8 Mart 2013
Sayı: KB 2013/10

 Kızıl Bayrak'tan
İmralı tutanaklarının yankıları üzerine
Suriye’de yıkıcı savaş tırmandırılıyor!
Gazi ve Ümraniye katliamı!
Polis yeni terör araçlarıyla donatılıyor
Karadağ cinayet davası çürümüş burjuva hukukun aynasıdır!
Türkiye’nin ilk 100 zengin patronu açıklandı
SGBP mücadele için neyi bekliyor!
4+4+4 saldırısı AKP’yi kesmedi
Ağzınızın tadını bozmaya, huzurunuzu kaçırmaya kararlıyız!
MİB MYK Mart Ayı Toplantısı

Kürt Sorunu Üzerine
Konferanslar... / 1
Devletin Kürt açılımı - H. Fırat

Güç Birliği Platformu
Alman emperyalizminden özgürlük ve demokrasi dileniyor! - K. Ali
İşçi bir kadının “Merkel’e açık mektup”a itirazı var - Z. Rençber
Hugo Chavez deneyimi
Hugo Chavez: Sosyalizm kavgasında yaşamaya devam edecek!
Devrimci Kadın Kurultayı tebliğleri... / 4 Kadınların örgütlenme ve
mücadele sorunu!
Emeğin ve emekçinin dostu, sınıf mücadelesinde ortaya çıkar!
“Beyazıt Meydanı’ndaki ölü”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Polis yeni terör araçlarıyla donatılıyor...

Devlet terörüne karşı mücadeleye!

 

Faşist baskı ve terörü her geçen gün tırmandıran sermaye devleti, polisi de son teknolojik silah ve benzeri araç gereçlerle donatmaktan geri durmuyor. Gazı, copu, tüfeği, panzeri yetmezmiş gibi bir de basına servis edilen haberlerle polisin kullanacağı farklı araçlar gündeme getiriliyor. Büyük kısmı asparagas da olsa bu haberler, devletin polisi etkin kullanma çabasının bir yansıması.

Bu kapsamda yandaş medyada yer alan bir haber, polisin yeni dönemde ne gibi araçlar kullanacağının işaretlerini verdi. Habere göre polis, önümüzdeki dönemde “suçla savaşırken” 4 aşamalı bir yöntem uygulayacak. İlk olarak şüpheliler el feneri ve projektörle tespit edilecek. Polislere dağıtılacak olan ve geçici körlük yapan el fenerleri bu amaçla kullanılacak.
Emniyetin geçtiğimiz günlerde bu amaçla 500 lümenlik el fenerleri alacağı yine basına yansımıştı ancak emniyet müdürlüğü haberlerin asılsız olduğunu, fenerin lümen değerinin bu kadar yüksek olmadığını ve sadece aydınlatma için kullanılacağını kaydetmişti. Bu haberle birlikte geçmiş iddia bir kez daha gündeme gelmiş oldu.

Haberin ne kadarının doğru olduğunu bilemesek de önümüzdeki dönem polisin yeni işkence oyuncakları ile donatılacağı sonucunu çıkarmak için haberin mevcut hali yeterli.

AKP iktidarı sokakta, karakolda, cezaevinde devlet terörünü tırmandırıyor. Şiddet ve baskı politikalarında da ustalaşıyor. İşçi ve emekçiler yaşamın tüm alanlarında polis şiddetine maruz kalıyor. Sokak ortasında dayak yiyor. Hatta 1,5 yaşındaki bebeğin suratına bile biber gazı sıkılıyor.

AKP hükümeti “insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi amacıyla işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikasını uygulamaya koyduk” diyordu. Şişinerek “ülkemizi bu insanlık ayıbından kurtardık” diyen AKP hükümeti, işkenceden tescilli polis şefi Sedat Selim Ay’ı İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcılığı’na atadı.

7 TİP’li öğrencinin ve Kemal Türkler’in katledilmesi davasında da, yargı paketi değişikliği ile eli kanlı Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu serbest bırakıldı. Kiralık katillerine “arkanızdayım” mesajını veren AKP iktidarı, yeni cinayetlerin de önünü açıyor. Örneğin Mehmet Ağar’ın hangi hapishanede kalacağı onun tercihine bırakılmıştı. Ziyaretine gidecek asalak patronları ve devlet bürokratları zorlanmasınlar diye şimdi hapishane yakınına helikopter pisti de yapıldı.

