27 Mayıs 2016
Sayı: KB 2016/20

Kölelik saldırılarına karşı işçi-emekçi barikatı
AKP şefinden emperyalistlere yeni çağrı
Muhalif basın yok edilmek-susturulmak isteniyor
Yeni bir Maraş planlaması
Yeni hükümet saldırı programını sürdürecek
“Birliğimizi sağlarsak, ne istersek alırız!”
AVON’da direniş başladı: #1AmaçİçinGüzellik
“İnsanca yaşamak, insanca çalışma koşulları istiyorum”
Madenci direnişi güncesi
Madenlerden yükselen mücadele ateşini büyütelim!
TKİP V. Kongresi sunumlarından - Sendikal bürokrasi ve bağımsız sınıf sendikası
Filistin halkını “Zafere kadar devrim” programı ve intifada özgürleştirir
Brezilya’da “Amerikancı sivil darbe”
Kapitalizm insanlığa ait hiçbir soruna çözüm bulamaz
Ahlaki çürümenin panzehiri devrim ve sosyalizm mücadelesidir!
“Aile bütünlüğü” adı altında kadına ve çocuğa dayatılan sefalet!
Sizi çok iyi tanıyoruz!
Moda ile tutsak edilen kadınlar
Nurhak şehitlerinin devrettiği kızıl bayrak onurla dalgalanıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Muhalif basın yok edilmek-susturulmak isteniyor

 

Sermaye devletinin devrimci, ilerici basına yönelik saldırı ve yasakları aralıksız devam ederken, bu saldırıları en ağır şekilde yaşayan Kürt basın emekçileri ise son derece komik ve dayanaksız gerekçelerle tutuklanıyor. Gerici iktidarın istediği şekilde “habercilik” yapmayan yüzlerce basın emekçisi ise işsizlikle, soruşturmayla terbiye edilmeye çalışılıyor. Yüzlerce haber sitesi ise devletin erişim engeline takılıyor.

Komik ve dayanaksız gerekçelerle soruşturma-tutuklama

Özellikle Kürdistan’da estirilen devlet terörünü ve katliamlarını gün yüzüne çıkarmak için görevlerini yapan DİHA muhabirleri neredeyse her haber takibinde fiili saldırılarla karşılaşıyor, işkenceyle gözaltına alınarak, verilen siyasi kararlar sonucu dayanaksız ve komik gerekçeler üretilerek tutuklanıyorlar.

DİHA muhabirlerinin gözaltı ve tutuklanma gerekçeleri; “örgüt propagandası”, “devlet sırrını casusluk maksadıyla açıklamak”, “bombalı saldırıyı ilk olarak haberleştirmek”, “basın açıklaması yapılacak alana erken gitmek”, “habercilerin yararlanamadığı şekilde haber alma imkanı sağlamak” gibi komik ve dayanaksız nedenlere bağlanıyor.

Özgür Gün Radyo çalışanlarına radyo vericisini bomba imalatında kullanıp kullanmadıkları soruluyor.

JİNHA muhabiri Beritan Canözer “heyecanlı” olduğu için gözaltına alınarak tutuklanıyor.

Sadece DİHA’nın 13 muhabiri yaptıkları haberler nedeniyle tutuklu bulunuyor.

Hemen her gün soruşturma ve dava saldırısıyla karşı karşıya kalan Özgür Gündem gazetesinin dayanışma için başlattığı “Eş Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına destek veren gazeteciler hakkında da soruşturmalar açıldı.

Kürt basınının yanı sıra gerici iktidarın politikalarına hizmet etmeyen bütün basın emekçileri de saldırıların hedefi olmaya devam ediyor.

Sadece 2014 Mart-2016 Nisan tarihleri arasında 716 gazeteci hakkında adli işlem başlatılırken, 894 gazeteci ise işten atma saldırısıyla karşılaştı.

Erişime yasaklanan internet sitesi sayısı ise 104 bin 904’ü aştı.

Devrimci ilerici basın suturulamaz

Sermaye devletinin-AKP gericiliğinin basını zapturapt altına almak için bu kadar çaba sarf etmesinin gerisinde ise, ırkçı-tekçi zihniyetle Kürdistan’da estirdiği terörün, katliamların üzerini örtmek; işçi ve emekçilere yönelik hayata geçirdiği, geçirmeye devam ettiği yıkım programlarını gizlemek; Ortadoğu’da işlediği savaş suçlarının açığa çıkarılmasını engellemek yatıyor.

Kendi tekelinde bulundurduğu savaş borazancısı medyayla işlediği bütün suçları “kahramanlık”, hayata geçirdiği bütün sosyal yıkım saldırılarını ise “müjde” olarak sunmaya çalışan gerici iktidar, bütün bunların karşısında duran ve gerçekleri yazmaya çalışan basın kuruluşlarını ve emekçilerini ise tamamen susturmaya, yok etmeye çalışıyor.

