22 Mart 2013
Sayı: KB 2013/12

 Kızıl Bayrak'tan
Newroz dönemecinde “İmralı süreci”
Bosch’ta geçen bir yılın ardından
Sınıfa karşı sınıf bilinciyle örgütlü mücadeleye!
Sendikal harekette
büyük tasfiye dalgası
Hapishanelerde 12 Eylül’e rahmet okutacak uygulamalar
İzmir ÇHD Başkanı Av. Hüseyin Korkmaz ile konuştuk
Bijî Newroz, bijî sosyalizm!”
Newroz ateşi dört bir yanda harlandı
Kurultay hazırlıkları sürüyor
Beyanname işçi ve emekçilere açıldı!
Sınıf hareketinden
Metal TİS’lerinde uyuşmazlık!

Siyasal mücadele ve devrimci şiddet - H. Fırat

Kimyasal başlıklı
füze saldırısının ardından
Suriye’ye ABD vatandaşı “başbakan!”
Emperyalist işgalin 10. yılında
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
Özgür yarınlar sosyalizmde!
Faşist çeteler iş başında!
Faşist saldırılara ve
polis terörüne geçit yok
Kadına yönelik şiddet
dünyanın her yerinde!
Cinayeti gördük...
Ahmet Yıldız katledildi!
Kızıldere bir savaş çağrısıdır!
Dikmen’de yıkım saldırısı tırmandırılıyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Cinayeti gördük...

Ahmet Yıldız katledildi!

 

Adana’da kafası pres arasına sıkışan 13 yaşındaki çocuk işçi yaşamını yitirdi. Telefon borcunu ödeyemediği için çalışmak zorunda kalan Ahmet Yıldız kan emici sermayedarların kar hırsının kurbanı oldu. Aslında ilk defa çocuk işçi ölümleri gündeme gelmiyor. Hatırlanacağı üzere geçen ay da Bursa da 16 yaşındaki bir inşaat işçisi iş cinayetine kurban gitmişti. Kuşkusuz bu çocukların patronlarının tutuklanmış olması çıplak gerçeği değiştirmiyor. Tümüyle kamuoyunda gelişen tepkiyi yatıştırmak amaçlı gerçekleşen bu tutuklamaların ne kadar süreceğini hepimiz biliyoruz. Bunu daha önceki sayısız pratikte gördük. Asıl mesele Ahmet Yıldız’ın iş cinayetine kurban gitmesinin ardından gündeme gelen çocuk işçiliğinin halen oldukça yaygın olarak sürmesidir. Ailenin verdiği bilgiler Ahmet Yıldız’ın çalıştığı bölgede çok fazla çocuk işçi çalıştırıldığı yönünde.

Yeni düzenlemeler çocuk işçiliğin önünü açıyor

Sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda her fırsatta yeni yeni düzenlemeler yapılıyor. Çocuk işçilerin kanının emilmesi olağan hale getiriliyor. 4+4+4 yasası bu yasalardan biridir. Hatırlanacağı üzere kamuoyu tepkisi üzerinden dinci-gerici partinin şefi Tayyip Erdoğan “çıraklığı” övmüş, herkesin, kendisinin dahi çıraklık aşamasından geçtiğini vurgulamıştı. Oysa çıraklık denilen kurum, ortaçağ kalıntısı bir uygulamadır ve kaldırılması için mücadele etmek fazlasıyla önemlidir.

4+4+4 yasası ile çocuk işçiliğin önünün açılması yetmiyormuş gibi, sermaye devleti, çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılması için elinden geleni yapıyor. Son yapılan yasal düzenlemelerin arasında Ağır ve Tehlikeli iş kolu yönetmeliği de var. Yasaya göre bu kapsamda çalışacak işçilerin yaşı 16’ya çekiliyor. Bu durum Ahmetler’in neden öldüğüne de ışık tutuyor.

UNİCEF, Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin 32’nci maddesi, çocukların “tehlikeli olabilecek ya da eğitimini engelleyebilecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişimi için zararlı olabilecek herhangi bir işte çalıştırılmasına” karşı korunma hakkını savunmaktadır. Ama herkesçe bilinmektedir ki sermayenin çıkarları söz konusu olduğunda her türlü yasa, sözleşme sadece birer kağıt parçasıdır.

İstatistiki veriler tablonun vahametini gözler önüne seriyor

DİSK-AR raporu çocuk işçiliğe dair çarpıcı veriler sunmaktadır. Raporda yer alan rakamlar, dünya genelinde 2008 itibariyle 5-17 yaş arasındaki çocuk sayısının 1 milyar 586 milyon olduğunu gösteriyor. Çalışan çocukların (5-17 yaş) sayısı ise 306 milyon.

Bu rakamın dört yıl öncesinde (2004) 17 milyon daha fazla oluşu bir gerileme anlamına geliyor ama ne derece yetersiz olduğu ortada. Üstelik çocuk işçiliği sayısında düşüş olsa da giderek bu düşüşün azaldığı da tespit ediliyor. Alt Sahra Afrika’da ise dünyadaki gelişmenin aksine çocuk işçiliğinde artış gözlemleniyor.

