8 Ağustos 2014
Sayı: KB 2014/32

Filistin halkının direniş iradesi kazandı!
AKP iktidarı Suriyeli sığınmacıları kamplara kapatıyor
IŞİD Şengal’e girdi,
Ezidi emekçiler silahlandı
Zindanlardaki hak ihlallerine karşı
tutsaklarla dayanışmaya!
“Sosyalist işçi-emekçi cumhuriyetini kuralım!”
Ali Ağaoğlu: Burjuvazinin ahlak abidesi
Yoksul çocukları ölürse...
Düzenin her ‘kazası’ geliyorum diyor!
Kıdem tazminatı ve taşeron Çelik’in temel gündemi
EKK grevdeki Kent işçilerini ziyaret etti

Kimberly Clark grevi kazanımla sonuçlandı!

Danıştay, bakanlık görüşlerini talimat saydı

“Sınıfım için direniyorum!”

“Habaş işçisi artık yumruğunu masaya vurmalı!”

Greif Direnişi işçi sınıfı hareketinin
devrimci geleceğidir!
Almanya’da taşeron sistemi ve devrimci sorumluluk
Avrupalı tekellerin gözü İran’da!
Ukrayna krizi ve emperyalist saldırganlık! - E. Eren
DGB için bir adım ileri!
Taşı delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir!
Dinci-gericilik kadınları hedefliyor
Sırça köşkler için “bereket”, şehrimiz için “felaket!” - Z. Eylül
Dünyayı değiştirmeden
dünyanı değiştiremezsin!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Avrupalı tekellerin gözü İran’da!

 

İran ile ABD arasındaki gerilimin düşmesi ve yaptırımların gevşemesi birçok uluslararası tekelin iştahını kabartıyor. Molla rejimi, her ne kadar ABD’yi ‘büyük şeytan’ olarak nitelendirse de, ‘şeytan’ ile uzlaşmanın yollarını arıyor. ABD’nin yaptırımları gevşetmesi ile birlikte 1979’dan beri ilk defa ABD ile İran arasında ticari ilişki kuruldu. Durumdan en çok memnun olan kesim ise bir zamanlar İran’da büyük yatırımlara sahip olan Alman firmaları oldu.

1979’da Şah rejiminin devrilmesinin ardından İran’a ticari ambargo uygulayan ABD emperyalizmi, İran’ın nükleer tesislerini uluslararası denetime açması ile birlikte, bu ülkeye uyguladığı yaptırımları gevşetmeye başladı. ‘Terörist devlet’ ile ‘büyük şeytan’ arasındaki karşılıklı ‘iyi niyet’ gösterileri de ilk meyvelerini verdi ve iki devlet arasında 1979 yılından bu yana ilk kez ticari anlaşma yapıldı.

Geçtiğimiz ay, ABD’li uçak şirketi Boeing, İran Air ile uçuş güvenliğine ilişkin malzemelerin ithal edilmesi üzerinde anlaşmaya vardı. Şirketin açıklamasına göre İran Air, yedek parçaların yanı sıra uçuş kılavuzları, uçuş biletleri ve incelemelere ilişkin verileri sipariş etti. Bahsi geçen ithalat anlaşmasının yanı sıra Boeing’in İran Air’e ait başka bir şirket ile de görüşme halinde olduğu açıklandı.

Şu an için İran’a uçak ithalatına izin vermeyen ABD yönetimi, İran ile 5+1 Grubu arasında varılan anlaşmalar sonrasında, Nisan ayında Boeing tekeline İran ile geçici bir süreliğine ticaret yapmasına izin verdi.

Ucuz işgücü olacak genç nüfus, petrol ve doğalgaz...

Boeing ile İran Air arasdında varılan ticaret anlaşması, küçük boyutta ancak simgesel bir öneme sahip. Özellikle Avrupalı tekeller, Ortadoğu’nun en büyük pazarı olabilecek, İran’a karşı yaptırımların daha da gevşemesi için adeta pusuda bekliyorlar. İran, çoğunluğu genç ve eğitimli 80 milyonluk nüfusun yanı sıra petrolde dünyanın en büyük 4., doğalgazda da dünyanın en büyük 2. rezervlerine sahip.

İran burjuvazisi uzun yıllar mahrum kaldığı ‘işbirlikçilik’ vasfını gerçekleştirmek ve tekellerin yağmasından pay almak istiyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin seferber ettiği İranlı işadamları, diplomatlar ve ekonomistler, uluslararası ekonomiye yeniden entegrasyonunu sağlamak için bir araya geldiler. Devlet başkanının bizzat görevlendirdiği grubun içerisinde Amerikan üniversitelerinden doktoralı ekonomistler ve eski Wall Street yöneticileri bulunuyor.

