24 Ekim 2014
Sayı: KB 2014/42

Sermayenin zorunu bozacak tek güç birleşik bir devrimci direniştir!
Kobanê direnişi ve devrimci sınıf mücadelesi
Kobanê’de emekçi irade kazanmıştır!
Koridor açıldı, direniş sürüyor!
YPG/YPJ savaşçılarını binler uğurladı
Bütçe görüşmeleri başladı
İşsizlik de işçinin suçuymuş!
Validebağ talana direniyor!
MİB MYK Ekim ayı toplantısı değerlendirme ve sonuçlar
İhanete geçit vermemek için metal işçileri sokağa!
DEV TEKSTİL’in Esenyurt tanıtım toplantısı
Sermaye kan dökmeye devam ediyor!
Feniş’te satış sonrası baskılar artıyor
EKU’da Türk Metal devrede
Gençlik hareketine devrimci müdahalenin sorunları
Liseli meclisleri sesleniyor: “Sen de varsın!”
Meclisler toplanıyor, DGB genel kurula yürüyor
Faşizme karşı omuz omuza!
Avrupa’da Kobanê'yle dayanışmanın dersleri ve kazanımları
Dış basında Kobanê yardımı ve AKP’nin iflası
İngiltere’de on binler sokaklara çıktı
Haziran Direnişi yargılanıyor!
Devletin kontrgerilla gerçeği ve ötesi - K. Ehram
Kadın düşmanlığının tarihsel ve mitolojik kökeni - Z. Eylül
Cumartesi Anneleri'nin eylemi 500. haftasında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Avrupa’da Kobanê'yle dayanışmanın dersleri ve kazanımları

 

Şengal katliamı kısa süre önce gerçekleşmişti. Kana ve katliama doymayan IŞİD çetesi bu kez Kobanê’ye saldırdı. IŞİD çetelerinin başlattığı saldırıya karşı başta Kürt halkı olmak üzere büyük bir duyarlılık oluştu. Bir anda Türkiye ve Kürdistan’da olduğu gibi Avrupa’da da Kürtler, yerli ve göçmen emekçiler, ilerici ve devrimci güçler sokaklara çıktılar. Avupa’da her yer Kobanê, Kobanê direnişiyle dayanışma eylemlerine sahne oldu. Gösterilerde IŞİD çetesini ve arkasındaki güçleri, en çok da Türk sermaye devletini protesto ettiler. Öfkeliydiler ve bu yüzden de alanlarda var güçleriyle IŞİD çetesine ve sermaye devletine dönük öfkeli sloganlar attılar.

Kobanê direnişiyle dayanışma amaçlı bu eylemler giderek bir rutine dönüştü. Çoğunlukla Kürt kurumlarının, bazen de ilerici ve devrimci güçlerin sosyal medyayı da etkin biçimde kullanarak yaptıkları çağrılar, verilen adresler ve belirtilen saatler bu gösterilerin gerçekleşmesi için yeterli oluyordu.

Gerçekten de sürekliliği olan yaygın, yoğun, kitlesel, öfkeli, coşkulu bir atmosferin hakim olduğu hareketlilik yaşandı. Tüm bu bakımlardan aynı kitleselliği yakalayamadı ama Haziran Direnişi sırasındaki hareketliliği anımsattı. Son günlerdeki gelişmelere bağlı olarak bir parça durulsa da bu hareketlilik devam ediyor.