AKP hükümeti devletin faşist kimliğini daha da belirginleştirerek yola devam ediyor. Hakkını arayan işçi ve emekçinin demokratik haklarının kullanılması, Kürt halkının demokratik taleplerinin karşılanması, cezaevlerinin daha insani koşullara kavuşturulması taleplerine kulak tıkıyor. Emekçileri sokakta yürürken bile işkenceye maruz bırakıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi yeni terör araçlarına devasa kaynak ayırıyor. Tüm bunlar polis terörünün önümüzdeki dönemde sokağa çıkan her emekçiye yönelik olarak artması için yapılıyor.

AKP iktidarı polis terörünün tahkim edilmesi için çalışıyor. Yeni alacağı terör araçları nedeniyle Türkiye’nin zaten bozuk olan insan hakları sicilinin daha da bozulacağını elbette ki biliyor. Raporların ışık tuttuğu gerçekler ortadadır. AKP iktidarı terörle mücadele yalanları eşliğinde 72 gazeteciyi cezaevlerine attı. Düşünce özgürlüğü bakımından Türkiye’nin 179 ülke arasında 154. sıraya yerleşmesini sağladı.

Bugün Kürt halkının haklarını savunan herkese yönelik polis terörü artıyor. Öğrenciler, aydınlar, gazeteciler yargı terörü nedeniyle hapiste yatıyorlar. AKP iktidarı “işkenceye sıfır tolerans” yalanları eşliğinde polis terörüne de hız veriyor. Adına orantılı güç diyerek işkenceyi sokağa yayıyor. Polis şiddeti ile bağlantılı olarak açılan soruşturmaları “polis memuruna mukavemet” adı altında mağdurlara açılan davalara dönüştürmek için tüm hünerlerini sergiliyor.

Geçtiğimiz yıllarda Polis Vazife Selahiyetler Kanunu çıkarılarak polis terörünün önündeki engeller temizlenmişti. Böylelikle başta devrimciler ve komünistler olmak üzere birçok insanın polis kurşunuyla katledilmesine zemin hazırladı. Katil polislerin “dur ihtarına uymadı”, “düştüm silah birden ateş aldı” vb. yalanlara dayanan ifadelerle suçlarını gizlemelerine çanak tutuldu. Ne de olsa Recep Tayyip Erdoğan’ın itiraf ettiği gibi “polis rejimin teminatıdır” dediği bir ülkedir Türkiye.

Polisin terör araçlarıyla donatılmasının nedeni AKP iktidarının emekçilerin sorunlarını çözemeyeceğinin bilincinde olmasıdır. AKP iktidarı bu nedenle en ufak bir hak arama eyleminden ölesiye korkmaktadır. Hak arama eylemlerini kendisine başkaldırı olarak görmektedir. Bu nedenle kolluğa verdiği desteği her geçen gün artırmaktadır. AKP iktidarının bu yaklaşımı ve desteğinden cesaret alan polis her geçen gün daha da pervasızlaşmaktadır.

AKP iktidarı polis şiddetine yönelik her türlü eleştiriyi hışımla karşılamakta, saldırgan bir üslup kullanmaktadır. Polisine sahip çıkan AKP gericiliği, aynı zamanda her toplumsal olayda, basit bir tartışmada bile uygulanan polis şiddetini meşrulaştırmak istemektedir.

AKP iktidarının polis terörünü besleyen tutumunu görmek için yıllardır artan güvenlik harcamalarına ve son süreçte alınacak terör silahlarına ayrılan bütçeye bakmak yeterlidir. Kolluk terörü için kullanılacak araçlara ayrılan pay yaklaşık yüzde 500 oranında arttı. Ayrıca AKP iktidarı 2002 yılında seçimleri kazandığında 122 bin olan polis sayısını yaklaşık olarak 250 bine çıkarmıştır. Kolluğun güçlendirilmesi çerçevesinde alınan araçlara yapılan harcamalar yüzde 600 artmıştır.

AKP iktidarı polis için alacağı yeni silahlarla Türk sermaye devletinin emekçiler tarafından bilinen baskıcı, despotik, katliamcı kimliğini daha da pekiştirmek istediğini açıkça ortaya koymuştur. Tüm bu kirli icraatlar AKP iktidarının yüzündeki maskeyi yırtıp atıyor. Onun, sermayenin hizmetkarı, işçi ve emekçilerin düşmanı olan gerçek yüzüne ayna tutuyor.

 

 

 

 

Eksen Yayıncılık kitapları toplatıldı...

