4 Mart 2016
Sayı: KB 2016/09

MESS, devlet ve sendikal bürokrasi saldırıya geçti
Savaşa, sosyal yıkıma ve gericiliğe bütçe!
Sur’da yeni bir katliam hazırlığı
Katillere yasal koruma!
İşçi sınıfı, meşruluğuna yaslanarak kazanacaktır!
Sınıf devrimcileri fiili-meşru mücadeleye çağırdı
DİSK’ten saldırılara karşı eylemler
Esas sorun patronların mülkiyeti gasp etmesidir
Saadet Sakız işçilerinden ek zam talebi
“Karanlığa teslim olmayacağız!”
Renault’da kıyım ve direniş
Renault’da saldırı MİB’lilere gözaltı
Kadın İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi
Türkiye’de kadın işgücü ve gelişimi - 4
Dünya kadın örgütlenme deneyimleri üzerine - 4
Bin yılların mirası
Komintern: Dünya devriminin partisi - A. Engin Yılmaz
Suriye’de ateşkes süreci ve savaş tehditleri
“Muhafazakarlar” geriliyor “Reformcular” güçleniyor
İsviçre’de ‘yabancı’ düşmanı yasa teklifi reddedildi
Devrimci gençlik faaliyetleri sürüyor
Bıjî Heştê Adarê
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye’de ateşkes süreci ve savaş tehditleri

Emperyalist saldırganlık ve savaşa karşı birleşik direniş

 

Rusya-ABD anlaşması ve Suriye’nin onayı ile 27 Şubat gecesi başlayan ateşkesin etkili olduğu bildiriliyor. Ateşkesten sonuç almak isteyen Rusya ise, hava saldırılarını durdurdu. ABD Dışişleri Bakanlığı adına yapılan açıklamada da, ateşkesin etkili olduğu teyit edildi.

Üçlü şer ekseni, IŞİD, El Nusra aynı safta

Ateşkesin kapsamı dışında kalan IŞİD, El Nusra ikilisi, özellikle sivil halkı hedef alan saldırıları yoğunlaştırırken, şer ekseni de süreci sabote etmek için çırpınıp duruyor. Şer ekseninin aparatı Katar petro-dolar akışı ve El Cezire kanalı ile savaş kundakçılığına devam ederken daha aktif olan Türkiye-El Suud ikilisi ise, bölgesel savaşa yol açabilecek kışkırtmaları sürdürüyorlar.

Türk ordusun katılımıyla tatbikat organize eden El Suud rejimi, Suriye’ye saldırmak için topladığı tetikçi sayısının 200 bine ulaştığını iddia ediyor. Birçok ülkeden devşirilen paralı askerlerle bir yıldan beri Yemen’e saldıran El Suud, aynı taktikle Suriye’ye saldırma küstahlığından vazgeçmiş değil. IŞİD’in ideolojik kaynağı olan Vahhabi vahşetinin tetikçiliğini yapacak 200 bin kişinin devşirilmesi, sadece Suriye için değil, bölge halklarının tümü için de ciddi bir tehdittir. Zira Türkiye-El Suud koalisyonunun saldırganlığı bölgesel savaşı tetikleme riskini kat kat arttırıyor.

AKP denetimindeki Türk sermaye devleti de ortağı El Suud gibi ateşkesi sabote etmeye çalışıyor. Özellikle PYD denetimindeki bazı yerleşim alanlarını hedef alan saldırılar, İncirlik Üssü’nün yabancı savaş uçaklarıyla doldurulması, IŞİD çetelerinin Türkiye topraklarından giriş yaparak Tel Abyad’a saldırmaları vb... Tüm bunlar şer ekseninin ateşkesi baltalamak için seferber olduğunun somut kanıtlarıdır.

NATO tehditleri

Beş yıldır cihatçı terör örgütlerine her türlü desteği sunan AKP iktidarı, Kürt halkının kazanımlarını yok etmek için doğrudan savaşa katıldı. Hal böyleyken “güvenliğimiz tehdit altında NATO bizi korumalıdır” gibi alçaltıcı yakarışlarını da sürdürüyor.

Önceki günlerde kara saldırısına hevesli olmadığını hissettiren emperyalist savaş aygıtı NATO, aynı zamanda üyesi olan Türkiye’yi gerekirse savunacağın da ilan etti. Ateşkes sürecine girildiği günlerde açıklama yapan NATO şefleri, gerekirse Rusya ile savaşmaya hazır olduklarını ilan ettiler. Böyle bir savaşın 3. Dünya Savaşı anlamına geleceği açık iken savaş aygıtı şeflerinin savaş ateşini körükleyen bu tutumları, kapitalist/emperyalist sistemin insanlığa savaş ve yıkımdan başka sunacak bir şeyi kalmadığının küstahça itirafıdır aynı zamanda.