Direniş sadece Kürtleri değil,
herkesi” birleştirdi

IŞİD’in saldırısı Rojava/Kobanê’nin şahsında dosdoğru Kürt halkının kazanımlarına dönük bir saldırıydı. Kırılmak istenen Kürt halkının özgür iradesiydi. Ayrıca bu kez sadece katliamla yetinilmeyecekti. Dahası Kobanê şahsında, dört sömürgeci devletin sınırlarına hapsedilmiş, her türlü ulusal haktan yoksun Kürt halkının geleceğe dönük istem ve özlemleri ayaklar altına alınarak, onurları kırılarak, teslim alınmak isteniyordu. Kürt kitlesi saldırıyı böyle algıladı. Saldırının kendi geleceği bakımından bu yaşamsal niteliği her yerde tüm Kürtleri hareketlendirdi, birleştirdi ve Kobanê etrafında direnişe geçirdi. İlk kez doğulusu, batılısı, kuzeylisi ve güneylisi ile Kürtler’in iç birliğinin sağlanmasının imkanları ortaya çıktı. Hiç değilse Güneyli Kürtlerle İran, Suriye ve Küzeyli Kürtler ve Kürt örgütleri arasına da öteden beri var olan soğuk ve mesafeli duruş bir parça kırıldı. Bu ise onları Kürt kimliği ve davasına daha bir sıkı ve de istekli biçimde Kobanê’ye sahip çıkmaya yöneltti. Avrupa’daki Kobanê ile dayanışma eylemlerinin ve çalışmalarının tümünde bu görüldü.

Dikkate değer olan ise, bu kez davayı sahiplenenlerin, alanlara çıkıp protestoda bulunanların sadece politik ve az-çok duyarlı olanlarla sınırlı olmaması idi. Bu kez sıradan olanlar da dahil tüm Kürtler sahipleniciydi, hepsi Kobanê etrafında birleşti, neredeyse hepsi sokaklara çıktılar. Bu bir yenilikti ve elbetteki bir kazanımdı.

Saldırı sadece IŞİD saldırısı değildi. Savaş da sadece IŞİD çetesi ile YPG ve Rojava/Kobanê halkı arasındaki bir savaş değildi. IŞİD’in arkasında tüm bir emperyalist koalisyon ve Türk sermaye devleti başta olmak üzere, Katar ve Suudi Arabistan gibi gerici bölge devletleri vardı. Savaş da esas olarak emperyalist ve gerici bir savaştı. ABD başta olmak üzere emperyalistler ve bölgedeki taşeronları adına yürütülüyordu. Ve bu savaş, sadece Kürt halkına dönük olmayıp bölgenin kardeş halklarının tümüne dönük bir savaştı. IŞİD demek emperyalizm, IŞİD demek emperyalist ve gerici saldırganlık ve savaş, IŞİD demek Ortadoğu’nun tüm halkları için acı, yıkım ve karanlık bir gelecek demekti. IŞİD demek Türkiye de dahil, tüm bölgenin ilerici ve devrimci güçlerinin, onlarla birlikte özgürlük, devrim ve sosyalizme ait tüm birikimlerin tasfiye edilmesi demekti. Kısacası saldırı kapsamlı bir saldırıydı ve herkesi ilgilendiriyordu.

Bunun kendisi Kobanê ile dayanışmak için yerlisi ve göçmeni ile tüm uluslardan emekçilerin, ilerici ve devrimci güçlerin de harekete geçmesinin gerekçesi oldu. Her ulustan emekçiler saldırıyı kendilerine ve kendi geleceklerine dönük bir saldırı olarak algıladılar. Avrupalı ve Türkiyeli devrimci güçler de, sadece dar anlamda Kürtler’in kazanımlarına sahip çıkmak, onların özgürlük ve eşitlik kavgasıyla dayanışmak için alanlara çıkmadılar. Onlar bunun yanı sıra, bu saldırının arkasındaki emperyalizme ve gericiliğe karşı mücadele, halkların birleşik devrimci direnişini büyütme görev ve sorumluluğu gereği de alanlara çıktılar. Ve nihayet, direnen halkların kazanımlarını savunmanın, bunları kalıcı hale getirmenin yegane yolunun, emekçi halkların işçi sınıfının önderliğinde ve sosyalizmin bayrağı altında savaşması olduğunu, bu direnişin gerçek ders ve deneyimleriyle anlatmak için de alanlardaydılar. Bu bakışla hiç tereddüt etmeden sokağa çıktılar, kardeş Kürt emekçileri ile tam bir içtenlikle omuz omuza Kobanê’yi sahiplendiler. Kardeşçe bir birliktelikle IŞİD çetelerini ve arkasındaki güçleri protesto ettiler. Kürt kurumlarının her çağrısına olumlu karşılıklar verdiler. Sadece Kürt kurumlarının çağrıları ile yetinmediler, yer yer kendileri de eylem ve etkinlikler örgütlediler, yardım kampanyaları düzenlediler.