Kuşkusuz ki sermayenin dümenindeki gerici iktidarın bu saldırı ve tehditleri burjuva medyanın büyük kesimi üzerinde ciddi bir baskı-etki yaratmış, bu kesimlerin gerici iktidarın istediği “habercilik” çizgisine kaymasına neden olmuştur.

Ancak devrimci-ilerici basın ve Kürt basını on yıllardır karşılaştıkları saldırılara, gözaltı ve tutuklamalara rağmen dün olduğu gibi bugün de; işçi ve emekçilere yönelik yıkım saldırılarına, Kürt halkına yönelik kirli savaş ve katliamlara, azınlıklara yönelik asimilasyon uygulamalarına, baskılara, gericiliğe, geleceksizliğe karşı taraf olmayı sürdürecektir.

Gerçekler devrimcidir! Ve gerçekler sansür, baskı ve saldırılara rağmen gün yüzüne çıkmaya devam edecek, güneşi balçıkla sıvamaya çalışanlar tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaktır.

 

 

 

 

Demokrasi makyajı

 

Türk sermaye devleti gelinen noktada en güdük, en iğreti demokratik haklara dahi tahammülsüzce saldırıyor. Çünkü bu düzenin özünde demokrasi sadece bir makyajdır. Ve bu makyajın altında bütün çirkinliği ile onun gerici, baskıcı yüzü yatmaktadır.

Düzen siyasal, sosyal sürece bağlı olarak, dönem dönem yine yüzünü, gözünü boyayabilir. Bu ancak işçi sınıfının ve emekçilerin politik baskısını üzerinde hissettiğinde mümkün olabilir. Tabi ki düzenin demokrasi makyajı tam bir aldatmacanın ve ikiyüzlülüğün ifadesidir. Acı olan şudur ki; kimi sol görünümlü liberallerin bütün mücadelesi bu düzene en iyi makyajı yapabilme mücadelesidir. Yani “yaşanabilir kapitalizm” çabasıdır onlarınki.

Oysa sınıf mücadeleleri tarihi çok açık bir biçimde göstermiştir ki; gerçek demokratik kazanımlar ancak devrimci mücadeleyle elde edilebilmiştir. Ve bu kazanımlar kesin bir biçimde ancak devrimle korunabilir.

Bugün en rezil biçimde sol liberalizmin sayıklamalarını duyuyoruz. Dokunulmazlıklar yasası üzerinden “ama CHP neden ‘evet’ dedi” diye yakınıyorlar. “51 cesur CHP’li arıyoruz” diye nidalar atıyorlar. Cesur insanlar mı arıyorsunuz? Cesaret mi görmek istiyorsunuz? O zaman düzenin ahırı olan meclisten yüzünüzü çevirecek ve Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Gever’de can feda savaşan insanlara bakacaksınız. Medet umduğunuz yer meclis, CHP sıraları, Anayasa Mahkemesi (AYM) değil, direnen Kürt emekçileri olacak.

Cemil Bayık açıklama yapıyor, diyor ki; “Kürt halkının bu düzenle hiçbir bağı kalmamalıdır. Kürt gençleri askere gitmemelidir. Bu düzene memurluk yapılmamalıdır. Kimse çocuğunu okula göndermemelidir. Kimse bu düzene vergi ödememelidir.”

Bu açıklamalar söylem bazında düzenden kopuşun ifadesidir. Ancak çizgi ve yönelim planında bir karşılık bulmuyor. Peki ama neden? Çünkü Kürt halkı bir yana, Kürt hareketinin kendisi hala bu düzenden medet umuyor. Daha düne kadar içinde CHP’nin de olabileceği “demokrasi bloğu”ndan bahsediliyordu. Bugün “dokunulmazlık yasasına karşı ne yapacaksınız?” sorusunun cevabı; “Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunacağız” oluyor. Yani Kürt siyasal hareketi bir yandan Kürt halkına “düzenle bağlarını kopar” derken, diğer yandan kendisi bu düzenin sermaye partilerinden, kurumlarından medet umuyor.

Siyasal özgürlükler de, Kürt halkının haklı talepleri de ancak devrimci mücadeleyle ve devrimle kazanılabilir. Sol liberalizmin ve onun kuyruğundakilerin bugünkü çizgisi demokrasi mücadelesi bile değil, kelimenin gerçek anlamıyla demokrasi dilenciliğidir. Oysa tarih; demokrasi için dilenenlerin değil, devrim uğruna direnenlerin tarihidir.

D. Gürcü

 
§