4 Mart 2016
Sayı: KB 2016/09

MESS, devlet ve sendikal bürokrasi saldırıya geçti
Savaşa, sosyal yıkıma ve gericiliğe bütçe!
Sur’da yeni bir katliam hazırlığı
Katillere yasal koruma!
İşçi sınıfı, meşruluğuna yaslanarak kazanacaktır!
Sınıf devrimcileri fiili-meşru mücadeleye çağırdı
DİSK’ten saldırılara karşı eylemler
Esas sorun patronların mülkiyeti gasp etmesidir
Saadet Sakız işçilerinden ek zam talebi
“Karanlığa teslim olmayacağız!”
Renault’da kıyım ve direniş
Renault’da saldırı MİB’lilere gözaltı
Kadın İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi
Türkiye’de kadın işgücü ve gelişimi - 4
Dünya kadın örgütlenme deneyimleri üzerine - 4
Bin yılların mirası
Komintern: Dünya devriminin partisi - A. Engin Yılmaz
Suriye’de ateşkes süreci ve savaş tehditleri
“Muhafazakarlar” geriliyor “Reformcular” güçleniyor
İsviçre’de ‘yabancı’ düşmanı yasa teklifi reddedildi
Devrimci gençlik faaliyetleri sürüyor
Bıjî Heştê Adarê
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi sınıfı, meşruluğuna yaslanarak kazanacaktır!

 

İnsanlar arasında eşitsizlik ortaya çıktığı andan itibaren buna karşı mücadele de kendini var etmiştir. Eşitsizliği yaratanlar, eşitsizliğe maruz kalanlara karşı amansız bir saldırı sürecini de devreye sokmuş, kendi ayrıcalıklarını toplumun genelinin ihtiyacı gibi göstermeye gayret etmiştir. Çoğu zaman iktidarı elinde bulundurmanın avantajlarıyla yarattıkları bilinç bulanıklığı egemenlerin en büyük kozu olmuştur. Kimi zaman ise baskı ve zor aygıtları devreye girmiştir. Bunda dönem dönem başarı kazansalar da, eşitsizliğin yarattığı sorunlar ve çelişkiler her daim ezilenlerin mücadele arayışını beraberinde getirmiştir. Eşitsizlik temelinde ortaya çıkan çelişkilerin tetiklediği mücadele, tarihin kendisini de oluşturmuştur. Bugünkü modern toplumda temel çelişki ve çatışma emekle-sermaye arasında yaşanmakta, iktidarı elinde bulunduran burjuvalara karşı işçi sınıfı eşitsizliğin yarattığı sorunlara karşı mücadele etmektedir.

Bugün emekle-sermaye arasındaki çatışmanın şiddetlendiği bir süreci yaşıyoruz. İşçi sınıfının örgütlenme ve hak talebi artıyor, bunun karşısında sermaye sınıfının saldırıları yoğunlaşıyor. Ekonomik ve sosyal saldırılara karşı biriken mücadele potansiyeli, kendini bir dizi fabrikada dışa vuruyor. Örgütlenme çabası güçleniyor. Patronlar ise eylemleri yasadışı ilan ediyor, örgütlenme isteğini işten atmalarla karşılıyor, hak aramayı “terör eylemleri”, hak arayanı ise “terörist” demagojisi ile yıldırmaya çalışıyor. Yetmediğinde polis ordularıyla devreye giriyor. Üzerine bastığı gayrımeşru zemini korumak için, işçilerin meşru taleplerini yok sayıyor.

İşçi sınıfı ve emekçi kitleleri baskı ve denetim altında tutmak için var olan burjuva yasalar dahi, içinden geçilen süreçte burjuvaziye dar geliyor. Sermaye sınıfı hayata geçirdiği fiili saldırılarla kuralsızlığı kural haline getirmeye çalışıyor. İşçilerin mücadelesini yasal cendere içinde boğmak için ise yasaları işaret ediyor, uyulmasını bekliyor. Kuralsızlığa karşı işçi sınıfı bir dizi fabrikada fiili-meşru mücadele süreci örgütlüyor, hak kazanmak için başka bir yol olmadığını öz deneyimi ile gösteriyor. Mücadele içinde bilinç karmaşasını aşıyor, dostunu düşmanını netleştiriyor.