Kürt kitlesi ve Kürt hareketi de buna olumlu karşılık verdi. Kürt kitlesi diğer uluslardan emekçiler ile ilerici ve devrimci güçlerle belli dönemlerde, benzer yakınlıklar gösteriyordu, birlikte yürünüyordu. Keza, Kürt hareketi her zaman için Türkiyeli ve diğer uluslardan ilerici ve devrimci güçlerle yakınlaşmaya, birlikteliklere ve dayanışmaya önem vermiştir. Bu kez bu çok daha belirgindi. Sadece kendi iç birliklerine değil, devrimci güçlerle birlikteliğe de önem verdiler. Birlikte eylem ve etkinlikler örgütlendi, çağrılar yapıldı, direnişle dayanışma çadırları kuruldu, direniş nöbetleri tutuldu.

Yeri gelmişken, bu direnişle dayanışma çadırları diğer şeylerin yanısıra, Kürt ve diğer tüm uluslardan emekçilerin buluştuğu, ilişki kurduğu, haberleştiği, tanışıp kaynaştığı, samimi bir yakınlaşmanın sağlandığı ve birleşik devrimci bir mücadele için değerli imkanların oluşturulduğu bir merkez işlevini de gördü.

Kısacası Kobanê ile dayanışma etkinlikleri dönemi, uzun yıllardan sonra Kürt kitlesinin devrimci propagandaya en açık hale geldiği, devrimci sloganlara en çok sempati duyduğu, birlikte eylem ve etkinlik örgütlemeye en istekli olduğu, dahası bu tutumların şahsında Kürt halkının diğer kardeş halklarla devrimci kader birliği çizgisinde buluşmaya yatkınlığının açığa çıktığı bir dönem oldu. Bu, çvok önemlidir ve bir başka önemli kazanımdır.

Dikkate değer iki kazanım

Türkiyeli emekçiler, elbetteki yeterli düzeyde olmasa da, her zaman Kürt halkına dönük saldırılara, kirli savaşa ve bunun ürünü ve ifadesi kırım ve katliamlara tepki vermiştir. Özellikle katliam gibi durumlarda belli bir duyarlılık içinde olmuştur.

Sınırlı da olsa özgürlük mücadelesini desteklemiş ve dayanışmada bulunmuşlardır. Ancak Kobanê direnişi vesilesiyle yeni bir tablo ortaya çıktı. Yeni olan şudur: Bu kez sıradan olanları da dahil, daha geniş bir emekçi kitle Kobanê direnişi için duyarlılık gösterdi. Daha geniş bir kitle dayanışma eylemlerine katıldı. Maddi destek de dahil destek sundu. Ve bu destek, Türkiye’dekiler gibi sadece insani bir destek değildi. Bu sıradanlığı aşan bir mahiyet taşıyordu. Dosdoğru politik bir içerik taşıyordu ve Kobanê’yi politik bir sahiplenmeydi.

Bunun kendisi, Türkiyeli emekçilerin, Kobanê direnişini kardeş bir halkın tümüyle haklı ve meşru istemleri için yürüttükleri bir mücadele olarak algılamaya başladıklarının çarpıcı bir ifadesiydi. Bu, Haziran Direnişi ile birlikte başlayan bir gelişmedir ve gelinen yerde daha olumlu bir düzeye çıkmaktadır. Ve bu, halkların devrimci kader birliği çizgisinde buluşmasının imkanlarının çoğaldığını göstermektedir. Deyim yerindeyse gelinen yerde, halkların bu çizgide buluşması daha bir kolaylaşmıştır. Kobanê direnişi ile dayanışma eylemlerinin aynasında yansıyan bir başka kazanım da budur.

