8 Mart 2013
Sayı: KB 2013/10

 Kızıl Bayrak'tan
İmralı tutanaklarının yankıları üzerine
Suriye’de yıkıcı savaş tırmandırılıyor!
Gazi ve Ümraniye katliamı!
Polis yeni terör araçlarıyla donatılıyor
Karadağ cinayet davası çürümüş burjuva hukukun aynasıdır!
Türkiye’nin ilk 100 zengin patronu açıklandı
SGBP mücadele için neyi bekliyor!
4+4+4 saldırısı AKP’yi kesmedi
Ağzınızın tadını bozmaya, huzurunuzu kaçırmaya kararlıyız!
MİB MYK Mart Ayı Toplantısı

Kürt Sorunu Üzerine
Konferanslar... / 1
Devletin Kürt açılımı - H. Fırat

Güç Birliği Platformu
Alman emperyalizminden özgürlük ve demokrasi dileniyor! - K. Ali
İşçi bir kadının “Merkel’e açık mektup”a itirazı var - Z. Rençber
Hugo Chavez deneyimi
Hugo Chavez: Sosyalizm kavgasında yaşamaya devam edecek!
Devrimci Kadın Kurultayı tebliğleri... / 4 Kadınların örgütlenme ve
mücadele sorunu!
Emeğin ve emekçinin dostu, sınıf mücadelesinde ortaya çıkar!
“Beyazıt Meydanı’ndaki ölü”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

MİB MYK Mart Ayı Toplantısı…

Değerlendirme ve sonuçlar

 

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Mart ayı toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda ele alınan gündem şu başlıklardan oluşuyordu:

- MESS Grup TİS süreci üzerine değerlendirme ve planlama

- Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Kanunu ve örgütlenme seferberliği

- Bülten

Bu başlıklar üzerine yapılan değerlendirme ve sonuçlarını özetleyelim.

- MESS Grup TİS süreci üzerine değerlendirme ve planlama

1. MESS Grup TİS süreci, Türk Metal ile MESS arasında uyuşmazlık zaptı tutulmasıyla birlikte yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Taraflar arasında yapılan son görüşmede MESS’in Türk Metal’in taslağına karşılık olarak öne sürdüğü dayatmalar metal işçisiyle alay etmekten başka bir anlam taşımıyor. MESS ücretlere ilk 6 ay için yüzde 4,60 artış önerirken, diğer 6 aylık dönemler için ise herhangi bir teklifte bulunmadı. Ayrıca esnek çalışmayı tümüyle hayata geçirecek ve ikramiye hakkını daha da budayacak karşı istemlerde bulundu. Böylelikle MESS, Türk Metal’in ortalama yüzde 19 oranındaki zam teklifinin yanına bile yaklaşmazken üstüne de bir gasp listesini Türk Metal’in önüne koymuş oldu.

2. Türk Metal yöneticileri uyuşmazlık zaptı üzerine yaptıkları açıklamada eğer arabulucu sürecinde de anlaşma sağlanamazsa yasal prosedürü hatırlatarak greve gideceklerini ima ettiler. Oysa metal işçisi deneyimleriyle biliyor ki, ortada kağıt üzerinde bir “uyuşmazlık” varsa da gerçekte MESS ve Türk Metal arasında bir anlaşmazlık yoktur. Geçmişte benzerleri sıklıkla görülen bir orta oyunu sahnelenmektedir. MESS’in hoyrat dayatmaları metal işçisini en aza razı edebilmek içindir. Öyle ki daha önce de olduğu gibi böylelikle satışa kılıf uydurulmaktadır. MESS’in esnek çalışma ve ikramiye gaspı dayatmaları, düşük ücret zammını yutturmak için kullanılacaktır.