Ayrıca dünyadaki bu azalma her yaş grubunu kapsamıyor. 5-14 yaş grubu için çocuk istihdamı 2004-2008 arasında 196 milyondan 176 milyona gerilerken, aynı dönemde 15-17 yaş çocukların istihdamı iki milyon artarak 127 milyondan, 129 milyona çıktı.

Çocuk emeğinin en kötü biçimleri için istihdam rakamı ise 2008 için 115 milyon. Erkek çocuklarının 74 milyonu, kız çocuklarının ise 41 milyonu en kötü çalışma biçimlerinde yer aldı.

Bir başka veri ise devletin kurumundan. SGK tarafından aylık bağlanan sakat çocuk işçi sayısı Diyarbakır’da 3 bin 980, Şanlıurfa’da 3 bin 789, Gaziantep’te bin 803, Mardin’de bin 668, Batman’da bin 447, Şırnak’ta bin 142 ve Adıyaman’da ise bin 77 oldu. Türkiye’de, verilere göre her gün ortalama 172 iş kazası meydana gelirken, bu kazalarda her gün ortalama 4 işçi hayatını kaybediyor, 6 işçi de iş göremez hale geliyor. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre 2012 yılında en az 867 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin 15’ini 14 yaş ve altı çocuk işçiler, 19’unu 15-17 yaş arası genç işçiler, 162’sini 18-27 yaş arası işçiler, 384’ünü 28-50 yaş arası işçiler, 89’u 51 yaş ve üstü işçiler iken, 198’inin yaşı belirlenemedi. Aile ve Sosyal politikalar Bakanı Fatma Şahin ise 2006 yılı sonu itibariyle çocuk işçi sayısının bir milyona dayandığını ortaya koyuyor.

Bütün bu veriler sermaye düzeninin kâr hırsı noktasında vardığı boyutu gösteriyor. Asgari ücretin azami sefalet olduğu bir ülkede sermayenin sözcüleri asgari ücretin iyi bir rakam olduğunu ifade ediyorsa, kâr hırsı nedeniyle ortalama her gün 4 işçi iş cinayetine kurban gidiyorsa, hemen her gün kölece yaşam ve çalışma koşulları derinleşiyorsa, Esenyurt’ta, OSTİM’de, tersanelerde, fabrikalarda işçilerin al kanı içiliyorsa, bu düzen sayısız kez yıkılmayı hak etmiş demektir. İş cinayetlerini ortadan kaldırmak, sosyalizm mücadelesini yükseltmek, kapitalizmi tarihin çöplüğüne gömmek ve insanlığın maddi ve manevi olarak yükseldiği bir toplumsal sistemi inşa etmekle mümkündür.

 

 

 

 

Deri’de işçiler, ‘Kuzu’ olmayacak!”

 

Deri-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan işçiler, fabrika önünde başladıkları direnişi sürdürmeye devam ediyorlar. Sendikal haklara sahip çıkmanın geleceklerine sahip çıkmak anlamına geldiğini söyleyen direnişçi işçiler, mücadelede kararlı olduklarını belirttiler.

Ağır çalışma koşullarının ve düşük ücretin uygulandığı fabrikada, patron Remzi Yılmaz’ın ve büyük oğlu Yücel Yılmaz’ın hakaretler ve baskılarına karşı örgütlenmeyi seçen işçiler, sendikaya üye olduktan sonra da istifa baskısıyla yüzyüze kaldıklarını vurguladılar. Sendikadan istifa etmeyenleri bir bir işten atmaya başlayan patron, sendikalı olduğu için şu ana kadar 6 işçinin işine son verdi.

İşten atma saldırılarına karşı direnişle yanıt verilen Kuzu Deri’de direniş 28 Mart’ta 100. gününe giriyor.

Kuzu Deri fabrikası önünde üç işçinin sürdürdüğü direniş, 20 Aralık 2012’de başladı. İlk olarak 2008 yılından beri fabrikada çalışan Mehmet Şefik Dağ, ardından 15 yıldır aynı yerde çalışan Ömer Yılmaz ve 25 yıldır Kuzu Deri işçisi olan Yücel Atasoy 5 Mart’ta işten çıkarıldıktan sonra direniş bayrağını yükselttiler.

Kapı önünde direnişlerini sürdüren işçiler yaptıkları eylemlerle tepkilerini dile getiriyorlar. Haklarına ve geleceklerine sahip çıkacaklarını vurgulayan işçiler, kamuoyuna destek çağrısı yapıyorlar. Facebook sayfası açtıklarını belirten işçiler, 27 Mart’ta Kuzu Deri önünde 100. gün etkinliği yapacaklarını vurgulayarak emekten yana tüm kurum ve kişileri desteğe çağırdıklarını ifade ettiler.

Facebook: Kuzu Deri Direnişi

Etkinlik: 27 Mart 2013 Çarşamba Kuzu Deri fabrikası önü Zeytinburnu / İstanbul

Kızıl Bayrak / İstanbul