Sınıflar mücadelesinde başarı, mücadele hedefine ve bu hedef doğrultusunda açığa çıkan araçların haklılığına duyulan güven temelinde inşa edilebilir. Bu ise yaşamın gerçekleriyle kurulan bilinçli bağın güçlülüğüne bağlıdır. Sınıflar arasında yürütülen mücadele, tarihsel gelişimi içinde uğradığı duraklarda iki sınıf açısından da bir dizi deneyim ortaya çıkartmış ve gelecek açısından yol gösterici bir misyon oynamıştır. Geçmişin deneyim ve birikimi üzerinden tarih bugün yeni olanı kaydetmeye devam ediyor.

Her geçen gün artan yoksuluk ve sefalet koşullarına karşı birçok fabrikada ek zam talepleri yükselmeye devam ediyor. Metal fabrikalarında başlayan hareketlilik farklı sektörlerdeki işçileri de kapsayarak, ülkenin değişik noktalarına sıçrayarak ilerliyor. Sosyal haklara dönük talepler üzerinden gelişen hareketle, derinleştirilmeye çalışılan kölece çalışma uygulamalarına karşı tepkiler kesişiyor, işçilerin yan yana gelme, örgütlenme çabası güçleniyor.

Hak talepleri ve örgütlenme çabası ise patronlar tarafından yok sayılıyor, işten atma saldırılarıyla karşılanıyor. İşçi sınıfı ise bir dizi fabrikada şu sıralar sıkça örneklerine rastladığımız iş durdurma eylemleriyle karşılık veriyor, taleplerine ve örgütlülüğüne sahip çıkmaya çalışıyor.

İşçi sınıfının hak talebi meşrudur. Meşruluğun nedeni, işçi sınıfının ürettiği zenginliklere el koyarak yaşamına devam eden patronlara karşı, işçi sınıfının kendisine ait olanı istemesidir. Bu meşru taleplerin karşısına bin bir türlü gerici yaklaşımla çıkanlara karşı, işçilerin yine meşru taleplerini, meşru mücadele araçlarıyla bütünlemesi de kazanım için kaçınılmazdır. Sermayedarlar, üretimden gelen gücü kullanmadan, bu konuda ortaya bir irade koymadan, işçi sınıfının kendisinin olanı almasına fırsat vermiyor. Kuşatmanın içinden çıkmasını engelliyor, sermaye devletinin tüm kurumlarıyla karşısına dikiliyor.

Metal hareketliliğinin kalbi olarak öne çıkan Renault işçilerinin geçtiğimiz günlerde yaşadığı deneyim bunu bir kez daha kanıtlıyor. Haklı ve meşru bir zeminde yükseltilen ek zam talebi ve bunun gerçekleşmesi için girişilen eylemli süreç; patronu, MESS’i, Türk Metal’i, devleti, hükümeti oldukça rahatsız etmiş, farklı fabrikaları tetikleme riski karşısında işçiler baskı ile yıldırılmaya çalışılmıştı. Renault işçisinin her fırsatta mücadele kararlılığını göstermesi, gelinen aşamada gerici propagandalar eşliğinde saldırıya dönüşmüş bulunuyor. Teknik arıza var bahanesiyle vardiyaları iptal eden Renault yönetimi, fabrikayı boşalttıktan sonra işten atma saldırısını devreye sokmuş durumda. Bu saldırıyı aynı zamanda işçilerin birliğini bölmeye dönük hamleler tamamlıyor. İşçilerin kararlılığından korkanlar, fabrikayı boşaltmadan işçileri işten atmaya cesaret edemiyor, fabrikaya yürümek isteyen işçilerin karşısına polis ordusuyla çıkıyor, talepler polis saldırısıyla ezilmeye çalışılıyor. Öncü işçiler göaltına alınarak tutuklama tehdidi ile yıldırılmaya çalışılıyor. Yine hareketin politik merkezi ve öncü gücü olan MİB, gözaltı-tutuklama tehdidi ile “etkisiz hale” getirilmeye çalışılıyor.

Tüm bu saldırılar eşliğinde işçi sınıfı ve bujuvalar arasında çatışma devam ediyor. İşçi sınıfının meşru talepleri konusunda, meşru mücadele yöntemleri ile kazanmak için ortaya koyacağı iradesi süreci belirleyecektir. Renault işçilerinin patronlarda yarattığı korku nedensiz değildir. Şimdi korkularını gerçeğe çevirme, Renaultları çoğaltma, haklı ve meşru taleplerimizin gücüyle kaybettiklerimizi geri alma zamanıdır.

O. Ekim


 
§