Satış kesindir, çünkü bu ortakların başka türlü davranması mümkün değildir. MESS’in asalakları kârlarını ucuz işgücüne ve ağır çalışma koşullarına borçludur. Kâr oranlarını korumak için bu durumu daha da ağırlaştırmaktan başka bir yol da bilmiyorlar. Ama artık gelinen yerde tehlikede olan otuz küsür yıllık kölelik düzenidir. Zaten Türk Metal’in yöneticileri de son zamanlarda bu gerçeği MESS’e hatırlatıp duruyorlar. Örneğin Pevrul Kavlak Türk Metal’e ait dergideki yazısında metal işkolundaki kârlılık tablosunu ortaya koyup MESS’i “huzur ya da anarşi”den birini seçmeye davet ediyor. Yani “biraz fedakarlık yapıp bize sahip çıkın ki yıllar boyunca yaptığımız gibi yüzünüzü güldürelim, değilse metal işçisi bizi aşar ve size rahat vermez” demeye getiriyor. Böylelikle aynı zamanda alttan alta 12 Eylül darbesinin ardından “bugüne kadar işçiler güldü, bundan sonra biz güleceğiz” diyen eski TİSK Başkanı Halit Narin’in sözüne de gönderme yapmış oluyorlar.

İşte böylesine kritik bir aşamada ve bu ölçüde sıkışmış bulunan bu işçi düşmanları metal işçisini kafesten kaçırmamak için ellerinden geleni yapacaklardır. Oyun ve aldatmacalar, devam etmekte olan işçi kıyımları da bunun içindir.

3. Bu tabloda bu suç ortaklarının en büyük güvencesi metal işçisinin örgütsüzlüğüdür. Metal işçilerinin öfkesi büyüktür ama, ne yazık ki örgütlü bir güce dönüşmeden bu öfkeyle MESS ve Türk Metal’i yere sermek mümkün değildir. ’98 yılında yaşanan büyük metal fırtınası büyük bir anafor gibi ortaya çıkmasına rağmen örgütlü bir düzey kazanamadığı için başarıya ulaşamamıştı. Geçtiğimiz aylarda satış taslağına yönelik ortaya patlaması sırasında da farklı bir düzeyde aynı sorunların devam ettiğini görmüştük. Şu durumda da örgütlü bir hazırlıktan ve alınmış anlamlı bir mesafeden söz etmek mümkün değildir. Ancak şundan eminiz ki, açık bir ihanet sert bir kopuşa neden olabilir ve öfkenin birleştirdiği onbinlerce metal işçisi MESS-Türk Metal barikatını yıkıp geçebilir. Bunun için umutsuzluğa kapılmadan elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.

4. Sürecin seyrini belirleyecek en önemli faktörlerin başında kuşkusuz Birleşik Metal-İş Sendikası gelmektedir. Birleşik Metal cephesinden ortaya konulacak aktif ve kararlı tutum süreç üzerinde kesin etkilerde bulunacaktır. Fakat tüm bir süreç boyunca olduğu gibi bu aşamada da Birleşik Metal sürecin asıl öznesi gibi davranmak ve sorumluluk almak yerine MESS ve Türk Metal’i arkadan izlemektedir. O kadar ki görüşmelere ilişkin bilgiler dahi kamuoyu ile paylaşılmamakta, sanki Birleşik Metal sürecin dışındaymış gibi bir görüntü verilmektedir. Dahası bunun için işçi kıyımları dahi kayıtsızlıkla karşılanmakta, tepkinin örgütlenmesi için herhangi bir inisiyatif koymaktan da uzak durulmaktadır. Ama sürecin uyuşmazlık noktasına gelmesi ve grevin gündeme girmesi Birleşik Metal’i de bir yol ayrımına sürüklemektedir. Ya inisiyatif alarak tüm metal işçileri adına MESS-Türk Metal’e karşı mücadelenin bayrağı taşınacak ya da susularak fotokopiye imza atılacak. Belki de en fazlasından bazı “ek protokoller”le görüntü kurtarılmaya çalışılacaktır.

5. Bu temkinli savunma stratejisi inisiyatif düşmanda olduğu için giderek bir tuzağa da dönüşebilir. Bunun nasıl olabileceği Bosch’a bakılarak da anlaşılabilir. Bosch’ta siyasal alandan uzaklaştırılmış, aynı zamanda canlı bir mücadele sürecinden koparılmış içe dönülmüş ve tüm süreç yasal mekanizmalara endekslenmiştir. Böylelikle de düşman cephenin açık siyasi zorbalığına karşı önden önlem alınamamış, Bosch işçisi yeterince hazırlanamamıştır. Bugün her ne kadar Bosch işçileri yaralarını sarıp direnmeye devam etse de, bu aşamadan sonra Bosch’ta kazanmak daha bir zorlaşmıştır.