Saldırılar ilkeli yayın çizgisiyle karşılanır”

Kitaplar için yeniden toplatma kararı çıkması bizim adımıza sürpriz olmadı. Sonuç itibariyle “ileri demokrasi” söylemlerine paralel uygulanan baskı ve sindirme saldırılarının düzenli muhataplarından biriyiz. Sırf son bir yıllık süreci bile ele alsak karşımıza gazetemiz için çıkan birçok toplatma, açılmış dava veya fiili engelleme saldırısı çıktığını görebiliriz. Bu yanıyla kitaplar için çıkarılan toplatma kararını da bunlardan bağımsız ele almıyoruz. Sermaye hükümeti AKP, devrimci değer ve ilkeleri savunan, mücadeleyi önplana çıkaranları güçsüzleştirmek, engellemek için çok yönlü saldırılarının bir parçası olarak bu kararı alıyor.

6352 Sayılı Yasa ile cisimleşen 3. Yargı Paketi ilk çıktığı süreçte de biz bunu böyle değerlendirmiş ve ifade etmiştik. Bu toplatma kararı karşımıza döne döne çıkarılan “yargıda reform”un ne menem bir reform olduğunun resmi ilanı dışında bir şey değil. Diğer yasal değişikliklerde olduğu gibi uygulamada keyfilik, soyut gerekçelerle engellemeler yaşanırken diğer yandan yeni saldırıların da önü düzleniyor. Bir reform düşünün ki kaldırdığı yasağın tekrar hayat bulabilmesi için zamanı da belirten bir madde içeriyor. 6352 sayılı yasa böylece yazıldığı gün reform değil gözboyama yasası olduğunu ilan etmişti. Yasanın AKP’ye kazandırdığı bir diğer avantaj ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açılan davalara savunma sunabilmek. Yasağı kaldırdık diyerek davalardan kurtulmayı umut ediyorlar. Zaten yargı paketlerinin kapsamları işçi ve emekçilerin hassasiyetinin yoğunlaştığı, AİHM’de artık direkt ceza verilen maddeler üzerine kurulmasının gerisinde de bu var.

Sermaye hükümeti AKP uzunca bir dönemdir hayata geçirdiği saldırılar karşısında oluşan muhalefeti zayıflatmak, kırmak için çalışıyor. Bunun bir yönü artan baskı uygulamaları iken diğer yanıysa işçi ve emekçileri aldatma, bu sayede devrimci mücadeleyi yalnızlaştırma ve marjinalleştirme çizgisidir. Bu toplatma kararının da böylesi bir sürecin parçası olduğunu düşünüyorum. 63 yıllık utancın kalktığını propaganda ederken daha yasa uygulamaya girdiği saatlerde yeni toplatma başvuruları yapılmış bile.

Tutuklu gazeteciler için “mesleklerinden dolayı tutuklu değiller” diyenler, elbette yeni saldırılarına da kılıf hazırlıyor. Toplatma kararlarıyla “içeriği uygun olanlar serbest ama bunlar radikal” demeye çalışıyorlar.

İçinden geçtiğimiz süreçte sermaye iktidarının işçi ve emekçilere daha ağır koşulları dayatmaya, bölgesel gelişmeler içerisinde emperyalistlerin çıkarları için daha etkin yer almaya hazırlandıklarını göz önünde bulundurursak bu saldırılar daha da yerli yerine oturacaktır.

Fakat biz, tüm bu saldırılara, yasa aldatmacalarına karşı yılların tarihsel birikimiyle şekillendirdiğimiz ilkeli yayın çizgimizi sürdüreceğiz. Çünkü biliyoruz ki saldırının amacı bu ilkelerden taviz verdirmek ve savurmak üzerine kurulu. Bunun için altını çizmek gerekir ki saldırılar ilkeli yayın çizgisiyle karşılanır. Tüm toplatma kararlarını, engelleme çabalarını devrimci kimliğin değerleri ve sarsılmaz iradesiyle aşacağımızı biliyoruz. Sermaye devletinin ve onun bugün dümenini elinde tutan AKP gericiliğinin bu beyhude çabalarla elde edebileceği herhangi bir şey yok. Sonuçta onyıllardır uygulanan baskı ve saldırı politikalarını göğüslemiş, bu saldırıları sağlam bir iradeyle aşarak gelmiş devrimci bir çizgiye sahibiz.

Eksen Yayıncılık Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Tayfun Altıntaş