Bir önemli ve anlamlı gelişme de Alman emekçileri, ilerici ve devrimci güçleri cephesinde yaşandı. Avrupa’da, daha çok da Almanya’da Kürt sorunu konusunda her dönem belli sınırlarda bir duyarlılık var olmuştur. Alman ilerici ve devrimci çevreleri Kürt hareketi ile belli ilişkiler kurmuş ve belli vesilelerle onu desteklemişlerdir. Fakat tüm bunlar her zaman dar ilerici ve devrimci çevreler, kimi politikacılar ve kimi insan hakları kurumlarının duyarlılık ve desteğinden ibaretti ve belli bir sınırlılık taşıyordu. Bu kez farklı bir gelişme yaşandı.

Geçmişte PKK hakkında kuşkuları vardı. PKK önderliğinde yürütülen mücadeleyi bir özgürlük mücadelesi olarak görmek konusunda sıkıntılıydılar. Kendi devletleri ve hükümetlerinin kara propagandalarının etkisindeydiler. Kobanê direnişi ile birlikte son derece eşitsiz koşullarda savaşmalarına rağmen, Rojava/ Kobanê halkı yiğitçe direndikçe, yıllara dayalı bu önyargılar kırılmaya başladı. Bunu Avrupalı ilerici ve devrimci güçlerin Kürt özgürlük mücadelesini cepheden ve ileri bir noktadan sahiplenişleri tamamladı.

Kobanê ile dayanışma çalışmaları:
İki farklı bakış, iki farklı pratik!

Kobanê direnişinin sesini duyurmak, yerli ve göçmen emekçilere direnişin mahiyetini, haklılığını ve meşruiyetini, IŞİD’in bir cinayet örgütü olduğunu ve arkasında emperyalist devletlerin hükümetlerinin durduğunu anlatmak son derece önemliydi. Daha yaratıcı yol ve yöntemlerle bunu yapmak bir ihtiyaçtı.

Türkiyeli ilerici, devrimci parti ve örgütlerin ezberlerine aldıkları çalışma tarzı vardı. Bu ise, ağırlıklı olarak duygusal, bu anlamda da içeriksiz, emekçilere dönük bir politik ve pratik çalışmadan uzak, hedefini bulmayan bir seslenme faaliyetinden ibaretti. Yine böyle yapıldı. Yine hedefsiz biçimde bol bol bildiri dağıtıldı, sınırlı sayıda afiş çalışması yapıldı.

Açlık grevleri sırasında yapıldığı gibi bir de direniş çadırı kuruldu. Bu, az-çok bir işlev gördü. Duyarlı insanlar günlük olarak bu çadırları ziyaret ettiler, bilgi aldılar, ilişkilendiler. Yine bu çadırlar üzerinden eylem ve etkinlikler örgütlendi. Bildirilerin, afişlerin, el ilanları, çağrı ve sosyal medya üzerinden gönderilen mesajların elbetteki bir rolü var. Bunlara amaca uygun biçimde yine başvurulmalıdır. Ancak bir kez daha görüldü ki, en etkili propaganda aracı kitle eylemleridir. Yığınlara en dolaysız mesaj sınıf ve kitle eylemleri ile verilebilir. Onları sarsacak, uyandıracak ve ikna edecek güç kitle eylemleridir. Kobanê direnişi sırasında yaşanan kimi deneyler bunun bir kez daha doğruladı. Kürt kurumları, ilerici ve devrimci güçlerle birlikte bu süreçte pek çok şey yaptılar. Elbetteki, hepsinin de belli yararları oldu. Ancak hiçbiri on binlerin yürüdüğü Düsseldorf yürüyüşü kadar etkili olmadı. Düsseldorf eylemi sadece moral etki yapmadı, bundan öte mesajlar verdi.

Bir kez daha tekrarlamak gerekirse: En işlevsel güç hareket halindeki güçtür. En etkili çalışma sokak çalışmasıdır. Yığınlara dönük gerçek bir politik ve pratik faaliyettir. En hedefli çalışma fabrikalara, işyerlerine, okullara, emekçi semt ve evlerine dönük çalışmadır. En etkili ziyaret emekçi evlerine dönük ziyaretlerdir.

