26 Haziran 2015
Sayı: KB 2015/25

Düzenin ihtiyacı “istikrar”, işçi ve emekçilerin ihtiyacı mücadele…
Sivas katliamının hesabını sormak ve yenilerini önlemek için...
Erdoğan’dan iftar şovu Saray sofrasından yer sofrasına...
Gericilik bu düzenin harcında var!
Gülme sırası şimdi kimde?
Sivas’ta katledilenler anılacak
BDSP 2 Temmuz anmalarına çağırıyor
AKP Kürt halkına düşmanlıkta sınır tanımıyor!
Muhalif basın AKP’nin hedefinde!
ODTÜ’de eğitim emekçileri direnişte!
DEV TEKSTİL’den örgütlenme çağrısı
TTK’da TİS görüşmelerinde uyuşmazlık
Birleşik sınıf hareketi için metalde ortak grev! B. Çağ
MESS’ten önce sadaka sonra kıyım!
Metal işçileri ve MİB engelleri aşa aşa ilerledi – 2
İhanetin adı Çelik-İş
Yarın bizim olacak!
Metal direnişi ve deneyimleri tartışıldı
Troyka'nın dayatmaları, Syriza'nın açmazları
Doğu Avrupa'da sular ısınıyor
"Tüm gençliği kampımızın parçası olmaya çağırıyoruz!"
Devrimci gençlik kampının hazırlıkları sürüyor
Ankara EKK, Cansu Kaya için eylemdeydi
Kadınlar Cansu Kaya için sokağa çıktı
Ayvalıtaş davasında keşif kararı
Cumartesi Anneleri: Demirel'i iyi bilmezdik
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Doğu Avrupa'da sular ısınıyor

 

Emperyalistler arasındaki nüfuz savaşının en önemli alanlarından biri haline gelen Ukrayna’da sadece savaşın sürdüğü Donetsk ve Lugansk’ta değil, tüm Doğu Avrupa’da silah yığınakları yapılıyor. Emperyalist güçlerin müdahalesi ile birlikte ilan edilen ateşkesin adı olsa da bölgeden hemen hemen her gün çatışma ve ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. ‘Siyasi çözüm’ adı altında Ukrayna’nın nüfuz alanlarına göre nasıl bölüneceği ise başlıca tartışma konularından biri. Ancak gerek egemenler, gerekse de yerelde vekaletlerini verdikleri taraflar, önümüzdeki aylarda da ‘siyasi çözüm’e varabilecek gibi görünmüyor.

Emperyalistlerin kendi içinde yaşadığı çelişkilerin en güncel ve yakıcı örneği, Doğu Avrupa üzerinden yaşanmakta. Ukrayna krizi, bu çelişkinin devinimini hızlandıran bir işleve sahip oldu. Rekabeti bu denli kızıştırabilecek en önemli özelliklere sahip olan da yine bu ülkeydi. Gerek büyük Rus şovenizmine, gerekse de sosyalizme karşı tarihsel olarak kendini Batıya yaslamak isteyen Ukrayna milliyetçiliği, ülkenin stratejik konumu, kaynakları ve büyük bir pazar olması... Kabaca saydıklarımız Batılı emperyalistlerin iştahını ve cesaretini kabartan faktörler oldu. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile ‘bağımsız’ bir ülke ünvanını alan Ukrayna, Batı ile Rusya arasında gidip geldi. Giderek dozu artan bir nüfuz savaşı, zamanı geldiğinde ise ‘renkli devrimler’ adı altında Rusya yanlısı hükümete darbe yapılarak kendini gösterdi.

Rusya hegemonyasını korumaya çalışıyor

Doğu Avrupa’da bulunan birçok ülke Varşova Paktı’nın çöküşünün ardından kendilerine NATO yönünde bir yol çizdi. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve “Doğu Bloku”nun çöküşü, Batı için büyük zafer oldu ve bu zafer, birçok ülkeyi kendi nüfuzlarına almalarına olanak verdi. Ancak, Batılı emperyalistler, Doğu Avrupa’daki bu ülkelerin aksine Gürcistan ve daha da önemlisi Ukrayna konusunda Rusya’nın sert direnişini karşılarında buldu.

Rusya yanlısı Yanukoviç’in devrilmesi, Ukrayna’nın sadece AB değil, NATO üyeliğinin tartışmaya açılmasına Moskova Kırım’ı ilhak ederek cevap verdi. Kırım’ın hemen ardından Donbass’taki savaş başlarken Neo-Nazi paramiliterler eliyle Rus avına çıkan rejime karşı ayağa kalkan Donetsk ve Lugansklılar, Kırım kadar şanslı değildi. Rusya kendisine pahalıya mal olan Kırım’ın ardından aynı hamleyi Donbass’ta hayata geçiremedi. Ancak elinde önemli bir koz olarak tutmayı sürdürdü.

AB ve ABD’nin başlattığı ekonomik yaptırımlar Rusya’nın serbest hareket etmesini engellerken Moskova ise yaptırımları olabilecek en asgari düzeyde atlatmayı ve Kırım’ı zaman içinde unutturmayı planlıyor. Geçtiğimiz günlerde AB, “yaptırımların Minsk Anlaşması’nın hükümlerinin yerine getirilmesi amacıyla uzatıldığı”nı açıkladı. Rusya ise karşı yaptırımları devreye sokacaklarını bildirdi.