Bu halde Bosch işçisinin ve Birleşik Metal’in de en büyük umudu bir kez daha MESS Grup TİS sürecinde olacaklara bağlanmıştır. Öyle ki bu süreçte olası bir satış sözleşmesi ve metal işçisinin buna karşılık ayağa kalkması halinde mahkemeden çıkacak olumsuz bir kararın da herhangi bir hükmü kalmayacaktır. Tersinden, yani satış sözleşmesinin aldatmacalarla ağrısız sancısız hayata geçirilmesi, üstüne de Birleşik Metal’in bu satış sözleşmesini yırtabilecek bir mücadele verememesi halinde Bosch’ta da işler zora girecektir. Bu olasılığın gerçekleşmesi durumunda ise sadece Birleşik Metal değil metal işçilerinin tümü ve bir bütün olarak işçi sınıfı büyük bir darbe alacaktır.

Bosch örneği de bir kez daha Birleşik Metal ve asıl olarak Birleşik Metal’in üyeleri için uyarıcı olmalıdır. Eğer inisiyatif alınmaz, mevcut silikliğe son verilmezse son derece politik davranan ve düzenlerini korumak için her türlü yönteme başvurmaktan kaçınmayan sınıf düşmanları amaçlarına ulaşacaklardır. İşte bunun önünü almak için Birleşik Metal üyesi metal işçileri inisiyatif almalı, harekete geçmelidirler.

6. Bu temel değerlendirmelerden hareket eden MYK ileri ve öncü işçileri, oyunları bozmak, saldırıları boşa düşürmek ve MESS-Türk Metal’in saltanatını yıkmak üzere inisiyatif almaya çağırmaktadır. Bunun için mücadeleye önderlik edebilecek potansiyele sahip ileri işçilerin yan yana gelerek tek yumruk olmaları ve ilerleyen aşamalarda da sorumluluk alacak biçimde kendilerini hazırlamaları önemlidir.

7. Metal İşçileri Birliği, ileri-öncü işçilerin birleşmesi ve giderek mücadeleye önderlik edebilecek bir düzeye kazanmaları uğruna müdahalelerde bulunmalı. Ayrıca tüm bu süreç boyunca kendisi de ileri ve öncü metal işçilerinin birleşme zemini olarak aydınlatma-örgütleme ve mücadele kapsamında üzerine düşeni yapmalıdır. MYK tüm birlik bileşenlerini bu yönde aktif bir biçimde davranmaya çağırmakta, bununla birlikte de dikkatleri, enerjiyi seçilmiş hedeflere, demek oluyor ki stratejik nitelikteki alanlarda yoğunlaştırmanın özel önemine çekmektedir.

Toplantıda bu çerçeveye bağlı olarak bir dizi aracın hızla hazırlanarak kullanıma sokulması kararlaştırılmıştır.

- Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Kanunu ve örgütlenme seferberliği

İşçi sınıfının sendikal haklarını tırpanlayan, barajlar kurarak iradesini çiğneyen Sendikalar ve Toplu İş İlişkileri Kanunu’na boyun eğen sendikalar, bu barajları aşmak üzere birkaç yıla yayılan örgütlenme seferberliğine girişmiş bulunuyorlar. Bu yönelimi ele alan MYK değerlendirmesinde şu noktalara dikkat çekmektedir:

1. Unutmamak gerekir ki, bu türden bir seferberlik ancak sendikalı olma iradesini güçlendirecek ve sendikalara yönelik güvensizliği kıracak mücadele süreçleriyle birlikte hedeflenen sonuçlara ulaşabilir. Bu da demek oluyor ki eğer siz Bosch’ta kaybeder, üstüne de MESS karşısında tutunamazsanız ne kadar çabalarsanız çabalayın sıçramalı bir büyümeyi sağlayamazsınız. İşte buradan giderek de Bosch ve MESS-Türk Metal karşısında verilen mücadelenenin ne denli kritik bir öneme sahip olduğu görülebilir. Konuyu özellikle bu yönüyle ele alan MYK, Bosch ve MESS Grup TİS sürecine ilişkin sorumlulukları bir de bu gözle değerlendirmeye çağırmaktadır.