Bunların hepsi bilinir ve kabul görür, ne var ki pratik karşılığı verilmez. Ya da belli bir sınırlılıkla ve geçici olarak verilir. Zira kolay olan tercih edilir. Örneğin, dayanılması gereken güç emekçilerdir, ama her zaman kendi sınırlı güçlerine yaslanmak yeterli görülür. Kitle çalışması zordur, kolayına kaçılır. Kitle eylemleri örgütlemek, hele sınırlı güç ve imkanlar sözkonusu ise, meşakatlidir, bunun yerine parti binalarının işgali daha cazip gelir ve sözde militanlık adına bu eylemlere başvurulur. Kitle ajitasyonu zordur, gazete ya da TV binaları işgal edilir ya da en fazla işe dönük propaganda ile yetinilir. Kobanê ile dayanışma çalışmaları ve eylemliliği sürecinde bunlarla yeniden karşılaşıldı.

Bu tarz sadece sınırlı güçlere sahip devrimci hareketimizin tarzı değil, büyük güçlere sahip Kürt hareketi de bundan muaf değil. Bu kültür hayli baskındır. Örneğin, Kürt hareketinin kitle sorunu yoktur, oldukça örgütlü ve politik güçlere sahiptir ve hatırı sayılır imkanları vardır. Yılların organizasyon deneyimine sahip olması bir başka üstünlüğüdür. Ne yazık ki, Kobanê direnişi ile dayanışma eylemlerinde tüm bu imkan ve üstünlüklerini seferber etmede yeterli görülmedi. Yeterli bir yüklenme olmadı ya da karşılık bulmadı. Kimi yerlerde yakalanan kitleselliğin kimi yerlerde yakalanmaması izaha muhtaçtır.

Son olarak, devrimci kitle eylemi ve kitlelere dönük politik çalışma her zaman için esas alınmalıdır. Avrupa Parlamentosu başta gelmek üzere sağ-sol farketmez, sermaye partilerine, kimi insan hakları kuruluşlarına ve kiliselere dosyalar sunmak, dert anlatmak, tümden reddedilmese bile sonuç alıcı değildir. Diplomasi, çoğu kez tüketicidir, yararsızdır ve çürütücüdür. Bu nedenle bu çalışmaya yaslanılmamalıdır. Kaldı ki pek çok deneyim göstermiştir ki, verilen dosyalar hep çöpe atılmakta ya da dosya yığınlarının arasında çöpe atılmayı beklemektedir. Bu yönlü çalışmalar ancak ve ancak devrimci kitle eylemleri ve kitlelere dönük politik ve pratik çalışmalara bağlı olarak bir parça işlevli olabilirler.

Kürt hareketi uzun yıllardır bu çalışmaya özel bir önem veriyor. Kobanê ile dayanışma sürecinde de bunu yaptı. Bu çabalar giderek yoğunlaşacaktır. Bir kez daha Kürt özgürlük mücadelesinin esas dayanağı kendi güçleri, kendi öz mücadelesi olmalıdır. Ve elbetteki bu yeterli değildir. Çözücü güç kardeş diğer halklarla samimi ve somut ittifaktır. Kürt halkı her zaman kardeş halklarla devrimci kader birliği çizgisini esas almalıdır.

Kobanê direnişi ve akılda kalan iki pratik

Kobanê direnişiyle dayanışma çalışmaları ve eylemlerinde en aktif güçler Türkiyeli devrimci güçlerdi. İlk onlar Kürt hareketinin yardımına koştular, en anlamlı dayanışmayı onlar sergilediler. Öteden beridir Kürt sorunu ve mücadelesi konusunda izledikleri son derece sorunlu politika ve pratikleri bir yana bırakılırsa, bu kez samimi ve içtenlikli idiler. Grupçu ve rekabetçi davranışları eşliğinde tüm eylemlere katıldılar ve tüm imkanlarını seferber ettiler.

