpırdatmayan, İsrail’in 2006’da Lübnan’ı vahşi bir şekilde bombalamasını izleyen, işgal ordularının 1.5 milyon Iraklıyı katletmesine tepki göstermeyen, Bahreyn’e giren Suudi ordusunun zorba El Sabah rejimiyle gerçekleştirdiği katliam ve sürek avını görmezden gelen Arap Birliği, nasıl oluyorsa Baas yönetimin zorbalığına karşı bayrak açıyormuş.

Arap Birliği’nin, -Tüzüğüne aykırı olmasına rağmen- Suriye’nin üyeliğini askıya alması, ardından ise yaptırım kararları alması, emperyalist baskı ile başını Suudi Arabistan’ın çektiği körfez ülkelerinin dayatmalarına boyun eğdiğini gösteriyor. Tabi bu konuda, Arap Birliği’nin Kahire’deki toplantıya katılan Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun oynadığı uğursuz rolü de göz ardı etmemek gerekiyor.

Savaş aygıtı NATO’nun Libya saldırısına çanak tutan kararın ardından, Suriye’ye karşı takındığı tutumla da emperyalistlere hizmet eden Arap Birliği, denebilir ki, tarihinin en utanç verici günlerini yaşıyor.

Arap Birliği’nin, baskıya son verip halkın taleplerini yerine getirmesi için Baas yönetimine çağrılarda bulunması, aldığı kararları ise bu gerekçeye dayandırması, tam bir komedidir. Zira Suriye’yi hedef alan karar Suudi patentlidir. Oysa biliniyor ki, ortaçağ kalıntısı şeriatçı Suudi rejiminden daha zorba bir yönetim yoktur Arap dünyasında. Köktendinci Vahhabiliğin temsilcisi olan bu rejimde en sıradan bir insan hakkından bile söz etmek mümkün değildir. Kaldı ki, Suudi Arabistan’da da bir yıldan beri bazı kentlerde gösteriler yapılıyor. Her eylemi devlet terörüyle bastıran şeriatçı rejim, protesto eylemlerine katılan çok sayıda genci katlederken, yüzlerce kişiyi işkence tezgahlarından geçirip zindana atmıştır. İşçi ve emekçilerin en ufak bir sosyal hakkının bulunmadığı bu şeriatçı rejimde kadınlar, halen “insan statüsü” kazanabilmiş değiller.

Hal böyleyken bu kokuşmuş zorba rejimle destekçilerinin hazırladığı kararları kabul eden Arap Birliği, emperyalistlerin suç ortağı durumuna düşmüştür.

Gerici muhalefetin üssü Ankara

Emekçilerin demokratik, sosyal, siyasal taleplerle eyleme geçmesini fırsat bilen Baas karşıtı gerici güçler, yazık ki, hareketi, egemenler arası iktidar savaşının bir aleti durumuna düşürmeyi başardılar. Baas rejiminin zorbalığı ve ilk adımda sol/sosyalist muhalefetin liderlerini tutuklaması, sonuç itibarıyla dinci gerici ve liberal muhalefetin işine yaramıştır.

Başta Müslüman Kardeşler olmak üzere gerici Baas muhalifleri, ilk günlerden beri Ankara’daki Amerikancılarla yakın temas içinde oldular. Antalya’da başlayan toplantılar, gelinen yerde Ahmet Davutoğlu’nun gözetiminde yapılıyor. Hem “Özgür Suriye Ordusu” adıyla silahlı saldırılar düzenleyen çetelerin hem Suriye Ulusal Konseyi adı altında biraraya gelen gerici muhalefetin hamiliğini yapan AKP şefleri, “Baas yönetimini yıkma ihalesi”ni Pentagon adına icra etme çabasını sürdürüyorlar.

Türk devleti/AKP hükümetinin ihalenin başarısı için gösterdiği gayreti takdirle karşılayan Pentagon şefleri, Baas muhaliflerinin -Libya’da olduğu gibi- tek çatı altında toplanmalarını istiyordu. Nitekim bu talebi karşılamak için özel çaba sarf eden Ahmet Davutoğlu, ilk toplantılarını da Türkiye’de gerçekleştiren Özgür Suriye Ordusu ile Suriye Ulusal Konseyi adlı gerici güçlerin birleşme kararı almalarını nihayet sağlayabildi.

Esad yönetimine karşı birlikte hareket etme kararının alındığı toplantıya Ahmet Davutoğlu’nun bizzat katılması, AKP iktidarının Pentagon’un savaş baronları adına tetikçilikte sınır tanımadığını gözler önüne sermiştir. Hal böyleyken silahlı çeteleri himaye edip destekleyen AKP şeflerinin, “Suriye’de sivillerin öldürülmesine sessiz kalamayız” şeklinde vaazlar vermesi, ancak tiksintiyle karşılanabilir. Zira hem Müslüman Kardeşler hem silahlı çetelerin kendileri de sivilleri katlediyor. Dahası Sudan’da soykırım yapmakla suçlanan El Beşir’e kucak açanlar da Tayyip Erdoğan’la müritlerinden başkası değildi. AKP şefleri sivillerin hayatına önem verselerdi eğer, “yüzlerce Kürt çocuğunu katleden iktidar” ünvanıyla anılmazlardı.

Vurgulamak gerekiyor ki, Esad yönetiminin Arap Birliği’nin dayattığı anlaşmayı onaylamak zorunda kalması da, Ahmet Davutoğlu’nu rahatsız etti. 500 gözlemcinin Suriye’ye girişine izin verileceğini açıklayan Esad yönetimi, bunun karşılığında Suriye’nin üyeliğini askıya alan kararla son yaptırım kararlarının geçersiz sayılmasını talep ediyor.

Bu arada Suriye topraklarında tampon bölge oluşturup gerici muhalefete sığınak yaratmak isteyen Ankara’daki Amerikancı takımı, enerjisini Şam’da kukla bir yönetimi işbaşına getirmeye hasretmiş durumda.

Esad yönetiminin anlaşmaya şartlı onay verdiğini öne süren Ahmet Davutoğlu’nun, “Arap Birliği anlaşma önerisini reddetmelidir” şeklinde açıklaması da Suriye’deki çatışmaların durmasından değil, daha çok kan akıtılmasından yana olduğunu kanıtlamaktadır. Zira verili koşullarda Suriye’yi kan gölüne çevirmeden Baas yönetimini yıkmanın mümkün olmayacağını AKP’li bakan gibi onun efendileri de biliyor.

Bir kez daha gerici saldırganlık ve savaşa karşı direniş…

ABD emperyalizmi, suç ortakları ve tetikçileri, Baas yönetimini yıkıp Şam’da kukla bir yönetim kurmaya odaklanmış bulunuyorlar. Bu kapsamlı kuşatma ve saldırı, Baas veya Suriye ile sınırlı olmayıp, tüm bölge halklarını hedef almaktadır. Aynı günlerde İran’ın da Washington, Brüksel, Tel Aviv kaynaklı tacizlere maruz kalması bu planın bir parçasıdır.

Ortadoğu’yu, sadece emperyalist/siyonist güçlerle tetikçilerinin borazanının öttüğü bir coğrafyaya çevirmeyi hedefleyen bu gerici/pervasız planı bozmak için, bölge halklarıyla ilerici-devrimci güçlerin militan/birleşik bir direniş örmesi şarttır.