2. İşçi sınıfını sendikalara kazanmak uğruna verilen her emek anlamlıdır. Ama şunu da unutmamak gerekir ki, ne yapıp edip hızla üye yapmaya odaklanarak iyi hazırlanmadan acele adımların atılmasıyla ortaya çıkabilecek başarısızlık tablosu, işçi sınıfı içerisinde sendikalara yönelik güveni daha da yaralayıp ciddi kırılmalar da doğurabilir. MYK mevcut durumda bazı somut örneklerden de yola çıkarak bu konuda sendikaları uyarmakta ve dikkatli davranmaya çağırmaktadır.

3. Metal İşçileri Birliği kendi cephesinden metal işçilerini sendikalara kazanmak hedefiyle çalışmalarını yoğunlaştıracaktır. Ancak bunu basitçe sendikaların üye sayılarını arttırmak amacıyla değil, işçi sınıfının bilinç, mücadele ve örgütlenme kapasitesinin yükseltilmesi, daha özelde de sendikaları gerçek mücadele örgütleri haline getirmek için yapacaklardır.

MYK bu konuda son olarak daha önce başlatmış olan imza kampanyasını sürdürerek önümüzdeki günlerde sonuçlandırılmasını kararlaştırmıştır.

- Bülten

Bültenin geciken Mart sayısının hızla kullanıma sokmak üzere mevcut hazırlıklar gözden geçirilmiş ve bir planlama yapılmıştır.

(…)

Metal İşçileri Birliği

Merkezi Yürütme Kurulu

6 Mart 2013

 

 

 

 

Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin
15.’si yapıldı

İş cinayetinde yaşamını yitirenlerin yakınları tarafından her ayın ilk Pazar günü yapılan ‘Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin 15.’si 3 Mart’ta gerçekleştirildi. Nöbet’te, yakınlarını yitiren aileler düşüncelerini paylaşırken, avukatlar dava süreçlerine ilişkin bilgileri aktardılar.

Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelen aileler, iş kazalarında yitirdikleri yakınlarının resimlerini yere dizerek üzerlerine karanfil koydular. Eylemde “İş kazası değil bu bir cinayet!”, “Biz bu ihmali de, iş cinayetini de gördük. Tarih işçiler için acı tarafıyla tekrar ediyor” ve “Kaza değil cinayet vicdanınız yok mu?” pankartları açıldı.

Basın açıklaması ile başlayan eylemde, Esenyurt’ta Marmara Park inşaatı sırasında çadırda çıkan yangında hayatını kaybeden Barış Kıyak’ın kardeşi Damla Kıyak açıklamayı okudu. Açıklamada, İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin hazırladığı raporda 2013 Şubat ayında 50 işçinin iş kazasında yaşamını yitirdiği aktarılarak, 3 Mart’ın Zonguldak Kozlu’da 1992 yılında grizu patlamasında 263 maden işçisinin ölümünün yıldönümü olduğu hatırlatıldı. İş kazaları davalarının sürmesi için dahi avukatlar aracılığıyla mücadele ettiklerini açıklamada belirten aileler, sorumluların yargılanmamasından endişeli olduklarını vurgulayarak şu sözleri ifade ettiler: “Bizler çocuklarını, kardeşlerini, eşlerini, analarını, babalarını, sevdiklerini bu ihmaller zincirinde kaybetmenin farkındayız. Bir daha olmaması için, sorumluların yargılanması için çaba göstermeye devam edenleriz. Adalet mücadelelerimizde ısrarımız, hepimiz içindir.

İş kazalarının yaşanmaması ve sorumluların cezalandırılması için mücadelenin sürdürüleceği belirtilen açıklama, nöbete destek çağrısı ile bitirildi.