Bu sürecin belki de tek olumsuz pratiğini Alevi kitlesi sergiledi. Haziran Direnişi sırasındaki Alevi kitlesinden eser yoktu. Kobanê direnişi ile dayanışma eylemlerine gözle görülür bir biçimde mesafeli ve soğuk bir yaklaşım içinde oldular. İstisnaları elbette vardı, ama genel olarak dayanışma eylemlerine kitlesel bir katılım sağlamadılar. Ya tek tek bireyler halinde ya da sınırlı güçler olarak eylemlere katıldılar. Yol TV üzerinden ve AABF’nin merkezi düzeyde yaptığı Şengal ve Kobanê ile dayanışma yönlü açıklamaların ise, gerçek yaşamda bir karşılığı olmadı. Bu tutum sağlıksız kimi saiklere sahip, son derece problemli bir tutum olup, deyim yerindeyse Kürt hareketinin Haziran Direnişi sırasındaki soğuk ve mesafeli tutumunun rövanşı niteliği taşımaktadır.

Alevi sorunu bir din ve mezhep sorunundan ziyade, özünde ve esasında bir ezilen sınıf sorunu, bir ezilmişlik sorunudur. Onların mücadelesi de bir eşitlik mücadelesidir. Tam da bu nedenledir ki, ezilen bir ulus olarak Kürt halkı Alevi emekçilerinin en doğal müttefiğidir. Arada mesafe değil, tam tersine içtenlikli bir yakınlaşma ve kader birliği olmalıdır. Bu ise yaşamın içinde kurulabilir ki, Alevi kitlesi Kobanê direnişi karşısındaki olumsuz pratiği ile bu fırsatı kaçırmıştır. Her şey bir yana, Alevi kurumları ilke düzeyinde savundukları ile çelişen bir konuma düşmüş, Kobanê rüzgarı karşısında bir savrulma yaşamıştır.

Rojava/Kobanê direnişini destekledik,
Kürt halkının kazanımlarını savunduk

“Kürt halkının Kürdistan’ın tüm parçalarında elde ettiği ulusal demokratik tüm kazanımlarını desteklemek…Bunları gasp etmeye ya da sınırlamaya yönelik tüm girişimlere karşı kayıtsız-şartsız Kürt halkının yanında yer almak…’’ komünistler olarak başından itibaren bu bakışla hareket ettik ve buna uygun bir pratiğin içinde olduk.

IŞİD’in Kobanê saldırısı başlar başlamaz Kobanê ile ve onun şahsında Kürt halkıyla eylemli dayanışma çağrısı yaptık. Bulunduğumuz her ülke ve kentte, gücümüz ve imkanlarımıza bakmaksızın, Kürt kurumlarının çağrısı ile yapılan tüm Kobanê ile dayanışma eylemlerine katıldık. Kimi yerlerde (Wuppertal) eylemlerin örgütlenmesinde aktif rol oynadık. Bazı kentlerde (Essen) bağımsız biçimde dayanışma kampanyası örgütledik, standlar açtık, yardım kampanyası yürüttük. Kimi kentlerde (Stuttgart ve Bielefeld) kurulan direniş çadırlarına destek olduk, Kürt kitlesi ile birlikte direniş nöbetleri tuttuk. Bu çadırlar üzerinde, özellikle Stuttgart’ta, Kürt kurumları ve devrimci güçlerle birlikte Türk Konsolosluğu’nu protesto yürüyüşleri gerçekleştirdik.

Her zaman sokağı, devrimci eylemi, eylemli dayanışmayı, işçi ve emekçilere dönük gerçek bir politik çalışmayı savunduk, bu yönlü bir pratiği esas aldık. Bu çerçevedeki çalışmanın ileri bir örneği olan Stuttgart’ta, her vesileyle fabrika ve işyerlerinin önünde bildiri dağıtımını önerdik, MLPD taraftarları ile birlikte bu yönlü çalışma yaptık. Kobanê’ye desteğin ve dayanışmanın hedef kitlesinin Alman ve diğer uluslardan halklar olduğunu söyleyerek, her faaliyetin bu hedef kitleye dönük olması için çabaladık.