ABD: “savaş seçeneği masada”

Rusya ile ateşkes konusunda anlaşan ABD, bu girişim başarısızlığa uğrarsa savaş seçeneğinin masada olduğunu da ilan etti. Böyle bir açıklama, ABD uşağı şer ekseninin süreci sabote etme girişimlerine verilmiş onay kapsamında değerlendiriliyor. Zira Suriye’ye karadan saldırmak isteyen Türk devleti-El Suud cephesinin sıkıntısı, ABD’nin bu saldırıya komuta etmek istememesidir. Hal böyleyken B planı masada açıklaması, Türk devleti-El Suud cephesine “ateşkesi sabote etmeye devam edin” mesajı olarak değerlendiriliyor.

“Teröre karşı savaş” demagojisini elden bırakmayan ABD emperyalizmi, çifte standarda dayalı bu tutumuyla halen dinci terörün esas dayanağı olduğunu ispatlamış oluyor. Zira ateşkes süreci henüz başlamışken “savaş planı masada” söyleminin gündeme getirilmesi, kirli hesapların yansımasından başka bir anlam taşımıyor.

Hegemonya savaşı

Suriye savaşı hegemonya çatışmasının cephelerinden biridir sadece. Odak noktası olması savaşın dolaysız arenası olmasındandır. Zaten ABD-NATO merkezli militarist açıklamaların bir kısmı Suriye ile ilgili değildir. Dünya jandarması ABD gerileme sürecini savaş aygıtı eliyle durdurmaya çalışıyor. Bu da çatışma ve savaş riskinin insan soyunun geleceğini tehdit etmesi anlamına geliyor.

Hegemonya savaşları kapitalist/emperyalist sistemin yapısından kaynaklanıyor. 20. yüzyılda iki dünya savaşı ile akıl almaz yıkımlara sebep olan sistem, çok daha ağır yıkımlara yol açabilecek 3. Dünya Savaşı'nı da tetikleyebilir. Bu da bölgesel savaşların faturasını ödemek zorunda bırakılan işçi sınıfıyla emekçilerin çok daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalma ihtimalinin giderek yükseldiğine işaret ediyor.

Emekçilerle ezilen halklar için çıkış yolu

Suriye’de ateşkes süreci geçici bir süre savaşın bitmesine yol açsa bile -ki bu kolay değil- hegemonya çatışmaları devam edecek. Bu da birçok ülkeyi tahrip eden emperyalist savaş politikasının ortadan kalkmak bir yana, başka ülkelerin de savaş ateşine atılmaya devam edeceği anlamına geliyor. Bu uğursuz süreç halkları etnik, dinsel, mezhepsel temelde parçalama planı için de uygun zemin oluşturuyor.

Tüm savaş ve yıkımların bedelini ödemeye mahkum edilen işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen halklar için tek çıkış yolu, emperyalist savaşa ve bölgedeki suç ortaklarına karşı bölgesel/birleşik direnişi örebilmektir. Bu hedefe ulaşana kadar savaş ve yıkımların faturasını emperyalistlerle suç ortaklarına ödetmek mümkün olmayacaktır.

 

 

 

 

Gerici koalisyon tatbikata başladı

 

Emperyalist koalisyona bağlı olarak Suriye’de saldırganlığı tırmandıracaklarını açıklayan Suudi Arabistan ve işbirlikçi devletler sözde “ateşkes”e rağmen destekledikleri gerici çeteler eliyle bölgedeki saldırılarını sürdürüyor. Öte yandan, ABD tarafından “ateşkes uygulanamazsa B planı olmalı” çağrısı doğrultusunda bölgedeki ABD müttefikleri tarafından askeri hazırlıklar sürüyor.

Ortadoğu’da Suudi Arabistan öncülüğünde emperyalizmin işbirlikçisi ülkelerin oluşturduğu “İslam Ordusu”, 29 Şubat günü Suudi Arabistan’da tatbikata başladı. Türkiye’nin de içinde olduğu 20 ülkenin askerleri Suudi Arabistan’da düzenlenen Kuzeyin Gök Gürültüsü tatbikatında yer alıyor. Tatbikata yaklaşık 200 bin asker, 100 savaş uçağı ve yüzlerce kara savaş aracının katıldığı belirtiliyor. Yine tatbikatın katılan asker sayısı ve yayıldığı alanın genişliği açısından Ortadoğu’nun en büyük askeri tatbikatı olduğu söyleniyor.


 
§