Açıklamanın ardından gazeteci Müjgan Halis’in sunuculuğu ile aileler ve avukatların görüşleri alındı. İlk olarak SEDAŞ taşeronu firmada çalışırken yanarak yaralanan ve 6 aylık tedavi sonucunda kurtarılamayarak hayatını kaybeden Volkan Şengel’in annesi ve avukatı konuştu. Anne Şengel, gözyaşlarını tutamadığı konuşmasında oğlunun 26. yaşgününde öldüğünü belirterek, kendilerine verilmek istenen parayı kabul etmediklerini ve sorumluların ceza almasını istediklerini belirtti. Anne Şengel sözlerini, “ben yandım başka kimseler yanmasın istiyorum” diyerek solandırdı. Şengel’in avukatı Meryem Asıl, taşeron firmanın yargılama sürecine başlandığını fakat asıl iş sahibi SEDAŞ hakkında takipsizlik kararı verildiğini belirtti.

Esenyurt Marmara Park inşaatında yaşamını yitiren İsa Topal ve Barış Kıyak’ın, BEDAŞ’ta yaşamını yitiren Erkan Keleş’in, Davutpaşa’da yaşamını yitiren Heybetullah Güleç’in, Van-Bayram Otel’de yaşamını yitiren Cem Emir’in ve Arka Sıradakiler dizisinde set işçisi olarak çalışırken yaşamını yitiren Selin Erdem’in yakınları söz alarak duygu ve düşüncelerini paylaştılar. Davalarının takipçisi olacaklarını, acılarının dinmesi için sorumluların cezalandırlması gerektiğini vurguladılar.

Son olarak davaların takibini sürdüren avukatlar adına Erbay Yucak bir konuşma yaptı. Yucak, dava süreçleri ile ilgili olarak, Davutpaşa davasında Zeytinburnu Belediye Başkanı’nın davaya dahil edildiğini ve ifadesinin alındığını, Selin Erdem davasında trafik kazası olarak gösterilen olayın bilirkişinin verdiği raporla artık iş kazası olarak yeniden yargılama sürecine başlanacağını, BEDAŞ ve SEDAŞ davalarında davaların Asli Ceza’dan, Ağır Ceza Mahkemeleri’ne sevk edildiğini belirtti. Avukat açıklamasından sonra, 7 Nisan 2013’te 16.’sı yapılacak olan nöbete destek çağrısı ile eylem bitirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

TMMOB’den
iş cinayetlerine karşı etkinlikler

 

TMMOB, 3 Mart’ta gerçekleştirdiği “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” etkinlikleri ile iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirenleri andı.

3 Mart tarihini “TMMOB İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” ilan eden TMMOB, ülke genelinde yaptığı etkinlikler kapsamında İstanbul ve İzmir’de de bir dizi etkinlik düzenledi.

İstanbul Taksim’de Makine Mühendisleri İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirilen etkinlik, Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nedret Durukan’ın açılış konuşması ile başladı. Çalışma yaşamı içerisinde yaşanan iş kazalarına değinen Durukan, önlenebilir birçok durumun olduğunu ve bu konuya yeterli önemin verilmesi gerektiğini belirtti.

Açılışın ardından TMMOB adına Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Süleyman Solmaz basın açıklaması yaptı. Solmaz, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunu TMMOB’nin, önemli bir çalışma ve mücadele alanı olarak gördüğünü, bu nedenle Kozlu’da 263 maden işçisinin 1993’te yaşamını yitirdiği 3 Mart gününü “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” ilan ettiğini belirtti. Bundan sonra her yıl 3 Mart’ta anmaların sürdürüleceğini vurguladı. Açıklamanın ardından etkinlik konuşmalarla devam etti.

İzmir’de ise iş cinayetlerine dur demek için bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Kıbrıs Şehitleri Caddesi Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde toplanan TMMOB’liler, yaptıkları basın açıklamasına iş cinayetlerinde yaşamını yitirenleri anarak başladı.

Basın metninde iş cinayetlerinin son yıllarda giderek artması ve alınan önlemlerin yetersizliği üzerinde durularak şunlar söylendi: “iş cinayetleri ve meslek hastalıkları, esasen sermayenin azami kâr hırsı ve çalışma yaşamına yönelik politikaların emek aleyhine oluşmasından kaynaklanmaktadır. Küreselleşme ve neoliberal politikalar; özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek istihdam politikaları birbiriyle bağlantılı olumsuz sonuçlar yaratmaktadır”

Eylem boyunca “İş kazası değil iş cinayeti!”, “İş cinayetleri kader değildir!”, “Önce insan önce sağlık!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul-İzmir