Katıldığımız eylemlerin birçoğunda konuşmalar yaptık. Konuşmaların tümünde de, Kürt halkının kazanımlarını savunduğumuzu, Kobanê’ye sahip çıktığımızı ve saldırılara karşı kayıtsız-koşulsuz Kürt halkıyla birlikte olacağımızı açıkladık. Ancak farklı olarak, IŞİD’in arkasında emperyalizmin durduğunu, bu savaşın özünde emperyalist ve gerici bir savaş olduğunu, dolayısıyla mücadelenin emperyalizme ve Türk sermaye devleti başta olmak üzere Suudi ve Katar gericiliğine karşı bir mücadele olması gerektiğinin altını çizdik. Sosyalizm bayrağı altında halkların birleşik devrimci direnişini büyütme çağrısı yaptık.

Kobanê direnişi bitmedi, devam ediyor. Ancak, Kobanê direnişinin şimdiye kadarki deneyimi bile, bu çağrının ne denli isabetli ve doğru bir çağrı olduğunu göstermiştir. Zira, Kürt halkının kazanımlarını korumanın, gerçek ve kalıcı bir özgürlüğü ve eşitliği elde etmenin ve Ortadoğu’yu bir kardeş halklar coğrafyası haline getirmenin yolu bu çağrıya hayatiyet kazandırmaktan geçmektedir. Türkiye işçi sınıfının merkezinde olduğu, bir birleşik devrim örgütlemek ve halkların birleşik devrimci direnişini büyütmek, günün en yakıcı görevi ve sorumluluğu budur. Komünistler, Türkiye’de olduğu gibi yurtdışında da bu sorumlulukla hareket edecekler.

Almanya’dan komünistler

 

 

 

 

 

Almanya’da Kobanê’ye destek eylemleri

 

Frankfurt’ta binler Kobanê için yürüdü

Frankfurt’ta 18 Ekim'de günü Kobanê direnişiyle dayanışma amacıyla yapılan eyleme binlerce kişi katıldı. Çağrısı Kürt hareketi tarafından yapılan eylem, kitlenin merkezi istasyon yakınında toplanmasıyla başladı. Eyleme, yerli ve göçmeniyle Frankfurt’taki devrimci-demokratik kurumlar da katılarak destek verdiler. BİR-KAR’ın da flamalarıyla katıldığı eylem, Alter Oper Meydanı’nda düzenlenen mitingle devam etti.

Kobanê direnişi Bielefeld’de yankılandı!

7-18 Ekim tarihleri arasında, 12 gün, gece-gündüz Kobanê ile dayanışma nöbeti tutuldu. Çadır eylemi yerli ve göçmen emekçi ve ilericiler tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı ve geniş bir destek buldu. Özellikle kadınların büyük bir desteğini aldı.

Bu sahiplenme 18 Ekim günü yapılan yürüyüş ve mitingle de kendini gösterdi. Bugüne kadar yapılan yürüyüş ve mitinglerin en canlılarından biriydi. Kadınlar ve gençlerin yoğun ve canlı bir katılımı vardı.

Toplanma yerinde orak-çekiçli TKİP bayrağına tahammül edemeyen polis “bu bayrak bizim ülkemizde yasak, indirmek zorundasınız” diyerek iki kez engelleme girişiminde bulunsa da taviz verilmedi.

Yürüyüş, miting alanı Jahnplatz’da yapılan konuşmalarla son buldu. Bu kitlesel yürüyüş ve mitingle nöbet eylemi sona erdirildi.

22 Ekim’de de Ezidiler Birliği’nin çağrısıyla Bielefeld’de Şengal'e destek mitingi yapıldı. Şengal’in son durumuna ilişkin bilgilendirme konuşmaları yapılarak acil ihtiyaçların olduğu belirtildi. Yaklaşık 400 kişinin katıldığı miting ilişkin konuşmalarla sonlandırıldı.

Stuttgart’ta dayanışma büyüyor

7 gün 24 saat sürdürülen çadır eylemi, başta Kürdistanlı emekçiler olmak üzere yerli ve göçmen emekçilerin buluşma merkezi olma özelliğini sürdürdü. Çadır alanında ayrıca kültürel, politik anma etkinlileri gerçekleştiriliyor.