Emperyalizmle işbirliğini yeniden tesis edecek kişi ve kurumlar şu sıralarda dünyanın önde gelen tekellerini ağırlamakla meşgul. PLC gibi enerji devleri, otomobil üreticisi PSA Peugeot Citroen ve Deutsche Bank AG ve Rus Renaissance Capital Ltd. gibi finansal şirketler, İran’da yatırımlarla ilgili sunumlara katıldı. Fransız Total, İngiltere-Hollanda ortaklığı olan Royal Dutch Shell ve İtalyan ENI gibi Avrupa’nın enerji tekelleri yaptırımların kaldırılması hâlinde elde edecekleri potansiyel kazançları görüşmek üzere İran Petrol Bakanlığı ile bir araya geldi. Bu şirketler, yaptırımlar devreye girmeden önce İran’da petrol operasyonlarına sahipti. Şirketler, yaptırımların kalkması durumunda bu faaliyetlerini yeniden canlandırmak istediklerini belirtiyor.

En büyük atılım Almanlar’dan bekleniyor

1979 yılından sonra İran’da en çok faaliyet gösteren kesim ise Alman tekelleri olmuştu. Bu sebeple İran ile güçlü bağlara sahip olan bu şirketler, sessizce harekete geçerek, tarihi bağlarını yeniden onarma peşinde. ABD’nin tepkisinden çekinildiği için firmalar faaliyetlerini sessizce yürütüyor. Bosch GmbH gibi otomobil parçası üreticileri ve diğer bazı büyük firmalar ilk kontratlarını imzalayarak yeniden dönüş hazırlıklarına başladılar. Anlaşmalar başlangıç seviyesinde çünkü, geçtiğimiz yıllarda birçok Alman firması İran’a uygulanan yaptırımları deldiği için ceza aldı. Ülkenin uluslararası bankacılık sisteminden dışlanmış olması da basit işlemler gerçekleştiren Alman tekelleri için sorun yaratıyor.

ABD’nin batı sermayesinin İran’a serbestçe girmesine izin vermesi halinde, en büyük atılımı Alman firmalarının gerçekleştirmesi bekleniyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2006 yılındaki yaptırım kararı öncesinde otomobil üreticisi Daimler ve ilaç firması Bayer AG, İran piyasasının büyük oyuncuları konumundaydılar. Ancak yaptırımların ilerleyen yıllarda derinleştirilmesi birçok Alman firmasının yatırımlarını çekmesine yol açmıştı. Şu sıralarda aynı durumun Rusya ile yaşanması yüzünden İran’la kurulabilecek ticari bağlar, Rus piyasasından çekilmek zorunda kalacak şirketleri taze İran piyasasına çekecek. Hatta İran’a yapılan 1.85 milyar Euro değerindeki ihracatın hızla 10 milyar Euro’ya çıkabileceği Alman uluslararası ticaret direktörü Volker Treier tarafından dile getiriliyor.

Bosch şirket sözcüsü Trix Böjne’nin “İlk kontratlarımızı imzaladık bile. Fakat bunların hepsi erken dönemlerinde ve olayların nasıl gelişeceğini görmemiz lazım” ifadeleri sadece Alman tekelleri için değil, tüm uluslararası tekellerin şu an için İran’a bakışını özetliyor. Tetikte bekleyen Avrupalı sermayenin karşısında ise siyasi gerilimden ötürü beklemede kalan ABD menşeli tekellerin ise geç kalabileceği öngörülüyor.

İran burjuvazisi işbirliğine hevesli

Avrupalı tekellere işbirliği yapacak sınıf da bunca yıl mahrum kaldıkları ilişki için heyecan içerisinde. İran Ticaret Odası Başkanı son aylarda neredeyse her gün Ortadoğu, Asya ve Latin Amerika’dan gelen ticaret heyetlerini ağırlıyor ya da Avrupa’ya seyahat ediyor. Şafey şunları ifade ediyor: “Yeni bir çevreye ve dışarıdan yeni bir görünüşe sahibiz. Şimdi ekonomimize ilgi de var.” Şafey’in sözleri Ruhani’nin İran burjuvazisinin gönlündeki isim olduğunu kanıtlıyor. Çünkü İran burjuvazisi mahrum kaldığı emperyalist zincire tekrar dahil olmak istiyor. Genç nüfusa sahip İran burjuvazisi birçok üründen ‘mahrum’ kalan İran pazarına ihracata aracılık ederek pay alma peşinde.

Yaptırımlar gevşediği takdirde ‘taze’ İran pazarı, tekeller için ucuz işgücü cenneti haline gelecek. Molla rejimi tarafından acımasız baskı altında tutulan İran işçi sınıfı ve emekçiler, ilerleyen yıllarda mollaların kırbacını bu tekellerin kârı uğruna yiyebilirler.

Şu an için İran ve batılı emperyalistlerin müzakerelerinde anlaşmaya varıp varamayacakları meçhul. Üstelik, iki taraf Ortadoğu’da farklı cephelerde yer alıyor. Ancak ekonomik bağların yeniden kurulması ile birlikte İran ‘terörist devlet’ yerine ‘ticari ortak’ olabilir. Ticari ortaklık ise yıllar içerisinde İran’ı Şah dönemindeki gibi ‘uşaklık’ statüsüne geri döndürebilir. Çünkü İran burjuvazisinin en büyük isteği emperyalist tekellerin sömürüsüne aracılık etmektir. Bu aracılık kendiliğinden siyasi değişimlere yol açacaktır.

 
§