Yaptırımlar nedeniyle ekonomik büyümesi duran ve işsizliğin giderek artış gösterdiği Rusya’da, Putin’e göre derin bir kriz durumu hakim değil, ancak ‘zor bir süreç’ yaşanıyor. Putin, konuyla ilgili açıklamasında aslında geleneksel dış politika çizgilerinin de hatırlatmasını yaptı ve şöyle konuştu: “Biz saldırgan davranmıyoruz. Sadece çıkarlarımızı daha ısrarlı, daha tutarlı savunuyoruz. Uzun zamandır susuyor ve çeşitli işbirliği tekliflerinde bulunuyorduk ancak bizi hep sıkıştırdılar ve artık geçemeyeceğimiz çizgiye dayadılar.”

Rusya için Ukrayna’nın gölgesinde kalan Suriye hakkında da açıklamalar yapan Putin, Suriye’de krizin başından bu yana izledikleri politikayı sürdüreceklerinin altını çizerek Ortadoğu’da bugün gelinen yerde Batı’nın sorumluluğu olduğunu belirtti ve “Beşar Esad ile ülkeyi silahlı çatışmalardan uzaklaştıracak siyasi çözüm için çalışmaya hazırız. Fakat bu dışarıdan gelecek askeri güçlerle olmamalı” dedi. Rusya böylece ağır ekonomik yaptırımlara karşı sadece Ukrayna’da değil, Ortadoğu’da da ‘ayaktayım’ mesajını verdi. Türkiye’de AKP’nin tek başına iktidarını kaybetmesinin yanında Putin’in son açıklaması, son dönemde gerilemeye başlayan Esad yönetimi için moral kaynağı oldu. Libya’da Kaddafi yönetiminin devrilmesi ile kandırıldığını belirterek bölgedeki Batı müdahalelerine set çekmeye çalışan Moskova, Suriye haricinde de bu politikasını sürdüreceğini bir kez daha beyan etmiş oldu.

NATO Avrupa’ya yığınak yapıyor

NATO artık açıkça Rusya’yı ağzına alarak Doğu Avrupa’ya silah ve asker yığınağı yapmaya başladı. NATO açıkça tehdit ettiği Rusya’yı Ukrayna’da ‘saldırgan tavırlar içinde olmak’la suçlayarak Moskova ile ilişkilerini kestiğini açıkladı. Buna paralel olarak ABD de Baltık ülkelerinin yanı sıra Polonya ve Almanya’ya binlerce asker yerleştirmeye başlarken askerlerin kalıcı olacağının da altı çizildi. Estonya’nın başkenti Tallin’de konuşan ABD Savunma Bakanı Ash Carter, yeni teçhizatın “sabit” olmayacağını belirterek ABD’nin Doğu Avrupa’daki varlığının “kalıcı” ve “çevik” olacağını da kaydetti. Carter, yakın zamandaki bir başka açıklamasında da geleneksel savaşa nazaran, siber saldırıları ve askeri stratejik unsurları kapsayan “Melez savaş” tabirini kullanarak şöyle konuştu:

“NATO’nun çok daha çevik, hareketli ve hızlı biçimde cevap verebilecek sistemini kurmaya çalışıyoruz çünkü artık sorunlar aniden karşınıza çıkıyor. Yeni türeyen melez savaş taktiklerine karşı özenli davranıyoruz. Bununla birlikte özenle davranmamız gereken ve Soğuk Savaş’ın herhangi bir parçası olmayan siber saldırılar da bulunuyor.”

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Soğuk savaş” istemediklerini belirtse de Rusya Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili, bu adımın ABD’nin Soğuk Savaş sonrası Rusya’ya karşı aldığı en saldırgan tutum olduğunu söyledi. NATO’nun acil müdahale gücünü 40 bine çıkaran hamlesi, Rusya tarafından 40 yeni kıtalararası balistik füzesinin envanterlere eklenmesi ile karşılık bulmuştu.

Rusya’nın füze kalkanlarını delme özelliğine sahip yeni nesil kitle imha silahları da ABD’nin Doğu Avrupa’ya yapacağı ağır yığınak da tek bir gerçeği gösteriyor. Taraflar ‘silahlanma yarışına girmeyeceğiz’ demesine rağmen popüler tabirle ‘düşük yoğunluklu’ bir silahlanma yarışı içinde. Ukrayna’daki gelişmeler bu yarışa sadece tuz biber eken etkenler haline geldi. Rusya’ya yaptığı suçlamaların aksine ABD, bu krizden seneler önce Avrupa’ya Rusya’yı tehdit edecek biçimde füze kalkanları yerleştirmeye başlamıştı.

Krizin kaynağı ve temel çelişki

Silahlanma yarışı, militarizm, ilhaklar ve savaş emperyalist aşamasındaki kapitalizmin ortaya çıkardığı fenomenlerdir. Tekellerin yayılma arzusu ve aralarındaki rekabet ve Ortadoğu’da şahit olduğumuz gibi sürekli olarak nüfuz savaşlarına; bunun ötesinde iç savaşlara, darbelere, silahlanmaya ve işgallere neden olmakta. Rusya ile NATO arasındaki mücadelenin de temelinde bu gerçek yatıyor. Emperyalist sistemin uzayı dahi silahlandırmaya başlayan çılgınlığı, daha fazla kâr, yeni pazar alanları ve hegemonya arzusundan başka bir şey değil. Rakiplerine karşı çılgınca silahlanan sermayenin asıl düşmanı olan işçi sınıfına karşı yaptıklarını, yapabileceklerini de akıllarda tutmak lazım.

 
§