Bu çerçevede MLKP savaşçısı Suphi Nejat Ağırnaslı ve PYD savaşçısı Arin için anma etkinliği yapıldı. Yapılan konuşmalarda bu iki yiğit savaşçının hayatlarından kesitler sunularak özlemlerinin gerçekleştirilmesi kararlılığı tekrarlanarak, Kobanê direnişiyle dayanışmanın büyütülmesi çağrısı yinelendi.

Dayanışma İnisiyatifi, 18 Ekim’de yürüyüş gerçekleştirdi. Ardından 19 Ekim’de de yapılan değerlendirme toplantısında direniş çadırı eksenli çalışmaların devam edeceği duyuruldu.

20 Ekim Pazartesi günü yapılan Montagsdemo / Pazartesi eylemleri, Türk sermaye devletinin konsolosluğu önüne yapılan eylem, Kobanê direnişiyle dayanışma yürüyüşü ve mitingiyle tamamlandı. Konsolosluk önünde yapılan mitingde yapılan konuşmada S21 projesi gibi Kobanê’de Kürt ve diğer uluslardan direnişçilerin ortaya koydukları direnişi kanla bastırmak ve kırmak isteyen güçlerin ortak karakterine vurgu yapıldı. Başta S21 müzik grubu olmak üzere gelen kitle dayanışma çadırı alanına giderek burada süren eyleme destek verdi. Değişik dillerde hep birlikte “Çav Bella” marşı söylendi.

Montagsdemo’da Kobanê direnişi

MLPD’nin Bochum’da her Pazartesi düzenlediği Montagsdemo`nun bu haftaki teması, IŞİD çetelerinin saldırılarına karşı sürdürülen Kobanê direnişi oldu.

20 Ekim’de yapılan eylem, Montagsdemo Marşı’nın gitar eşliğinde söylenmesiyle başlayarak, serbest kürsü ile devam etti. İlk sözü MLPD sözcüsü aldı. Bunu Rojavalı bir kadının Türk sermaye devletinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük konuşması izledi.

Eylemde söz alan BİR-KAR'lı bir kadın, 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın Hitler’e indirgenemeyeceği gibi, IŞİD’in de sadece Erdoğan’a indirgenemeyeceğinin, zira IŞİD’i besleyip Ortadoğu halklarının başına musallat edenlerin AB ülkeleri ile ABD olduğunun altını çizdi.

Konuşmanın ardından, BİR-KAR’ın Rojava ile Ortadoğu’daki güncel gelişmeleri ve emperyalizm ile olan ilişkilerini ele alan bildirisi Almanca olarak okundu.

Konuşmaların ardından kitle Husemannplatz’dan sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçti. BİR-KAR, YEK-KOM, Ver.di ve Opel işçilerinin (Opelaner) desteklediği yürüyüş Drehscheibe’nin önünde sona erdi. MLPD’li konuşmacı “Kürt ve Türk devrimcilerinden öğrendiğimiz gibi sizleri devrim mücadelesinde yitirilenler için bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum” diyerek kitleyi saygı duruşuna davet etti.

Wuppertal’da Kobanê ile dayanışma yürüyüşü

Dayanışma eylemi için City Arakaden önünde toplanıldı. 21 Ekim’de yapılan eylemde bir araya gelen ve ağırlığı kadınlardan oluşan kitle, burada bir süre bekledikten sonra yürüyüşe geçti. Yürüyüşün en önünde kadınlar ve çocuklar yer aldı. Yürüyüşte Kobanê ile dayanışma çağrısı yapan ve IŞİD saldırılarını kınayan pankart ve dövizler taşındı.

Belli bir güzergahtan geçilerek tekrar başlangıç yeri olan City Arakaden’in önüne gelindi. Burada ilk elden, Kobanê’de ve onların şahsında özgürlük ve devrim mücadelesinde yitirilenler için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı.

Bunu, bir kadın konuşmacının, Kobanê direnişine ilişkin gelişmelerden söz eden, direnişi selamlayıp IŞİD’i lanetleyen konuşması izledi. Eyleme BİR-KAR ve MLPD de bayrakları ile katılıp, destek sundu.

Kızıl Bayrak / Frankfurt-Bielefeld-Stuttgart-Bochum-Wuppertal



 
§